T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 347

            KARAR NO : 2016 / 392

            KARAR TR   : 26.9.2016

ÖZET: Davacının kimlik bilgilerinin hukuka aykırı şekilde kendi rızası hilafına kullanılmak sureti ile, adına usulsüz olarak tescili sağlanan aracın tescilden terkinine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A.T.

Vekili              : Av. N.K.

Davalı             : Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü (İçişleri Bakanlığı’na izafeten)

                         ( Adli ve İdari Yargıda)

Vekilleri          : Av. Dr. G.K. &Av. D.Ü.

İhbar Olunanlar: 1. Opal Oto.Paz. San. A.Ş.( Adli Yargıda)

Vekili                : Av.N.Y.

                            2. M.Ç. (Adli Yargıda)

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;  davacı adına kayıtlı görülen 06 BM 177 plakalı aracın davacıya ait olmadığını, M.Ç. isimli kişi tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılmak sureti ile usulsüz yoldan davacı adına tescil edildiğini, M.Ç. hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sahtecilik suçundan açılan davanın 2005/61 Esas sayılı dosyada devam ettiğini, M.Ç.’ın bu dosyadaki beyanında suçunu itiraf ettiğini, konu ile ilgili olarak davalı kuruma verilen 09.09.2012 günlü dilekçe ile, davacının adına tescilli görülen 06 BM 177 plakalı aracın tescilinin sicilden terkini ile aracın görüldüğü yerde yakalanarak parka çekilmesi talebinde bulunulduğunu; ancak, davalı tarafından olumlu bir cevap verilmediğini belirterek; davalı idarenin 27.03.2012 tarihli, 047724 sayılı idari işleminin iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 3.İDARE MAHKEMESİ: 12.09.2012 gün ve 2012/687 Esas, 2012/1317 Karar sayılı kararı ile aynen: “…Dava dosyasının incelenmesinden, M.Ç. isimli şahsın davacı A.T.'a ait kimlik bilgilerini kullanarak 06 BM 177 plakalı aracı davacı adına kaydettirdiği, davacının Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne verdiği 09/03/2012 tarihli dilekçe ile söz konusu aracın adına görünen tescilinin sicilden terkinini istediği, ancak İl Emniyet Müdürlüğü tarafından bu konuda adli makamlara müracaat edilmesi gerektiğinin bildirildiği ve aynı zamanda davacının maaş hesabına bloke konulduğu anlaşılmaktadır.

Olayda iptali istenen işlem, söz konusu aracın davacıya devredilmesi işlemi olup bu işlem noter vasıtasıyla yapılan bir özel hukuk sözleşmesi ile kurulmuştur. Ancak olayda sözleşmenin kurucu unsurlarından biri olan irade unsurunda sakatlık olduğu, davacının beyanı olmadan adına araç tescil edildiği anlaşılmış olup bu hususun Borçlar Kanunu'na göre iptal sebebi olması nedeniyle davacının adli yargı kurumlarına başvurarak söz konusu araç devir işleminin iptalini istemesi gerekmektedir..

Yukarıda anılan kanun hükümleri ve olayın birlikte değerlendirilmesinden, noter vasıtasıyla yapılan araç devir işleminin bir özel hukuk sözleşmesi ile kurulduğu, emniyet genel müdürlüğüne mahkeme kararının ibrazı üzerine müdürlük tarafından sicilden terkin işleminin gerçekleştirilebileceği hususu göz önünde bulundurulduğunda uyuşmazlığın çözümünde adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı kanunun 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca görev yönünden reddine” karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 18.10.2012 tarihinde, davalı vekiline 19.10.2012 tarihinde tebliğ edilmiş olup, yasal yollara başvurulmadığından kesinleşmiştir.

 

Davacı vekili bu kez davaya konu aracın üzerine görünen sicil kaydının terkinine karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır. 

Davalılardan Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü vekili süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; davada idari yargı kolunun görevli olduğundan bahisle görev itirazında bulunmuş; bunun üzerine Danıştay Başsavcılığı’nın 13.11.2013 gün ve 2013/1508 esas sayılı kararı ile davanın idari yargı kolunun görev alanına girdiği gerekçesi ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılmasına karar verilmiş, Danıştay Başsavcılığı’nın kararı üzerine Mahkememizce yapılan inceleme neticesinde; Mahkememizin 27.01.2014 gün ve 2013/1881 Esas, 2014/25 Karar sayılı kararı ile adli yargı yerinde görevlilik kararı verilmeden önce aynı davada idari yargı yerince verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararının bulunması nedeni ile başvurunun 2247 sayılı Kanun’un 27. Maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine yargılamaya adli yargı yerinde devam edilmiştir.

Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.09.2014 gün ve 2012/631 Esas, 2014/358 Karar sayılı kararı ile; “…Dava dışı M.Ç.'ın davacıya ait kimlik bilgilerini ele geçirdikten sonra, nüfus müdürlüğünden A.T. adına hüviyet cüzdanı çıkarttığı, bu kimlik bilgileri ile Akçalar İnşaat Şirketini kurduğu, A.T. imzası ile çok sayıda çek keşide ettiği, keza 06 BM 177 plakalı aracı A.T. adına kaydettiği, bu araçla ilgili vergi borcunun tahakkuk ettirildiği, vergi borcunun tahsili için vergi dairesince davacıya başvurulduğu, bunun üzerine davacının Ankara 1.Vergi Mahkemesinin 2012/1873 E sayısında görülen dava açarak idarenin işleminin iptalini istediği, yargılama sonucunda, davacının zilyedinde bulunmayan aracın davacıya ait olmadığının anlaşıldığı, keza davacıya ait sahte belgeler ile aracın davacı adına kaydedildiği gerekçesi ile idari işlemin iptaline karar verildiği, dava dışı M.Ç. hakkında A.T. adını kullanarak sahte çek düzenlediği, böylece bankaları ve kamu kurumlarını dolandırdığı kabul edilerek Ankara 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/132 E sayılı kararı ile mahkumiyetine karar verildiği, ağır ceza mahkemesinde alınan ifadesinde A.T. adına sahte belgeler düzenlediğini ve işlemler yaptığını ikrar ettiği, dosyaya ibraz edilen vergi mahkemesi kararı ve 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ve eklerinden anlaşılmıştır.  

06 BM 177 plakalı aracın trafik dosyasındaki tüm belgelerin aslı celp edilip, belgeler altındaki A.T. adına atılan imzaların davacının eli mahsulü olup olmadığı yönünde grafolojik inceleme yaptırılmış, bilirkişi Dursun Kerimoğlu tarafından verilen 14.07.2014 tarihli raporda; tescil dosyasındaki 06 BM 177 plakalı araçla ilgili belgelerdeki A.T. adına atılan imzaların davacının eli mahsulü olmadığına dair rapor düzenlendiği görülmüştür. Yukarıda bahsedilen Ankara 2.Ağır Ceza Mahkemesi kararı, Ankara 3.Vergi Dairesi kararı, mahkememizce tayin edilen grafoloji uzmanı bilirkişinin raporu ve tüm dosya içeriğinden, dava dışı M.Ç. tarafından davacının kimlik bilgileri elde edildikten sonra A.T. adına sahte nüfus cüzdanı düzenlenip, sahtecilik yoluyla 06 BM 177 plakalı aracın A.T. adına kaydının yaptırıldığı, bu aracın davacıya ait olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesini gerektiği sonucuna varılmış” şeklindeki gerekçesi ile dava konusu edilen 06 BM 177 plakalı aracın mülkiyetinin davacı A.T.'a ait olmadığının tespitine, trafikte A.T. adına olan tescil kaydının silinmesine ve iptaline karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi: 30.03.2015 tarih ve 2015/1816 Esas, 2015/3804 Karar sayılı kararı ile özetle; dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru görülmediğinden bahisle, kararın bozulmasına hükmetmiştir.

ANKARA 16.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 05.11.2015 gün ve 2015/682 Esas, 2015/506 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkememizce verilen 11.09.2014 tarih ve 2012/631 E ve 2014/358 sayılı kararla, "...Dava konusu edilen 06 BM 177 plakalı aracın mülkiyetinin davacı A.T.'a ait olmadığının TESPİTİNE, trafikte A.T. adına olan TESCİL KAYDININ SİLİNMESİNE VE İPTALİNE," karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay'a gönderilmiş, Yargıtay 4.HD'nin 2015/1816 E ve 2015/3804 K sayılı kararı ile, "...Davaya konu eylem ve işlem, kamu hizmeti niteliğindeki idari faaliyetlerin yürütülmesi sırasında meydana gelmiştir. Somut olayda davacı, idari kurumlara sunulduğunda, idareyi belli doğrultuda işlem yapmaya zorlayacak bir karar verilmesini istediğine göre, istemin niteliği gereği uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin idari yargı yeri olduğu sonucuna varılmaktadır. 100 sayılı HMK'nın 114. maddesinde de yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyeti açıkça veya hiç ileri sürülmese de mahkemece yargılamanın her aşamasında, kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır. Bu halde, dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.

Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyularak, davaya bakma görevi idari yargıya ait olduğundan, davanın görev yönünden (yargı yoluna ilişkin görev) ve usulden reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.şeklindeki gerekçesi ile davanın görev yönünden ve usulden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 13.04.2016, davalı vekiline 25.04.2016 tarihinde tebliğ edilmiş; süresinde kanun yoluna başvurulmaksızın 11.05.2016 tarihinde kesinleşmiş, karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili 10.05.2016 tarihli dilekçesi ile ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.9.2016 günlü toplantısında:

İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 Dava, davacının kimlik bilgilerinin hukuka aykırı şekilde kendi rızası hilafına kullanılmak sureti ile, adına usulsüz olarak tescili sağlanan 06 BM 177 plakalı aracın tescilden terkinine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            13/10/1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Araçların ‘Tescil İşlemleri İle Yetki Ve Sorumluluk’  başlıklı 20/d-4 fıkrasında “197 sayılı Kanunun 13 üncü Maddesinde yer alan sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydıyla, anılan Maddede ve bu bentte yer alan isteme ve bildirmeleri elektronik ortamda yaptırmaya ve bu konuda yükümlülük getirmeye, elektronik bildirmelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Gelir İdaresi Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili olup, bu kurumlar satış, devir ve tescile ilişkin işlemlerin gerçekleştirilmesi için gerekli elektronik veri akışını sağlarlar. Satış ve devir işlemlerini yapanlar, bu işlemler sırasında edindikleri bilgileri ifşa ettikleri takdirde Türk Ceza Kanununun 239 uncu Maddesi uyarınca cezalandırılırlar.” şeklindeki düzenleme ile trafik tescil işlemlerinin Gelir İdaresi Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nce yürütüleceği ve neticelendirileceği belirtilmiştir.

      Yine aynı Kanunun ‘Belge Ve Plaka Vermeye Yetkili Kuruluşlar’ başlıklı 22. Maddesinin 2. Fıkrasında “ (Ek fıkra: 13/02/2011-6111 S.K 57. mad.) Birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan bütün araçların tescilleri, araca ait belgelerin düzenlenmesi, kişiselleştirilmesi, kişiselleştirilen belgelerin basımı ve ilgililerine elden veya posta aracılığı ile teslimi işlemleri Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca yapılır. Emniyet Genel Müdürlüğü; ilk tescili yapılacak araçların tesciline esas teşkil edecek işlemleri elektronik ortamda bilgi paylaşımı yoluyla yapmak üzere, elektronik ortamda oluşturduğu bir ay süre ile geçerli tescile ilişkin geçici belgeyi basmak ve araç sahibine vermek üzere kamu kurum veya kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerini yetkilendirebilir. Yetkilendirilen bu gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri, yapacakları işlemleri aralarında düzenleyecekleri protokol çerçevesinde başka gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine de yaptırabilirler. Araca ait kişiselleştirilen belgelerin basımı ve ilgililerine elden veya posta yoluyla teslimi, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen kamu kurum veya kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilerine de yaptırılabilir. Bu işlemlerin yapılmasına dair usûl ve esaslar yönetmelikte belirlenir.”  denilmek sureti ile de tescil işlemleri sırasında Emniyet Genel Müdürlüğünce yapılacak işlemler düzenlenmiştir.

      18/07/1997 tarih ve  23053 Mükerrer  sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 30. Maddesinde (Değişik:RG-1/5/2010-27568) “(Değişik fıkra:RG-9/9/2011-28049) (Değişik cümle:RG-19/2/2014-28918) Araçların tescil işlemleri; araç sahiplerinin, kanuni temsilcilerinin, vekillerinin veya kamu kurum veya kuruluşları ile tüzel kişiliklerce yetkilendirilen kişilerin müracaatları üzerine aşağıdaki usul ve esaslar doğrultusunda yapılır:

a) (Değişik:RG-19/2/2014-28918) Araçların tescilleri, tescil edilen araçlara ait araç tescil belgesinin ve motorlu araç trafik belgesinin düzenlenmesi, kişiselleştirilmesi, kişiselleştirilen belgelerin basımı ve ilgililerine elden veya posta aracılığı ile teslimi işlemleri Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca yapılır. Posta yoluyla teslim edilecek belgelerin gönderileceği adres ve teslim işlemlerine ilişkin hususlar Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenir.

 b) Tescili yapılan araçlar için düzenlenen ve bu Yönetmeliğin ekinde yer alan ek-3'teki "Araç Tescil Belgesi" ile ek-4'teki "Motorlu Araç Trafik Belgesi"nin "Onaylayan" bölümleri yetkili personel tarafından sicil numarası yazılmak suretiyle imzalanır. Belgelerde yer alan bütün bilgiler silinti ve kazıntı olmaksızın bilgisayar ortamında doldurulur. 

      c) Araca ait kişiselleştirilen tescil belgesi ve motorlu araç trafik belgesinin basımı ve ilgililerine elden veya posta yoluyla teslimi Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen kamu kurum veya kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilerine de yaptırılabilir. Basılan bu belgeler gerçek kişiler için araç sahibinin Kimlik Paylaşımı Sisteminde yer alan yerleşim yeri adresine, tüzel kişiler için ticaret sicil gazetesi, tüzük veya diğer resmi kayıt belgelerinde belirtilen adreslerine posta aracılığı ile teslim edilir. Yabancılar için ise belgelerin gönderileceği adrese ilişkin hususlar Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenir. Bu şekilde basılan belgeler üzerinde yetkili personelin sicil ve imza şartı aranmaz. Düzenleme sırasında herhangi bir nedenle iptali gereken belgeler, iptal gerekçesi ve seri numarası belirtilerek bir tutanakla tespit edilir ve ilgili muhasebe birimine teslim edilir. Buna dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.” denilmek sureti ile 2918 sayılı Yasa’nın 22. Maddesi gereğince, izlenecek usul ve esaslar yönetmelikle ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.

      2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının ( a ) bendinde, araçların plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube veya bürolarının kurulacağı öngörülmüş, maddenin "Görev ve Yetkiler" başlıklı (b/7) bendinde ise; araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek, (b/9) bendinde ise ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, teknik ve hukuki değişikliklerini işlemek, istatistiki bilgileri toplamak ve değerlendirmek görevlerinin trafik tescil şube ve bürolarına ait olduğu belirtilmiştir.

      Söz konusu yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, trafik araçlarının trafik siciline tesciline ilişkin işlemleri yapmak ve bunları denetlemek görevi Emniyet Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir.

      Nitekim benzer bir olayda davacının, üzerinde görülen araç kaydının trafik sicilinden terkinine karar verilmesi istemi ile açtığı bir davada, mahkemece idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile verilen görev yönünden red kararının Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 8.6.2006 gün ve 2006/6642-9396 sayılı ilamı ile bozulması üzerine, yerel mahkemece idari yargının görevli olduğu yönündeki kararda direnilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 24.10.2007 gün ve 2007/13-780 Esas 2007/757 Karar sayılı kararında;  “Bilindiği üzere, tersini öngören açık bir kanun hükmü mevcut olmadıkça, adli yargı, idareyi belirli bir işlem yapmaya zorlayacak nitelikte karar veremez ve bu tür istemleri taşıyan davalara bakamaz. Esasen; bu yön Özel Dairenin de kabulündedir ve bozma ilamında sözkonusu ilke açıkça vurgulanmıştır.

            Somut olayda, resmi şekle uygun olarak düzenlenen 11.07.1994 tarihli araç satış sözleşmesiyle, dava konusu araç davalıya satılmıştır. Satımla birlikte aracın davalıya teslim edilmiş olduğu da, tarafların kabulündedir. Sözleşmeyi düzenleyen Noter tarafından, yukarıda değinilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d. Maddesinde öngörülen bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup, olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Ancak, anılan satıştan sonra, aracın İstanbul İli'ne nakledilmiş ve orada davalı adına yeni bir plaka sayısı almış olması; davalının, anılan Kanun'un 20/e maddesinin alıcıya yüklediği yükümlülüğü yerine getirdiğini ve aracı kendi adına tescil ettirdiğini göstermektedir. Hatta alıcı, aracı üçüncü bir kişiye resmi şekilde satmıştır. Buna rağmen, aracın satıştan önce davacı üzerinde bulunan trafik kaydının terkin edilmediği, eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle de davacı üzerinde kayıtlı göründüğü de dosya içeriğiyle sabittir.

            Hal böyle olunca; geçerli satış sözleşmesine rağmen, araç kaydının satış sırasında bağlı bulunduğu Ankara Trafik Müdürlüğündeki kayıtlarda davacı üzerinde görünmeye devam etmesi şeklinde tezahür eden ve davacıyı eldeki davayı açmaya yönlendiren olgunun, davalının yasal yükümlülüğüne aykırı davranmasından değil; Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün, satış işleminin gereklerini yerine getirmemiş olmasından kaynaklandığının kabulü gerekir.

            Belirtilmelidir ki; yukarıda değinilmiş olan, trafiğe kayıtlı araç satımına ilişkin yasal düzenleme uyarınca, resmi şekle uygun olarak düzenlenen satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti alıcısına geçer; mülkiyetin devriyle ilgili olarak trafik kaydında ilgili idarece yapılacak işlem, inşai ( kurucu ) değil; izharı ( bildirici ) niteliktedir. Dolayısıyla, böylesi bir işlemin yapılmamış olması, mülkiyetin alıcıya geçmediğinin kabulünü gerektirmez.

            Somut olayda, taraflar arasındaki 11.7.1994 tarihli satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti, o tarih itibariyle davalı alıcıya geçmiştir. Davalı alıcının, aracı sonradan başkasına satmış olması da, sözleşme tarihi itibariyle Kanun gereği kendiliğinden oluşan bu sonuca etkili değildir.

            Hal böyle olunca, somut olayda davacının yapması gereken, mülkiyetin devrini sağlayan satış sözleşmesini ibraz etmek suretiyle, sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere araç kaydının kendisi üzerinden terkinini dava dışı Ankara Trafik Müdürlüğünden istemek; istemi reddedildiği takdirde, idari işlem niteliğinde olacağı açık bulunan bu ret işlemine karşı, idari yargıda iptal istemiyle dava açmaktır.

            Nitekim, davacının, eldeki davayı açmadan önce bu yönde bir başvuruda bulunduğu ve başvurusunun reddedildiği, davacının bu ret işleminin iptali istemiyle idari yargıda dava açmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ne var ki, önceki başvurunun reddine yönelik bir iptal davasının açılmamış olması, somut olayda davacının yukarıda açıklanan nitelikte yeni bir başvuru yapmasına, böylece idareyi konuya ilişkin yeni bir idari işlem yapmaya zorlamasına ve başvurusu reddedildiği takdirde, o ret işlemi hakkında idari yargıda iptal davası açmasına hukuken bir engel oluşturmaz. Davacının bu yola gitmek yerine, satış sözleşmesindeki alıcı tarafı hasım göstermek suretiyle, kendisi üzerindeki trafik kaydının terkini istemiyle adli yargıda açtığı eldeki dava dinlenebilir ( mesmu ) değildir.” şeklindeki gerekçesi ile yerel mahkemenin kararını onamış ve davada idari yargının görevli olduğunu belirtmiştir.

            Bu bilgi ve değerlendirmeler ışığında dava dosyası incelendiğinde; dava dışı M.Ç. isimli kişinin, davacının kimlik bilgilerini hukuka aykırı şekilde kullanmak sureti ile sahtecilik suçunu işlediği ve bir takım usulsüz işlemler yaptığı, M.Ç.’ın bu eylemleri nedeni ile Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı ve Mahkemenin 22.03.2005 gün ve 2001/132 Esas 2005/61 Karar sayılı kararı ile neticede 7 Ay 25 Gün hapis ve 712962,000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği; davacının da, dava dışı M.Ç. tarafından yine kendi kimlik bilgileri kullanılmak sureti ile alınan 06 BM 177 plakalı araçtan haberdar olmadığı, durumu öğrenmesi üzerine aracın trafikten terkini istemi ile davalı kuruma müracaat ettiği ancak davalı Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 27.03.2012 gün ve 047724 sayılı yazı cevabı ile, terkin işleminin ancak mahkeme kararı üzerine yapılabileceğinin bildirildiği, davacının bu yazı cevabı nedeni ile, aracın trafik sicilinde üzerinde görülen tescilinin terkinine karar verilmesi istemi ile eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır.

            Somut olayda davacının Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22.03.2005 gün ve 2001/132 Esas, 2005/61 Karar sayılı mahkümiyet kararını ibraz etmek sureti ile araç kaydının kendisi üzerinden terkinini davalı Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nden istediği, ancak davalı kurum tarafından, konuya ilişkin 2918 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat çerçevesinde gerekli inceleme yapılmaksızın,  27.03.2012 gün ve 047724 sayılı yazı ile isteme ilişkin mahkemeden alınacak karar ile başvuru halinde terkin işleminin yapılabileceğinin bildirildiği görülmektedir.

      Yukarıda bahsi geçen Hukuk Genel Kurulu Kararında da belirtildiği üzere kanunda açıkça düzenleme yapılan haller haricinde adli yargı yerlerince idareyi belirli bir işlem yapmaya sevk edecek kararlar verilemez. Örneğin; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36. Maddesinde Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır.” şeklindeki düzenleme ile nüfus idarelerini gerekli düzeltmeyi yapmaya sevk edecek şekilde adli yargıda karar verilebileceği düzenlenmiştir. Yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. Maddesinde; “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.” şeklindeki düzenleme ile tapu memurunun düzeltme işlemi yapmasını Asliye Hukuk Mahkemesince verilecek karara bağlı kılmıştır. Ancak 2918 sayılı Yasa’da tescil ve terkin işlemleri için benzer bir özel düzenlemeye yer verilmemiştir. Tescil işlemleri, yetki ve usulde paralellik ilkesi gereği de terkin işlemlerini tesis etme ve düzenleme yetki ve görevi, 2918 sayılı Yasa’nın 20 ve devamı maddelerinde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir.

            Bu duruma göre, davalı idareye terkin istemi ile yapılan müracaatın reddi üzerine aracın davacı adına görülen kaydının trafik sicilinden terkini istemi ile açılan davanın temelinde, davalı idarenin terkin isteminin reddine ilişkin kararının bulunduğu, davacının amacının davalı idarece aracın tescilden terkini yönünde işlem tesis edilmesini sağlamak olduğu, adli yargı mercilerince kanunda açıkça hüküm bulunan haller haricinde idareyi belirli bir işlem yapmaya zorlayıcı kararlar verilemeyeceği, 2918 sayılı Yasa’da da bu hususta özel bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşıldığından, davaya 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında idari yargıda bakılması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.

            Her ne kadar, davacı tarafından söz konusu idari işlemin iptali istemi ile idari yargıda açılan davaya bakan Ankara 3. İdare Mahkemesi, 12.09.2012 gün ve 2012/687 Esas, 2012/1317 karar ile, “tescil işleminin temelinde noter sözleşmesinin olduğu ve bu sözleşmenin kurucu unsuru olan iradede sakatlık olduğu ve bu itibarla davaya Borçlar Kanunu çerçevesinde adli yargıda bakılması gerektiği” gerekçesine dayalı olarak davada adli yargının görevli olduğuna karar vermiş ise de; davacının talebinin, sahte kimlik bilgileri kullanılarak adına tescil edilen aracın sicilden terkini talebine ilişkin olduğu, bu talebine dayanak olarak da Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22.03.2005 gün ve 2001/132 Esas 2005/61 Karar sayılı kararını gösterdiği dikkate alındığından,  Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin gerekçesinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

      Ayrıca her ne kadar Mahkememizce daha önce trafik tescil işlemlerine dayalı olarak açılan başka bir davada verilen 15.02.2016 gün ve 2015/926 Esas, 2016/50 Karar sayılı kararda, Yurt dışından ithal edilen aracın kaçak olduğunun tespiti ve araca bu nedenle el konulması üzerine uğranıldığı ileri sürülen zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemi ile 23.12.2011 tarihinde açılan ve 2918 sayılı Kanun’un 5, 20, 22. Maddeleri ve 2918 sayılı Kanun’un uygulanmasına yönelik Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 29, 30 ve 31.maddeleri gereğince inceleme ve değerlendirme yapılması gereken davanın; 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. Maddesi gereğince adli yargı yerinde görülmesine karar verilmiş ise de; söz konusu karara konu olayda davacının davalı idarenin sorumluluğundan kaynaklanan zararının tazminini talep ettiği ve bu nedenle olayın 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesinde belirtildiği şekilde   kanunun uygulanmasından doğan sorumluluk davası kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğu, ancak eldeki davada davacının davalı idareden belirli bir işlemin yapılması talebinde bulunduğu ve yukarıda incelenen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararından da belirtildiği üzere, tersini öngören açık bir kanun hükmü mevcut olmadıkça adli yargı yerinde idareyi belirli bir işlem yapmaya zorlayacak nitelikte karar verilmesinin mümkün olmadığı ve adli yargı mahkemelerinin bu tür istemleri taşıyan davalara bakamayacağı anlaşılmakla, Mahkememizin önceki kararı ile iş bu dava dosyasının aynı mahiyette olmadığının ve kararlar arasında bir çelişki bulunmadığının belirtilmesinde fayda vardır.

Açıklanan nedenlerle Ankara 3.İdare Mahkemesi’nin 12.09.2012 gün ve 2012/687 Esas, 2012/1317 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 3.İdare Mahkemesi’nin 12.09.2012 gün ve E:2012/687, K:2012/1317 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.9.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN