T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 90

            KARAR NO : 2016 / 191

            KARAR TR   : 11.04.2016

 

ÖZET: 18.04.1999 tarihinde yapılan yerel seçimler sonrası belediye başkanı seçilip 29.03.2009 tarihine kadar belediye başkanlığı yapan davacının, vazife malulü olarak emekli olmak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı            : S.G.

Davalı             :Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili              : Av. M.D.   (Adli Yargıda)

 

            O  L  A  Y      : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının 18.04.1999-29.03.2009 tarihleri arasında Afyonkarahisar Çicektepe Belediye Başkanı olarak görev yaptığını, Belediye Başkanı seçildikten sonra o dönemde yürürlükte olan Emekli Sandığı Kanununa göre emekli sandığına üye olduğunu ve primlerinin yatırılmaya başlandığını, belediyenin ilk kurucu başkanı kendisinin olduğunu ve ilk başkan olduğunda 34 yaşında olduğunu ve kalbinde hiç problemi olmadığını, başkan olduktan sonra kurucu başkan olmasından dolayı çok sorunlar yaşadığını, 10.08.2005 tarihinde görevinin başında iken belediye personeli ile çıkan bir tartışma sonucu kalp krizi geçirdiğini, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Şevket Demirel Kalp Merkezinde tedavi gördüğünü, davalı SGK’ya malulen emekli olmak için müracaat ettiğini, kurum tarafından yapılan inceleme sonucunda malul olduğuna karar verilerek 15.11.2008 tarihinde kendisine maaş bağlandığını, daha sonra davacının durumunun vazife malulü çerçevesinde değerlendirilmesi için kuruma yaptığı başvurunun 26.12.2009 tarih 998 sayılı kararı ile reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek; 26.12.2009 tarih 998 sayılı red kararının iptali ile vazife malulü sayılmasına karar verilmesi istemiyle idari yargıda dava açmıştır.

            ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ:17.03.2010 gün ve E:2010/380 K:2010/483 sayılı kararında; “…5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 47/1 maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malûllüğü hükümleri uygulanır. 25 inci maddede belirtilen malûllük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya iş yerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.

Vazife malûllükleri;

a)Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,

b)Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,

c)Yasak fiilleri yapmaktan,

d)İntihara teşebbüsten,

e)Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından, doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malûllüğü hükümleri uygulanmaz” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 101. maddesinde, "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür." hükmü getirilmiş olup 108. maddesinde bu kanunun 73. maddesinin 30.04.2008 tarihinde, 63. maddesinin 01.07.2008 tarihinde diğer hükümlerinin ise 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Afyon İli, Dinar ilçesi, Çiçektepe Beldesinde 18.04.1999 tarihinde yapılan yerel seçimler sonrası belediye başkanı seçilip 29.03.2009 tarihine kadar belediye başkanlığı yapan davacının, görevi başında iken işe gelmediği tespit edilen bir personelle tartışması sonrasında aynı gün kalp krizi geçirmesi sonrasında 15.11.2008 tarihinde malulen emekli olduğu, daha sonrasında ise 14.09.2009 tarihli dilekçe ile durumunun vazife malullüğü çerçevesinde değerlendirilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 26.12.2009 tarih ve 998 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı işleminin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; davacının kendisi hakkında olarak vazife malullüğü hükümleri uygulanması istemiyle yaptığı başvurunun 5510 sayılı Yasa’nın ilgili hükmü uyarınca reddedildiğinden uyuşmazlığın 5510 sayılı Yasa kapsamında olduğu ve dava konusu işlemin bu Yasa hükümlerinin uygulanmasına ilişkin olduğu görülmekle, davanın adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır…” şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

AFYONKARAHİSAR İŞ MAHKEMESİ:27.03.2014 gün ve E:2010/221 K:2014/259 sayılı kararında; “… yargılama sırasında davacının sevki sağlanarak ve görmüş olduğu tedavilerine ilişkin bilgi ve belgeler getirtilerek Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu ve Adli Tıp Kurumundan davacının vazife malulü sayılıp sayılmayacağına ilişkin rapor aldırılmış, alınan raporlarda davacının maluliyetine esas rahatsızlığının görevinin neden ve etkisi ile meydana gelmediği bildirildiğinden davacının davasının reddine…” şeklindeki gerekçe ile davacının davasının reddine karar vermiş ve bu verilen kararı davacı temyiz etmiştir.

YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ:25.05.2015 gün ve E:2014/14593 K:2015/11891 sayılı kararında; “…Uyuşmazlık; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa'nın vazife malullüğü hükümleri çerçevesinde vazife malullüğü aylığı almakta iken Kurum tarafından bu aylığı iptal olunan davacının tespit istemli olarak açmış olduğu davada, ön sorun olarak davanın hangi yargı yoluna tabi olduğu noktasındadır.

Bilindiği üzere mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup bu husus kamu düzenine ilişkindir ve yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.

5510 sayılı Kanun'un geçici 4/2.maddesinde bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı bildirilmiştir. T.C Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasında 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda anılan Sandıkça tesis edilen işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davalar 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümlenebilecektir.

Somut olayda; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa'nın vazife malullüğü hükümleri çerçevesinde vazife malullüğü aylığı almakta iken bu aylığı iptal olunan davacının açmış olduğu işbu davada 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı Mahkemece olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı asilin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

AFYONKARAHİSAR İŞ MAHKEMESİ:20.11.2015 gün ve E:2015/346 K:2015/482 sayılı kararında; “…5510 sayılı Kanun’un geçici 4/2.maddesinde bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı bildirilmiştir. T.C Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasında 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda anılan Sandıkça tesis edilen işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davalar 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümlenebilecektir.

Somut olayda; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa'nın vazife malullüğü hükümleri çerçevesinde vazife malullüğü aylığı almakta iken bu aylığı iptal olunan davacının açmış olduğu işbu davada 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı Mahkemece olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir." gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkememiz tarafından Yargıtay bozma kararına uyularak, Yargıtay bozma kararı doğrultusunda yargılamaya devam olunmuştur.

Davacı vekili Yargıtay Bozma ilamına karşı beyanında; kendilerinin zaten İdare Mahkemesine başvurduklarını ve İdare Mahkemesinin Görevsizlik kararı verdiğini bu durumda Yargıtay Bozma İlamına uyulması durumunda dosyanın görevli yargı kolunun belirlenmesi için uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; ayrıca Ankara 7. İdare Mahkemesinin 2010/380 Esas 2010/483 Karar sayılı 17/03/2010 karar tarihli kararının bir suretini dosyaya sunmuş; karar örneğinin yapılan incelemesinde, tarafların ve dava konusunun aynı olduğu ve idare mahkemesince iş mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek davanın görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamına göre ve toplanan delilere göre: 5510 sayılı Kanun’un geçici 4/2. maddesinde bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı bildirilmiştir. T.C Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasında 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda anılan Sandıkça tesis edilen işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davalar 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümlenebilecektir.

Dosyamızdaki davaya konu olayda; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa'nın vazife malullüğü hükümleri çerçevesinde vazife malullüğü aylığı almakta iken bu aylığı iptal olunan davacının açmış olduğu işbu davada 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı Mahkemece olan, "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden mahkememizce; açılan davaya bakmaya görevli yargı yolunun idari yargı olması nedeniyle…” şeklindeki gerekçe ile açılan davaya bakmaya 2577 sayılı yasa gereğince idari yargının görevli olması nedeniyle 6100 sayılı HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermiş; karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

 

 

 

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.04.2016 günlü toplantısında:

İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Afyon İli, Dinar İlçesi, Çiçektepe Beldesi’nde 18.04.1999 tarihinde yapılan yerel seçimler sonrası belediye başkanı seçilip 29.03.2009 tarihine kadar belediye başkanlığı yapan davacının, vazife malulü olarak emekli olmak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 26.12.2009 tarih ve 998 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacının 18.04.1999-29.03.2009 tarihleri arasında Afyon İli, Dinar İlçesi, Çiçektepe Beldesi’nde belediye başkanlığı yaptığı, 15.11.2008 tarihinde malulen emekli olduğu, daha sonra 14.09.2009 tarihli dilekçe ile durumunun vazife malullüğü çerçevesinde değerlendirilmesi istemiyle yaptığı başvuru üzerine, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 26.12.2009 tarih 998 sayılı kararında ; “…Salih Güneş’in, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesince düzenlenen 20/04/2009 tarih ve 639676 sayılı raporu ile dosyasında mevcut raporları, Sağlık Kurulunca 01/12/2009 tarihinde incelenerek hastalığının görevinin neden ve etkisi ile meydana gelmediğine karar verildiğinden, hakkında 5534 sayılı Kanunun vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığına…” şeklinde cevap verilerek talebinin reddine karar verilmesi üzerine dava açıldığı anlaşılmaktadır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47.maddesi ''Vazife Malullüğü'' nü düzenlemekte olup, maddenin 1.fıkrasında; ''...25 inci maddede belirtilen malûllük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.'' hükmü yer almaktadır.

5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Dosya kapsamında yer alan davacı Salih Güneş’e ait Hizmet Cetvelinde yapılan incelemede,  göreve başlama tarihinin 19.04.1999 olduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 7. İdare Mahkemesinin 17.03.2010 gün ve E:2010/380 K:2010/483 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7. İdare Mahkemesinin 17.03.2010 gün ve E:2010/380 K:2010/483 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.04.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN