T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/577

KARAR NO  : 2020/652      

KARAR TR  : 26/10/2020

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                             : A. Sigorta A.Ş.

          Vekili                             : Av.Ö.Ç.

          Davalı                           : Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Adli ve idari yargıda)

          Vekili                             : Av. F.K.

          Davalı                           : Y.F. İnş. Asf. Nak. Taah. Tic. Ltd. Şti. (Adli yargıda)

          Vekili                             : Av.S. M.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı 34 R... plakalı aracın, 04.05.2017 tarihinde Kapaklı istikametinden gelip Karamehmet istikametinde seyir halindeyken yolun 2700 metresinde yolda meydana gelen bozulmaya bağlı yol üzerinde oluşan kabarma ve asfalt parçalarına aracın alt kısmını vurması neticesi meydana gelen tek taraflı maddi hasarlı trafik kazasının, davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle oluştuğu ileri sürülerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 18.385,00-TL ödenmiş hasar bedelinin 20.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve yüklenici firma aleyhine adli yargı yerinde dava açmıştır.

           ÇORLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 09/04/2019 gün, E:2018/321, K:2019/135 sayılı dosyada" Dava, trafik kazasından kaynaklanan ve hizmet kusuruna dayanılarak, davalı Belediye aleyhine yöneltilen tazminat istemine ilişkin olduğundan idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'unun 2.maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur " gerekçesiyle "HMK'nun 114/b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK'nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine" karar vermiş, karar istinaf edilmiştir.

          İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi: 13/02/2020 gün E:2020/358, K:2020/260 sayılı karar ile "Tekirdağ Belediye Başkanlığının yol bozulmasına bağlı olarak yol üzerinde oluşan kabarma ve asfalt parçalarına aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında yolun bakımından sorumlu belediyenin hizmet kusuruna dayanıldığı görülmektedir. Davanın ileri sürülüş biçimine göre hizmet kusuruna dayalı eylemde yargı yolunun idari yargı olduğu anlaşıldığından Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi doğrudur. (Benzer mahiyette olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/04/2017 tarih ve 2016/15802 E., 2017/3926 K. sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/13720 E., 2017/6918 K. sayılı kararlarında görevli mahkemenin idari yargı olduğunun belirtilmiştir.) Ancak diğer davalı Yol Fen İnş. Asf. Nak. Taah.Tic. Ltd Şti. Yönünden ise tefrik kararı verilerek davaya devam edilip karar verilmesi gerektiği" görüşüyle "Davacı           vekili ve davalı Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi vekilinin istinaf talebinin kabulüne, istinaf talebine konu Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09/04/2019 tarih ve 2018/321 E., 2019/135 K. sayılı kararının kaldırılmasına" hükmederek, Dosyayı belirtilen şekilde işlem yapmak üzere Mahkemesine iade etmiştir.

          Mahkememizce yapılan araştırma sonucunda; dosyanın her iki davalı yönünden Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/143 esasına kaydedildiği, halen derdest olduğu ve Tekirdağ Belediye Başkanlığı yönünden kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı tespit edilmiştir.

          Davacı vekilinin 17/06/2020 tarihinde benzer taleple Tekirdağ Belediye Başkanlığı aleyhine idari yargı yerinde dava açtığı anlaşılmıştır.

          TEKİRDAĞ 2. İDARE MAHKEMESİ: 30/06/2020 gün, E:2020/462 sayılı dosyada "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1 .maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Kanunu'nun 19.01.2011 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

          Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket adına kayıtlı 34 R... plakalı araçta, 04.05.2017 tarihinde Tekirdağ ili, Kapaklı istikametinden Karamehmet istikametine seyir halinde iken , yolun 2700 metresinde yolda meydana gelen kabarma ve asfalt parçalarına aracın alt kısmının vurması neticesinde meydana gelen kaza sonucu oluşan 18.385,37-TL ödenmiş hasar bedelinin 20.06.2017 tarihinden itibaren reeskont avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davada Çorlu 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 09.04.2019 tarih ve E:2018/321 , K:2019/135 sayılı kararı ile, trafik kazasından kaynaklanan ve hizmet kusuruna dayanılarak, davalı Belediye aleyhine yöneltilen tazminat istemine ilişkin olduğundan İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2.maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmekte olduğu, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmasının zorunlu olduğu, bu sebeple hizmet kusuru iddiasına dayalı olarak açıldığından idari yargı görevli olup yargı yolu nedeni ile HMK'nun 114/b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK'nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği, kararın istinaf incelemesi ile kesinleşmesi üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kollan arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştı.

          Açıklanan nedenlerle; Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine, " karar vererek, 28/09/2020 gün, E:2020/462 sayılı üst yazı ekindeki dava dosyaları ile birlikte Mahkememize başvurmuş, müracaat 02/10/2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Bilal ÇALIŞKAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2020 tarihli toplantısında: Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasanın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar.

Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır." hükmüne yer verilmiş;

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”,

19. maddesinde; “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” denilmiş;

Aynı Yasanın "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" kuralına yer verilmiştir.

Anılan düzenlemelere göre, 19. madde kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için, adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararının bulunması gerekmektedir.

Dosyaların incelenmesinde; Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin görev uyuşmazlığına konu dosyasının Bölge Adliye Mahkemesinin kararından sonra her iki davayı yönünden de yeniden esasa kaydedildiği, halen derdest olduğu ve henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla adli yargı yerince verilmiş kesinleşmiş görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen "adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı" bulunması koşulu gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

             

              S O N U Ç: 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 26.10.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Bilal

ÇALIŞKAN