T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 223

            KARAR NO  : 2016 / 535

            KARAR TR   : 28.11.2016

ÖZET : Davalı Kurumda avukat/sivil memur olarak görev yapan davacıya, 657 sayılı Kanuna istinaden verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının iptali istemiyle açılan davanın; yapılan düzenlemelerle, davalı Komutanlığın, askeri görevleri de bulunmasına rağmen askeri kuruluş niteliğinden çıkarılarak, sivil kuruluş niteliğine büründüğü;   davacının “sivil memur/ asker kişi” niteliğinin ortadan kalktığı, disiplin cezasının da 657 sayılı Kanuna istinaden tesis edildiği gözetildiğinde; GENEL İDARİ YARGI YERİNDE  görülmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı         : L. A.

Davalı          : Sahil Güvenlik Komutanlığı

Vekili           : Av.T. Ö.

 

O  L  A  Y   : Davacı dilekçesinde, Sahil Güvenlik Komutanlığı Hukuk Müşavirliğinde avukat olarak görev yaptığını; 1. sicil amiri olan Hukuk Müşaviri tarafından verilen “kınama” cezasının iptali için açtığı davada, dava dilekçesinde yer alan iddia ve beyanların hakaret oluşturduğu gerekçesi ile Hukuk Müşaviri tarafından hakkında şikayet dilekçesi verildiğini, Sahil Güvenlik Komutanının emri ile disiplin soruşturması yapıldığını, kendisinden savunma istenildiğini, 07 Temmuz 2015 tarihinde "1 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması” disiplin cezası verildiğini; bu cezaya süresi içerisinde İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna itiraz ettiğini, sonuçta Kurul tarafından itirazının reddine karar verildiğini; olay tarihi itibariyle Hukuk Müşaviri ve amiri olan As.Hak.Kd.Yzb. M.Ç. tarafından verilen ve kademe ilerlemesinin durdurulması talebini içeren dilekçede, savunma hakkının aşılarak kendisine hakaret içeren sözler sarf ettiği, onur ve saygınlığını rencide ettiğinin beyan ve iddia edildiğini, ancak, sadece sonuna kadar doğru olduğunu gördüğü, bildiği ve inandığı hususları dile getirdiğini; işlemin amaç, sebep ve konu açılarından açıkça hukuka aykırı olduğunu ifade ederek; Sahil Güvenlik Komutanlığı Disiplin Kurulunun 07 Temmuz 2015 tarihli, PER:46484549-1520-49680-15/De.Me. ve İş/İşçi Mün.Ş. (2015/12) sayılı kararı ile tarafına verilen 1 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının ve bu cezaya itiraz neticesinde İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 10 Eylül 2015 tarihli itirazın reddi kararının iptali istemiyle 20.11.2015 tarihinde  genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idarece, birinci savunma dilekçesinde, davanın çözümünde AYİM.’in görevli olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.        

İSTANBUL 3.İDARE MAHKEMESİ: 29.1.2016 gün ve E:2015/1982 sayı ile, “(…) 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 157. maddesinin birinci fıkrasında; "Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin İdarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz." hükmüne yer verilmiş; 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrasında aynı yönde düzenleme yapılmış, anılan maddenin ikinci fıkrasında ise; Bu Kanun'un uygulanmasında asker kişiden maksatın, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askerî memur, astsubay, askerî öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğu belirtilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Sahil Güvenlik Komutanlığı Hukuk Müşavirliği'nde avukat olarak görev yapmakta olan davacının, hakkında tesis edilen kınama cezasına karşı Ankara 3.İdare Mahkemesi'nde E:2014/2163 numarasıyla görülen davada dava dilekçesinde ileri sürdüğü beyanlarının, hakkında kınama cezasını tesis eden birinci sicil amirinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olduğundan bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/D-I bendinde yer alan 'Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek ' fiiline istinaden kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla tecziyesine ilişkin işlemin iptali istemiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde bir davanın görülebilmesi için dava konusu işlemin hem asker kişiyi ilgilendirmesi hem de askeri hizmete ilişkin olması gerekmektedir.

Bir idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle askeri hizmete ilişkin idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin, askeri hizmetin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nda, asker kişiler hakkında tesis edilen disiplin cezalarına karşı açılacak davalarda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli bulunacağı konusunda bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu sebeple; uyuşmazlığın hangi mahkemenin görevine gireceği hususu tespit edilirken, disiplin cezasının hangi mevzuat dikkate alınarak verildiği, söz konusu eylemin askeri hizmetle ilişkilendirilebilir olup olmadığı gibi hususların birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

Olayda; davacı hakkında tesis edilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, birinci sicil amiri tarafından verilen kınama cezasına karşı açılan davada, dava dilekçesindeki beyanların amirine hakaret olarak değerlendirilmesi sonucu 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa istinaden tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Davacının kınama cezasına karşı açtığı davadaki dava dilekçesinin içeriği incelendiğinde, buradaki beyanların asker kişi olmak, askeri tutum ve davranış, askeri gerekler gibi askeri hizmete ilişkin bir yönünün olmadığı görülmektedir.

Bu sebeple; dava konusu işlem bakımından asker kişiyi ilgilendirme ve askeri hizmete ilişkin olma koşullarının birlikte gerçekleşmediği anlaşıldığından davalı idarenin görevsizlik iddiası yerinde görülmemiştir.(…)” gerekçesiyle, davalı idarenin görev itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir.

Davalı idarenin başvurusu üzerine dava dosyasının onaylı bir örneği AYİM Başsavcılığına gönderilmiştir..

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; “(…)Davanın konusu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi Devlet Memuru (Avukat) statüsünde görev yapan davacının … tarihinde verilen "1 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması" disiplin cezasının iptali talebidir.

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20'nci maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevleri hükme bağlanmıştır. Anılan hükme göre; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesince Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimi yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.” denilmiştir. Asker kişinin tanımının yapıldığı aynı hükmün 2'nci fıkrası ise; “Bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan Subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır" hükmünü taşımaktadır.

1602 sayılı Kanunun 21 'inci maddesinin ilk fıkrasında; “20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdari Mahkemesinde çözümlenir ve karar bağlanır” denilmektedir.

Anayasanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başlıklı 157'nci maddesinde yer alan göreve ilişkin hükümlerini yukarıda açıklandığı gibi benzer bir biçimde tekrarlayan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20'nci ve 21 'inci maddelerine göre uyuşmazlık konusunun Askeri İdari Yargı yerinde görülebilmesi için; davanın konusunu teşkil eden işlem ve eylemin “asker kişiyi ilgilendirme ve askeri hizmete ilişkin olma" şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.

“Asker kişiyi ilgilendirme” şartından davacının, hizmette veya görevden ayrılmış ve 1602 sayılı Kanunun 20'nci maddesinde sayılan asker kişilerden veya bu asker kişinin yakınlarından birisi olması gerektiği açıktır.

Diğer şart ise; davaya konu işlemin “askeri hizmete ilişkin” olmasıdır. Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere idari işlemin veya eylemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin ve eylemin konusuna ve gerçekleştirilme tarzına bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem ve eylem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ya da askeri hizmet görülürken veya askeri bir vazifenin ifası esnasında vuku bulmuş ise bu işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, işlemin ve eylemin “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının anlaşılabilmesi için, somut olayda, idarece ya da kamu görevlilerince, bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler, askeri vazifeler ve hizmetler göz önünde tutularak hareket edilip edilmediği gözetilecek ve işlemin ya da eylemin “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının anlaşılması bu esaslar dahilinde mümkün olabilecektir.

Davacının asker kişi olması nedeni ile dava konusunun 657 sayılı Kanun 134'üncü maddesi gereğince çıkartılan Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında Görevli Sivil Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin "Disiplin Cezaları" başlıklı 10'uncu maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bu itibarla askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak tesis edilen dava konusu işlemin, askeri hizmete ilişkin olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Buradan hareketle dava konusu işlemin, asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesinde "askeri hizmete ilişkinlik" unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Belirtilen durumlara göre ve olayda Anayasanın 157'nci ve 1602 sayılı Kanunun 20'nci maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden; davanın görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevine girmektedir.

Yukarıda açıklanan gerekçeler ışığında; 2247 sayılı Kanunun 10, 12 ve 13' üncü maddeleri gereği İstanbul 3. İdare Mahkemesinin işbu davada görevli olduğuna dair 29.01.2016 tarih ve 2015/1982 E. sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASI ve ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA karar verilmesinin gerektiği…” düşüncesiyle görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Danıştay Başsavcılığından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “(…)Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinin ikinci fıkrasında da, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Davacının 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır.

Dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:

İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.

Disiplin kurallarının kurumların düzenini sağlamak amacıyla oluşturulduğu açık olup, dava konusu işlemler tesis edilirken, idarece asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerin, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri ve hizmet gerekleri gözönüne alınarak değerlendirildiği ve bu işlemin yargısal denetimi sırasında da bu hususların dikkate alınacağı açık olduğundan davacı hakkında tesis edilen idari işlem askeri hizmete ilişkin bulunmaktadır.

Belirtilen duruma göre olayda, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden açılan davanın görüm ve çözümünün Askeri Yüksek idare Mahkemesinin görevinde bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

SONUÇ: Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesi uyarınca, yapılan başvurunun kabulünün uygun olacağı…” yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.11.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasa’nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine AYİM Başsavcılığınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Yakup BAL ile  Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Oğuz PÜRTAŞ’ın davada genel idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Sahil Güvenlik Komutanlığı Hukuk Müşavirliğinde avukat olarak görev yapan davacıya Kurum Disiplin Kurulunca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/D-I. Maddesine istinaden verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının ve bu cezaya karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler: idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler gözönünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden Sahil Güvenlik Komutanlığı Hukuk Müşavirliğinde avukat olarak görev yapan devlet memuru/sivil memur davacının;  “Kınama” cezasının iptali için İdare Mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde kullandığı iddia ve beyanların; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/D-l bendinde düzenlenen “Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek” disiplinsizliğini oluşturduğu yönünde, davacının disiplin amiri olan Hukuk Müşaviri As.Hak.Kd.Yzb.M.Ö.’nün verdiği dilekçeye istinaden, Sahil Güvenlik Komutanı tarafından soruşturma başlatıldığı, oluşturulan heyet tarafından yürütülen soruşturma sonucunda davacının, belirtilen fiilinin 657 sayılı Yasanın 125/D-l bendinde düzenlenen disiplinsizliği oluşturduğu kanısına varılarak dosyanın Sahil Güvenlik Komutanlığı Disiplin Kuruluna sevk edildiği; Devlet Memurları Kanununun 126. maddesi ve Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında Görevli Sivil Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğin 4. maddesinde belirtilen Disiplin Kurulunun,  03.07. 2015 tarihli 2015/12 sayılı gerekçeli kararı ile davacıya ‘‘amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek” eylemine binaen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D(I) maddesi uyarınca takdiren 1 (bir) yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının verilmesinin kabulüne karar verildiği; davacının bir üst makam olan İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna itiraz  ettiği; itirazının 10.09.2015 gün ve 28 sayı ile reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

AYİM Başsavcılığınca çıkarılan olumlu görev uyuşmazlığında, görevli yargı kolunun belirlenebilmesi için 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununa bakmak faydalı olacaktır:

2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan “Kuruluş ve Bağlılık” başlıklı 2.maddesinde; “Bu Kanunda belirtilen görev ve hizmetleri yapmak üzere silahlı bir güvenlik kuvveti olan Sahil Güvenlik Komutanlığı kurulmuştur.

Bu Komutanlık, Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşu içerisinde olup, barışta görev ve hizmet yönünden İçişleri Bakanlığına bağlıdır.

Sahil Güvenlik Komutanlığı

a) Olağanüstü durumlarda Genelkurmay Başkanının isteği üzerine, bir kısmı ya da tümü ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı harekat komutasına veya emrine,

b) Savaş halinde tümü ile doğrudan doğruya Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine,

Girer.

Bu hallerde Sahil Güvenlik Komutanlığına verilen görevlerin yerine getirilmesi sorumluluğu da bir kısmı ya da tümü ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığına geçer.”hükmüne;

“Görev Alanları ve Yerleşme Yerleri” başlıklı 3.maddesinin ilk fıkrasında; “Sahil Güvenlik Komutanlığının görev alanları, üsleri, yerleşme yerleri Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca belirlenir.” Hükmüne,

“Personel kaynakları ve uygulanacak mevzuat” başlıklı 7.maddesinde; “Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli; subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, askerî öğrenci, erbaş ve erler ile Devlet memuru ve işçilerden oluşur.

Sahil Güvenlik Komutanlığının ihtiyaç duyduğu subay ve astsubaylar; okul masrafları, Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesinden karşılanmak suretiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı veya Türk Silâhlı Kuvvetlerinin diğer eğitim kuruluşlarında yetiştirilir. Bunların kaynak ve yetiştirilmeleri ile terfi, izin, sicil ve ödül işlemleri, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu esaslarına göre yürütülür.

Sahil Güvenlik Komutanlığının kendi kaynaklarından karşılanamayan subay ve astsubay ihtiyacı; kendi kuvvetleriyle ilişkileri saklı kalmak şartıyla Sahil Güvenlik Komutanlığının talebi, Genelkurmay Başkanlığının onayı ile diğer kuvvet komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığından sağlanabilir.

Devlet memuru temini ile işçilerin işe alınmaları, genel hükümlere göre Sahil Güvenlik Komutanlığınca yapılır.” hükmüne;

“Atanmalar” başlıklı 8.maddesinde; “Sahil Güvenlik Komutanının atanması; Deniz Kuvvetleri Komutanının lüzum göstermesi, Genelkurmay Başkanının teklifi, İçişleri Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı müşterek kararname ile yapılır.

Bu Komutanlığın kadrosundaki amirallerin atanması, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Asteğmen-albay rütbelerindeki subayların, astsubayların, Devlet memurlarının, uzman erbaşların ve sözleşmeli erbaş ve erlerin atanmaları ile erbaş ve erlerin dağıtımları, Sahil Güvenlik Komutanlığınca yapılır.

Birinci ve ikinci fıkraların uygulanmasında Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine, İçişleri Bakanı inha işlemini yapmadığı takdirde, Genelkurmay Başkanı, talebini yazı ile Başbakana gönderir. Başbakan kararını yazı ile İçişleri Bakanına bildirir.”hükmüne;

 “Emir Komuta Bağlantısı” başlıklı 10.maddesinde; “ Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli, görevlerini 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İçhizmet Kanununa tabi olarak kendi emir ve komuta bağlantısı içerisinde yapar.” Hükmüne; 

 “Sicil Üstleri” başlıklı 18.maddesinde; “Sahil Güvenlik Komutanının birinci sicil üstü Genelkurmay Başkanıdır.

Komutanlığın diğer kadrolarında görevli personelin sicil işlemleri Türk Silahlı Kuvvetlerindeki esaslara göre yürütülür.” Hükmüne;

“Yargılama”  başlıklı 21. maddesinde; “Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin:

a)  Disiplin yolu ile cezalandırılmaları, kendi yetkili amirlerine aittir.

b) İşledikleri disiplin suçlarından dolayı haklarında 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.

c) Askeri suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlarından dolayı haklarında 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununa göre işlem yapılır.

d) Askeri mahaller dışında;

İdari hizmet ve görevlerinden doğan veya bu tür hizmet ve görevi yaparken işledikleri suçlardan dolayı haklarında Memurin Muhakemat-ı Hakkında Kanun ile 15/5/1930 tarih ve 1609 sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun hükümlerine göre merkez memurlarına uygulanan esaslar uyarınca işlem yapılır.

Adli hizmet ve görevlerine ilişkin suçlarında doğrudan doğruya Cumhuriyet Savcılığınca takibat yapılır. Ancak birlik komutanlarının adli hizmet ve görevlerine ilişkin suçları nedeniyle haklarında hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları yargılama usulleri uygulanır.

Ceza ve Yargılama Usulü Kanunu yönünden Sahil Güvenlik Komutanlığının üsleri, yerleşme yerleri, yüzer ve uçar birlikleri askeri mahal; her türlü araç, gereç ve silahları askeri araç ve harp malzemesi sayılır.” Hükmüne;

“Yönetmelik” başlıklı 23.maddesinde; “Sahil Güvenlik Komutanlığının bu Kanunda belirtilen görevlerinin yerine getirilmesi, işbirliği ve koordinasyon, eğitim ve tatbikatlara katılma, bu komutanlığın lojistik yönden desteklenmesi, silah, cephane, araç ve gereç ile sefer stoklarının sağlanması, bakım ve onarılması esasları ile Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınarak Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca birlikte çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.” Hükmüne yer verilmişken,  

25/7/2016 tarih ve 668 No.lu Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum Ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklere bakıldığında:

“Kuruluş ve Bağlılık” başlıklı 2.maddesi; “ (Değişik: 25/7/2016-KHK-668/23 md.)

Bu Kanunda belirtilen görev ve hizmetleri yapmak üzere silahlı bir genel kolluk kuvveti olan Sahil Güvenlik Komutanlığı kurulmuştur.

Bu Komutanlık İçişleri Bakanlığına bağlıdır.

Seferberlik ve savaş hallerinde, Sahil Güvenlik Komutanlığının Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek bölümleri Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine girer, kalan bölümü normal görevlerine devam eder.” Şeklinde;

“Görev Alanları ve Yerleşme Yerleri” yerleri başlıklı 3.maddesi; “ (Değişik birinci fıkra: 25/7/2016-KHK-668/24 md.) Sahil Güvenlik Komutanlığının görev alanları, üsleri, kadrolarıyla yerleşme yerleri, İçişleri Bakanlığınca düzenlenir. Ancak (…)  seferberlik ve savaş hallerinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine girecek birliklerin kuruluş ve kadrolarıyla konuş yerlerinin düzenlenmesinde Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınır.

Komutanlığa bağlı kolluk personeli, gemi, uçak, helikopter ve araçlar özel işaretler taşırlar.” Şeklinde;

“Personel kaynakları ve uygulanacak mevzuat” başlıklı 7.maddesi; “ (Değişik: 25/7/2016-KHK-668/26 md.)

Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli; subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, öğrenci, erbaş ve erler ile Devlet memuru ve işçileri kapsar. Sahil Güvenlik Hizmetleri Sınıfı personelinin her türlü özlük işlerinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır. (Değişik üçüncü cümle: 15/8/2016-KHK-674/27 md.) Ancak, nasıp ve terfi, aylık ve diğer mali ve sosyal haklar bakımından statü ve rütbelerine göre 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel hakkındaki hükümler uygulanır. (Ek cümle: 15/8/2016-KHK-674/27 md.) Uzman erbaşlar 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa, sözleşmeli erbaş ve erler 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabidir.

Subaylığa ve astsubaylığa nasıp ve terfi işlemleri, İçişleri Bakanlığının onayıyla yapılır. Ancak, albaylıktan tuğamiral rütbelerine terfiler ile amirallikte bir üst rütbeye terfiler müşterek kararname ile yapılır. Sahil Güvenlik Komutanı amiraller arasından atanır. Rütbelerindeki bekleme süresi dolması ya da kadrosuzluk nedenleri ile emekliliğe sevk edilme durumunda olan, ancak hizmetlerine ihtiyaç duyulan albaylar 60 yaşına, amiraller ise 65 yaşına kadar İçişleri Bakanının onayıyla görevde bırakılabilirler. Nasıp ve terfi yetkilerinin kullanılmasıyla ilgili olan; 926 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla, İçişleri Bakanlığı dışında, başka mercilere verilmiş inha, seçim, görüş alma ve benzeri yetkilere dair hükümler Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli bakımından uygulanmaz. Uzman erbaşların nasıp ve terfileri Sahil Güvenlik Komutanlığınca özel kanunlarına göre yapılır.

Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli hakkında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde karşılığı olan rütbe ve kıdem üzerinden aynı şartlarla, 3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu uygulanır.

İşçilerin işe alınma, işyeri değişikliği, yükselme, izin, sicil, ödül ve hizmet akdinin feshi işlemleri 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu ile varsa geçerli bulunan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre yapılır.

Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli sivil memurlar 22/6/1978 tarih ve 2155 sayılı Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinden yararlanırlar.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil);

a)  Botlarda görevli subay, astsubay ve uzman erbaşlara %52,

b) Diğer karargâh, birlik ve kurumlarda görevli subay, astsubay ve uzman erbaşlara %40,

tutarını geçmemek üzere İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre fazla çalışma karşılığı asayiş tazminatı ödenir. Bu tazminattan damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz.

Jandarma Genel Komutanlığı ve diğer kuruluşlardaki emsaline yapılan nakdi ve ayni ödemeler aynı şartlar altında ve aynı hükümlere tabi olarak, Sahil Güvenlik Komutanlığı personeline de verilir.

Lüzum görüldüğü hallerde İçişleri Bakanı tarafından, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arasında her kademedeki personel, geçici olarak görevlendirilebilir. İçişleri Bakanı bu yetkisini il valilerine devredebilir. Bu şekilde geçici görevlendirilen personel görevlendirildiği teşkilattaki personele sağlanan ilave mali haklardan görevlendirme süresince yararlandırılır.

Ayrıca, İçişleri Bakanının onayıyla; Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı silah, mühimmat, teçhizat, taşıt ve diğer taşınırları ile taşınmazlarını birbirlerine geçici olarak tahsis edebilirler veya bedelsiz olarak devredebilirler.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.” Şeklinde;

“Atanmalar” başlıklı 8.maddesinde; “ (Değişik: 25/7/2016-KHK-668/27 md.)

Sahil Güvenlik personelinin atanmaları;

a) Sahil Güvenlik Komutanı, Sahil Güvenlik komutan yardımcıları, Sahil Güvenlik bölge komutanları ve amirallerin atanmaları müşterek kararname ile,

b) Amiraller haricinde, Sahil Güvenlik Komutanlığı (…) karargâhında görevli başkanların atanmaları İçişleri Bakanınca,

c) Diğer subayların ve astsubayların, Devlet memurlarının, uzman erbaşların ve sözleşmeli erbaş ve erlerin atanmaları ile dağıtımları, İçişleri Bakanlığınca,

yapılır.

Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli Sahil Güvenlik mensubu subay, astsubay, sivil personel, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerin hizmet gerekleri veya sağlık yahut diğer nedenlerle görev ve hizmet yerlerinin değiştirilmesi, bu maddedeki usul ve esaslara göre yapılır.” Şeklinde;

“Değerlendirme raporu” olarak başlığı da değiştirilen 18.maddesinde; “ (Değişik: 25/7/2016-KHK-668/30 md.)

Sahil güvenlik bölge komutanları hakkında mülki görevleri açısından konuşlu bulundukları yerin valisi tarafından her yıl sonunda, görevleri ile ilgili olarak değerlendirme raporu düzenlenir. Değerlendirme raporları personelin terfi, ödüllendirme, atama ve yer değiştirmesinde dikkate alınır. Değerlendirme raporlarının içeriği ve düzenlenme esasları, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”

“Disiplin ve soruşturma usulleri” olarak başlığı da değiştirilen 21.maddesinde; “ (Değişik: 25/7/2016-KHK-668/31 md.)

Sahil Güvenlik personeli hakkında disiplin ve soruşturma işlemleri aşağıdaki usullere göre yapılır.

a) Disiplin işleri özel kanun hükümlerine göre yürütülür.

b) Sahil Güvenlik personelinin idari görevlerinden doğan suçlarında; özel kanunların hükümleri saklı kalmak şartıyla 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.

c) Sahil Güvenlik personelinin adli görevlerinden doğan suçlarda; 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanır.

d) Sahil Güvenlik personelinin kişisel suçlarında genel hükümlere göre işlem yapılır.

e) Sahil Güvenlik personeline askeri görev verildiği takdirde bu görevlerden doğan suçlarda 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uygulanır. Bu suçların muhakemesi, Sahil Güvenlik personelinin emrine verildiği askeri birlik personelini muhakeme etmekle görevli ve yetkili olan askeri mahkemede görülür.

Görevden uzaklaştırma

Madde 21/A(Ek: 27/3/2015-6638/61 md.; Mülga: 25/7/2016-KHK-668/35 md.)

Görevden uzaklaştırmanın hukuki ve mali sonuçları

Madde 21/B – (Ek: 27/3/2015-6638/62 md.; Mülga: 25/7/2016-KHK-668/35 md.)” şeklinde,

“Yönetmelik”başlıklı 23. maddesinde “ (Değişik: 25/7/2016-KHK-668/32 md.)

Bu Kanunla münhasıran yönetmelik çıkarılması öngörülen hususların yanısıra Sahil Güvenlik Komutanlığının görev, yetki ve sorumlulukları, diğer makamlarla ilişkileri, birlikte çalışma ve işbirliği esasları dahil komuta ve kontrol ilişkileri ile Sahil Güvenlik Hizmetleri Sınıfı personelinin terfi işleri, disiplin amirleri ve kurulları, ödül, değerlendirme, kılık ve kıyafet ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir.” Şeklinde;

Yine, anılan KHK’nın 33.maddesi ile, 2692 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “askerî görevleri haricindeki diğer görevleriyle ilgili” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkrada yer alan “valiler” ibaresi “mülki idare amirleri” şeklinde değiştirilerek, “ (Ek: 27/3/2015-6638/63 md.)

Sahil Güvenlik Komutanlığının (…)  eylem ve işlemleri, İçişleri Bakanlığı ile mülki idare amirleri ve kendi amirleri tarafından denetlenir ve teftiş edilir.” Şeklinde yürürlüğe konulmuş; aynı KHK ile;  2692 sayılı Kanunun 6., 9., 10., 11., 16., 20., 21/A, 21/B ve 22. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Buna göre, 668 sayılı KHK ile 2692 sayılı Kanunda önemli değişiklikler yapıldığı, davalı Komutanlığın Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşu içerisinden çıkarıldığı; seferberlik ve savaş halleri ve sayılan özel haller dışında sivil bir teşkilat olarak örgüt yapısında değişikliğe gidildiği; KHK’nin 25. maddesiyle, “657 sayılı Kanunun 36 ncı maddesine “VIII- JANDARMA HİZMETLERİ SINIFI” başlıklı bendinden sonra gelmek üzere, Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarında bulunan subay ve astsubayları kapsayacak şekilde,  “IX - SAHİL GÜVENLİK HİZMETLERİ SINIFI” bendi eklendiği;  personelin terfi işleri, disiplin amirleri ve kurulları, ödül, değerlendirme, kılık ve kıyafet ve anılan Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususların, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenleneceğinin belirtildiği; yine anılan KHK’nın Geçici 7 maddesinde; “Ek: 25/7/2016-KHK-668/36 md.) a) Disiplin işlerine ilişkin özel kanun çıkarılana kadar Sahil Güvenlik personelinin disiplin suç ve cezaları Emniyet Teşkilatı disiplin mevzuatına göre belirlenir. Diğer hususlarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.” denildiği;  belirtilen düzenlemelerle, davalı Komutanlığın, askeri görevleri de bulunmasına rağmen askeri kuruluş niteliğinden çıkarılarak, sivil kuruluş niteliğine büründüğü anlaşılmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Konuya ilişkin mevzuat değişikliği ve dava konusu somut olay birlikte irdelendiğinde;  anılan Komutanlıkta Devlet memuru/sivil memur kadrosunda görev yapan davacının, 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan “sivil memur/ asker kişi” niteliğinin ortadan kalktığı; görev uyuşmazlığının konusunu oluşturan “kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının” da 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/D-l bendinde istinaden tesis edildiği, bu haliyle dava konusu işlemin “askeri hizmete ilişkinlik” koşulunu da taşımadığı; çözümlene­cek olan anlaşmazlığın, benzer disiplin cezasını verilen sivil memurun aynı yöndeki isteğinden ve onun çö­zümü ile varılacak sonuçtan farklı olmadığı kanaatine varılmıştır.

Belirtilen duruma göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasanın 20. maddelerinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin bulunma” koşulları gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümünde genel idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, AYİM Başsavcılığının başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 28.11.2016  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN