Hukuk Bölümü         2004/6 E.  ,  2004/9 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar       :M. ve F.T.ile çocukları

Vekili              :Av.M.A.A.

Davalı            :İçişleri Bakanlığı        

             O L A Y         : Sahil Güvenlik Çanakkale Grup Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta olan Dz.Mhf.Er Yılmaz Taşkıran, 10.1.2001 gününde nöbet görevi sırasında aynı yerde görevli diğer bir askerin silahını ateşlemesi sonucunda vurularak ölmüştür.

            Davacıların vekilince, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, oğullarının ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan ve büyük acı ve elem duyan müvekkilleri için toplam 129.000.000.000.-TL. maddi ve manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, 6.6.2001 gününde askeri idari yargı yerinde dava açılmıştır.

            ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 22.3.2002 gün ve E:2001/764,K:2002/403 sayı ile, Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği; gerek Anayasa gerek 1602 sayılı Yasa’da öngörülen     “asker kişiyi ilgilendiren” sözcüğüyle, yasakoyucunun davacının kendisinin “asker kişi” olmasını kastettiği; davacının “asker kişi” olması koşulunun tek istisnanın, yine Yasa’da belirtildiği üzere askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarla sınırlı bulunduğu; görülmekte olan davanın, askerlik yükümlülüğüne ilişkin olmayıp destekten yoksun kalma hukuki nedenine dayalı tam yargı davası olduğu; davacıların miras hukuku bakımından müteveffa Erin “külli halefleri” olmasının ona “asker kişi” vasfını kazandırmayacağı; belirtilen nedenlerle davada, davacının asker kişi olması koşulu gerçekleşmediğinden AYİM’in görevli olmayıp genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

            Davacılar vekili, bu kez, aynı istekle, 14.6.2002 gününde genel idari yargı yerine dava açmıştır.

            BURSA 2. İDARE MAHKEMESİ; 23.10.2003 gün ve E:2002/1488 sayı ile, Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, AYİM’in bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; asker kişi olan (Y.T.)’nin askerlik görevini ifa etmekte iken bir başka asker tarafından silahla öldürülmesi olayında “asker kişiyi ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin olan” eylemin mevcut olduğu anlaşıldığından davada AYİM.’in görevli olduğu; ancak, daha önce AYİM tarafından görevsizlik kararı verildiğinden bahisle, görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına karar vermiş olup, idari yargı dosyası bu karar ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiştir.

             İNCELEME VE GEREKÇE  : Uyuşmazlık     Mahkemesi   Hukuk   Bölümü’nünTülay TUĞCU’nun Başkanlığında, Üyeler: Dr.Atalay  ÖZDEMİR, M. Lütfü    ÜÇKARDEŞLER,Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU’nun  katılımlarıyla yapılan 1/3/2004 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun  davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ’in davada askeri idari yargının; AYİM Savcısı Yasin TEKAKÇA’nın ise genel idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı  düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

 ESASA İLİŞKİN İNCELEME :

            Dava, görev sırasında  ateşli silahla vurularak ölen erin yakınlarının maddi ve manevi tazminat isteminden ibarettir.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi”, açılan bir tam yargı davasında AYİM’in davaya bakabilmesinin diğer koşuludur. Bir idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşuluna üç değişik anlam vermek mümkündür: Bunlar, “davacının asker kişi olması”, “idari eylemin asker kişilerce tesis edilmiş olması” ve  “idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş bulunması”dır.

            Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin ve Uyuşmazlık Mahkemesinin istikar bulmuş kararları ile, idari eylemler yönünden “asker kişiyi ilgilendirme “koşulu eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya mal varlığı sahasında meydana getirmesi olarak kabul görmüş bulunmaktadır.

Anayasa’nın 157 nci maddesinde yer alan “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun sadece idari eyleme maruz kalan asker kişilerin davacı olabilecekleri şeklindeki daraltıcı bir yoruma 1602 sayılı Kanun’da dayanak aramaya da imkan yoktur. Normlar hiyerarşisi kuralı uyarınca, öncelikle anayasal norm ele alınıp yorumlanacak; bundan hukuki bir sonuç çıkarılamazsa yasal norm esas tutulabilecektir. Oysa gerek 1961 Anayasası’nın 114, gerek 1982 Anayasası’nın 125 nci maddesinde idarenin sorumluluğu düzenlenirken, konuya ilişkin detaya girilmemiş ve gerekçede konunun yargı içtihatlarına bırakıldığı ifade edilmiştir. Şu halde, özellikle tam yargı davaları ve bu davalarda görev konularında yüksek yargı organlarınca belli ilke ve kriterlerin getirilmesi, yorum yapılması kaçınılmaz bulunmaktadır. Bu bakımdan, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin uzun yıllardır istikrar bulmuş uygulamasından dönülmesini gerektirir bir neden görülmemiş ve “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun, tam yargı davaları bakımından “ eylemin bir asker kişiye yönelmesi” şeklinde anlaşılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu belirlemede önem taşıyan diğer bir husus, idari eyleme maruz kalarak ölen asker kişi dolayısıyla tam yargı davası açan kişilerin ( ana, baba, eş, çocuk, kardeş vb.) hukuki sıfat ve konumlarının ne olduğudur. Belirtilen yakınların tam yargı davasında davacı sıfatını almaları, tazminat isteme hakkının haksız eylemden zarar görene ait olması genel kuralının bir istisnasını teşkil etmektedir ve bu kişiler bizzat kendilerine ait olan bir hakkı kullanmak suretiyle tazminat talebinde bulunmaktadır.

Ancak, idari eylemin ilgilendirdiği (yönelik olduğu) asker kişi dışında kalmakla beraber, bizzat yada bir vekil tarafından maddi ve veya manevi tazminat davası açmaya hakkı olan “yakınlar”ın asker kişi sıfatını taşıyıp taşımamalarının, bu tam yargı davasına bakacak Mahkemenin görev alanı bakımından herhangi bir etkisi sözkonusu değildir. Zira, asker kişiye yönelik bir eylem nedeniyle uğradıkları zararın tazminini istemektedirler. Esasen, idari eyleme maruz kalan asker kişinin ölmeyip yaralanması ve veya sakatlanması halinde AYİM’ de kendisinin açacağı davada Mahkemeyi görevli kabul etmek, asker kişinin ölmesi halinde yakınlarının açacakları davada Mahkemeyi görevsiz görmek tazminat hukukunun genel felsefesi ve sistematiğine de aykırı düşmekte; “görev”i idari eyleme maruz kalan asker kişinin ölmesi yada yaralanması ve veya sakatlanması gibi tesadüfi kriterlere bağlayan böylesine bir yorum ve kabul şekli, aynı zamanda  Anayasa’nın  157 nci maddesinin  bu  konuda  kabul  ettiği  ölçülerle  de bağdaşmamaktadır.

Belirtilen açıklamalar ışığında, askeri hizmete ilişkin bir idari eyleme maruz kalarak vefat eden erin yakınlarının açtığı dava askeri idari yargının görev alanına girdiğinden, bu davanın çözümünde de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli bulunmaktadır.

            Bu nedenle, Bursa 2. İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir. 

 SONUÇ         : Davanın çözümünde  ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 2. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 22.3.2002 gün ve E:2001/764, K:2002/403 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.3.2004 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ  İLE karar verildi.