T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2022/134

KARAR NO  : 2022/213      

KARAR TR  : 18/04/2022

ÖZET:5434 sayılı Kanun'a tabi olarak 20/04/1993 - 19/04/2005 tarihleri arasında Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının, fiili hizmet süresinden yararlandırılarak emekli edilmesi talebinin reddine dair kurum işleminin iptali istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacı    : Y. A

Davalı     : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili      : Av. Ü. K. Y

I. DAVA KONUSU OLAY            

1. Davacı, 5434 sayılı Kanun'a tabi olarak 20/04/1993 - 19/04/2005 tarihleri arasında uzman erbaşlık yaptığını, 3269 sayılı Kanun uyarınca fiili hizmet süresinden yararlanması gerektiğini, toplam 12 yıllık çalışma süresine karşılık 3 yıl fiili hizmet süresi zammı hakkının bulunduğunu, yaşlılık aylığı bağlanması için Bağcılar SGM'ne başvurduğunu ancak 51 yaş şartının yerine getirmemesi sebebi ile talebinin reddedildiğini belirterek yaşlılık aylığı almaya müstahak olduğunun tespitine ve SGK'ya başvuru tarihinden itibaren ödenmeyen aylıkların faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. Adli Yargıda

2. Bakırköy 2. İş Mahkemesinin, E.2021/119, K.2021/157 sayılı dosyasında 16/09/2021 tarihinde verdiği istinaf edilmeksizin kesinleşen "dava dilekçesinin görev yönünden reddine, süresi içerisinde müracaat halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmesine" dair verdiği kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Uyuşmazlık Mahkemesinin 04/09/2012 tarihli 2012/64-83 Esas ve Karar sayılı kararında 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden           önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin "idari işlem" ve "idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği, 5510 sayılı bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği belirtilmiştir.

Somut olayda; uyuşmazlığın, davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında geçen hizmet süreleri yönünden Fiili hizmet zammı süresinin tespit edilerek kuruma başvuru tarihinden itibaren yaşlılık aylığına müstahak olduğunun tespitine ve birikmiş aylıkların faizi ile tahsiline ilişkin kuruma yaptığı başvurunun reddine ilişkin kurum işleminin iptaline ilişkin olduğu ve bu nitelikteki davaların çözümünün idari yargının görev alanına girdiği..."

3. Davacı benzer taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

B. İdari Yargıda

4. İstanbul 12. İdare Mahkemesi, 16/02/2022 tarihli ve E.2022/41 sayılı kararı ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vererek, 03/03/2022 tarihli üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir;

"...5510 sayılı Kanunun "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı 101. maddesinde, "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür." hükmüne, "Kurumca verilecek idarî para cezaları" başlıklı 102' inci maddesinin ilgili fıkrasında ise "İdarî, para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir" hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda davacı tarafından yaşlılık aylığı almaya müstahak olduğunun tespiti ile 372344 sayılı talebi doğrultusunda 18.09.2020tarih,11168898 sayılı talebinin reddine ilişkin işlemin iptali ile davalı idareye başvuru tarihinden, itibaren ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada Bakırköy 2. İs Mahkemesi'nin E:202!/l 19 K:2021/157 sayılı kararı ile yargı yolunun caiz olmaması gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de yukarıda anılan 5510 sayılı kanun hükümleri uyarınca anılan kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde -sadece idari para cezalarında aksine hüküm olduğundan idare mahkemeleri görevlidir- iş mahkemelerinin görevli olduğu, dava konusunun da idari para cezası değil, emekliliğe ilişkin tespit talebi olduğu, bu durumda uyuşmazlığın çözümünde adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu sonucuna varılmıştır..."

III. İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat

5. 31/05/2006 tarihli 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanun'lar kapsamındaki çalışanları, geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.

B. Yargı Kararları

6. 5510 sayılı Kanun'un iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15/12/2006 tarih ve E.2006/111, K.2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanun'un birçok maddesi ile birlikte, bu Kanun'un yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'la 5510 sayılı Kanun'da düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanun'a eklenen Geçici 1. ve Geçici 4. maddelerle, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanun'la yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanun'un kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30/03/2011 tarih ve E.2008/56, K.2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

7. 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22/12/2011 tarihli ve E.2010/65, K.2011/169 sayılı kararıyla davayı redle sonuçlandırmakla birlikte, söz konusu kararın Uyuşmazlık Mahkemesi önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır:

“…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yeni sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

A. İlk İnceleme

8. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL’ın başkanlığında, Üyeler Birol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 18/04/2022 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, anılan Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

B. Esasın İncelenmesi

9. Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

10. Dava, 5434 sayılı Kanun'a tabi olarak 20/04/1993 - 19/04/2005 tarihleri arasında Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının, fiili hizmet süresinden yararlandırılarak emekli edilmesi talebinin reddine dair kurum işleminin iptali ile yaşlılık aylığı almaya müstahak olduğunun tespitine ve SGK'ya başvuru tarihinden itibaren ödenmeyen aylıkların faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

11. Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği; ancak, bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanun'un 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

12. Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, davacının 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki kamu görevine ilişkin olarak açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerine ait olduğu sonucuna varılmıştır.

13. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; İstanbul 12. İdare Mahkemesinin16/02/2022 tarihli ve E.2022/41 sayılı gönderme kararına istinaden yaptığı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. İstanbul 12. İdare Mahkemesinin 16/02/2022 tarihli ve E.2022/41 sayılı gönderme kararına istinaden yaptığı BAŞVURUSUNUN REDDİNE,

18/04/2022 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

          Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

        Muammer                    Birol                             Nilgün                          Doğan      

          TOPAL                    SONER                           TAŞ                         AĞIRMAN        

 

 

 

                                                Üye                                Üye                              Üye

                                            Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                              TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN