T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/144

KARAR NO   : 2019/225      

KARAR TR    : 25/03/2019

 

ÖZET: Davacıların murisinin paydaşı olduğu taşınmazın da bulunduğu alanda yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda, eksik yer verilmek suretiyle taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle ve tazminat istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacılar                       : 1 - C.E. 2 - E. E. 3 - E. N. E.

                                                4 - E. E. 5- F. N. K.

          Vekilleri : Av. G. O. D. Av. E. G.

          Davalı                           : İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

          Vekili                             : Av. N. A. Y.

          Davalı                           : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

          Vekili                             :Av. S.O.

 

          O L A Y                        :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi adına kayıtlı İzmir İli, Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, 2037 ada, 37 parsel sayılı taşınmaz payına ilişkin olarak imar uygulamasına esas alınan pay oranı ile tapu kaydına tescilli pay oranı arasında fark bulunması sebebiyle davalı idareler tarafından kusurlu olarak işlem tesis edildiğinden bahisle uğranıldığı iddia edilen, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'ne 30/05/2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 02/12/2016 gün, E:2016/274, K:2016/527 sayılı dosyasında "davanın, 37 parsel sayılı taşınmazda 600/53010 pay satın alan davacılar murisi H. E.’nün payının, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapılan ıslah imar uygulaması esnasında Karşıyaka Tapu Müdürlüğü tarafından 22/09/1986 tarihli yazıda düzeltilmiş olarak ve yanlış şekilde 600/803520 olarak bildirilmesi nedeniyle murise tahsis edilmesi gereken yerin metrekare karşılığının gerçekte sahibi olduğundan çok düşük miktarda kaldığı iddiasıyla açılmış pay oranının tespiti ve tazminata ilişkin dava olduğu anlaşılmaktadır.

Mahkememizce tedavüllü tapu kayıtları, pafta örneği, imar durumu ile 1987 yılında yapılan ıslah imar uygulamasına ilişkin belge ve dağıtım cetvelleri celbedilmiştir.

Dosya tümü ile değerlendirildiğinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 07/02/2011 gün, 2010/226 Esas - 2011/25 Karar sayılı kararma göre, herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın imar planı uygulaması nedeniyle davacılar murisinin paydaş olduğu taşınmazdaki paylarına karşılık başka bir parselden pay verilmesi işleminde davacıların uğramış oldukları zararın tazminine yönelik davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından tam yargı davası şeklinde idari yargıda ileri sürülmesi gerektiği" gerekçesi ile HMK'nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan Usulden Reddine dair verdiği karar, istinaf başvurusunun İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesinin 28/02/2017 gün, E:2017/143, K:2017/126 sayılı kararıyla reddedilmesi, temyiz edilen bu kararın da Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 06/12/2017 gün, 2017/2192-9142 E-K sayılı ilamıyla onanmasıyla kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 2. İDARE MAHKEMESİ: 13.02.2019 gün ve E:2018/1338 sayılı kararı ile “3402 sayılı Kadastro Kanun'un 1. maddesinde; Kanunun amacının, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topografik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak olarak belirtildiği görülmüş; Kanun'un İkinci Bölümünde “Kadastro Çalışmaları”, Üçüncü Bölümünde “Sınırlandırma Ve Tespit İşleri”, Dördüncü Bölümünde “Mülkiyet Hakkının Tespitine İlişkin Esaslar” ile ilgili hususlara yer verilmiş; bu bölüm içinde yer alan, “Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller” başlıklı 23. maddesinde; “ Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmüne; “Uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi” başlıklı Beşinci Bölümü içinde yer alan, “Adli kuruluş” başlıklı 24. maddesinde, “Genel mahkemelere ait olup da bu Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hâkimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur. Bu mahkeme hâkimleri 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmüne; “Genel olarak görev” başlıklı 25. maddesinde, “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir. Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere;

A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hâkimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir.

B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun'un 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir.

C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün öngördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır.

Bu Kanunun 26 ve 40 ıncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden ve tutanak sonradan tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, o günden sonra doğan haklara dair istekler, taksim şüyuun giderilmesi veya muhdesata bağlı olarak taşınmaz malı iktisap, muhdesatın yıkılıp kaldırılması ve benzeri nitelikte olan ve mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, kadastro mahkemesinin görevi dışındadır.” hükmüne; “Çeşitli Hükümler” başlığı altındaki Yedinci Bölümdeki “Hataların düzeltilmesi” başlıklı 41. maddesinde “Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un, Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997. maddesinde; “Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur. Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.” hükmü, "Sorumluluk" başlıklı 1007. maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmü, Tescilin koşullarının gösterildiği 1013. maddesinde ise, “Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır. Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur. Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların murisi tarafından, İzmir İli, Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, 2037 ada ve 37 parsel sayılı taşınmazın 600/53010 oranında pay satın alındığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2981 sayılı İmar Affı Yasası'nın 10/c maddesi uyarınca 1987 yılında imar uygulaması yapıldığı, DOP kesildikten sonra murise 235/274 pay verildiği, ancak, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin imar uygulaması yaptığı esnada, tapu kaydında yazan 600/53010 oranı kullanılmayıp, Karşıyaka 2. Bölge Tapu Müdürlüğü'nün 22.09.1986 tarihli ve 1033 sayılı yazısı ile bildirilen 600/803520 pay oranının esas alındığı, bu sebeple, 484885,25 m2'lik 37 nolu parselden murisin payına karşılık gelen 5488 m2’nin imar uygulamasına esas alınması gerekirken 362 m2 esas alınmak suretiyle 235 m2 alan tahsis edildiğinin Mayıs 2016 tarihinde öğrenildiği ve murisin tapu siciline güven ilkesi gereği taşınmazı satın aldığı, bu sebeple, davalı idarelerin kusurları sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartı ile uğranıldığı iddia edilen zararlarına karşılık 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili talebiyle İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/274 esasına kayıtlı dosyasında dava açıldığı, Mahkemesince 01.12.2016 günlü ve E:2016/274, K:2016/527 sayılı kararı ile davanın idari yargının görev alanın girdiği gerekçesiyle usulden reddedildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurunun İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafından, 28.02.2017 günlü, E:2017/143, K:2017/126 sayılı kararı reddine karar verildiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusunun ise, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 06.12.2017 günlü ve E:2017/2192, K2017/9142 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesi üzerine, bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda ilgili hükümleri yazılan 3402 sayılı Kadastro Kanununda, kadastro Mahkemelerinin görevleri, işlemlere karşı itiraz usulleri düzenlenmiş, mülkiyet hakkının tespitine ilişkin hususlarda, ilgili bölümde hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş; yine kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalara ilişkin itirazların adli yargı teşkilatı içinde çözüme kavuşturulması amaçlanmış; buna karşılık Kanun'da sorumluluk davalarına ilişkin yargı yolu gösterilmemiş; nihayet, bu Kanun'un gönderme yaptığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu ve Devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği; Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Her ne kadar olayda, kamu kurumunun kamu görevinin ifası sırasında bu görevden doğan bir zararın ve bu zararın tazmini söz konusu ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiş ve Devlete bu gibi durumlarda da özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluk yüklendiği ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 31.1.1979 günlü ve E: 1978/32,K: 1979/5; 28.9.1992 gün ve E: 1992/13, K:1992/30 sayılı sayılı kararlarında da; -aynı nitelikte hükmün yer aldığı ve yürürlükten kaldırılan- 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 917. maddenin istisna maddesi olduğuna değinilerek tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan Devletin özel hukuk ilkeleriyle sorumlu olduğu belirtilmiştir.

Bu durumda, tapu sicilinin tutulmasından doğan zarar nedeniyle Devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinin açık hükmü karşısında davanın çözümü adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dava dosyasının, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/274 esas sayılı dosyası temin edildikten sonra Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine uyuşmazlığın incelenmesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından bir karar verilinceye kadar ertelenmesine" karar vererek her iki dava dosyasını 18/02/2019 tarih ve 2018/134-38 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 20/02/2019 tarihi itibarıyla Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 25/03/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ve Danıştay Savcısı Yakup BAL’ınidari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, İzmir İli, Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, Gümüşpala mevkii 2037 ada, 37 parsel sayılı davacıların murisinin paydaşı olduğu taşınmazın da bulunduğu alanda yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda eksik yer verilmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle eksik verilen miktara karşılık şimdilik 10.000,00-TL bedelin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

          2981 sayılı "İmar Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6780 sayılı imar Kanunu'nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un "Tapu verme" başlıklı 10. maddesinde;

          a) Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine "Tapu Tahsis Belgesi" verilir.

          Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder.

          Ancak ıslah imar planı veya kadastro planları ile belirlenen alanlarda tapu tahsis belgesi yerine hak sahiplerine doğrudan tapuları verilebilir.

          b) Üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine:

          1. Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu Kanunda belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak,

          2. Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak,

          Islah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir.

          Bu tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak resen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise, bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir.

          Hazine, belediye veya il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya arazileri üzerinde yapıldığı tespit edilen gecekondular hakkında da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.

          Belediye, hazine, özel idare veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa ve araziler üzerine gecekondu yapıldıktan sonra tespit edilerek kira kontratı düzenlenmiş gecekondu hak sahiplerine tapu tahsis belgesi ve tapuları verilir.

          Hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapuları resen iptal edilir.

          c) İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir. Belediye veya valiliklerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır.

          Bu gibi arazilerde hisse sahiplerinin malik olduğu hisse üzerindeki temliki tasarruflar ve bunlarla ilgili takyitler 11/6/1945 tarih ve 4753, 19/7/1943 tarih ve 4486 sayılı Kanunlar, 775 sayılı Gecekondu Kanunundaki hükümler dâhil, uygulamayı durdurmaz. Bu gibi işlemlerde takyitler hisse sahibine isabet edecek müstakil parsele aynen nakledilir ve yapılan işlem Medeni Kanunun 927 nci maddesine göre hak sahibine bildirilir. Islah imar planı ile düzenlemeye tabi tutulan arsa ve arazilerin yeni sahiplerine verilmesinde valilik veya belediyelerce arsa ve arazilerin durumuna göre düzenleme ortaklık payı alınabilir.

          Bu gibi yerlere ait yapılmış olan özel parselasyon planı, ıslah imar planı olabilecek nitelikte olduğu belediye veya valiliklerce uygun görüldüğü takdirde aynen kabul edilerek tescil edilir.

          Üzerinde yapılanma bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler valiliğin talebi üzerine, belediye veya özel idareler adına resen tapuya tescil edilir. Islah imar planlarında genel bütçeye dâhil dairelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ayrılan veya ayrılacak olan veya bir kamu hizmeti için lüzumlu görülen arsa veya araziler eski sahibi kamu idarelerine veya o işe tahsil edilmek üzere hazineye aynı şartlarla geri verilir.

          Islah imar planı yapılmış ve yapılacak bölgelerde bu Kanun kapsamına giren ve tapu tahsis belgesi verilen hazine arsa ve arazileri, iktisap tarihine bakılmaksızın aynı amaçta kullanılmak üzere ilgili belediyelere devredilir." hükmüne yer vermiştir.

          Dosyanın incelenmesinden, davacıların murisi tarafından, İzmir İli, Bayraklı İlçesi, Turan Mahallesi, 2037 ada ve 37 parsel sayılı taşınmazdan 600/53010 oranında pay satın alındığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2981 sayılı İmar Affı Yasası'nın 10/c maddesi uyarınca 1987 yılında imar uygulaması yapıldığı, DOP kesildikten sonra murise 235/274 pay verildiği, ancak, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin imar uygulaması yaptığı esnada, tapu kaydında yazan 600/53010 oranı kullanılmayıp, Karşıyaka 2. Bölge Tapu Müdürlüğü'nün 22.09.1986 tarihli ve 1033 sayılı yazısı ile bildirilen 600/803520 pay oranının esas alındığı, bu sebeple, 484885,25 m2'lik 37 nolu parselden murisin payına karşılık gelen 5488 m2’nin imar uygulamasına esas alınması gerekirken 362 m2 esas alınmak suretiyle 235 m2 alan tahsis edildiğini ileri sürerek, bu nedenle şimdilik eksik yer bedeli olarak 10.000,00-TL'nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

          Dolayısıyla, davacının taşınmaz üzerindeki temel iddiasının, gayrimenkul mülkiyetinin iktisap yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine değil, 2981 sayılı Yasa'da öngörülen hak sahipliği esasına dayandığı; hak sahipliğinin tespitinin ise idari usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği açıktır.

          Bu durumda, 2981 sayılı Yasa'da öngörülen hak sahipliği hükümleri uyarınca dava konusu taşınmazın yapılan ıslah imar planı uygulaması sonucunda eksik verilen miktara karşılık şimdilik 10.000,00-TL bedelin yasal faiziyle tazmini isteminin, 2981 sayılı Yasada öngörülen hak sahipliği esaslarına uygun olup olmadığının belirlenmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde, idari yargı yerlerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

          Aynı ada ve parsele ilişkin olarak başka bir davacı tarafından açılan davada verilen Mahkememizin 28/01/2019 gün ve E:2019/38, K:2019/56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Belirtilen nedenlerle, İzmir 2. İdare Mahkemesinin 13/02/2019 gün, E:2018/1338 sayılı ara kararıyla yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

S O N U Ç :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle,İzmir 2. İdare Mahkemesinin 13/02/2019 gün, E:2018/1338 sayılı ara kararıyla yaptığı BAŞVURUNUN REDDİNE 25/03/2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ