Hukuk Bölümü         2002/99 E.  ,  2002/97 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : TEDAŞ Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. A.N.Ö.

Davalı            : İçişleri Bakanlığı

             O  L  A  Y       : Mardin- Midyat İlçesi Kayalıpınar Köyündeki elektrik arızasını onarmak için 29.7.1993 gününde arıza yerine giden TEDAŞ ekibinde yer alan işçilerden Hasan Yarba’nın, teröristlerce elektrik direğinin altına gömülen mayının patlaması sonucu yaralanması nedeniyle Kurum aleyhine açtığı tazminat davasında, ANKARA 4. İŞ MAHKEMESİ; 30.6.1998 gün ve E:1998/570, K:1998/520 sayı ile, Mahkemenin 10.12.1997 günlü kararının bozulmasına dair Yargıtay kararına uyulmak suretiyle yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın davalı Kurumca İçişleri Bakanlığına ihbar edildiğinden bahisle, davacının olayda müterafik kusuru bulunmadığından olay tarihinden itibaren değişen malüliyet oranları da dikkate alınarak bilirkişi tarafından yapılan maddi tazminat hesapları varsayıma dayalı olduğundan B.K.’nun 43. ve 44. maddelerine göre hakkaniyet indirimi yapılarak 15.000.000.000.-TL. maddi ve 15.000.000.-TL. manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla isteğin reddine karar vermiş; bu karar, YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ’nin 6.10.1998 gün ve 1998/5744-6258 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

            Anılan yargı kararı gereğince haksahibine 41.151.834.228.-TL. ödemede bulunan TEDAŞ vekili tarafından, olayda teröristlere verilen zarardan Devletin Anayasa’dan kaynaklanan güvenliği sağlama ödevi nedeniyle sorumlu olduğu ileri sürülerek davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığından, kurumlarınca ödenmiş olan miktardan 25.211.454.136.-liralık alacağın, ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte rücuen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 8.10.1999 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 24.2.2000 gün ve E:1999/597, K:2000/62 sayı ile, olayda işin hizmet kusuru kabul edilerek davaya bakmaya idari yargının görevli olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı Kurum vekili, bu kez, aynı istekle, 20.4.2000 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

 DİYARBAKIR İDARE MAHKEMESİ; 6.12.2001 gün ve E:2000/750, K:2001/1172 sayı ile olayda tazminat davasının ihbar eden aleyhine sonuçlanması üzerine açılan rücu davasının konusunu oluşturan alacağın, tazminat davasında bilirkişice saptanan kusur ve sorumluluk oranına göre ihbar edenin hissesinden fazla ödemede bulunduğu miktara ilişkin bulunmakta olup, ortada 6183 sayılı A.A.T.U.H.K. kapsamına giren bir kamu alacağının da bulunmadığı; buna göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE   :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler: Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Ertuğrul TAKA ve Dr.Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılımlarıyla yapılan 23.12.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            USULE İLİŞKİN İNCELEME         :

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve dava dosyalarının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacı kurumun istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi. 

            ESASA İLİŞKİN İNCELEME         :

            Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan TEDAŞ tarafından, kurumlarınca hissesinden fazla ödenen tazminat ile yargılama giderlerinin, davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığından rücuen tahsili isteminden ibarettir.

            Olayda, görevi esnasında teröristlerce yerleştirilen mayının patlaması sonucunda yaralanan Kurum işçisi tarafından TEDAŞ aleyhine tazminat davası açıldığı; davanın İçişleri Bakanlığına ihbar olunduğu; Mahkemece hükmolunan tazminatın davalı TEDAŞ’a yüklendiği ve bu yoldaki kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. 

Tazminat davasına bakan Mahkemece, davanın ihbar olunduğu İçişleri Bakanlığının sorumluluğunun hizmet kusuru niteliğinde olduğu nedeniyle zararın idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerinde saptanmasının gerekeceği yolunda bir görevsizlik kararı verilmediğine ve hükmolunan  tazminat da tamamen ödenmiş olduğuna göre, olayda zarar gören davacı taraf yönünden, ortada tazminat davasında giderilmemiş bir alacak bulunduğundan sözedilemeyeceği gibi , 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde belirtilen "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında, zarar gören tarafından idari yargı yerinde açılacak bir idari dava yoluyla giderilmesi gereken zarar da kalmamıştır.

Tazminat davası tümüyle adli yargı yerinde çözümlendiğine ve kaybeden taraf davayı İçişleri Bakanlığına ihbar etmiş olduğuna göre,  TEDAŞ tarafından İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan alacak davasının bir rücu davası olduğu tartışmasızdır.

            Nitekim, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ nun 49. maddesinin birinci fıkrasında “ İki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde üçüncü şahsa rücu hakkı olduğu mülâhazasında bulunursa makamına kaim olarak davayı takip veya davada üçüncü şahıs sıfatıyla kendisine iltihak etmesi lüzumunu o şahsa ihbar edebilir” denilmekte; aynı Kanun’ un 51. maddesinde de “ Üçüncü şahıs ihbar eden kimsenin makamına kaim olarak davayı takip veya davaya müdahale eylemediği halde bu hususu ihbar eden kimse davada bulunmaya mecburdur. Şu kadar ki ihbar tarihinden itibaren üçüncü şahsa karşı yalnız hilesinden veya ağır kusurundan mesuldür.” hükmüne yer verilmektedir.

            Bu hükümlerden, davayı kaybettiği takdirde üçüncü kişiye rücu hakkı olduğunu düşünen tarafın, davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi  davaya müdahale etmez ya da ihbar edenin temsilcisi gibi davayı takip etmez ise, ihbar edenin davayı takip etmekle yükümlü olduğu; ancak, ihbar eden tarafın, davayı kaybetmesi halinde üçüncü kişi aleyhine rücu davası açabileceği ve davayı kaybetmesinden dolayı üçüncü kişiye karşı yalnız hilesi ve ağır kusurunun bulunması halinde sorumlu olacağı anlaşılmaktadır.

            Buna göre, dava ihbar edilen üçüncü kişinin istekli olmaması halinde, mahkemece hakkında davaya katılması ya da müdahil sıfatı kazanması yolunda hiçbir işlem yapılamayacağı gibi, aleyhine hüküm  verilmesine de olanak bulunmamaktadır.

            Şu halde, tazminat davasında kendisine dava ihbar edilmiş olmasına karşın müdahil olmayan ve davayı takip etmeyen üçüncü kişi konumundaki İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan rücuen alacak  davasında, davanın ihbarının hukuki sonuçları itibariyle, birinci davada aleyhine hüküm verilmiş olması koşulunun aranmayacağı açıktır.

            Öte yandan,ortada, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmamaktadır.

            Belirtilen tüm bu hususlara göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi; bu nedenle, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

             SONUÇ         : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Ankara 10. Asliye Hukuk  Mahkemesi’nin 24.2.2000 gün ve E:1999/597, K:2000/62 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2002 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE  karar verildi.