Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         1995/25 E.  ,  1995/29 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Hüküm uyuşmazlığının

giderilmesini isteyen        : Maçka Sukenarı Köyü Muhtarlığı

Karşı taraf                           : 1- Maçka Kaymakamlığı

                                                 2- Maçka Kadastro Müdürlüğü

OLAY: Su kenarı ve Çeşmeler Köyü öteden beri komşu köyler olup, Çeş­meler Köyü daha sonra Çatak ve Çeşmeler olarak ikiye ayrılmıştır. Ça­tak ve Çeş­meler Köyü tüzel kişilikleri kaymakamlığa başvurarak kendi köyleri ile Sukenarı köyü arasında zaman zaman anlaşmazlıklara sebep olan sınırın tespitini istemişler­dir. Maçka Kaymakamlığı yaptığı inceleme so­nunda 3.5.1994 gün ve 10/325 sayılı İlçe İdare Kurulu Kararıyla sınır tespiti yapmıştır.

Sukenarı Muhtarlığı, 29.6.1984 tarihinde idare mahkemesinde açtığı davada: (Kaymakamlık) İlçe İdare Kurulu kararında, Çeşmeler (Zanha) köyü idare heye­tince 1.1.1929 tarihli sınır tespit kararı ile belirlenen, ilçe idare heyetince aynı ta­rihte tasdik edilip tapu kayıtlarına giren köy sınır kâğıdında, Sukenarı (Hamurya) ile hudutlarını gösteren sınır kağıdının dayanak olduğu belirtilmiş ise de: sözü edilen 1.1.1929 tarihli sınır tespit kararı ve tapuda bulunan köy sınır kağıtlarının mahalline gereği gibi uygulanmadığını, bilirkişice gösterilen Şahinkaya’nın sınır kağı­dında bulunmadığını, bu noktadan yeni yapılmakta olan köprüye çizilen hattın iki köy arasındaki sınır kabul edilmesinin yanlış olduğunu ve yeni anlaşmazlıklara neden olacağını ileri sürerek İlçe İdare Kurulunun sınır tes­pitine ilişkin 10/325 sayılı kara­rının iptalini ve köyler arasındaki gerçek hu­dudun tespit edilmesini istemiştir.

Trabzon İdare Mahkemesi; 11.12.1985 gün ve E.84/352, K.85/613 sayıyla: 442 sayılı Köy Yasası’nın 4. ve 5. maddelerinde köy sınırlarının nasıl çizileceğinin gösterildiği, ilçe idare kurulunun sınır tespit kararının Yasa’ya uygun olup olmadı­ğının anlaşılması için yapılan keşif sonucu dü­zenlenen bilirkişi raporunda, ilçe idare kurulu kararının, sınırda ayırıcı un­surlar (dere, sırt, tepe v.s.) ihtiva etmediği belir­tilerek, köylerin sosyal, ikti­sadi ve coğrafi durumu değerlendirilmeden ve 442 sayılı Yasanın ilgili mad­delerine uyulmadan, iki köy muhtarlığının başvurusu üzerine, köylerin sı­nırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin işlemin yasal olmadığı gerekçe­siyle iptaline karar vermiş, karar Danıştay 8. Dairesi’nin 26.10.1987 gün ve E.86/162, K.87/433 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Bu defa, Sukenarı Köyü Muhtarlığı, Kadastro Müdürlüğünün çalışma alaın sınırı olarak, Çeşmeler Köyü ile Sukenarı Köyü arasında, idare mah­kemesinde ip­tale konu olan ve ilçe idare kurulunca tespit edilen sınırı kabul ettiğinden bahisle, Maçka Kadastro Müdürlüğünün çalışma alanı sınırına ilişkin 29.3.1994 gün ve 256 sayılı kararının iptali ve çalışmaların gerçek sınıra göre yapılması istemiyle, 11.4.1994 tarihinde adlî yargı yerinde dava açmıştır.

Maçka Kadastro Mahkemesi; 25.4.1994 gün ve 5-8 sayıyla; yapılan keşifte Sukenarı Köyünün, tapu uygulamasında, muhtar ve bilirkişinin ortak sınırda belir­leyici unsur olarak gösterdikleri Kefenk Suyu, Kale Kulpu, İşkurda mevkii ile Ma­ğara ve Kiliselerin tapuda bulunmadığı ve okunmadı­ğının görüldüğü, itirazcı tarafın iddia ettiği sınırın kabulü halinde Çeşmeler Köyünün vergi kayıtlı topraklarının Sukenarı Köyünün toprakları içinde kalacağının anlaşıldığı; kaldı ki, 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesinde belirtil­diği gibi: “...bu sınırlar mahalle, belediye, köy idari sınırları sayılmaz.” hükmü uyarınca çalışma bittiği anda bu sınırların kendiliğinden ortadan kalkacağı gerekçesiyle davanın reddine, Maçka Kadastro Müdürlüğünün, Çeşmeler Köyü çalışma alanı sınır tespit kararının “tespit gibi” uygulanma­sına ka­rar vermiş; temyiz istemi mahkemenin 9.6.1994 gün ve 5-1 müt. sa­yılı kararıyla, 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca Kadastro Mahke­mesi kararının kesin olduğu bu nedenle temyiz edilemeyeceği gerekçesiyle reddedilmiş; bu ret kararının temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 13.10.1994 gün ve 4426-9602 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Sukenarı Muhtarlığı, 17.4.1995 tarihli dilekçeyle Uyuşmazlık Mah­kemesi’ne başvurarak Trabzon İdare Mahkemesi’nin 11.12.1985 gün ve E.84/352, K.85/613 sayılı ve Maçka Kadastro Mahkemesi’nin 25.4.1994 gün ve 5-8 sayılı kesinleşmiş kararları arasında hüküm uyuşmazlığı meydana geldiğini ileri sürerek uyuşmazlığın giderilmesini istemiştir.

İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Sel­çuk Tüzün’ün Başkanlı­ğında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, İrfan Erdinç ve İlhami Uğur Yılmaz’ın ka­tılmaları ile yaptığı 3.7.1995 günlü toplantıda, Raportör-Hâkim Ayten Anıl’ın raporu ile dosya­daki bel­geler okunduktan; toplantıya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ye­rine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç’in başvu­runun reddinin gerektiği yolundaki ya­zılı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açık­lamaları da alındıktan sonra ge­reği görüşülüp düşünüldü:

Anayasa’nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuru­luş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 1. maddesinde: Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, adlî, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmekle yetkili bir yüksek mahkeme olduğu belirtilmektedir. Aynı Yasa’nın 2592 sayılı Yasayla deği­şik 24. Maddesinde de: “1. Maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın, kesin olarak verilmiş veya kesin­leşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanak­sız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.” denilmektedir.

Hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü için, yukarıda açıklanan madde hükmüne göre, taraflarından en az biri aynı olan kararların, aynı ko­nuya ve sebebe ilişkin olması ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması gereklidir.

Dosyaların incelenmesinden idari ve adlî yargı yerlerince taraflardan biri aynı ve görevle ilgili olmayan kararlar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Kararların sebep ve konusuna gelince:

İdare Mahkemesi, ilçe idare kurulunca yapılan sınır tespitinin, 442 sa­yılı Köy Yasası’na uygun bulunmadığı gerekçesiyle kararı iptal etmiştir.

Kadastro Mahkemesi, Maçka Kadastro Müdürlüğünün çalışma sınırı olarak, iptale konu sınırı benimsemesinin, köylerin idari sınırlarının etkile­yici bir nitelik taşımadığını, 3402 sayılı Yasada bu yönde hüküm bulundu­ğunu belirterek, kadastro müdürlüğünün tespit kararının tespit gibi uygu­lanmasına karar vererek davayı red­detmiştir.

İdare Mahkemesindeki dava, 442 sayılı Yasa uygulamasıyla ilgili sınır tespiti işleminin Yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Sınır tespiti işi niteliği ve uy­gulanan Yasası bakımından ayrı idari işlemlerden oluşmakta­dır.

Öte yandan kadastro işlemlerinin idari sınırların tespiti ile ilgisi bu­lunma­maktadır. Kadastro çalışmaları, Ülkede tapu sicilinin kurulması için, memleketin kadastral topoğrafik haritasına dayanılarak, taşınmaz malların sınırlarını, arazi ve harita üzerinde belirtip, hukuki durumlarının tespit edil­mesi amacıyla yapılmakta­dır. 3402 sayılı Yasa’nın 4. Maddesinde: “... ka­dastro ekibi; kadastro alanı sınırının tespitinde il ve ilçelerin belediye sınır­ları ile köy sınırlarını dikkate alır. Bu sınırlar mahalle, belediye, köy idari sınırları sayılmaz...” hükmü yer almaktadır. Gerek 3402 sayılı Yasa’nın amacından, gerekse açıklanan bu hükmünden, yerleşim yerle­rinin idari sı­nırlarından geçici olarak yararlanıldığı, hiçbir zaman kadastro çalışma­larının idari sınırların tespitini amaçlamadığı ve kadastro çalışmalarının kolaylaştı­rılması için çalışma alanlarının kesin olan ve olmayan idari sınırlarından yararlanıl­dığı ve çalışmaların bitiminde çalışma alanı sınırı olarak gösterilen sınırların kendi­liğinden ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.

Köyler arasındaki sınırın idarece tespiti ile ilçe belediye ve köy idari sınırla­rının, kadastrosu yapılacak yerlerde, çalışma alanı sınırı olarak alın­masının, farklı amaç ve farklı sonuca yönelik olmaları itibariyle idare mah­kemesi ve kadastro mahkemesi kararlarının bir biriyle çeliştiğinden söz edi­lemez.

İdare Mahkemesi ilçe idare kurulunun sınır tespitine ilişkin kararını iptal et­miştir. Yeniden sınır tespiti işlemlerine girişilmesi için yasal bir engel yoktur. Ka­dastro Mahkemesi kararı da yukarıda açıklandığı üzere bir sınır tespiti kararı niteli­ğinde olmadığından, yapılacak bu tür çalışmaları engelleyecek bir durumu bulun­mamaktadır.

Açıklanan nedenlerle: her iki yargı yerinde açılan davaların sebep ve konu­ları birbirinden farklıdır. Diğer bir ifadeyle adlî ve idari yargı kararları aynı sebebe ve konuya ilişkin olmadığı gibi, kararlar arasında bu sebeple meydana gelen bir çelişki de yoktur. Bu nedenle kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesini engelleyen bir durum bulunmamakta­dır. Ayrıca Kadastro Mahkemesi­nin kararı idari yargı kararının uygulanma­sını engellememektedir. 442 sayılı Yasa’da öngörülen şartlarda ihtilaflı sını­rın tespiti mümkündür. Kadastro çalışma­ları da yerleşim yerlerinin idari sınırlarının tespitine yönelik değildir.

Bu nedenlerle, adlî ve idari yargı kararları arasında 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde hüküm uyuşmazlığının varlığı için öngörülen ko­şullar gerçekleş­mediğinden başvurunun aynı Yasa’nın 1. ve 24. maddeleri uyarınca reddi gerek­mektedir.

SONUÇ: Anlaşmazlık konusu edilen ve değişik yargı düzenleri içinde yer alan adlî ve idari yargı mercilerince verilen kararlar arasında, 2247 sayılı Yasa’nın 2592 sayılı Yasayla değişik 24. Maddesinde hüküm uyuşmazlığı­nın varlığı için öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden, başvurunun aynı Yasa’nın 1. ve 24. maddeleri uyarınca reddine, 3.7.1995 gününde ke­sin olarak oybirliğiyle karar verildi.