T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/257

KARAR NO  : 2020/257      

KARAR TR  : 27/04/2020

 

ÖZET: Aydın-Çanakkale Otoyol Güzergahı Revizyonunda kısmen "Yaya Yolu" kullanımında, kısmen "Karayolları Kamulaştırma Sınırı" içerisinde kalan davacıya ait taşınmazın bu şekildekullanmaya elverişsiz hale geldiği iddiasıyla ve uğranılan zararın tazmini istemi ile açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                             : C.A.

          Vekili                                 : Av. C. D.

          Davalı                           : Karayolları Genel Müdürlüğü

          Vekili                             : Av. C. K.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, İzmir ili, Bayraklı ilçesi, Yamanlar Mahallesi, 36298 ada, 5 parselde (ifraz ile 6 ve 7 parsel) kayıtlı taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmazın 52 m2'sinin 1994 yılında, İzmir Çevre Yolu yapılması amacıyla davalı İdare tarafından kamulaştırıldığını, ancak bugüne kadar müvekkiline tebligat yapılmadığını ve bedelin de ödenmediğini, tamamı 130 m2 olan taşınmazın, kamulaştırmadan artakalan kısmının kullanmaya elverişli olmadığını, bu sebeple taşınmazın tamamının bedelinin ödenmesini talep ettiklerini, kamulaştırma bedelinin ödenmesi için davalı İdareye yaptıkları yazılı başvurunun İdarece 04.10.2013 tarihli cevabi yazı ile reddedildiğini, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kamulaştırmasız elatma sebebiyle 10,000,00 TL taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren en yüksek kamu faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 01/07/2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          İZMİR 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 06/11/2014 gün, E:2014/46, K:2014/389 sayılı dosyada "incelenen tüm dosya ve evrak kapsamı itibari ile; Dava konusu taşınmazın davalı idare tarafından 24/10/1994 tarih 1994/74 Sayılı Kamu Yararı çerçevesinde kamulaştırıldığı, fakat herhangi bir şekilde fiili el atmanın bulunmadığı, halen taşınmazın davacı üzerine tapuda kayıtlı olduğu, kamulaştırma şerhinin tapuya kayıt edilmiş olduğu görülmüştür.

          Uygulama ve öğretide kamu idarelerinin, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin, idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmaları idari eylem olarak tanımlanmaktadır. İdarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığı hallerde 3194 sayılı İmar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığı, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olarak kabulü gerekir.

          Yukarıda açıklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalarda, görev itirazında bulunulması ve olumlu görev uyuşmazlığı çıkması üzerine durum Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve 09.04.2012 gün 2011/238E.-2012/63K. ve 2012/41 E- 2012/77 K. sayılı kararlarında fiili el atmanın bulunmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

          Ayrıca 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 10.fıkrasında da “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.

          Bütün bu hususlar göz önünde bulundurularak, mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak, taşınmaza fiilen el atılıp atılmadığı kesin olarak saptanarak el atıldığının tespiti halinde davanın kabulüne, aksi halde; davacı tarafın mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazların, genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği" görüşüyle "davanın HMK.'nun 114/1 -b ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine" kararı vermiş, temyiz edilen karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 23/06/2015 tarih ve E:2015/338, K:2015/10940 sayılı ilamıyla onanarak, 19/04/2017 tarih ve E:2017/5491, K:2017/11205 sayılı ilamıylada karar düzeltme talebi reddedilerek kesinleşmiştir.

          Davacı vekili benzer taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ: 06/03/2020 tarih ve 2019/162 sayılı kararla "2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" başlıklı 10.maddesinde; "Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister." düzenlemesine, "Kısmen kamulaştırma" başlıklı 12.maddesinde; " Kısmen kamulaştırılan taşınmaz malın değeri;

          a) Kamulaştırılmayan kısmın değerinde, kamulaştırma sebebiyle bir değişiklik olmadığı takdirde, o malın 11 inci maddede belirtilen esaslara göre takdir edilen bedelinden kamulaştırılan kısma düşen miktarıdır.

          b) Kamulaştırma dışında kalan kısmın kıymetinde, kamulaştırma nedeniyle eksilme meydana geldiği takdirde; bu eksilen değer miktarı tespit edilerek, kamulaştırılan kısmın (a) bendinde belirtilen esaslar dairesinde tayin olunan kamulaştırma bedeline eksilen değerin eklenmesiyle bulunan miktardır.

          c) Kamulaştırma dışında kalan kısmın bedelinde kamulaştırma nedeniyle artış meydana geldiği takdirde ise, artış miktarı tespit edilerek, kamulaştırılan kısmın (a) bendinde belirtilen esaslar dairesinde tayin edilen bedelinden artan değerin çıkarılmasıyla bulunan miktardır.

          Şu kadar ki, (c) bendi gereğince yapılacak indirme, kamulaştırma bedelinin yüzde ellisinden fazla olamaz.

          (b) ve (c) bentlerinde sözü edilen bedelin düşüş ve artış miktarları, 11 inci maddede belirtilen esaslara göre bedel takdiri suretiyle tespit olunur.

          Kamulaştırma dışında kalan kısım, imar mevzuatına göre yararlanmaya elverişli olduğu takdirde; kesilen bina, ihata duvarı, kanalizasyon, su, elektrik, havagazı kanalları, makine gibi tesislerden mal sahiplerine kalacak olanlarının eski nitelikleri dairesinde kullanılabilecek duruma getirilebilmeleri için gereken gider ve bedel, belirlenerek kamulaştırma bedeline ilave olunur. Bu masraf ve bedeller (b) bendinde yazılı kıymet düşüklüğü miktarının belirlenmesinde gözönünde tutulmaz.

          Bir kısmı kamulaştırılan taşınmaz maldan artan kısmı yararlanmaya elverişli bir durumda değil ise, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda dava açılmayan hallerde mal sahibinin en geç kamulaştırma kararının tebliğinden itibaren otuz gün içinde yazılı başvurusu üzerine, bu kısmın da kamulaştırılması zorunludur.

 

          Bu maddenin uygulanmasından doğacak anlaşmazlıklar adli yargıda çözümlenir." hükmüne, "Yetkili ve görevli mahkeme ve yargılama usulü" başlıklı 37. maddesinde ise; " Bu Kanundan doğan tüm anlaşmazlıkların adli yargıda çözümlenmesi gerekenleri, taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü ile görülür." hükmüne yer verilmiştir.

          Öte yandan, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmü yer almaktadır.

          Dosyanın incelenmesinden, İzmir ili, Bayraklı ilçesi, Yamanlar mahallesi, 36298 ada, 5 parselde (ifraz ile 6 ve 7 parsel) yer alan taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, anılan Mahkemenin 06/11/2014 tarih ve E:2014/46, K:2014/389 sayılı kararı ile uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verildiği, söz konusu bu kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 23/06/2015 tarih, E:2015/338, K:2015/10940 sayılı kararı ile onanarak Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19/04/2017 tarih, E:2017/5491, K:2017/11205 sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek kesinleşmesi üzerine Mahkememizde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

          Bakılan davada, İzmir ili, Bayraklı ilçesi, Yamanlar mahallesi, 36298 ada, 5 parselde (ifraz ile 6 ve 7 parsel) yer alan ve mülkiyeti davacıya ait olan taşınmazın aynı ada, 6 ve 7 sayılı parsellere ifraz edildiği, 78 m2'lik 6 numaralı parsel ile 52 m2'lik 7 numaralı parselin arsa vasıflı olarak kayıtlı olduğu, 24/10/1994 tarihinde ifraz işleminden önce 130 m2'lik taşınmazın 52 m2'lik kısmının 1994/74 sayılı kamu yararı kararı ile kamulaştırma kapsamına alındığı, ancak davacının terkin talebinde bulunmamış olması nedeniyle işlemin sonuçlandırılamadığı, işleme konu yerin Karşıyaka Belediye Meclisinin 28.07.1993 tarihli ve 102 sayılı kararı ile kabul edilerek, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 15/09/1993 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli Aydın-Çanakkale Otoyol Güzergahı Revizyonunda kısmen "Yaya Yolu" kullanımında, kısmen "Karayolları Kamulaştırma Sınırı" içerisinde kaldığı, Karşıyaka Belediye Meclisinin 23.10.2000 tarihli ve 08.75 sayılı kararı ile kabul edilerek, 16.04.2001 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli Örnekköy Kesiminde Çevreyoluna Ayrılma Katılma Kollarının Düzenlenmesine İlişkin Uygulama İmar Planı Değişikliği sınırları içerisinde girmekle birlikte kullanım kararında değişiklik olmadığı, 11/01/2013 tarihinde yapılan ifraz işlemi ile 32698 ada, 6 ve 7 parsele ayrılarak yürürlükteki imar planında 6 parselin "Yaya Yolu" kullanımına isabet ettiği, 7 parselin ise "Karayolları Kamulaştırma Sınırı" içerisinde kaldığı anlaşılmıştır.

          Olayda, davacı tarafından davalı idareye sunulan 11/10/2018 tarihli dilekçe ile taşınmazın 1994 yılında kamulaştırılmasına rağmen bedelinin ödenmediği, taşınmazın bedelinin ödenmesinin talep edildiği, yine 04/02/2019 tarihinde Mahkememiz kaydına giren dava dilekçesi ile de bahsi geçen taşınmazın 52 m2'sinin kamulaştırılmasına rağmen bedelinin ödenmediği, tamamı 130 m2 olan taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmının kullanmaya elverişli olmadığından taşınmazın tamamının bedelinin ödenmesinin istenildiği görüldüğünde; davacının isteminin, kısmi kamulaştırma ile kamulaştırma bedeline yönelik iddialar olduğu, talebinin taşınmazın kullanmaya elverişli olmaması nedeniyle tamamı için istenilen bedele ilişkin olduğu, özetle davacının kısmi kamulaştırma ile kamulaştırma bedeline yönelik olduğu anlaşılan iddialarının yukarıda yer verilen mevzuat uyarınca adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyası ve İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce UYAP ortamında gönderilmiş olan 2014/46 E. sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda bir karar vermesine kadar geri bırakılmasına" karar vererek 12/03/2020 tarih ve 2019/162 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 19/03/2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.04.2020 günlü toplantısında:

          I-İLK İNCELEME:

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, Aydın-Çanakkale Otoyol Güzergahı Revizyonunda kısmen "Yaya Yolu" kullanımında, kısmen "Karayolları Kamulaştırma Sınırı" içerisinde kalan davacıya ait taşınmazın bu şekildekullanmaya elverişsiz hale geldiği iddiasıyla ve uğranılan zararın tazmini istemi ile açılmıştır.

          İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden, İzmir ili, Bayraklı ilçesi, Yamanlar mahallesi, 36298 ada, 5 parselde yer alan ve mülkiyeti davacıya ait olan 130 m2 büyüklüğündeki taşınmazın, aynı ada, 6 ve 7 sayılı parsellere ifraz edildiği, 78 m2'lik 6 numaralı parsel ile 52 m2'lik 7 numaralı parselin arsa vasıflı olarak kayıtlı olduğu, 24/10/1994 tarihinde ifraz işleminden önce 130 m2'lik taşınmazın 52 m2'lik kısmının 1994/74 sayılı kamu yararı kararı ile kamulaştırma kapsamına alındığı, ancak davacının terkin talebinde bulunmamış olması nedeniyle işlemin sonuçlandırılamadığı, davacının kamulaştırılma talebiyle davalı idareye müracaat ettiği, ancak talebine olumlu yanıt verilmediği; bunun üzerine davacı tarafından taşınmazda meydana geldiği ileri sürülen zararlara karşılık olarak maddi tazminatın Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

Olayda, adli yargı yerinde açılmış olan davada yapılan keşif sonucu, Harita Mühendisi Teknik Bilirkişi tarafından 11.08.2014 tarihinde hazırlanan raporda "her iki taşınmazın da üzerinde zemin üstü yapı yer almadığı, taşınmazların çevre yolu viyadüklerinin kuzeyinde yer aldığı"; yine İnşaat Mühendisleri, Mimar ve Ziraat Mühendislerince hazırlanan 22.09.2014 tarihli Bilirkişi raporunda " Taşımazlarda herhangi bir fiili el atmanın söz konusu olmadığı" yönünde ibarelere yer verildiği görülmüştür.

Bu durumda davacının iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, İzmir 3. İdare Mahkemesinin 06/03/2020 tarih ve 2019/162 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İzmir 3. İdare Mahkemesinin 06/03/2020 tarih ve 2019/162 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİ, 27.04.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Suat      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                        ARSLAN           

 

 

 

 

 

                                          Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN