T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/690

KARAR NO  : 2020/74      

KARAR TR  : 27/01/2020

 

ÖZET:"Mavi Marmara" gemisine israil askerleri tarafından yapılan saldırıda yaralanan davacının uğradığı zarara karşılık manevi tazminata hükmedilmesi istemiyleaçılan davanın,ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı     : M.B.

          Vekilleri : Av. S.O. Av. G.O.

          Davalı: Türkiye Cumhuriyeti Devleti Maliye Hazinesi

          Vekili    : Av. A.T.

 

          O L A Y:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin gönüllü olarak katıldığı Mavi Marmara gemisine 31/05/2010 günü saat 04:30 dolaylarında israil devletinin hakimiyet alanı bulunmadığı uluslar arası sularda tüm dünyanın gözü önünde gece vakti hukuksuz şekilde gerçekleştirildiği saldırı neticesinde müvekkilinin özgürlüğünden mahrum bırakıldığını tutuklandığını, kendisine yapılan davranışlar ve uygulamalar neticesinde müvekkilinin zarar gördüğünü, 6743 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti arasında tazminata ilişkin usul anlaşmasının 01/09/2016 tarihinde 29818 sayılı resmi gazete de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, yapılan bu anlaşma gereğince Türkiye Cumhuriyet Devleti Maliye Hazinesinin tazminata ilişkin sorumluluğunun bulunduğunu, bu nedenlerle 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesi istemiyle 30/05/2018 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          KONYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 20/03/2019 gün, E:2018/544, K:2019/243 sayılı dosyada "6743 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti arasında tazminata ilişkin Usul Anlaşması 01/09/2016 tarihinde 29818 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. israil hükumeti ile Türkiye Cumhuriyeti Mavi Marmara olayına ilişkin tüm hukuki süreci sonlandırarak ortadan kaldırma ve saldırının failleri hakkında yeni davalar açılmasını engelleme taahhüdünde bulunmuş ve tüm sorumluluğu da üzerine almıştır. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinin akabinde devam eden tazminat davalarına Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden gönderilen yazılarla davaların Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına Maliye Hazinesine yöneltilmesi gerektiği, israil devletinin sorumsuz olduğu bildirilmiştir. Bu sebeple huzurdaki davada davalı olarak israildevleti yanında izafeten Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı gösterilmiştir.

          Manevi tazminat talebi yönünden, israil askeri güçleri tarafından yapılan müdahaledeki orantısızlık ve aşırı güç kullanımı BM İnsan Haklan Komisyonu raporlarında da yer almıştır. Ancak davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden reddine karar vermek gerektiği" görüşüyle "davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle reddine" kararı vermiş, istinaf edilen karar, başvurunun Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 09/07/2019 tarih ve E:2019/632, K:2019/643 sayılı ilamıyla reddedilmesiyle kesinleşmiştir.

          Davacı vekili benzer taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

          KONYA 2. İDARE MAHKEMESİ: 08/08/2019 tarih ve 2019/939 sayılı kararla "Dava dosyası ile Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2018/544 sayılı dosyası ve Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin E:2019/632 sayılı dosyanın birlikte incelenmesinden; davacı tarafından, 31.05.2010 günü saat 4:30 sularında gönüllü olarak katıldığı Mavi Marmara gemisine israil devletinin uluslararası sularda hukuksuz bir şekilde yaptığı saldırılar sonucu özgürlüğünden mahrum bırakıldığı, rızası dışında israil askerlerince zorla bir takım belgeler imzalattırıldığı, psikolojik mobinge maruz bırakıldığından bahisle 50.000 TL manevi tazminat istemiyle açılan davada Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 20.03.2019 tarih ve E:2018/544. K:2019/243 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine anılan kararın Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin 09.07.2019 tarih ve E:2019/632 K:2019/643 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmesi üzerine, davacı vekili tarafından 30/07/2019 tarihinde bakılan davanın Mahkememizde açıldığı anlaşılmaktadır.

          Olayda, davacının: israil devleti, israil devleti adına hareket edenler veya israil vatandaşları tarafından yapılan haksız fiillerden kaynaklı bir tazminat isteminin söz konusu olduğu, Türkiye Cumhuriyeti'nin özel hukuktan kaynaklanan bıı haksız fiil bakımından 3. Kişi durumunda olduğu, dava konusu tazminatın kaynağının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. Maddesinde belirtildiği şekliyle idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmadığı, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin 20.06.2019 tarih ve E:2019/601 K:2019/578 sayılı kararında. 28.06.2016 tarihinde imzalanan ve 01.09.2016 tarihi ve 29818 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 20.08.2016 tarih ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması'nın 3. ve 4. Maddesine atıf yapılarak "Mavi Marmara olayı ile ilgili tazminatın dağıtım yetkisinin münhasıran Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ait okluğu, şıt durumda tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve* ödeme biçimini belirleme yetkisinin davalı idareye ait olduğu, idarenin bu yöndeki işlemlerine karşı kişilik hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının idari yargının görevine girdiği" belirtilmişse de, anılan uyuşmazlığın tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine ilişkin olmadığı, nitekim dosya içindeki bilgi ve belgelerde de idarenin bu yönde yapılmış bir işleminin yer almadığı, anlaşmada Türkiye Cumhuriyeti'nin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın israil devletine izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği, somut olayda kanunlarla düzenlenmiş ve miktarı belli, idarece kendiliğinden ödenmesi gereken bir alacaktan bahsedilmeyeceği, alacakların miktarının adli yargıda görülecek tazminat davalarının sonuçlanmasına göre belirlenebileceği. nitekim hem Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü'nün 29.11.2016 tarih ve 121555 sayılı "Mavi Marmara" konulu yazısında hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu'nda yapılan görüşmelerde açılan davaların düşmeyeceği, açılmış davaların (Asliye Hukuk Mahkemeleri) nde devam edeceğine ilişkin görüşlere yer verildiği, ayrıca 20.08.2016 tarih ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması'nda yargı yoluna ilişkin bir belirleme yapılmadığı, nitekim yapılan anlaşmanın yargı kolunu değiştiren ve uyuşmazlığın maddi hukuk bakımından niteliğini değiştiren bir anlaşma olmadığı, anlaşma yapılmadan önce açılmış tazminat davaları hangi mahkemede görülmüşse aynı mahkemelerde görülmeye devam etmesinin hukuki istikrar ve içtihat birliği bakımında da ayrıca önemli olduğu anlaşıldığından, anılan uyuşmazlığın Adli Yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmaktadır.

          Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, dava dosyası ile Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2018/544, K:2019/102 sayılı dosyası ve Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nin E:2019/632, K:2019/643 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin ertelenmesine" karar vererek 02/10/2019 tarih ve 2019/939 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 14/10/2019 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

          Mahkememizce 2247 sayılı Yasanın 21 ve 16 maddeleri uyarınca Danıştay Başsavcısından ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından görüş alınmak üzere dosya ilgili Başsavcılıklara gönderilmiştir.

          DANIŞTAY BAŞSAVCISI: "T.C. Anayasasının Başlangıcında öngörülen “Kuvvetler ayrımı" ilkesi ile yargı ile ilgili 9'uncu maddesinde yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı, 125'inci maddesinin 1 'inci fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, son fıkrasında da idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, hükümlerine yer verilmiştir.

          Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin l'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmış, anılan Kanunun 2'nci maddesinin 2'nci fıkrasında da, idari yargı yetkisi, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı tutulmuştur.

          Bu hükümlerden, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için, işlemin veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

          Diğer taraftan, 28.06.2016 tarihinde imzalanan ve 01.09.2016 tarihi ve 29818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 20.08.2016 tarih ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının 3 ve 4'üncü maddelerinde "Mavi Marmara olayı ile ilgili tazminatın dağıtım yetkisinin münhasıran Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ait olduğu, şu durumda tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisinin davalı idareye ait olduğu, idarenin bu yöndeki işlemlerine karşı kişilik haklan ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının idari yargının görevine girdiği" belirtilmişse de, anlaşmada Türkiye Cumhuriyeti tarafından yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın israil devletine izafeten ifa edilmesi sorumluluğunun üstlenildiği, alacakların miktarının adli yargıda görülecek tazminat davalarının sonuçlanmasına göre belirlenebileceği, nitekim hem Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 29/11/2016 tarih ve 121555 sayılı "Mavi Marmara" konulu yazısında, hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunda yapılan görüşmelerde açılan davaların düşmeyeceği, kurala bağlanmıştır.

          Dosyanın incelenmesinden, Gazze'ye insani yardım götürme amacıyla yola çıkan "Mavi Marmara" gemisine israil hükümeti tarafından yapılan saldırıda baskı, şiddet ve işkenceye maruz kalarak yaralanan davacının uğradığı zarara karşılık 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bakılan davayı açtığı anlaşılmaktadır.

          Bu haliyle, davacının karşılanmasını talep ettiği zararın idari bir işlem ya da eylemden kaynaklanmadığı, zararın israil devletinin uluslararası karasularda hukuksuz bir şekilde yaptığı saldırıdan kaynaklandığı ve iki devlet arasında imzalanan anlaşma gereğince saldırı ile ilgili olarak israil devleti aleyhine açılacak olan davalarda Türkiye Cumhuriyetine sadece davalı konumunda yer verileceği dikkate alındığında, yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır"

          YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: "Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin (b) bendinde, İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

          Öte yandan, 28/06/2016 tarihinde imzalanan ve 01/09/2016 tarihli ve 29818 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 20/08/2016 tarihli ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının 3. maddesinde "Yukarıdaki meblağın dağıtımı, benimsenebilecek dağıtım yöntemlerine uygun olarak, münhasıran Türk Hükümeti ’nin yetkisindedir ve bu konuda israil hükümeti için herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır." hükmü, 4. maddesinde ise "Türkiye ve israil, diğer tarafa veya diğer taraf adına hareket edenlere hukuki veya başka bir sorumluluk yüklemeyecekleri ve bu anlayışın, taraflardan herhangi birinin veya taraflar adına hareket edenlerin cezai veya hukuki sorumluluğu kabul ettiği veya üstlendiği şeklinde yorumlanmayacağı hususlarında mutabıktır. Her halükarda, bu anlaşma, israilin, israil adına hareket edenlerin ve israil vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye'de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır." hükmü yer almaktadır.

          Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve dava konusu olay birlikte değerlendirildiğinde, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için işlemin veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği, Anlaşmada Türkiye Cumhuriyeti tarafından yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın israil devletine izafeten ödenmesi sorumluluğunun üstlenildiği, tazminat miktarının ancak haksız fiil hükümlerine göre adli yargıda görülecek tazminat davalarında belirlenebileceği kanaatine varılmıştır.

          Bu haliyle, davacının karşılanmasını talep ettiği zararın idari bir işlem ya da eylemden kaynaklanmadığı, zararın, israil devletinin uluslararası karasularda gerek Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Uluslararası Vaka İnceleme Heyeti tarafından hazırlanan 27/10/2010 tarihli ve A/HRC/15/21 sayılı raporda, gerekse Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından açıkça hukuksuz olarak nitelenen saldırısından kaynaklandığı ve iki Devlet arasında imzalanan anlaşma gereğince saldırı ile ilgili olarak israil devleti aleyhine açılacak olan davalarda Türkiye Cumhuriyetine sadece davalı konumunda yer verileceği dikkate alındığında, yukarıda yer verilen düzenlemeler uyarınca uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır"

          Şeklinde görüş bildirmişlerdir.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.01.2020 günlü toplantısında:

          I-İLK İNCELEME:

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, Gazze'ye insani yardım götürme amacıyla yola çıkan "Mavi Marmara" gemisine israil askerleri tarafından yapılan saldırıda baskı, şiddet ve işkenceye maruz kalarak yaralanan davacının uğradığı zarara karşılık 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi istemi ile açılmıştır.

          T.C Anayasa'sının "Yargı Yolu" başlıklı 125. maddesi: "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.

          ... İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı karşılamakla yükümlüdür"

          Düzenlemesine yer vermiş, ayrıca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin (b) bendinde, İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

          Dosyanın tetkikinden; zararın israil devletinin uluslararası karasularda hukuksuz bir şekilde gerçekleştirdiği saldırıdan kaynaklandığı ve iki devlet arasında imzalanan anlaşma gereğince saldırı ile ilgili olarak israil devleti aleyhine açılacak olan davalarda belirlenecek tazminatın T.C Devleti tarafından dağıtılacağı, dolayışıyla davacının karşılanmasını talep ettiği zararın idari bir işlem ya da eylemden kaynaklanmadığı açıktır. Uğranılan zararın miktarının belirlenmesinin ise yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında adli yargı yerinde yapılması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Konya 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.03.2019 gün ve E:2018/544, K:2019/243 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasıgerekmiştir.

 

 

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenleKonya 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.03.2019 gün ve E:2018/544, K:2019/243 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.01.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER           

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN