T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 283

          KARAR NO : 2014 / 326

          KARAR TR  : 1.4.2014  

         

 

ÖZET  : Dava konusu taşınmaza plan doğrultusunda ağaç dikilmek suretiyle fiilen el konulduğu iddiasıyla ve  taşınmazın bedelinin tazmini istemiyle açılan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar   :1-Ş.C.

                                    2-K.T.

                                    3-N.Ç.

            4-İ.C.

                                     5-N.C.

                                    6-E.C.

Vekili         : Av. A.E.

Davalılar   : 1) Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekili         : Av. Z.A.D.

  2) Orman Genel Müdürlüğü

Vekili         : Av.S.D.

                                     3)Maliye Hazinesi

               Vekili           : Av.F.S.Ö.

 

    O L A Y       : Davacılar vekili dava dilekçesinde, Ankara İli,  Mamak İlçesi,  İmrahor Mahallesi 50099 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda müvekkillerinin tapu maliki olarak pay sahibi olduğunu, müvekkillerinin hisseleri toplamının 1.633,50 m2 olduğunu;  bu taşınmazın kesinleşen imar planına göre ağaçlandırılacak alan olarak düzenlemeye alındığını; imar plan notunun 2.maddesinde; “plan dahilindeki yol, yeşil alan, otopark alanı, cami alanları kamuya, spor alanı (özel spor alanı hariç), rekreasyon alanları, terminal ve belediye hizmet alanları Ankara Büyükşehir Belediyesine maliklerin rızası ile bedelsiz terk edilmesi halinde inşaat alanı %10 arttırılabilir” ibaresinin yer aldığını; dolayısıyla hasımın Ankara Büyükşehir Belediyesi olduğunu; ayrıca taşınmaz üzerine ağaç diken Orman Genel Müdürlüğünün de bu yönüyle hasım olduğunu; imar planının kesinleşmesinden itibaren aradan geçen bunca zaman içerisinde, İmar Planındaki Tahsis amacına uygun hiç bir işlem yapılmadığını ve taşınmazın kamulaştırılması gerekirken kamulaştırma yapılmadığını; dava konusu taşınmazın çok değerli bir konumda bulunduğunu, etrafı meskun olan, belediye hizmetlerinin tamamından yararlanan ve 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları kesinleşen taşınmazın arsa niteliğinde olup dava tarihi itibariyle bedelinin 1.000,00 TL/m2 olduğunu ifade ederek; Ankara İli - Mamak İlçesi- İmrahor Mahallesi 50099 Ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapusunun kamulaştırmasız el atma nedeniyle İptali ile davalı adına tesciline;  bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10,000.00 TL’nin davalıdan dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili ile davacı müvekkillere ödenmesine karar verilmesi istemiyle;  Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ile Orman Genel Müdürlüğüne karşı adli yargı yerinde dava açmış;  daha sonra Maliye Hazinesi de davaya dahil edilmiştir.

Davalı idarelerden Maliye Hazinesi vekili süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 11.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.5.2012 gün ve E:2011/593 sayı ile, davaya dahil edilen Hazine vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idarelerden Maliye Hazinesi vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında ağaçlandırılacak alan olarak ayrılan taşınmaza kamulaştırılmasız el atılması nedeniyle taşınmazın değerinin ödenmesi ve taşınmazın tapu kaydının davalı idare adına tescil edilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı;  davacılar tarafından, taşınmaza davalı Orman Genel Müdürlüğü tarafından ağaç dikilmek suretiyle fiilen el atıldığı iddia edilmekte ise de, dosyadaki bilgi ve belgelerin ve adli yargı yerince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporların incelenmesinden, taşınmazın 31.08.2006 tarihinde ilan edilerek kesinleşen Dutderesi Devlet Ormanı sınırları içerisinde kaldığı anlaşıldığından, iddiaya itibar edilmemiş olduğu;  bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların taşınmazına, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 sayılı kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı,  ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemeden, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmakta olduğu; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği;  nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 21’inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu gerekçesiyle; davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 1.4.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, Davalı idarelerden Maliye Hazinesi vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  imar planında ağaçlandırılacak alanda kalan davacıların taşınmazına idarece ağaç dikilmek suretiyle  fiilen müdahalede bulunulduğu;  ancak bu güne kadar herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadığı gibi bir bedel de ödenmediğinden bahisle ve taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle; taşınmazın bedelinin, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10,000.00 TL.sinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan Mamak Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 26.1.2012 gün ve M.06.6.MAM..0.13/…-404 sayılı yazısında; dava konusu edilen 50099 ada 1 parsel sayılı taşınmazın; “Güneydoğu Ankara Kentsel Gelişme Alanı II. Etap İmar Planı”  içerisinde kaldığı; 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.3.2009 gün ve 763 sayılı kararı ile onaylandığı; 1/5000 Nazım İmar Planına askı süresi içerisinde yapılan itirazların Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 15.5.2009 gün ve 1219 sayılı, kısmen kabul kısmen de reddine ilişkin kararı ile “Güneydoğu Ankara Kentsel Gelişme Alanı II. Etap 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı” nın kesinleştiği; “Güneydoğu Ankara Kentsel Gelişme Alanı II. Etabına ilişkin 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı” nın, Mamak Belediye Meclisinin 01.12.2009 gün ve 939 sayılı kararı ile uygun görülerek, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 11.02.2010 gün ve 485 sayılı kararı ile onaylandığı; askı süresi içerisinde plana itirazlar olduğu ve itirazların Mamak Belediye Meclisinin 06/07/2010 gün ve 436 sayılı kararı ile uygun görülerek, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 25/11/2010 gün ve 3307 sayılı kararı ile değiştirilerek onaylandığı, plana ait parselasyon işlemlerinin de sonuçlanarak planın kesinleştiği; kesinleşen imar planında 50099 ada 1 parselin “Ağaçlandırılacak Alan” kullanımında kaldığı ve K.O.P. (kamu ortaklık payı)’ ndan oluştuğu, plan notlarında ise; “Plan dahilindeki yol, yeşil alan, otopark alanı, cami alanları kamuya, spor alanı (özel spor alanı hariç) rekreasyon alanları, terminal ve belediye hizmet alanları Ankara Büyükşehir Belediyesine maliklerin rızası ile bedelsiz terk edilmesi halinde inşaat alanı %10 artırılabilir. Orta yoğun konut alanlarında KOP paylarının ilgili kurumlara bedelsiz terki halinde %10 inşaat alanı artışı yerine yapı yoğunluğu E=1.00 olarak kullanılacaktır,” hükmünün bulunduğu; Çankaya Belediye Başkanlığının Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Mamak Belediye Başkanlığı aleyhine açtığı işlemin iptali davasında, Ankara 2. İdare Mahkemesinin 23/09/2011 gün ve 2010/833 E. sayılı kararı ile “Güneydoğu Ankara K.G.A. II. Etap 1/1000 ölçekli uygulama imar planı revizyonuna ilişkin Mamak Belediye Meclisinin 01/12/2009 gün ve 939 sayılı kararı ile bu kararı onayan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 11/02/2010 tarih ve 485 sayılı kararı, bu kararların dayanağı olan 1/5000 ölçekli nazım imar planı revizyonunu onayan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13/03/2009 gün ve 736 sayılı kararı ve bu karara yapılan itirazı değerlendiren Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 15/05/2009 gün ve 1219 sayılı kararlarının yürütülmesinin durdurulmasına, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 16/02/2007 gün ve 525 sayılı kararı yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiği ve ilgili mahkeme kararı gereğince plan kapsamında kalan ada/parsellerin tamamında imarla ilgili işlemlerin durdurulduğu hususlarının tespit edilmiş olduğu belirtilmiştir.

Diğer taraftan,  dava dosyasında yer alan 5.10.2012 tarihli Bilirkişi Raporunun Sonuç ve Kanaat kısmında; “…zemin durumu itibariyle herhangi bir yapının bulunmadığı, ancak parselin gerek imar planında park alanı olarak ayrılmış olması gerekse üzerinde çam ağaçlarının olması (ayrıca Dutderesi Ormanı içerisinde kalması) nedeniyle hisse sahiplerinin parsel üzerindeki tasarruf etme imkânlarının kısıtlandığı…” hususlarına yer verildiği; davacılar vekilinin, değişik tarihlerde Mahkemeye sunduğu dilekçelerinde; davalılardan Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının taşınmazı ağaçlandırılacak alan olarak düzenlemeye aldığını, diğer davalı Orman Genel Müdürlüğü tarafından, taşınmaza ağaç dikilmek suretiyle fiilen el konulduğunu iddia ettiği görülmüştür.

Öte yandan; davalılardan Orman Genel Müdürlüğüne izafeten Ankara Orman İşletme Müdürlüğü, Mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde; Dava konusu Ankara İli, Mamak İlçesi İmrahor Mahallesi, imar ile oluşan 50099 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tamamının Dutderesi Devlet ormanı sınırları dahilinde bulunduğunu; orman kadastro sınırları içersinde özel yasa (6831 sayılı yasa) hükümleri uygulanacağından ilgili Belediye Başkanlığının imar planı yapma yetkisinin bulunmadığını; orman kadastrosu kesinleşen yerlerin imar düzenlemesine konu olamayacağını, DOP’a KOP’a dahil edilemeyeceklerini;  bu nedenle Ankara Büyükşehir Başkanlığı tarafından kesinleşen orman kadastrosu sınırlarına tecavüz ettirilerek oluşturulan dava konusu imar parsellerindeki imar uygulamasının yok hükmünde olduğunu; 18. madde uygulaması gereği ayırmak zorunda olduğu ağaçlandırılacak alanları, bitişiğindeki orman kadastro sınırları içinde göstererek hem alandan kazanma, hem de kamulaştırma konusunda orman genel müdürlüğünü de taraf etme amacıyla yapılan bu işlemlerde, dava konusu imar parsellerini ağaçlandırılacak alan olarak kesinleşen orman sınırları içine atan imar işleminin yok hükmünde bulunduğunu;  bu nedenle orman kadastrosu kesinleştikten sonra yapılan, yok hükmünde bulunan imar uygulaması sonucu orman sınırları içersinde kalan ve ağaçlandırılacak alan olarak düzenlenen parsellere ilişkin bu davada idarelerinin taraf olmayacağını, bu işlemi idarelerinin yapmadığını; muhatabın, parseli 18 uygulaması ile orman sınırları içine çeken ve ağaçlandırılacak alan olarak düzenleyen Ankara Büyük şehir Belediye Başkanlığı olduğunu; mezkur taşınmazların, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde Dutderesi Devlet ormanı olduğunu; esasen orman tahdidinin, bir kadastro işlemi olduğunu;  bu işlemin kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirilemeyeceğini; çünkü gerek 3402 sayılı yasa gerekse de 6831 sayılı yasa hükümlerinde yapılan kadastro işlemlerine karşı hak sahiplerinin itiraz sürelerinin bulunduğunu; yasalarla tanımlanan kadastro işlemlerinin, başka bir yasa olan Kamulaştırma Kanunu kapsamında değerlendirilmesi ve kamulaştırmasız el atma olarak düşünülmesinin hukuken kaos yaratacağını;  bunun Orman Kadastro işlemi kesinleştikten sonra yasal itiraz süresini kaçıran tüzel ya da gerçek kişilere yeniden bir kanun yolu açma anlamına geleceğini; hukuk sistemimizde böyle bir yolun bulunmadığını;  6831 sayılı yasanın 11. maddesinde “Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilam, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkuller de tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur.” denildiğini; Yasanın bu amir hükmü karşısında süresi içinde itiraz etmeyerek Dutderesi Devlet Ormanı olarak adlandırılan bu yerde idarelerine karşı yöneltilen iş bu dava kabul etmediklerini; Hukuk Genel Kurulunun 20.03.1996 gün ve 1995/20-1086 esas 1996/174 karar sayılı ilamı kapsamında; davacılar tarafından idareleri aleyhine kamulaştırmasız el atma sebebiyle açılan bu davanın kabulünün, orman kadastrosuna itiraz süresini kaçıran davacıya maddi anlamda yeni bir hak tanımayacağını savunmuştur.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18.maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, taşınmaza fiilen el atılmasının,  kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda,  dava konusu taşınmazın imar planında ağaçlandırılacak alan olarak düzenlendiği, hazırlanan bilirkişi raporunda, taşınmazın üzerinde çam ağaçlarının bulunduğunun saptandığı ancak bu ağaçların plan kapsamında mı dikildiği konusunda gerek bilirkişi raporunda gerekse de dosyadaki diğer belgelerde bir açıklama bulunmadığı; buna karşılık, davacılar vekili tarafından ısrarlı bir biçimde, davalılardan Orman Genel Müdürlüğü tarafından, taşınmaza ağaç dikilmek suretiyle fiilen el konulduğunun iddia edildiği;  bu bağlamda, kamulaştırma yapılmadan, plan doğrultusunda ağaçlandırılması suretiyle taşınmaza el atılması nedeniyle, taşınmazın bedelinin tazmini istemiyle dava açıldığı ve bu iddianın aksinin de ispat edilmediği gözetildiğinde; davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün,  adli yargı yerinin görevine girdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan, davalılardan Orman Genel Müdürlüğünün savunma dilekçesinde,  taşınmazın orman sınırları içerisinde olduğu, Belediye tarafından bu alanda imar planı yapılamayacağı, işlemin yok hükmünde olduğu, açılan davanın, orman kadastrosuna itiraz süresini kaçıran davacıya maddi anlamda yeni bir hak tanımayacağı ifade edilmekte ise de, bakılan davanın, söz konusu işlem ya da işlemlere karşı açılmadığı esasen bir başka davanın konusunu oluşturabileceği açık olduğundan; bu hususun, mevcut uyuşmazlığa ilişkin yargı yolunu değiştirici bir etkisinin bulunmayacağı kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 1.4.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT