Hukuk Bölümü         2013/1859 E.  ,  2013/2045 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1- E.K., 2- N.K., 3- E.K.                      

Vekilleri  : Av. H.K. & Av. A.Ş.

Davalı      : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. F.T. 

O L A Y  : Davacılar vekili özetle; davacıların İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, Küçükbakkalköy Mahallesi, Yeniaçılan yol mevkiinde kain, 15 pafta 1323 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, taşınmazın imar planında “Çamaşırcı Deresi Koruma Havzası Yeşil Alanı” olarak düzenlendiğini, Çamaşırcı Deresi’nin 2006 yılında ıslah edilerek davacının taşınmazının2344,20 m²sine fiilen el atıldığını, kalan7232 m²sinin Çamaşırcı Deresi Koruma Havzası Yeşil Alanı olarak bırakıldığını, bu şekilde mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ve taşınmazın kalan7232 m²sine kamulaştırmasız el atıldığını, fiili olarak el atılan kısmı için Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/74 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve 18.12.2012 tarihinde karar verildiğini belirterek, taşınmazın davalı idare adına tescili ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000 TL’nin faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/77 sayılı dosyasında 28.11.2013 günlü celsesinde beyanen; ‘’..dava konusu taşınmazda ayrıca fiili el atma söz konusudur. Fiili el atmaya ilişkin açılan dava Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2012/74 nolu dosyasında görülmüş ve karara bağlanmıştır. Bu nedenle bu dosyadaki talebimiz hukuki el atmaya ilişkindir.’’ demiştir.

Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle, görev itirazında bulunmuştur.

İstanbul  Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi: 17.09.2013 gün ve E:2013/77 sayı ile, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı; İdarelerin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem, bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri yani, bu konudaki hareketsizliklerin de, idari eylem niteliği taşıdığını belirterek, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği belirtilerek, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden,2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı açısından, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden, 2247 sayılı Yasa’nın 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların hisseli taşınmazının imar planında çamaşır deresi koruma havzası yeşil alanı olarak düzenlendiği, Çamaşırcı Deresi’nin ise 2006 yılında ıslah edilerek davacının taşınmazının2.344,20 m²sine fiilen el atıldığı, kalan7.232 m²sinin de Çamaşırcı Deresi Koruma Havzası Yeşil Alanı olarak bırakıldığı, bu şekilde mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ve taşınmazın kalan7.232 m²sine kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla, fiili olarak el atılan kısmı için Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/74 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı ve 18.12.2012 tarihinde karar verildiği belirtilerek, söz konusu taşınmazın hukuken el atılan kısmına ilişkin olarak, davalı idare adına tescili ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL’nin davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır.

Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.12.2012 gün, E:2012/74, K:2012/611 sayılı kararında yapılan incelemede, davacıların E.K., N.K., E.K., davalının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olduğu, dava konusunun İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, Küçükbakkalköy Mahallesi, Yeniaçılan yol mevkiinde kain, 15 pafta 1323 parsel sayılı taşınmazın bir kısmına davalı idarenin el koyarak, bir kısmına ise dere ıslah çalışması yaparak el attığı iddiasıyla tazminat istemine ilişkin olduğu, bilirkişi raporuna göre taşınmazın2344,20 m2lik kısmının dere yatağı olarak ıslah edildiğinin belirtildiği, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

                a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

                b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

                Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

                Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

                Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

                İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

                c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.   

 Olayda, imar planının uygulaması sonucu, uyuşmazlığa konu parselin imar planında çamaşır deresi koruma havzası yeşil alanında kaldığı, taşınmazın davaya konu edilen kısmına idarece fiilen el atılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanunu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yer alan davacının hissedar olduğu taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden, başvurusunun kabulü ile, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden, BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.09.2013 gün ve E:2013/77 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 30.12.2013 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi. 

KARŞI OY 

Davacının maliki olduğu taşınmazın, imar planında “Çamaşırcı Deresi Koruma Havzası ve Yeşil Alanında” kalan ve fiilen el atılan2344.20 m2bölümüne kamulaştırmasız el atma nedeniyle Adli Yargı da açılan tazminat davasının kabulü ve kararın kesinleşmesi nedeniyle aynı taşınmazın aynı imar planında kalan ancak fiilen el konulmayan7232.00 m2bölümününde bedelinin tazmini istemiyle aynı davalı aleyhine aynı Yargı kolunda dava açılmış,

Davalı vekilinin süresinde Yargı yolu itirazının mahkemece reddi üzerine, uyuşmazlığın İdari Yargının görev alanında bulunduğu gerekçesiyle Danıştay Başsavcılığınca olumlu Görev uyuşmazlığı çıkarılmış,

Sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu gerekçesiyle davalı Belediyenin görev itirazının reddine ilişkin Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Sayın çoğunluğun uyuşmazlıkta İdari Yargıyı görevli kabul eden görüşüne katılamıyorum.

Elde ki davada hukuki el koyma nedeniyle tazminat talep edilmekle birlikte, aynı taşınmazın aynı imar planında kalan ve aynı davalı tarafından fiilen el atılan bölümü için Adli Yargı da dava açılmış ve karar verilmiştir.

Fiilen el atılan taşınmazlarla ilgili açılan kamulaştırmasız el atma davalarının Adli Yargının görev alanında olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır.

Salt hukuki el koymadan kaynaklanan tazminat davaları da İdari Yargının görev alanına girmekle birlikte, somut uyuşmazlığın özelliklerine, taşınmaz malikinin ve davalının aynı kişi olması, taşınmazın aynı imar planı içerisinde “Çamaşırcı Deresi Koruma Havzası ve Yeşil Alanında” kalması, taşınmazın fiilen el atılan bölümü nedeniyle davacının dava konusu bölümden yararlanmasının artık mümkün bulunmaması karşısında hukuki el atma nedeniyle dayalı eldeki davanın da Adli Yargıda çözümlenmesi gerektiği düşüncesiyle, uyuşmazlıkta İdari Yargıda görevli kabul eden sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.

Üye

Eyüp Sabri BAYDAR