T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

            ESAS NO    : 2020 / 19

            KARAR NO: 2020 / 557

            KARAR TR : 28.9.2020                    

 

 

 

 

 

ÖZET : Hakkında yurt dışına çıkış yasağı tedbiri uygulan davacının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/2110 soruşturma sayılı dosyasında şüpheli iken Başsavcılıkça hakkında 18.2.2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ancak hakkında daha önce verilmiş olan yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılması gerekirken savcılığın bu hususta gereken işlemi yapmaması nedeniyle yurt dışına çıkamamasından dolayı zarara uğradığından bahisle maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                                      KARAR

         

          Davacı      : M. E.

          Vekili     : Av. E. C.

          Davalı   : Kocaeli Maliye Hazinesi

          Vekilleri : Av. K. Ö. Ve diğ.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında İstanbul 3 No'lu Hâkimliğin 12.12.2012 tarihli kararıyla yurt dışına çıkış yasağı tedbiri uygulandığını, akabinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 2012/2110 soruşturma sayılı dosyada 18.2.2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine rağmen müvekkili hakkında uygulanan tedbirin kaldırılmadığını, müvekkilinin Kıbrıs'ta 4090,00 TL'ye tatil satın aldığını ve 10.8.2018 tarihinde tatil yerine gitmek için Sabiha Gökçen Havaalanı'na gittiğini ancak yurt dışına çıkış yasağı olduğundan bahisle uçağa binmesinin engellendiğini, ilgili savcılık soruşturma dosyasında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla beraber müvekkili hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin kaldırılması için savcılığın işlem yapması gerekirken, bu işlem yapılmadığından müvekkilinin aylar öncesinden planladığı ve satın aldığı tatil paketinden faydalanamadığını, bu nedenle maddi ve manevi yönden zarara uğradığını belirterek adli yargı yerinde maddi ve manevi tazminat talepli dava açmıştır.

KOCAELİ 7. AĞIR CEZA MAHKEMESİ: E:2018/461 sayılı dosyasında "... Tazminat istemine ilişkin CMK'nın 141. maddesinde suç soruşturması ve kovuşturması sırasında gerçekleşen koruma tedbirlerindeki hukuka aykırılıklar yönünden bu kanun hükümlerine göre tazminat istenebileceği belirtilerek tazminat istenebilecek haller tahdidi şekilde sıralanmıştır. Davacının, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesine rağmen yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmaması sebebiyle tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmakla, somut olaydaki zararın CMK'nın 141. maddesi kapsamında bulunmadığı, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmakla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesine göre davacının idare mahkemelerinde dava açması gerektiği değerlendirilmiştir. Açıklanan nedenlerle, iş bu davanın gereğinin takdirinin idari yargı görev alanında kaldığı ve davacının bu mahkemeler önünde tazminat isteminde bulunabileceği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine ..." dair 14.3.2019 gün, K:2019/95 sayılı kararı 24.4.2019 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı konu ve sebeple bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 2. İDARE MAHKEMESİ: E:2019/489 sayılı dosyasında, "... 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'nun 19. maddesinde, 'Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.' hükmüne yer verilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 'Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat' başlıklı yedinci bölümünde yer alan 141. maddesinin 1. fıkrasında, 'Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.' hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise 'Birinci maddede yazan haller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir' düzenlemesi mevcuttur.

Aynı Kanun'un 'Tazminat İsteminin Koşulları' başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasında ise, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği; istemin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin birlikte incelenmesinden; davacı tarafından, 5271 sayılı CMK'NIN 141 ve devam maddeleri uyarınca hakkında yakalama/ el koyma/ gözaltı tedbirleri uygulandıktan sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/2110 soruşturma sayılı dosyasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesine rağmen yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmamış olmasından uğramış olduğu zararın tazmini istemiyle Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davada, Mahkeme'nin 14.03.2019 tarih ve E:2018/461, K:2019/95 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine, dosyanın Kocaeli İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, iş bu kararatarafların itiraz etmemesi nedeniyle kararın kesinleşmesi üzerine Mahkememiz'de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri gereğince ceza soruşturması ve kovuşturması süresinde alınan kararlar ve uygulamalara bağlı olarak uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılan davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine, Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2018/461 esas sayılı dava dosyası ile Mahkememiz'in söz konusu dosyasıyla birlikte 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyaların Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ..." 26.11.2019 günü karar vermiş, 18.12.2019 gün ve E:2019/489 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 2.1.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,hakkında İstanbul 3 No'lu Hâkimliğin 12.12.2012 tarihli kararıyla yurt dışına çıkış yasağı tedbiri uygulan davacının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/2110 soruşturma sayılı dosyasında şüpheli iken Başsavcılıkça hakkında 18.2.2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ancak hakkında daha önce verilmiş olan yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılması gerekirken savcılığın bu hususta gereken işlemi yapmaması nedeniyle, ücretini ödediği tatil için yurt dışına çıkamamasından dolayı zarara uğradığından bahisle maddi ve manevi tazminata karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesi'nin üçüncü fıkrası;

"Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır." şeklindedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Koruma Tedbirleri" başlıklı Dördüncü Kısmı'nın "Adli Kontrol" başlıklı 109. maddesinde;

"(1) (Değişik: 2/7/2012-6352/98 md.) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:

a) Yurt dışına çıkamamak.

b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığındaadlî emanete teslim etmek.

h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

j) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek.

k) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

l) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

(4) (Ek: 25/5/2005 – 5353/14 md.; Mülga: 2/7/2012-6352/98 md.) (Yeniden Düzenleme:14/4/2020-7242/15 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir.

(5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir. (1)

(6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz. (1)

(7) (Ek: 6/12/2006 – 5560/19 md.) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında (…) (2)adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir." hükmüne yer verilmiş olup, "Adli kontrol kararı ve hükmedecek merciler" başlıklı 110. maddesi;

"(1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.

(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontroluniçeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır." şeklindedir.

Aynı Kanun'un "Adli kontrol kararının kaldırılması" başlıklı 111. maddesinde ise;

"(1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir.

(2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir." hükmüne yer verilmiştir.

Belirtilen mevzuat hükümlerinden anlaşıldığı üzere, dava konusu olayda uygulandığı belirtilen yurt dışına çıkış yasağı, 5271 sayılı Kanun'da düzenlenen koruma tedbirlerinden olan adli kontrolün uygulanma şekillerinden birisidir.

5271 sayılı Kanun'un Yedinci Bölümü'nün 141 ila 144. maddelerinde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusu düzenlenmiştir. Buna göre;

"Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinde;

"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

            j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder." hükmüne yer verilmiş olup buradan anlaşıldığı üzere; söz konusu maddenin 1. fıkrasında, koruma tedbirleri nedeniyle tazminatı gerektiren haller tek tek sayılmış olup bunlar arasında "yurt dışına çıkamamak" şeklindeki koruma tedbiri bulunmamaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise, 1. fıkrada sayılanlar dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davalarının idareye (Adalet Bakanlığı'na) değil Devlet aleyhine hazineye açılabileceği anlaşılmaktadır.

5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" başlıklı 142. maddesinin ikinci fıkrasında;

"İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır." hükmüne yer verilmek suretiyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamındaki tazminat istemleri hakkındaki davaların adli yargı merciinde karara bağlanacağı belirtilmiştir.

Somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesinde müvekkiline uygulandığını belirttiği yurt dışına çıkamama şeklindeki adli kontrol tedbirine karar verilmesi adli yargı merciinin işlemi olup bu işlemin ve bu işlemden kaynaklandığı belirtilen sonucun idari bir işlem olarak değerlendirilmesi, bir yargı koluna ait işlemin başka bir yargı kolu tarafından denetimi anlamına geleceği için, yurt dışına çıkamama şeklindeki koruma tedbirinin haksız ve hukuka aykırı olarak uygulanması neticesinde ortaya çıktığı belirtilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmakla birlikte Mahkememizin adli yargı içerisinde hangi yargı merciinin bu davalara bakmakla görevli olduğu hususunda karar verme yetkisi bulunmamakta olup bu belirleme ilgili yargı kolunun kendi içerisinde yapılabilecektir.

Açıklanan nedenlerle, Kocaeli 2. İdare Mahkemesi'nin başvurusunun kabulü ile Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 14.3.2019 gün ve E:2018/461, K:2019/95 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle   Kocaeli 2. İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 14.3.2019 gün ve E:2018/461, K:2019/95 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

    Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

    Burhan                              Şükrü                             Birol                            Suna

    ÜSTÜN                         BOZER                         SONER                        TÜRE        

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                         Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ                       ARSLAN