Hukuk Bölümü         2013/850 E.  ,  2013/1096 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : U.G.

Vekili      : Av. C.K.

Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili      : Av. N.K.

O L A Y  : Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin boşandığını, boşanma nedeni ile kendisine Kurum tarafından 01.11.2008 tarihinden itibaren babasının aylığının bağlandığını, daha sonra SGK müfettişlerince, davacı ile eşinin birlikte yaşadıkları iddia edilerek, boşanmanın muvazaalı olduğunu tespit ettiklerini, oysa boşanmanın muvazaaya dayalı olmadığını, davacının boşandıktan sonra eski eşiyle yaşamadığını ifade ederek; aylık kesilme işleminin iptali ile 01/11/2008-30/09/2010 dönemine ilişkin çıkartılan 17.024.49 TL borcun iptaline ve müvekkiline 01/10/2010 tarihinden itibaren yeniden aylık bağlanmasına karar verilmesi istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 19.İŞ MAHKEMESİ: 22.11.2011 gün ve E: 2010/1154, K: 2011/1018 sayı ile, davacı beyanı ile cevap layihasından, davacının babasının 5434 Sayılı Kanun iştirakçisi olup, ölümü üzerine, 5434 Sayılı Kanunun 61,66 ve 68.maddeleri uyarınca davacı adına yetim aylığı bağlandığı, akabinde 5510 Sayılı Kanunun 56. maddesinin son fıkrasında öngörülen, "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı belirlenen eş, çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır." hükmü uyarınca, davacının yetim aylığının davalı kurumca kesildiğinin anlaşıldığı;  görevli mahkemenin tayinine ilişkin olarak, 5510 Sayılı Kanunun 101. maddesinde, "bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği" öngörülmüş; öte yandan 5510 Sayılı Kanunun geçici 4. maddesinde ise, "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 Sayılı Kanuna göre iştirakçi olup, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalılığı bulunmayanlarla ilgili uyuşmazlıklara 5434 Sayılı Kanun hükümleri uygulanacağı"nın öngörülmüş olduğu; 5510 Sayılı Kanunun 56. maddesinin mülga 5434 Sayılı Kanunun 75. maddesinin kapsamının genişletilmiş hali olduğu,  davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 Sayılı Kanun'un 56. maddesinin son fıkrasının, 01/10/2008 yürürlük tarihli 5510 Sayılı Kanun ile getirildiği;  somut olayda, davacı aylığının iptaline ilişkin işlemin yasal dayanağını oluşturan hüküm ( 5510 Sayılı Kanun 56/son ), 5510 Sayılı Kanun ile yürürlüğe girmiş ise de; davacı adına 5510 Sayılı Kanundan önce yürürlükte bulunan 5434 Sayılı Kanun uyarınca yetim aylığı bağlandığı, davacının babasının 5434 Sayılı Kanun iştirakçisi olduğu, bu bağlamda davacı sigortalıya bağlanan yetim aylığının iptaline İlişkin kurum işleminin, yerinde olup olmadığına dair uyuşmazlığın, 5510 Sayılı Kanun'un geçici 4.maddesi uyarınca, idare mahkemelerince çözümlenmesi gerektiği kanaatine varıldığı(Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2010/9185 E., 2010/16562 K. Sayılı ilamının da bu yönde olduğu) gerekçesiyle  görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş, bunun üzerine Ankara 19.İş Mahkemesi dosyayı Ankara İdare Mahkemesine göndermiştir.

ANKARA 3.İDARE MAHKEMESİ: 28.1.2013 gün ve E: 2012/196 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Gelir ve Aylık Bağlanmayacak Haller" başlıklı (56.) maddesinin son fıkrasında, 'Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.' hükmü; "Yersiz Ödemelerin Geri Alınması" başlıklı (96.) maddesinde; 'Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden...itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.' hükmü; (101.) maddesinde ise; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.' hükmünün yer aldığı;  dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacının eski eşi M.Ö. aleyhinde Kayseri 1. Aile Mahkemesi'nin E:2008/315 sayılı dosyasına kayden boşanma davası açtığı, anılan yargı yerince yapılan yargılama neticesinde verilen 16.05.2008 gün ve K:2008/452 sayılı karar ile tarafların (anlaşmalı) boşanmalarına hükmedildiği, davacının bu tarihten sonra davalı idareye müracaat ederek kendisine aylık bağlanmasını talep ettiği, davacının bu talebi üzerine yürütülen inceleme ve araştırmalar neticesinde davacıya aylık bağlanmasının uygun görüldüğünün anlaşıldığı;  davacının bağlanan aylığı almakta iken, idare denetim elemanlarınca hakkında yapılan tahkikat neticesinde, davacının (eski eşi) M.Ö.'le boşanmış oldukları dönemde de birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu nedenle boşanmalarının muvazaalı olduğundan bahisle almakta olduğu yetim aylığının kesildiği ve yersiz ödendiği ileri sürülen 17.024,49 TL’nin davacıya  borç çıkartıldığı, bu yoldaki 15.10.2010 tarihli işlemin davacıya tebliğ edilmesi üzerine bakılmakta olan işbu davanın açıldığı;  yukarıda aktarımı yapılan mevzuat ve maddî olayın birlikte değerlendirilmesinden; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (96.) maddesinin (a) bendi kapsamında davacı adına borç çıkarıldığı açık olup, uyuşmazlığın görüm ve çözümü 5510 sayılı Kanunun (101.) maddesi hükmü uyarınca iş mahkemesinin görev alanına girdiğinden, işbu davanın Mahkemelerinin görev alanına girmediği sonucuna ulaşıldığı; bununla  birlikte, bakılan davaya ait uyuşmazlığın ilk olarak Ankara 19. İş Mahkemesi'nin E:2010/1154 sayılı dosyasına kayden işlem görmeye başladığı, davacının 31.12.2010 günlü dilekçesi üzerine açılan davanın 22.11.2011 gün ve K:2011/1018 sayılı karar ile 'yargı yolu bakımından reddedilerek', davada İdarî yargının görevli olduğuna hükmedildiği görüldüğünden, gelinen aşamada ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulmasının gerektiği;  bu durumda, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un (19.) maddesinde ifadesini bulan hükümler çerçevesinde; görevli yargı yolunun belirlenmesi için, Mahkemelerince, Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvuru yapılmasının gerektiği; açıklanan nedenlerle; İdarî yargı yolunun görevsiz olduğu kanaatine ulaşılan işbu davada görevli olan yargı yerinin belirlenmesi maksadıyla, içerisinde Ankara 19. İş Mahkemesi'nin E:2010/1154 sayılı dosyasının da bulunduğu dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, 2247 sayılı Kanun'un (19.) maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesi'nce, bu konuda bir karar verilinceye kadar işbu davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

 Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” ve 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. 

 (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler” başlıklı 20.maddesinin 1.fıkrasında; “ (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” hükmüne yer verilmiş;  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'İdari davaların açılması' başlıklı 3. maddesinde; idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılması öngörülmüş; aynı Kanunun 9. maddesinde; çözümlenmesi Danıştay’ın idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemelerde dava açılabileceği hükme bağlanmış; Yasanın “İlk inceleme üzerine verilecek karar”  başlıklı 15.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde; “ 1. (Değişik bent: 05/04/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin; a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine, (…) karar verilir” denilmiştir.

Dosyanın, 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca incelenmesinden:

Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi, ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin 6100 sayılı H.M.K’nın 20. (1086 sayılı H.U.M.K.’nun 27.) maddesiyle 2577 sayılı İ.Y.U.K.’ nun 15. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan “görev” kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.

                Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyle ki; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda, dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise, görevli olduğu işaret edilen yargı yerine, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.

Olayda, davacı vekili tarafından, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadan,  Ankara 19.İş Mahkemesi'ne verilen dilekçe ile, dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesi talep edilmiş; Mahkeme'ce,  yazı ekinde dava dosyası Ankara İdare Mahkemesine gönderilmiş ve bu yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinden inceleme yapılarak görevsizlik kararı verilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalara göre, İ.Y.U.K.’nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.                                                                                                                                              2247 sayılı Yasa’nın 19. madde hükmüne göre, bir yargı yerinin re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunabilmesi için; tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada daha önce diğer yargı yerlerinden birisi tarafından görevsizlik kararı verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş bulunması ve bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen yargı yerinin de davada görevsizlik kararı veren yargı yerinin görevli olduğu kanısına varması gerekmektedir. Ancak, başvuru koşullarının incelenebilmesi için öncelikle, yargı yerinde usulüne göre açılmış bir dava bulunması gerektiği tartışmasızdır.

Bu durumda, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan Ankara 3.İdare Mahkemesinin başvurusunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasada  öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 1.7.2013 gününde Üye Nurdanez TOPUZ’un KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY 

Dava,  davacının muvazaalı olarak boşanmasına rağmen eski eşiyle birlikte yaşadıkları gerekçesiyle,  davalı idarece adına bağlanan aylığın kesilerek kendisine borç çıkartılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir" ve 27. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" denilmiştir.

Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin birinci fıkrasında(Değişik: 10/6/1994-4001/2 md.), “İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır" ve 9. maddesinin birinci fıkrasında(Değişik: 5/4/1990 - 3622/2 md.), “Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir" hükmü yer almıştır.

Olayda, adli yargı yerince yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilen dava dosyası davacı vekilinin istemi üzerine idari yargı yerine gönderilmiş ve bu yargı yerince, adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinde inceleme yapılarak davada adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi uyarınca görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerinde açılmış bir dava bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.

Durum böyle olmakla birlikte, İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre yapılan usule aykırılığın 2247 sayılı Kanunun 27. maddesi kapsamında incelenemeyeceği, bu hususun Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev ve yetkisi dışında kaldığı, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının varlığı kabul edilerek çözüme kavuşturulmasının dava ekonomisine ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun düşeceği, bu nedenle görev uyuşmazlığının esası incelenerek görevli yargı yerinin belirlenmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum. 

Üye

   Nurdane TOPUZ