T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/538 KARAR NO : 2019/583 KARAR TR: 30.09.2019 |
ÖZET: 2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde öngörülen “1 nci maddede gösterilen yargı mercilerince" koşulu ile kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşullarını taşımayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk. |
KARAR
Hüküm Uyuşmazlığının
Giderilmesi İsteminde
Bulunan Davacı : E.A.
Vekili : Av. N.G.
Davalı : Asya Katılım Bankası A.Ş.
Vekili : Av. O.A.
O L A Y : Davacı E.A.vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin Aba Hayvancılık ve Tarım Ürünleri San.Tic.A.Ş.'nin eski ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilinin adına kayıtlı Ankara ili, Altındağ ilçesi, Karapürçek Mahallesi, 72707 ada, 1 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazını şirketin kullandığı; kredilerin teminatını teşkil etmek üzere Bank Asya Ankara Şubesi lehine ipotek verdiği, şirket içerisinde yaşanan olaylar nedeniyle Ankara 6.Noterliğinin 25.12.2012 tarih ve 22272 yevmiye nolu ihtarname ile ipoteğin 15 gün içinde kaldırılmasının talep edildiğini, gönderilen ihtarnameye cevap verilmemesi üzerine 11.02.2013 tarihinde kefaletin kaldırılması hakkında bir ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnameye verilen cevapta kefaletten vazgeçmenin 14.02.2013 tarihi itibariyle geçerli olacağını ve bu tarihten sonra ilgili şirket ve şahıslarakullandırılacak yeni kredilerden dolayı müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmayacağı hususunun bildirildiğini, kefaletten vazgeçme tarihinden sonra şirket tarafından birden fazla kredi çekildiğini, müvekkiline ait imzaların çoğunlukla fotokopi olarak verildiğini ve bu kredi borçlarının da asıl alacağa eklendiğini, 14.02.2013 tarihi itibariyle şubeye toplam 2.435.600,00-TL nakdi borcun olduğunun beyan edildiğini, borcun bir bölümü kısım kısım bankaya ödenmiş olmasına rağmen müvekkilinin tüm borçtan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, İstanbul 10.İcra Müdürlüğünün 2015/4109 Esas sayılı dosyasından gönderilen icra emrinde; taraflarına tebliğ edilmeyen İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2015/20701 Esas sayılı dosyasından da aynı ilama dayalı başka bir takip yapıldığından haberdar olduklarını, tek ilama bağlı alacağın bölünerek birden fazla icratakibine konu edilmesinin hak ve nesafet ilkelerine aykırı olduğunu, birden fazla icra vekalet ücretinin tahsil edilmek istendiğini belirterek her iki takibin de iptaline, müvekkilinin sorumlu olduğu miktarın düzeltilerek tek icra dosyası üzerinden birleştirilerek karar tesis edilmesi istemiyle Asya katılım'a karşı 14.9.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 13. İCRA HUKUK MAHKEMESİ: 5.1.2016 gün ve E:2015/728, K:2016/13 sayı ile, "... İstanbul l0.İcra Müdürlüğünün 2015/4109 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklı banka tarafından borçlular aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibe geçildiği, örnek 6 nolu icra emrinin borçlu E.A.'a tebliğ edilmesi üzerine 09.09.2015 tarihli mahkememize yapılan bu başvuru yasal 7 günlük sürededir.
İstanbul 7.İcra Müdürlüğünün 2015/20701 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklı banka tarafından borçlular aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçildiği anlaşılmıştır.
İİK.nun 167. maddesinde alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yoluyla veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takipte bulunabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla değişik takip yollarına başvurulmasında yasal bir engel mevcut değildir. (Yargıtay 12. HD. , 03/10/2013, 2013/22542-31284). İpotek veren borçlu aleyhine "tahsilde tekerrür olmamak üzere" takip yapıldığı anlaşılmakla borçlu vekilinin bu yöne ilişkin iddiası yerinde görülmemiştir.
İİK'nun 150/ı maddesinde: "....ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tespit edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü 149. madde uyarınca işlem yapar..." hükmüne yer verilmiştir. Anılan maddenin devamında hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın ipotekli taşınmaz maliki 3.kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması TMK'nun 887.maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçer. Ankara 5. Noterliğinin 03.07.2015 tarihli hesap kat ihtarnamesi (muacceliyet) ipotek veren şikayetçinin ipotek akit tablosunda yazılı olan adresine gönderilmiştir. Dolayısıyla ipotekli takip yapılmasında yasaya uymayan bir durum yoktur. Ancak, MK'nun 851. ve 881. maddelerinde ifadesini bulan muhtemel bir1, alacağın teminatı olarak tesis edilen üst sınır (limit), ipoteğinde borcun ulaşacağı miktar belirsiz olduğundan taşınmazların ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosundaki limitle sınırlandırılmıştır. TMK'nun 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan ana borç, faiz, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan toplam borç miktarının bu limiti aşması mümkün değildir. (HGK. 24.05.1989 tarih, 1989/11-294 E, 1989/378 K) Somut olayda; ipotek limiti 1.000.000-TL ile sınırlı olduğundan limiti aşan kısmın davacı borçlu E.A.yönünden iptaline, sair şikayetlerin reddine..." karar vermiştir.
Davacı E.A.vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline gönderilen tebligat zarfından ödeme emri ve bono sureti vardır notu bulunmakta ise de bono suretinin olmadığını, takip konusu senedin 3.000.000-TL ödeme emrinde talep edilen miktar 2.520.725,93-TL İstanbul 10. İcra Müdürlüğü 2015/4109 sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip te 2.520.351,44-TL ve ferileri olduğunu, icra müdürlüğünün senet metninden anlaşılan bu çelişkiyi görmeden müvekkiline İİK'nun 168.168/3 maddelerine aykırı olarak ödeme emri gönderildiğini ileri sürerek, takibin ve ödeme emrinin iptaline, imzası ikrar edilmiş belge nedeniyle ödeme emrinde gösterilen alacak miktarının 169.063,10-TL’nın dışındaki 2.351.662,83-TL’sına yapmış oldukları itirazın kabulüne karar verilmesi istemiyle Müflis Asya Katılım Bankası A.Ş.'e karşı 23.12.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi: 24.10.2017 gün ve E:2015/1830, K:2017/814 sayı ile, İcra dosyasının incelenmesinde, alacaklı vekilinin 03/08/2015 tarihinde davacı boçlu E.A.'ın sorumlu olduğu miktarın sehven yanlış yazıldığını ve 169.063,10-TL olarak düzeltilmesini talep ettiği; İcra Müdürlüğünce de talep gibi işlem yapılmasına karar verildiği, huzurdaki davanın düzeltme talebi ve icra müdürlüğünce yapılan düzeltme işlemi sonrasında 23.12.2015 tarihinde ikame edilmiş olduğu, takip konusu bedelin davalı alacaklı yanca icra takip dosyasında davanın açıldığı tarihten daha önceki bir tarihte düzeltildiği anlaşıldığından iş bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi:24.4.2018 gün ve E:2018/128, K:2018/884 sayı ile, davacı vekili ödeme emri tebligatına bono suretinin eklenmediğini ileri sürerek, ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiş ise de ödeme emri tebligat parçasının incelenmesinde tebligat zarfının üzerinde bono suretinin bulunduğu açıklamasının yer aldığının anlaşıldığı; ödeme emri tebligat zarfının aksi ispatlanamadığından davacının bu yöndeki şikayetinin yerinde bulunmadığı; takip konusu senede kredi işlemleri sırasında boş olarak imza attırıldığı kambiyo vasfını taşımadığı ileri sürülmüş ise de takip konusu bono suretinin incelenmesinde zorunlu unsurları taşıdığı, takip tarihi itibarı ile senedin zorunlu unsurları taşımış olması nedeni ile kambiyo vasfına sahip olduğunda bu yöndeki itirazın da yerinde olmadığı; ancak alacaklı vekili tarafından 03.08.2015 tarihinde icra müdürlüğüne borçlu davacının sorumlu olduğu miktarın 169.063.10 TL olduğunun bildirilmesine rağmen davacıya gönderilen ödeme emrinin alacaklının düzeltme beyanı dikkate alınmadan gönderildiği ve ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı tarihte alacaklının borçludan talebini yansıtmayan ödeme emri gönderilmesi yerinde olmadığından, davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 24/10/2017 Tarih, 2015/1830 Esas 2017/814 karar sayılı ilamının kaldırılmasına; şikayetin kısmen kabulü ile İstanbul 7. İcra Müdürlüğü'nün 2015/20701 Esas sayılı dosyasında 169.063,10-TL'yi aşan kısım yönünden davacı hakkındaki takibin ve ödeme emrinin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
II-UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: Müvekkili E.A.'ın Ankara'da ticaretle geçimini idame ettirdiğini; müvekkilinin daha öncesinde yönetici ve ortağı olduğu Aba Hayvancılık ve Tarım Ürünleri San. Tic A.ş'nin kullanmış olduğu kredilere teminat olarak maliki olduğu Ankara İli, Altındağ İlçesi, Karapürçek Mahallesi, 22701 Ada, 1 Parsel sayılı taşınmazını davalı Asya Katılım Bankası lehine ipotek tesis ettiğini; daha sonrasında ortaklarıyla anlaşamayan müvekkilinin yöneticisi olduğu firmanın bir takım işlemlerinden kendisinin zarar göreceğini anladığını ve ipotek tesis ettiği taşınmaza ilişkin olarak fırmaya(Ankara 6. Noterliği 25.12.2012 tarih ve 22272 yevmiye nolu) ve bankaya(Ankara 13.Noterliği'nin 11.02.2013 tarih ve 03345 yevmiye nolu) ihtarnamesini çekerek bundan sonra şirkete verilecek kredilere ilişkin olarak geçerliliğinin olmadığını belirttiğini; Bankanın ise 18.02.2013 tarihinde ihtarnameye cevap vermediğini, 14.02.2013 tarihinden itibaren ipotekten vazgeçme yönündeki iradenin dikkate alınacağını bu süreye kadar verilen kredilere ilişkin olarak müvekkilinin sorumlu olduğunu bildirdiğini; fakat alacaklı bankanın bu vermiş olduğu cevabı gözetmediğini, İstanbul l0.İcra Müdürlüğü'nün 2015/4109 E. sayılı dosyasıyla İpoteğin Paraya çevrilmesi yoluyla müvekkili aleyhine takip başlattığını; ayrıca tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla yine aynı alacak için İstanbul 7.İcra Müdürlüğü'nün 2015/20701 E. sayılı dosyası kapsamında kambiyo senedine özgü haciz yoluyla takibe başladığını; İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi 2015/728 Esas nolu dosyası kapsamında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin olarak taraflarına şikayet yoluna başvurulmuş ve yapmış oldukları başvuru neticesinde mahkemece 05.01.2016 tarih 2015/728 E. Ve 2016/13. K. ilamıyla Üst Limit İpoteği olan 1 Milyon Tl'den müvekkilinin sorumlu olduğuna hükmedildiğini; verilen hukuka aykırı ilama karşı temyiz yoluna başvurulduğunu; İstanbul 7. İcra Dairesi'nin 2015/20701 E. sayılı kambiyo senedine özgü haciz yoluna karşı da şikayet yoluna taraflarınca başvurulduğunu; İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi 24.10.2017 tarih 2015/1830 E., 2017/814 K. ilamıyla başvuruları hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini; bunun üzerine verilen kararın istinaf mahkemesine taşındığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 24.04.2018 tarih 2018/128E. 2018/884 K. ilamıyla istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair karar verildiğini; verilen bu kararda, davalı banka vekilinin ilgili icra dosyasına göndermiş olduğu borçtan sorumlu olduğu meblağa ilişkin talebe atıfta bulunulduğunu, hukuk ve hakkaniyet gözetilerek müvekkilinin borçtan sorumlu olduğu tutarın 169.063,10 TL olduğuna karar verildiğini; bu kararın davalı bankaca temyiz yolu açık olmasına rağmen temyiz edilmediğini, kararın 31.05.2018 tarihinde kesinleştiğini; İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi 2015/728 E. ve 2013/13. K. nolu dosyasına ilişkin olarak yapmış oldukları temyiz başvurusunun Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15.11.2018 tarihli 2018/14748 E., 2018/11638 sayılı Kararı ile reddedildiğini; verilen karara karşı taraflarınca karar düzeltme talebinde bulunulduğunu;Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.03.2019 tarihli 2019/2878 Esas, 2019/4188 sayılı Kararı ile yapmış oldukları başvuruyu reddettiklerini, müvekkilinin aynı borçtan dolayı üst limitten sorumlu olacağına karar verdiğini ve kararın kesinleştiğini ileri sürerek, Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 24. maddesine göre tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ve kesinleşen çelişik kararların bulunması durumunda, hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunduğu için hüküm uyuşmazlığının oluştuğunu, bu yüzden ortaya çıkan uyuşmazlığının giderilmesi için durumun Uyuşmazlık Mahkemesine sunulması gerektiği nedeniyle arz ve izah olunan sebeplerle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2018/128 Esas No 2018/884 Karar numaralı 24.04.2018 tarihli istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair kesinleşen kararıyla, İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi 2015/728 E. Ve 2013/13. K. nolu dosyasının temyiz incelemesi neticesinde verilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.03.2019 tarihli 2019/2878 Esas, 2019/4188 Karar sayılı kesinleşen kararı arasındaki hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına başvuruda bulunmuştur.
Başkanlıkça Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısının görüşlerinin alınmasına gerek görülmemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30.09.2019 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir” denilmiş; 24. maddesinde ise, 1 nci maddede gösterilen yargı mercileri tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği belirtilmiştir.
Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:
a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli ve idari yargı mercileri tarafından verilmesi,
b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,
c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,
d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,
e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.
Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli yargı kararlarının incelenmesinde;
İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi 2015/728 Esas nolu dosyası kapsamında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin olarak taraflarınca şikayet yoluna başvurulmuş ve başvuru neticesinde mahkemece 05.01.2016 tarih 2015/728 E. Ve 2016/13. K. ilamıyla İpotek limiti 1 Milyon TLile sınırlı olduğundan limiti aşan kısmın davacı yönünden iptaline, diğer şikayetlerin reddine karar verilmiş, verilen ilama karşı temyiz isteminde bulunulmuş, bu istemleri reddedilmiş ve kararın düzeltilmesi isteminde bulunulmuş,bu istemin de aynı Daire tarafından reddedilmiş olduğu anlaşılmıştır.
İstanbul 7. İcra Dairesi'nin 2015/20701 E. sayılı kambiyo senedine özgü haciz yoluna karşı da şikayet yoluna başvurulmuş; İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi 24.10.2017 tarih 2015/1830 E., 2017/814 K. ilamıyla başvuru hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş; bunun üzerine verilen karar istinaf mahkemesine taşınmış; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 24.04.2018 tarih 2018/128E. 2018/884 K. ilamıyla istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair karar vermiş; davacının borçtan sorumlu olduğu tutarın 169.063,10 TL olduğuna karar verilmiş; karar kesinleşmiştir.
Tüm bu anlatımlar ışığında çelişki bulunduğu ileri sürülen kararların aynı yargı kolu içerisindeki kararlar olduğu ve uyuşmazlığın Mahkememizce giderilmesine yasal olanak bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, adli yargı yerlerinde verilen kararlar arasındaki çelişki dolayısıyla hüküm uyuşmazlığı bulunduğundan söz edilemeyeceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde öngörülen “1 nci maddede gösterilen yargı mercilerince" koşulu ile kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşullarını taşımayan başvurunun reddi gerektiği düşünülmektedir.
S O N U Ç : 2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde öngörülen “1 nci maddede gösterilen yargı mercilerince" koşulu ile kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşullarını taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 30.09.2019 günündeOY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZERAKSU SONER
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN