Hukuk Bölümü         2013/423 E.  ,  2013/545 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-D.A., 2-T.G. Mirasçıları; F.T.Ö., T.U., 3-M.S.(K.), 4-H.G.K.,

Vekili      : Av. E.A.

Davalılar  : 1-Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

                    2-Çankaya Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. A.D. 

O L A Y  : Davacılar vekili, müvekkillerinin Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, Çayyolu Mah., Yazıkırı Mevki 147 parselde kayıtlı taşınmazın, müşterek mülkiyet hükümlerine göre maliki olduklarını; davalı belediyenin bahse konu arsada imar uygulaması yaptığını; DOP kesintileri düşüldükten sonra bahse konu parselde dava konusu yapılan hisseler yönünden bedelsiz terkin şerhi koyduğunu, müvekkillerin ve mürisin bedelsiz terk işlemine muvafakatlarının bulunmadığını; ayrıca bedelsiz terk şerhi konulan taşınmazın tamamına fiilen el atılmış olduğunu;  halihazırda yol ve park olarak kullanıldığını; İmar Kanununa göre imar uygulaması sırasında DOP kesintisi dışında ayrıca bir kesinti yapmanın yasal olmadığını; davalı belediyenin kamulaştırma kararı olmaksızın taşınmaza el atması sebebi ile 6111 sayılı yasa ile 5999 sayılı kanunda yapılan değişiklik yapılmışsa da davalı belediyeyle uzlaşmak istemediklerini; Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin kararlarının da bu düşüncelerini desteklediğini dava konusu taşınmaz mülki sınırlar itibari ile bağlı olduğundan ve fiili el atmada sorumlukları bulunduğundan Çankaya Belediyesine de husumet yöneltildiğini;  dava konusu gayrimenkulün değeri, mahallinde yapılacak keşif neticesinde ortaya çıkacağından davanın, miktarı belirsiz kamulaştırmasız el atma davası olarak açıldığını ifade ederek;  söz konusu taşınmazda bulunan müvekkillerinin hisseleri için fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL el atma tazminatının dava tarihinden itibaren yürütülecek faizi île birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, el atma tazminatına hükmolunduğu taktirde dava konusu taşınmaz hisselerinin davalı idare adına tapudan terkinine karar verilmesi  istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekili, süresi içerisinde görev itirazında bulunmuş; ayrıca işin esasına ilişkin olarak verdiği cevap dilekçesinde; dava konusu parselin, imar planı ile kullanım şeklinin “Park Alanı” olarak belirlendiği,  söz konusu parsele idarelerince herhangi bir fiili müdahalede bulunulmadığı, idarelerince herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadığı; ayrıca Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.12.2011 tarih ve 3731 sayılı kararıyla Ankara İmar Yönetmeliğinin 16. maddesine "Kamulaştırma Ortaklık Pay(KOP) Alanları başlıklı 6. fıkra eklenmesine karar verildiği; buna göre Ankara İmar Yönetmeliği’nin "Kamulaştırma Ortaklık Payı (KOP) Alanları" başlıklı 16. maddesinin 6. fıkrasında; “KOP Alanları; imar planları kapsamında ayrılmış, ağaçlandırma alanı, rekreasyon, spor, eğitim, sağlık, sosyo kültürel tesis, anaokulu, kreş, kültür eğlence, teknik altyapı, toplu taşıma ve benzeri umumi tesislere ayrılan alanlardır. / Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde muhtelif zamanlarda tasdik edilmiş imar planları kapsamında ayrılmış KOP Alanları, ilgili yatırımcı kamu kurum ve kuruluşlarının (eğitim, sağlık, spor vb.) muvafakat etmesi kaydıyla, maliklerince ilgili belediyesinden alınacak ruhsatla özel amaçlı da kullanılabilir.” denildiği; sonuç itibariyle; dava konusu parselin, gerekli muvafakat ve ruhsat alınarak MALİKLERİNCE ÖZEL AMAÇLI KULLANILABİLECEĞİ hususunda tereddüt bulunmadığı savunulmuştur.

ANKARA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 2.10.2012 gün ve E: 2012/422 sayı ile, görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre;  idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacılar tarafından, dava dilekçesinde, taşınmaza park yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı öne sürülerek "Park Alanı ve yol" olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; davalı idarenin yazı ve savunma dilekçelerine göre, anılan taşınmazın imar planında "Park Alanı" olarak ayrıldığı ve fiilen el atmanın söz konusu olmadığının anlaşıldığı;  bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların paydaşı olduğu taşınmazın, imar planında "Park Alanına” ayrılması hadisesi sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmazın "Park Alanı" olarak gösterilmesinden, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı;  idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, idari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan Yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan; hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi idari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin Adli Yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla; davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari Yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 8.4.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde, Davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı ve davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacıların hissedar oldukları taşınmazlarına, idarece yapılan imar uygulamasıyla, DOP kesintileri düşüldükten sonra dava konusu yapılan hisseler yönünden bedelsiz terkin şerhi konulduğu, bedelsiz terk işlemine muvafakatlarının bulunmadığı; taşınmazın tamamına fiilen el atılmış olduğu ve halihazırda yol ve park olarak kullanıldığından bahisle; fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL el atma tazminatının faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan dava dilekçesinde, davacı vekili tarafından, dava konusu taşınmazın tamamına fiilen el atılmış olduğu, halihazırda yol ve park olarak kullanıldığı iddiasına karşılık, davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığının cevap dilekçesinde, dava konusu parselin, imar planı ile kullanım şeklinin “Park Alanı” olarak belirlendiği,  söz konusu parsele idarelerince herhangi bir fiili müdahalede bulunulmadığının belirtilmesi karşısında; Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nden temin edilen 11.2.2013 tarihli Bilirkişi Raporu’nda;  dava konusu… “taşınmaza, davalı İdare tarafından kamulaştırma işlemi yapılmaksızın hukuki ve fiili olarak al atıldığı” ifade edilmiştir.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazlara fiilen el atılarak, park, spor alanı ve yol olarak kullanılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 8.4.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.