T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

          ESAS NO        : 2019 / 44

          KARAR NO    : 2019 / 190

          KARAR TR     : 25.3.2019

ÖZET : Davacıların murisinin paydaşı olduğu taşınmazın da bulunduğu alanda yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda eksik yer verilmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, eksik verilen miktarın bedelinin tahsili istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

           

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : 1-H. T.N.

 2.H. N. N.

 3.S.Y. N.

 4.S.S. A.

 5-T. A.Adına Vekili S. S. A.

  6-M. U.A.

Vekilleri          : Av.B. K. & Av.B. S.& Av.B. B.

Davalı             : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. N.A.Y.

 

O L A Y         : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin murisi A.Atasoy'un, İzmir ili, Karşıyaka ilçesi, Turan Mahallesi, Gümüşpala Mevkii 2037 ada 37 parselde kayıtlı 484.885,25 metrekare yüzölçümlü taşınmazdan 24.10.1956 tarihinde 100/133920 hisse satın almış olduğunu; onun adına kayıtlı bulunan taşınmaz hissesinin karşılığının 362 metrekare olduğunu;  ne var ki, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 1987 yılında 2037 ada 37 parsel üzerinde 2981 sayılı İmar Affı Yasasının 3290 sayılı yasa ile değişik 10/C maddesine göre ıslah-imar planı uygulaması yapıldığını; taşınmazın, 36804 ada 7 parsel olarak değiştirildiğini ve müvekkillerinin murisine 39/105 hisse verildiğini; hissesine karşılık gelen 362 metrekarelik yerden 127 metrekarelik DOP kesintisi sonrasında 235 metrekare verilmesi gerekirken, ıslah-imar planı uygulaması neticesinde sadece 39 metrekarelik yer verilmiş olduğunu; davalı belediye tarafından resmi tapu kayıtlarında usul ve yasaya aykırı olarak yapılan hatalı uygulamanın, anayasal güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini gösterdiğini;  dolayısıyla, davalı belediye tarafından yapılan imar uygulaması sonucu müvekkillerinin taşınmazına karşılık olarak daha az yer verilmesi nedeniyle eksik verilen kısmın bedelinin tahsilinin gerektiğini ifade ederek; davalı belediye tarafından yapılan ıslah-imar planı uygulaması sonucunda İzmir ili Karşıyaka ilçesi Turan Mahallesi Gümüşpala Mevkii 36804 ada 7 parseldeki 39/105 hisseli taşınmaza eksik yer verilmek suretiyle kamulaştırmasız el konulması nedeniyle, müvekkillerinin murisine verilmeyen 196 metrekarelik kısma ilişkin eksik yer bedelinin emsal araştırması yapılması neticesinde belirlenecek olması nedeniyle işbu dava tarihi itibariyle miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmaması sebebiyle belirsiz alacak davası olarak şimdilik 5.000-TL olacak şekilde, verilmeyen 196 metrekarelik kısma ilişkin eksik yer bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemiyle 18.10.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, imar uygulamasından kaynaklanan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesi: 19.9.2017 gün ve E:2016/482, K:2017/408 sayı ile, olayda herhangi bir kamulaştırma işlemi ya da kamulaştırmasız el atma eyleminin söz konusu olmadığı,  bu türden davalara bakma görevinin 2577 Sayılı İdari Yargı Usul Kanunu'nun 2/1-b maddesi uyarınca tam yargı davası şeklinde idari yargı yerinde dava açılması gerektiğinden bahisle;  dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi: 22.3.2018 gün ve E:2017/1770, K:2018/430 sayı ile, davanın tam yargı davası niteliğinde olmadığı, adli yargı kapsamında kaldığı, davanın idari yargıda görülmesi gerekçesiyle reddine karar verilmesinin  doğru bulunmadığı gerekçesiyle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüyle; İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/09/2017 tarih ve 2016/482 esas 2017/408 karar sayılı kararının HMK.nın 353/l-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına;  dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar vermiştir.

İZMİR 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:10.7.2018 tarihli duruşmasında verdiği E:2018/176 sayılı kararı ile davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolundaki süresi içerisinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı örneği  Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI:  “(...) 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 3290 sayılı Kanun ile değişik 10. maddesinin (c) bendinde, "İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir." hükmü yer almıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar tarafından, murislerinin Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, Gümüşpala mevkii 2037 ada, 37 parsel sayılı taşınmazdan 100/133920 pay satın aldığı, 1987 yılında davalı belediye tarafından yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda taşınmazdaki paylarına karşılık 36804 ada, 7 parsel sayılı taşınmazın 39/105 payının tahsis edildiği, taşınmazdaki 362 m2 paylarından düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra 235 m2 yer verilmesi gerekirken sadece 39 m2'lik yer tahsis edildiği öne sürülerek, eksik verildiği belirtilen miktarın bedelinin ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı; davalı idare tarafından ise, davacıların taşınmazda sahip olduklarını öne sürdükleri payın ve bu paya ilişkin taşınmaz miktarının hatalı olduğu, bölgede 1954 yılından itibaren yapılan hisseli satışlar sırasında hisse oranlarında hatalar yapıldığı, bu konunun Tapu Kadastro Genel Müdürlük Müfettişlerince düzenlenen raporda da belirtildiği, anılan raporda belirtilen hisse oranları dikkate alınarak yapılan ıslah imar planı uygulamasının hukuka uygun olduğunun öne sürüldüğü anlaşılmaktadır.

Olayda, uyuşmazlık, davacıların uygulama öncesinde hak sahibi oldukları paya karşılık ıslah imar planı uygulaması sonucunda yapılan tahsisin 2981 sayılı Yasaya uygun olup olmadığının ve bu işlem nedeniyle zararlarının bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin olup, hatalı düzenlendiği belirtilen tapu kayıtlarının düzeltilmesi de istenilmediğinden, uyuşmazlığın 2981 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen parselasyon işleminden kaynaklandığı açıktır.

Bu durumda, idarece kamu gücü kullanılarak, tek yanlı biçimde yapılan uygulama sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da  yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: “(...)konuyla ilgili 2981 sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun", imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşaatı devam etmekte olan tüm yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair başvuru, tespit, değerlendirme, uygulama esasların belirlemek amacını taşımakta olup, valilik veya belediyelerce yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve korunması mümkün görülen gecekonduların Kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak hak sahibi olduğu belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlamıştır.

Söz konusu Kanunun 10. maddesinin (c) bendinde ''İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir. Belediye veya valiliklerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır./ ..." şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davalı idarece, davacıların hisseli taşınmazlarında 2981 Kanun uyarınca ıslah imar uygulaması yapıldığı, davacılar tarafından, bu uygulama sonucu verilmesi gerekenden az miktarda taşınmazın tahsis edildiğinin iddia edildiği, bu uygulama sebebiyle taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmış olmakla, uyuşmazlığın, 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi uyarınca tesis edilen imar uygulaması işlemlerinden kaynaklandığı açıktır. Bu durumda, idarenin söz konusu uygulama işleminin, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı idari işlem niteliğini taşımakta olduğu anlaşılmaktadır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 06/04/2015 gün ve 2015/253-264 sayılı ve 06/04/2015 gün ve 2015/238-252 sayılı kararlarında "2981 sayılı Yasa hükümlerine göre, idarenin hak sahiplerine "tapu vermek" ya da 10. maddesinin (b) bendinde belirtildiği gibi hak sahibi olmadıkları anlaşılanlara verilmiş olan "tapuları resen iptal etmek” şeklindeki bu yetkilerini idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan bir sonucu olarak kullanması ve ayrıca bu şekilde kurulan mülkiyet, Medeni Kanun hükümleri dışında ve özel bir kamın hükmü gereğince idari tescile dayandığı gibi tapuya yapılan tescilin de, bu idari işlemin icrası niteliğinde olması karşısında, uyuşmazlığın sözü edilen uygulama işlemlerinin dayanağı olan yasal düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği" hususları vurgulanmıştır.

Yukarıda belirtilen Kanun hükümleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları dikkate alınarak davaya konu olan olay incelendiğinde, davacıların taşınmaz üzerindeki iddiaları, gayrimenkul mülkiyetinin kazanılma yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine değil, 2981 sayılı Kanunda öngörülen hak sahipliği esasına dayandığı ve hak sahipliğinin tespiti ile geri alınmasının idari usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği de dikkate alındığında, 2981 sayılı Kanuna dayanılarak açılan davanın görüm ve çözümünde de idari yargı yerinin görevli olduğu düşünülmektedir.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/07/2018 tarih ve 2018/176 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi...”nin gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 25.3.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde, davalı yönünden 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  davacıların murisinin paydaşı olduğu taşınmazın da bulunduğu alanda yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda eksik yer verilmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, eksik verilen miktara karşılık şimdilik 5.000,00-TL bedelin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın, birbirleri ile yol fazlaları ile kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir” hükmü;

24.2.1984 gün ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 22/5/1986 gün ve 3290 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 10. maddesinin (c) bendinde, “İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir. Belediye veya valiliklerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır.

Bu gibi arazilerde hisse sahiplerinin malik olduğu hisse üzerindeki temliki tasurruflar ve bunlarla ilgili takyitler 11/6/1945 tarih ve 4753, 19/7/1943 tarih ve 4486 sayılı Kanunlar, 775 sayılı Gecekondu Kanunundaki hükümler dahil, uygulamayı durdurmaz. Bu gibi işlemlerde takyitler hisse sahibine isabet edecek müstakil parsele aynen nakledilir ve yapılan işlem Medeni Kanunun 927 nci maddesine göre hak sahibine bildirilir. Islah imar planı ile düzenlemeye tabi tutulan arsa ve arazilerin yeni sahiplerine verilmesinde valilik veya belediyelerce arsa ve arazilerin durumuna göre düzenleme ortaklık payı alınabilir.

Bu gibi yerlere ait yapılmış olan özel parselasyon planı, ıslah imar planı olabilecek nitelikte olduğu belediye veya valiliklerce uygun görüldüğü takdirde aynen kabul edilerek tescil edilir.

Üzerinde yapılanma bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler valiliğin talebi üzerine, belediye veya özel idareler adına resen tapuya tescil edilir. Islah imar planlarında genel bütçeye dahil dairelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ayrılan veya ayrılacak olan veya bir kamu hizmeti için lüzumlu görülen arsa veya araziler eski sahibi kamu idarelerine veya o işe tahsil edilmek üzere hazineye aynı şartlarla geri verilir.

Islah imar planı yapılmış ve yapılacak bölgelerde bu Kanun kapsamına giren ve tapu tahsis belgesi verilen hazine arsa ve arazileri, iktisap tarihine bakılmaksızın aynı amaçta kullanılmak üzere ilgili belediyelere devredilir.” hükmü;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1. fıkrasında “ (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 - 4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar tarafından, murislerinin Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, Gümüşpala mevkii 2037 ada, 37 parsel sayılı taşınmazdan 100/133920 pay satın aldığı, 1987 yılında davalı belediye tarafından yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda taşınmazdaki paylarına karşılık 36804 ada, 7 parsel sayılı taşınmazın 39/105 payının tahsis edildiği, taşınmazdaki 362 m2 paylarından düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra 235 m2 yer verilmesi gerekirken sadece 39 m2'lik yer tahsis edildiği öne sürülerek, eksik verildiği belirtilen miktarın bedelinin ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı; davalı idare tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde ise, davacı tarafın belirttiği hisse ve hisseye tekabül eden taşınmaz miktarının hatalı olduğu; idarece, ıslah imar uygulaması yapılmadan önce uygulamaya esas tapu bilgilerinin istenildiği Karşıyaka Tapu Sicil Müdürlüğünce, verilen cevabi yazıda, Turan mahallesi 2037 ada 37 parsel ve 2051 ada 1 parsel numaralı taşınmazlarda 1954 yılından itibaren hisseli olarak satışların yapıldığı, hisse oranlarında hatalar nedeni ile pay ve paydalar toplamının eşitlenemediği, sözü edilen taşınmazların tapuda kayıtlı yüzölçümlerini aştığı bu nedenle haksız iktisaplara sebep olduğu, bu konunun Genel Müdürlük Müfettişlerince değerlendirildiği ve rapor hazırlandığı, bu durumun düzeltilmesi için tapu maliklerinin muvafakati veya dava açmasının mümkün bulunmadığı, kesinleşecek olan ıslah imar planlarının ileride iptali mümkün olabileceği ve halen tapuda kayıtlı olan hisselerin hatalı olduğu belirtilerek müfettiş raporunda belirtilenin nazara alınması hususunda encümen kararı alınmasının belirtildiği; bu bildirim nedeniyle,  müfettiş raporundaki hisseler dikkate alınarak ıslah imar uygulaması yapıldığı; Karşıyaka Belediye Encümeni kararı ile onaylanan uygulama planının askıya çıkarıldığı, yapılan itirazlar değerlendirilerek gerekli düzenlemelerin yapıldığı,  tapu sicil müdürlüğüne bildirildiği;  usulüne uygun olarak ilan edildiği,  davacı tarafça, askı süresi içinde ıslah-imar planına itiraz edilmediği; söz konusu raporun 32 ve 33. sayfasının (ı) maddesinde özetle, A. R. Ü.'ye ait 1440/8640 ifraz hissesinin 03/03/1956 tarih 360 yevmiyeli işlemle satılırken, payın 93 kez büyütülmesi ile 133920/133920 oranına getirildiği, bu hisseden 10000/133920 hissenin R. G.'ya satıldığı, geriye kalan 123920/133920 hissenin satıcının üzerinde bırakıldığı, bu büyütmede paydanın doğru oranda artırılmadığı, 1440/8640 hissenin 93 kez büyütüldüğünde 133920/803520 olarak tedavül etmesi gerektiği, geriye kalan hissenin de tamamının yine R. G. tarafından satın alınması sonrasında değişik tarihlerde hisse satışlarının yapıldığı belirtilerek, bu nedenle paydası 133920 olarak görülen hisselerin paydalarının gerçekte 803520 olması gerektiği ifade edilmiştir. A. A. tarafından da R. G.'dan 20/10/1956 tarih 1952 yevmiye no.su ile 100/133920 hissenin satın alındığı; uygulama ile bu parselde A. A.'a ait olan ve tapu kütüğünde sehven 100/133920 olarak kayıtlı iken müfettiş raporuna göre 100/803520 olarak düzeltilen hisseden (60 m2) 0,35 oranında düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra (21 m2) geriye kalan 39 m2'si 105 m2 yüzölçümlü 36804 ada, 7 no.lu parselde 39/105 hisse oranı ile verilmiş olduğu; 2037 ada 37 nolu parselle ilgili hisseli satışlar sırasında hata yapılmasının Belediyeleriyle bir ilgisinin bulunmadığı;   ıslah imar planı uygulamasına esas alınan hisse miktarları konusunda tapu tesciline de yetkisi bulunan Karşıyaka 2. Bölge Tapu Sicil Muhafızlığının sayılı yazısı doğrultusunda işlem yapıldığı;  ıslah imar planı uygulamalarının 2981/3290 sayılı yasanın 10/c maddesi gereğince gerçekleştirildiği; gerçek payın tespiti ile birlikte imar uygulamasının hatalı yapılmadığı, davacıya hissesinin doğru verildiği ve davanın reddinin gerektiği savunulduğu anlaşılmıştır.

Buna göre, uyuşmazlığın, davacıların uygulama öncesinde hak sahibi oldukları paya karşılık ıslah imar planı uygulaması sonucunda yapılan tahsisin 2981 sayılı Yasaya uygun olup olmadığının ve bu işlem nedeniyle zararlarının bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin bulunduğu; hatalı düzenlendiği belirtilen tapu kayıtlarının düzeltilmesinin de dava konusu yapılmadığı gözetildiğinde;  uyuşmazlığın 2981 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen parselasyon işleminden kaynaklandığı açıktır.

Bu durumda, idarece kamu gücü kullanılarak, resen ve tek yanlı biçimde tesis edilen uygulama işlemlerinden kaynaklanan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin, davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin 10.7.2018 tarih ve E:2018/176 sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 10.7.2018 tarih ve E:2018/176 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 25.3.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ