Ceza Bölümü 2006/29 E., 2006/29 K.

  • OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 456 ]
  • 1632 S. ASKERİ CEZA KANUNU [ Madde 91 ]
  • 1632 S. ASKERİ CEZA KANUNU [ Madde 92 ]
  • 1632 S. ASKERİ CEZA KANUNU [ Madde 106 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 14 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 1 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • "İçtihat Metni"

    O L A Y: Dicle Öz. G/K. Komutanlığı emrinde görevli sanık J. Er Ertuğrul Kılıç'ın, 1.6.2001 günü, aynı Komutanlık sorumluluk sahası içerisinde bulunan 2 nolu kulede 09-12 saatleri arasında tüfekli nöbetçi olarak görevli bulunan mağdur J. Er Bilal Taylan'ın yanına giderek, kulenin yanında bulunan su deposuna bakacağını söylediği sırada mağdurun, psikolojik sorunları olduğunu bildiği sanıktan firar edebileceği düşüncesiyle şüphelenmesi ve nöbet yerinden uzaklaşmasını istemesi üzerine, aralarında çıkan tartışma sonucunda, mağdur Bilal Taylan'ın burnuna yumrukla vurduğu, böylece amire fiilen taarruz suçunu işlediği ileri sürülerek eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu'nun 91/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 13.6.2001 gün ve E:2001/2184, K:2001/520 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

    7. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 2.10.2003 gün ve E:2003/239, K:2003/971 sayıyla; yargılama aşamasında, sanığın "mağdurun öncelikle kendisinin boğazını sıktığı" yönündeki ifadesinin aksi kanıtlanamadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi ışığında önce mağdurun yersiz müdahale ve icapsız fiillerde bulunduğunun kabul edilerek, mağdurun Askeri Ceza Kanunu'nun 106. maddesindeki korumadan yararlandırılmaması yoluna gidildiği, böylece eylemin aynı rütbedeki erler arasında meydana geldiği, eylemin Türk Ceza Kanunu'nun 456/4. maddesinde düzenlenen suça uyduğu, sanığın yargılama sırasında terhis edildiği açıklanarak, yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Dicle Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

    DİCLE ASLİYE CEZA MAHKEMESİ : 7.9.2005 gün ve E:2005/34, K:2005/90 sayıyla; olay günü, mağdurun nöbetçi olması nedeniyle yüklenen eylemin amire karşı yapılmış sayılması gerektiği, Askeri Ceza Kanunu'nun 92. maddesi uyarınca sanığın ifadesinde belirttiği hususun Türk Ceza Kanunu'nun 51. maddesine göre indirim nedeni olarak düzenlendiği, böylece yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu'nun 91/1. maddesindeki suçu oluşturduğu açıklanarak, yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle, 7 gün içinde itiraz yolu açık olmak üzere görevsizlik kararı vermiş, karar tebliğ edilerek,

    Mahkememize gönderilen dava dosyasında, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce 10.7.2006 gün ve E:2006/13, K:2006/15 sayılı kararı ile, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, bu kez dosyadaki eksiklikler giderilip karar kesinleştirilerek dava dosyası, Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Tamer KORKMAZ, Hasan DENGİZ'in katılımlarıyla yapılan 06.11.2006 günlü toplantısında;

    I-İLK İNCELEME : Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

    II-ESASIN İNCELENMESİ :Raportör-Hakim G.Fatma BÜYÜKEREN'in, davanın çözü-münde askeri yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ'nin adli yargı, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Namık ÖZTÜRK'ün, davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

    "Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

    a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

    b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

    c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

    Aynı Yasa'nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4191 sayılı Yasa'yla değişik 17. maddesinde; "askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer" denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

    Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

    211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 76. maddesinde, "Nöbet; askerlikteki müşterek hizmetlerin yapılmasını ve devamını sağlamak maksadı ile bu hizmetlerin belli bir sıra ve süre ile subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, erbaş ve erler ile Silahlı Kuvvetler Teşkilatı içinde vazifeli olan bilumum sivil şahıslar tarafından yapılmasıdır.

    Nöbetçi: nöbet hizmetinin yapılması için görevlendirilen şahıstır" şeklinde tarif edilmiş, 77. maddesinde de, "Kıtalarda, karargahlarda ve askeri kurumlarda nöbet hizmetine tabi tutulacak personelin kimler olacağı, nöbet hizmetlerinin yapılış tarzı ile şekli ve nöbetçilere ait vazifeler talimatname ile tayin ve tesbit olunur." denilmiştir.

    1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun, "Nöbetçi, karakol, devriyenin tarifi" başlığı altında düzenlenen 15. maddesinde;

    "1-Bu kanunun tatbikatında nöbetçi hazarda ve seferde emniyet, muhafaza, disiplin, tarassut maksatlariyle silahlı olarak bir yere konulan ve muayyen bir talimatı bulunan tek veya çift askerdir.

    2- Karakol hazarda ve seferde aynı maksatlarla konulan ve bir amir emrinde bulunan

    silahlı bir kısım askerdir.

    3-Devriye hazarda ve seferde aynı maksatlarla muayyen bir mıntıkada seyyar olarak vazife yapan bir veya daha ziyade silahlı askerdir." denilmekte, benzer düzenleme İç Hizmet Kanunu'nun 78. maddesinde de yer almaktadır.

    Aynı Kanun'un 106. maddesinde "Askeri karakola, nöbetçiye ve devriyeye hakaret eden veya bunları dinlemiyen veya bunlara mukavemette bulunan yahut fiilen taarruz eden bu suçları amire karşı yapmış sayılır ve öylece cezalandırılır." denilmekte olup, her iki madde birlikte değerlendirildiğinde 15. maddede yazılı olan nöbetçilerin belli suçlar karşısında amir sayılacakları, daha açık bir anlatımla, maddede yazılı suçları işleyenlerin, bu suçları amire karşı işlemiş kabul edilerek ast gibi cezalandırılacakları; 12. maddesinde de "Bu kanunun tatbikatında (Hizmet) tabirinden maksat gerek malûm ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması halidir" denilerek yasanın uygulanmasında hizmetin gerek malum ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması hali olduğu belirtilmiştir.

    Öte yandan, İç Hizmet Yönetmeliği'nin "Askerlikte Nöbet Hizmetleri" başlığı altında düzenlenen 382 ve devamı maddelerinde nöbet hizmetleriyle ilgili hükümler düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 395. maddesinde, "Kıt'alarda her Kuvvetin özelliğine uygun olarak nöbet hizmetleri yürütülür. Bu yönetmeliğin dışında kalan veya ayrıca özellik arzeden nöbet hizmetleri ihtiyaca göre komutanlıklarca; bu yönetmelik esasları gözönünde tutularak hazırlanıp uygulanır." denilmektedir.

    Açıklanan yasa hükümleri ile buna bağlı olarak İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği gibi mevzuat hükümleri gözetilerek amir olma durumunun tespit edilmesi gerekmektedir.

    Dosyanın incelenmesinde, dosya içinde mevcut Merkez Jandarma Karakol Komutan-lığının 1.6.2001 tarihli nöbet çizelgesinden, 09.00-12.00 saatleri arasında yakınan Bilal Taylan'ın 2 nolu kule devriye nöbetçisi olarak görevlendirildiği anlaşılmıştır.

    Ancak, olay sırasında, sanığın "mağdurun önce kendisinin boğazını sıktığı" yönündeki ifadesinin aksinin askeri ve adli yargı yerlerince kanıtlanamadığının belirtilmesi karşısında, mağdurun yersiz müdahale ve icapsız fiillerde bulunduğu kabul edilerek, Askeri Ceza Kanunu'nun 106. maddesindeki korumadan yararlanmasının mümkün olmadığı, bu durumda, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kuşkusuzdur.

    Sanığın yargılama aşamasında terhis edildiği dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

    Açıklanan nedenlerle, yüklenen suçun askeri suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması, sanığın terhis edilmesiyle askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin de kesilmiş olması nedeniyle, 353 sayılı Yasa'nın 4191 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca, davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Dicle Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

    SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Dicle Asliye Ceza Mahkemesi'nin 7.9.2005 gün ve E:2005/34, K:2005/90 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 06.11.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.