Davacı : İ.Ö. Davalılar : İdari Yargıda 1- Espiye Kaymakamlığı (Espiye Devlet Hastanesi) 2- Giresun Valiliği (Giresun İl Sağlık Müdürlüğü) Adli Yargıda Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Vekili : Av. M.Ö. O L A Y : Espiye Devlet Hastanesinde Ayniyat Saymanı olarak çalışmakta olan davacının, (devredilen Emekli Sandığı iştirakçisi), kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan stentlerin bedelinin tarafına ödenmesi istemiyle 3.3.2010 tarihinde yaptığı başvurunun, 9.3.2010 tarihinde Giresun Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünce reddedilmesi üzerine, ret işleminin iptali ile, ilaç salınımlı stentlere ödemiş olduğu toplam 6.712,64 TL’nin, kuruma başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan tahsili istemiyle, idari yargı yerinde dava açmıştır. ORDU İDARE MAHKEMESİ: 29.12.2010 gün, E:2010/326, K:2010/1732 sayı ile, 5510 sayılı Yasanın 102. ve 104. ve geçici 12. maddelerinden söz ederek, davacının toplamda 6.712,64 TL olan tedavi giderinin tamamının, sağlık sigortası kapsamında, sağlık uygulama tebliğine göre davalı kurumca ödenmemesine ilişkin 9.3.2010 tarih ve 1791-3197 sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmış ise de, tedavi giderinin Kurumca ödenmemesinden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu, mahkemelerinin görevsiz olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Davacı bu kez aynı istemle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına karşı adli yargı yerinde dava açmıştır. (Ancak dava devam ederken davacının vefatı üzerine davacının murislerince davaya devam edilmiştir.) Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla): 29.11.2011 gün ve E:2011/8, K:2011/526 sayı ile, davanın kısmen kabulüne, 6.480.00 TL’nin 3.3.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş; bu karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca temyiz edilmiş; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 3.4.2012 gün ve E:2012/339, K:2012/6583 sayı ile, yargılama devamında ölen sigortalının, tedavisinin yapıldığı 9.9.2009 tarihinde memur olarak çalıştığı anlaşılmakta olup, tedavisinin yapıldığı tarih itibariyle sağlık sigortası açısından 5510 sayılı Yasa kapsamında bulunmayıp, 5434 sayılı Yasa kapsamında olduğu gözetilerek, davanın, görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu nedeniyle davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ve hükmün bozulmasına karar vermiştir. GİRESUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA):10.7.2012 gün ve E:2012/345, K:2012/424 sayı ile, bozma kararına uyarak, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Davacı İbrahim Özcan’ın mirasçıları Nergiz Özcan, Cüneyt Özcan, Ercüment Özcan vekilleri Av. Burcu Ocak Öğütücü tarafından adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istenmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU‘nun katılımlarıyla yapılan 13.5.2013 günlü toplantısında: l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, ancak her iki yargı kolunda gösterilen davalı idareler farklı ise de, sonuç itibariyle aynı işlemin iptali istemiyle işlemi tesis edebilecek konumda olan idarelere karşı dava açıldığı, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, Espiye Devlet Hastanesinde Ayniyat Saymanı olarak görev yapmakta olan davacının, (devredilen Emekli Sandığı iştirakçisi), kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan 6.712,64 TL tutarındaki stentlerin bedelinin faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile ödenen bedelin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır. Dosyanın incelenmesinden, kamu görevlisi olan davacıya Özel Gaziosmanpaşa Hastanesinde 9.9.2009 tarihinde stent takıldığı, davacı tarafından stentlerin bedelinin ödenmesi istemiyle 3.3.2010 tarihinde idareye başvurulduğu, bu başvurunun 9.3.2010 tarihinde reddedilmesi üzerine dava açıldığı ancak dava devam ederken davacının vefatı üzerine mirasçılarınca davanın takip edildiği anlaşılmıştır. 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…” Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır. Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır. Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte kamu görevlisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Ordu İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ordu İdare Mahkemesi’nin 29.12.2010 gün, E:2010/326, K:2010/1732 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.5.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.