T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 207

          KARAR NO : 2018 / 235

          KARAR TR   : 20.4.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : S.J. Sigorta A.Ş.

Vekilleri         : Av. M.R.B., Av.A.Ç.C.,

                      Av.E.K., Av.C.B.M.

Davalı          : Sancaktepe Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. H.H.Ç.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 34 KL... plakalı aracın, 18.06.2015 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde, İstanbul/Sancaktepe, Eyüp Sultan Mahallesi, Müminler Caddesinde seyir halinde iken Hoşnut Sokaka dönüş yaptığı esnada, hiçbir uyarı levhası ve işareti olmaksızın yolun içinde bulunan direğe çarpması sonucunda hasara uğradığını; araçta 7,119,66.-TL hasar olduğunun saptandığını;  trafik polisleri tarafından düzenlenen Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağında, kazanın oluşumunda yolun yapımı, bakımından sorumlu ilgili yerlerin kusurlu olduğu, araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı şeklinde  görüş bildirildiğini; bu nedenle meydana gelen zararı davalının tazmin etmekle mükellef olduğunu; müvekkilinin kaza nedeniyle 01.07.2015 tarihinde 7,119,66.-TL sigorta tazminatı ödediğini, ödeme nedeniyle TTK’nın 1472. maddesi gereğince sigortalısının haklarına halef olduğunu; 2918 sayılı KTK.nın 13.maddesi uyarınca  davalının yasalarla kendine yüklenen görevleri yerine getirmediğini, gerekli önlemleri almadığını, kusurlu tutum ve davranışları ile davaya konu zararın meydana gelmesine sebebiyet verdiğinden sigortalı araçta meydana gelen hasarı ödemesi gerektiğini; zararın yoldan sorumlu bulunan idare tarafından karşılanması için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı'na müracaat edildiğini; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının cevabi yazısında, kazanın meydana geldiği yolun kendi sorumluluğunda olmayıp, Sancaktepe Belediye Başkanlığı’nın sorumluluğunda bulunduğunu belirttiğini, davalı Sancaktepe Belediye Başkanlığının ise, kaza mahallinde Müdürlüklerine ait, kazaya sebebiyet verebilecek herhangi bir direk bulunmadığı yolunda beyanda bulunduklarını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 7.119,66.-TL sigorta tazminatının ödeme tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 1.12.2015 tarihinde  adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL ANADOLU 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ; 30.5.2017 gün ve E:2015/842, K:2017/586 sayı ile “(…) Taraflar arasındaki uyuşmazlık, trafik kazası nedeniyle davacıya sigortalı araçta meydana gelen zararın oluşumunda kazanın meydana geldiği yolda davalının gerekli güvenlik tedbirlerini alıp almadığı, hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı bu kapsamda idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığı, zararın davalıdan tazmin edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2918 sayılı yasanın 'hukuki sorumluluk ve sigorta' başlıklı sekizinci kısmında; motorlu araçların karıştığı trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle araç sahiplerinin, işletmelerin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir. Anılan yasada kamu idare ve kuruluşlarının sorumlulukları özel olarak düzenlenmemiştir. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında; trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle, ilgili idareye karşı açılan davaların çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.

Yargıtay 17. H.D.'nin 08/03/2017 tarih 2016/8443 E.;2017/2492 K, ve 16/05/2013 tarih 2013/5420 E.;2013/7104 K. sayılı kararlarında da bu durum aynen "idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alınan idare hukuku kurallarına ve 2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında görülüp ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunması" şeklinde ifade edilmiştir.

Davalı Belediyenin bir kamu idaresi olduğu açıktır. Kamu idarelerinin hizmetlerini ifa ederken kusurlu davranmaları nedeniyle zarar görenlerin açacakları tazminat davaları, tam yargı davası niteliğinde olup bu tür davalara bakma görevi idare mahkemelerine aittir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; huzurdaki davada, davalı Sancaktepe Belediyesinin bakım ve onarım sorumluluğunda olan karayolunda gerekli tedbir ve güvenlik önemlerini almadığının ileri sürüldüğü, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı belediyenin karayollarının denetim ve gözetimi faaliyeti sebebiyle oluşan zararların özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden açılan davanın İYUK.'un 2. maddesi uyarınca idare aleyhine tam yargı davası olarak açılması gerektiği bu hususun yerleşik içtihatlar ile sabit olduğu, her ne kadar daha önce HMK.'nın 114/1-b maddesi uyarınca davalı yanca yapılan yargı yolu itirazı mahkememizce reddedilerek bilirkişi raporları alınmış ise de davaya sonradan dahil olunması ve HMK 115/1 maddesi uyarınca mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı hükmü karşısında somut olayda yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK. 114/1-b ve HMK. 115/2 maddeleri uyarınca yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK 114/1-b, HMK 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

İSTANBUL 7.İDARE MAHKEMESİ; 14.2.2018 gün ve E:2018/285 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde; "Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu" vurgulanarak, "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı" belirtilmiş, "Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde; "Trafik kazası, karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olay" olarak tanımlanmış, 10. maddesinde de; "Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu" hükme bağlanmıştır.

Öte yandan söz konusu 2918 sayılı Kanun'un 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sigorta şirketi tarafından, şirkete kasko sigortalı 34 KL 048! plakalı aracın, 18.06.2015 tarihinde İstanbul İli, Sancaktepe İlçesi, Eyüp Sultan Mahallesi, Müminler Caddesi, Hoşnut Sokaktaki yolda Müminler Caddesi'nde seyir halinde iken Hoşnut Sokağa dönüş yaptığı esnada hiçbir uyarı levhası ve işaret olmaksızın yolun içinde bulunan direğe çarpması sonucu hasara uğradığından ve olayda sigortalının kusurunun bulunmadığından bahisle araç sahibine ödenen 7.119,66-TL'nin sigortalıya ödenme tarihi olan 01.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde açtığı Rücuen Tazminat davası sonucunda, İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.05.2017 tarih, E:2015/842. K:2017/586 sayılı kararla, dava konusu talebin Belediyenin hizmet kusuruna dayandığı, davada Mahkemelerinin görevli olmadığı ve idari yargıda tam yargı davası açılması gerektiğinden bahisle "dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine" karar verilmesi üzerinde, bu defa 12.02.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına giren dilekçeyle görülmekte olan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurulan üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: "... Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa'da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir..." (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K..2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s. 136-147.)

Anayasa'nın 158. maddesinin son fıkrasında; "Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi'nin kararı esas alınır." denilmektedir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun, idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun'dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa'ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir. Uyuşmazlık Mahkemesinin muhtelif kararlarında da bu hususa değinilmektedir.

Sonuç olarak, 2918 sayılı Kanun’un 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi'nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin; karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, buna göre de oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının ve dolayısıyla iş bu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde; 2918 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 11.04.2016 tarih, E:2016/199, K2016/239 sayılı kararı ile 25.01.2016 tarih, E:2015/962, K:2016/10 sayılı kararları da bu yöndedir.

Bu durumda, uyuşmazlığı çözmekte görevli yargı yerinin adli yargı mercileri olduğu sonucuna varıldığından, yukarıda aktarılan 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca, görevli yargı merciinin belirlenmesi için, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle, önceki görevsizlik kararına ilişkin İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:2015/842, K:2017/586 sayılı dosyasının temin edilerek, dosyamızla birlikte görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiş; Mahkemece 15.3.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası, 23.3.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  davacı şirket tarafından sigortalı  34 KL... plakalı aracın, 18.06.2015 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde, İstanbul/Sancaktepe, Eyüp Sultan Mahallesi, Müminler Caddesinde seyir halinde iken Hoşnut Sokaka dönüş yaptığı esnada, yolun içinde bulunan direğe çarpması sonucunda hasara uğradığı; araçta 7,119,66.-TL hasar olduğunun saptandığı; bu miktarın  sigortalıya ödendiği;  davalı idarenin, 2918 sayılı yasanın 13.maddesi uyarınca  kendine yüklenen görevleri yerine getirmediği, gerekli önlemleri almadığı,  kusurlu tutum ve davranışları ile davaya konu zararın meydana gelmesine sebebiyet verdiğinden sigortalı araçta meydana gelen hasarı ödemesi gerektiği iddia edilerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile  araçta oluşan hasar bedeli 7.119,66.-TL.nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 7.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.5.2017 gün ve E:2015/842, K:2017/586 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 7.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.5.2017 gün ve E:2015/842, K:2017/586 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 20.4.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 20.4.2018

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI