T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 228

            KARAR NO : 2016 / 271

            KARAR TR   : 09.05.2016

 

 

 

 

ÖZET : İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

 

Davacı             :E.İ.

Vekili              :Av.Ö.M.B.

Davalı             :Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörlüğü

Vekili              :Av.Dr.T.M.B.

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 06.04.2013 tarihinde Yardımcı Doçent ünvanı ile davalı üniversitede çalışmaya başladığını, 30.09.2013 tarihinde ise görevinden istifa ettiğini, ücret alacaklarının ödenmemesi üzerine İstanbul 32.İcra Müdürlüğü’nün 2014/872 Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emrine 28.01.2014 tarihinde haksız şekilde itiraz edildiğini belirterek; İstanbul 32.İcra Müdürlüğü’nün 2014/872 Esas sayılı dosyaya yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, 24.346,40 TL’nin uygulanacak yasal faiz ile birlikte davalı-borçludan alınmasına, icra takibine kötüniyetli olarak itiraz edilmesi ve icra takibinin durdurulması nedeniyle ve alacak da likit olduğundan davalı-borçlunun %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 12.İş Mahkemesi: 07.10.2015 gün ve 2014/190 Esas, 2015/707 Karar sayılı kararı ile; “…Uyuşmazlık Mahkemesi 05.11.2012 tarih ve 2012/189 esas-2012/234 karar, 24.12.2012 tarih ve 2012/223 esas-2012/282 karar sayılı kararları ile vakıf üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin feshi nedeniyle işlemin iptali istemi ile idare mahkemelerinde açılan davalarda, görevli mahkemenin adli mahkemeler olduğu yönündeki itirazları reddederek, idari yargının görevli olduğunu kabul etmesi nedeniyle, davalı idare vekillerinin görev uyuşmazlığı çıkartılmasını talep etmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ve Danıştay Başsavcılığının hukuki mütalaaları alındıktan sonra; "Somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde; davalı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bu açıdan davacının, iş sözleşmesinin feshine ilişkin işleminin de 2577 sayılı Kanunun 2'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendinde tanımı yapılan iptal davasına konu edilebilecek nitelikte bir idari işlem niteliği taşıdığı; bu işlemin hukuka uygunluğunun denetiminin de, Anayasayla bu denetim için oluşturulan İdari Yargı'nın görev alanında bulunduğu sonucuna varılmıştır." şeklinde karar vermiştir.” denilmek suretiyle 2576 sayılı Kanunun 5/1 maddesi gereğince davada idari yargı yerinin görevli olduğunu belirterek yargı yolu nedeni ile mahkemenin görevsizliğine karar vermiş; verilen karar davacı vekiline 10.11.2015 tarihinde, davalı vekiline 11.11.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine 20.11.2015 tarihinde kesinleşmiş, karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı gerekçelerle; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, 24.346,40 TL ücret alacağının uygulanacak yasal faiz ile birlikte davalı idareden tazmin edilmesine karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 9.İdare Mahkemesi: 05.01.2016 gün ve 2015/2082 Esas, 2016/1 Karar sayılı kararı ile; 1982 Anayasası’nın 130. ve Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmenliği’nin 23.maddelerine değindikten sonra; “…Dava dosyasının tetkikinden; davacı, davalı idare bünyesinde Yrd. Doç. ünvanıyla öğretim görevlisi olarak görev yapmakta iken, ücretinin ödenmediğinden bahisle istifa ettiği, ödenmeyen 24.346,40 TL ücret alacağının yasal faizi ile birlikte ödenmesi talebiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yazılı mevzuat hükümleri ve dosya muhteviyatındaki bilgi ve belgeler birlikte incelendiğinde, vakıf yükseköğretim kurumlan, mali konular yönünden, devlet yükseköğretim kurumlarının tabi olduğu hükümlere bağlı olmadıklarından, akademik personelin aylık ve diğer parasal hakları bakımından İş Kanunu hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla, vakıf yükseköğretim kurumlarında istihdam edilecek akademik personelin mesleki güvencelerine ilişkin çalışma esaslarının (akademik personelin atanması, görevleri, unvanları, emeklilikleri, terfileri ve görevlerine son verilmesi gibi) idari sözleşmeyle belirlenmesi; akademik personelin yukarıda belirtilenler dışında kalan özlük haklarının ise (ücret, prim, çalışma saatleri, tatil günleri ve sosyal güvenlik gibi) İş Kanunu hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, anlaşılmaktadır. Dava konusunun ücret alacağına dair olması karşısında bu tür davalar için tahsis edilmiş ihtisas mahkemelerinde çözümlenmesi gerekirken, idari yargı yerinde açılan davanın yargı yolu bakımından reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a maddesi hükmü gereğince davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 11.01.2016 tarihinde, davalıya 15.01.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, süresi içerisinde yasal yollara başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 09.05.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15.maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörlüğü’nde Yrd.Doç. ünvanıyla 06.04.2013 tarihinden itibaren öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, 30.09.2013 tarihine kadar çalıştığı halde ücretlerinin ödenmediği, 30.09.2013 tarihinde görevinden istifa ettiği, ücret alacaklarının ödenmemesi üzerine İstanbul 32.İcra Müdürlüğü’nde ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrine itiraz edildiğinden bahisle; İstanbul 32.İcra Müdürlüğü’nün 2014/872 Esas sayılı dosyaya yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, 24.346,40 TL’nin uygulanacak yasal faiz ile birlikte davalı-borçludan alınmasına, icra takibine kötüniyetli olarak itiraz edilmesi ve icra takibinin durdurulması nedeniyle ve alacak da likit olduğundan davalı-borçlunun %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemi ile açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

            İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

            İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Bu noktada her ne kadar yargı yolu uyuşmazlığına konu karar İş Mahkemesi tarafından verilmiş ise de; 2247 sayılı Kanun’un 1.maddesi gereğince Mahkememizin aynı yargı kolu içinde yer alan mahkemeler arasındaki değil, farklı yargı kolu içinde yer alan mahkemeler arasında ortaya çıkan yargı yolu uyuşmazlıklarını çözmekle görevli olması nedeni ile konu adli yargı kolu içinde bir bütün olarak ele alınmış ve değerlendirme bu kapsamda yapılmış olup, aynı yargı kolu içindeki göreve ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesi iş bu değerlendirmeden müstesnadır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 12.İş Mahkemesi’nin 07.10.2015 gün ve 2014/190 Esas, 2015/707 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 12.İş Mahkemesi’nin 07.10.2015 gün ve 2014/190 Esas, 2015/707 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 09.05.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN