T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS   NO : 2018/618

            KARAR NO : 2018/747

            KARAR TR: 26.11.2018

ÖZET : 3083 sayılı Yasa kapsamında toplulaştırma alanına dâhil davacının mülkiyetindeki taşınmaza el atılması sebebiyle taraflar arasında imzalanan sulh anlaşmasındaki miktarın ödenmemesi üzerine tazminat istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARAR             

 

Davacı   : İ.H.Ç.

Vekili      : Av. İ.B.                 

Davalı    : Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı             

Vekili      : Av. A.Ç.

                                        

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından Şanlıurfa İlinde yürütülmekte olan Tarım Reformu Şanlıurfa At Ve Tigh Projesi 6. Kısım kapsamında kalan ve DSİ Bölge Müdürlüğünce sulama şebekesi yol ve tahliye kanalları inşaatı çalışmalarında, Tapulaştırma Projeleri içinde; davacının tasarrufunda olan Şanlıurfa İli Suruç İlçesi Zeyrek Mahallesinde bulunan 24 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2850 m2 alanda dikili ürüne (51 fıstık ağacı, 12 adet bağ omcası) Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Zeyrek Mahallesinde bulunan 23 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1800m2 alanda dikili ürüne (36 Adet fıstık ağacı, 4 adet zeytin ağacı) Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Zeyrek Mahallesinde bulunan 22 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 300m2 alanda dikili ürüne (8 adet fıstık ağacı) toplulaştırma kapsamında zarar ve ziyan verdiğini, tarımsal alt yapı ve arazi değerlendirme şube müdürlüğünün tespit ettiği zarar ziyan tutanağına göre davacının24 nolu parselde zarar ziyan bedelinin 48.600,00-TL, 23 nolu parselde 33.300,00-TL 22 noluparselde 7.200,00-TL olmak üzere toplam 89.100,00-TL zararının tespit edildiğini, davacı iledavalı kurum arasında sulh anlaşması yapılmasına rağmen davalı kurumun sulh anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, zarar ziyanın meydana geldiği 24,23,22 numaralı parsellerde bir kısım davacı tarafından kadastro tespitine itiraz edildiğini, davacının murisi aleyhine Suruç Tapulama Mahkemesinde dava açıldığını, açılan davanın halen derdest olduğunu ve yargılamanın Birecik Kadastro Mahkemesinin 2013/11 Esas sayılı dosyasıyla devam etmekte olduğunu, zarar ziyan bedellerinin taşınmazların nizalı olması nedeniyle ödenmediğini, taşınmaz her ne kadar nizalı olsa da taşınmaz üzerindeki ağaçların tüm mirasçıların ve davadaki tarafların muvafakatiyle davacının zilyetliğinde olduğunu, kadastro mahkemesi sonuçlanıncaya kadar zarar ziyan bedellerinin blokeye alınmasının yasaya ve usule aykırı olduğunu, tazminatın taşınmazın aynından kaynaklı bir tazminat olmadığını ve davadaki taraflar ile davacının murisinin mirasçılarının muvafakati ile taşınmazlar üzerinde davacının yetiştirdiği ağaçlara verilen zararlar nedeniyle ödenecek tazminat olduğunu, tazminatın davacıya ödenmesine kimsenin itirazının olmadığını, davacının nizalı taşınmazla üzerinde Çiftçi Kayıt Sistemi kaydı bulunduğunu, davacının ÇKS kaydı bulunduğundan nizalı olan taşınmazlardan elde ettiği ürünlerin desteklemesini geçmiş yıllarda aldığını, davacının Kadastro Mahkemesinden almış olduğu belgeyle desteklemeye başvurduğunu bu belgenin ağaçların davacıya ait olduğuna karine olduğunu, davalı kurumun davacıya vermiş olduğu zarar ziyandan kaynaklanan bedelin davacıya ödenmesini talep ederek, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Suruç Asliye Hukuk Mahkemesi: 26.4.2017 gün ve E:2016/33, K:2017/242 sayı ile, Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Zeyrek Mahallesi eski 22,23ve 24 nolu (dosya kapsamındaki tapu kayıtlarından da anlaşılacağı üzere toplulaştırma sonrası yeni 155/6, 155/4, 157/5, 155/5 ve 157/6 nolu parsellerin) parsellerdeki toplam 89.100,00-TL zarar ziyan bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile; Zeyrek Mahallesi eski 22,23ve 24 nolu (yeni 155/6, 155/4, 157/5, 155/5 ve 157/6 nolu parsellerin) parsellerdeki sulh anlaşmaları ile belirlenen toplam 89.100,00-TL zarar ziyan bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, bu karara karşı davalı idare vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi: 11.10.2017 gün ve E:2017/790, K:2017/742 sayı ile, davalı, kamu kurumu niteliğinde olup; dava konusu zararın, kamusal görevin yerine getirilmesi sırasında meydana geldiği, bu nedenle de davalı idarenin hizmet kusuruna dayandığı; idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolâyı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde dava açılması gerektiği; görev sorununun kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese dekendiliğinden (re’sen) dikkate alınacağı; mahkemece, yargı yolu yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği, bu davaların 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulu Kanununun 2. Maddesi gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a maddesi gereğince Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/33 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

SURUÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 14.2.2018 gün ve E:2017/477, K:2018/151 sayı ile, istinaf ilamı doğrultusunda davacı yanın talebinin davalı yanın hizmet kusuruna dayandığı anlaşılmakla davanın idari yargıda görülmesi gerektiği ve bu nedenle 6100 sayılı HMK'nın 114. Maddesinde dava şartları arasında sayılan yargı yolunun caiz olması dava şartının iş bu dava yönüyle gerçek1eşmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ŞANLIURFA 2. İDARE MAHKEMESİ: 6.7.2018 gün ve E:2018/403 sayı ile, Sulh Sözleşmesinin imzalanmasından sonra ise söz konusu anlaşmaya uyulmaması halinde icra yoluyla tahsilinin öngörüldüğü, buna göre sulh sözleşmesinin imzalanmasından önceki uyuşmazlıklarda idari yargı yerine işaret edilirken sulh sözleşmesinin imzalanmasından sonraki süreç içerisinde adli yargı yerinin gösterildiğinin açık olduğu, somut olayda ise; davacı ile davalı idare arasında taşınmazda meydana gelen zarar ve ziyanın tazmini hususunda bir sulh sözleşmesinin akdedildiği, işbu sulh sözleşmesinin mahiyetinin 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 12.maddesinin 7.fıkrasından da anlaşılacağı üzere ilam hükmünde olduğunun ve anlaşmaya uyulmaması halinde anlaşma üzerindeki tutarın icraya konulmak suretiyle tahsilinin mümkün olduğunun belirtildiği, dava dilekçesinde de davacı tarafından salt sulh sözleşmesinden kaynaklanan toplam tutarın tahsilinin talep edildiği, dolayısıyla istemin sulh sözleşmesinin akdedilmesinden sonraki bir aşamaya ait olduğunun ve açıklanan mevzuat hükmü dahilinde uyuşmazlığı çözüme kavuşturmakla yükümlü olarak adli yargı merciinin görevli olduğunun tespiti karşısında, tazmini istenen tutarın idari bir işlemden kaynaklandığı yönünde bir değerlendirme yapılamayacağı sonucuna varıldığı; buna göre, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı aleyhine açılan ve özel hukuk hükümlerine göre çözümü icap eden iş bu davanın görülmesinde, adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının ve Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2017/477, K:2018/151 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı idare tarafından yapılan 6. Kısım Arazi Toplulaştırma Alanında Sulama Kanalı ve Yol Güzergahı inşaatı çalışmaları nedeniyle Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Zeyrek Mahallesi, 24 nolu parselde, 51 adet fıstık ağacı, 12 adet bağ omcası olmak üzere toplam 63 adet ağaç için 48.600,00-TL; 23 nolu parselde 36 adet fıstık ağacı 4 adet zeytin ağacı toplam 40 adet ağaç için 33.300,00-TL; 22 nolu parselde 8 adet fıstık ağacı için 7.200,00-TL olmak üzere toplam 89.100,00-TL zarar ziyan bedelinin Sulh Anlaşmalarının imzalandığı 13.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; İdare tarafından gerçekleştirilen toplulaştırma ve sulama projeleri kapsamında, davacının zilyedi olduğu Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Zeyrek Mahallesinde bulunan ve tahıl üretimi yapılan taşınmazdan sulama kanalı geçirildiği, anılan sulama kanalının arazisinden geçmesi nedeniyle oluşan zarar ve ziyanının tazmini amacıyla davalı idare ile davacı arasında sulh anlaşması imzalandığı, sulh sözleşmesinde kararlaştırılan tutarın davacıya ödenmemesi üzerine davalı idare aleyhine ilamsız icra yoluna başvurulduğu, söz konusu takibe Tarım Reformu Genel Müdürlüğü'nün tüzel kişiliğinin kalmadığından bahisle itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğu, akabinde davacı vekilince Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinde 89.100,00-TL' nin 13.6.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber ödenmesi istemiyle dava açıldığı, Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın "usulden reddine" dair kesinleşen kararından sonra davacı vekilinin idari yargı yerine başvurduğu, İdare Mahkemesince de yukarıda özetlenen gerekçeli kararla Mahkememize müracaat edildiği anlaşılmaktadır.

          Uyuşmazlığın, yapılan toplulaştırma uygulamasına ilişkin olarak, 3083 sayılı Kanun çerçevesinde idarece gerçekleştirilen işlemlerden kaynaklandığı açıktır. İdare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümü İdari Yargının görev alanında bulunmaktadır.

          İdare Mahkemesince; idarenin el atması sebebiyle taraflar arasında sözleşme imzalandığı ve sözleşmede belirtilen miktarın icra yoluyla tahsili gerektiği gerekçesiyle Yasa Koyucunun adli yargı merciini işaret ettiği ileri sürülmüşse de, olayda idarenin 3083 sayılı Yasanın verdiği yetkiye istinaden kamu gücünü kullanmak suretiyle taşınmaza el attığı, davacının zararını en kısa sürede giderme yolu olarak idare ile sulh anlaşması yapmak zorunda kaldığı, idarenin anlaşma şartlarını yerine getirmemesi üzerine başvurduğu icra yolunun da anlaşma tarafı idarenin tüzel kişiliği kalmadığı gerekçesiyle sonuçsuz kaldığı, idarenin bu şekilde alacağın icra yoluyla tahsilini imkânsız kıldığı dava dosyaları kapsamından sabittir.

          Kaldı ki; Danıştay 10. Dairesinin ekte sunulan ilamına konu olayda da sulh anlaşması yapılan ve toplulaştırma alanı içerisinde kalan alanda yürütülen kanal çalışmaları sırasında uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada, İdare Mahkemesince dosyanın yeniden tekemmül ettirilerek uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir.

          Bu durumda, yasaların verdiği yetkiler ve kamu gücü kullanılarak tesis edilen işlemlerden kaynaklandığı ileri sürülen zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu dolayısıyla, Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin 6.7.2018 gün ve E:2018/403 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin 6.7.2018 gün ve E:2018/403 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 26.11.2018 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

       Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol     

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER         

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye   

                                         Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                               AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ