T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 174

          KARAR NO : 2018 / 233

          KARAR TR   : 20.4.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

  

K  A  R  A  R

 

Davacı      : A. Sigorta A.Ş.

Vekilleri    : Av. F.P., Av. F.Ş., Av. A.K.,

                   Av. B.A.Ö., Av. B.U., Av. E.A.

Davalı         : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri     : Av. A.I., Av. S.A.U.

 

O L A Y     : Davacı vekili; müvekkil şirkete sigortalı 34 BSZ... plakalı aracın, Çerkezköy istikametinden Çorlu istikametine seyir halinde iken, aracın ön kısımları ile orta refüj çelik bariyerlere çarpması neticesinde 01/11/2013 tarihinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, ekspertiz raporundan da anlaşılacağı üzere, kazanın yolun gerekli yapım, bakım ve onanırımdan sorumlu olan davalı idarenin kusuru ile meydana geldiğini, müvekkili şirkete vaki hasar ihbarına müteakip yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 07/12/2013 tarihli ekspertiz raporuna istinaden, sigortalıya, hasara uğrayan aracın hasar miktarı olan 18.818,32TL.nin 02/01/2014 tarihinde, 3.601,68TL.nin 20/01/2014 tarihinde ödendiğini, iş bu ödeme ile müvekkili şirketin sigortalısının haklarına halef olduğunu, hukuki halefiyet gereği 22.420,00TL'lik rücu alacağının tahsili amacı ile davalı idareye başvuruda bulunulmuşsa da, davalı idare tarafından hiçbir ödeme yapılmadığını ifade ederek ederek; rücuen tazminat alacakları olan 22.420,00TL'nin ödeme günü olan 02/01/2014 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 1.8.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ÇERKEZKÖY 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 19.9.2017 gün ve E:2017/336, K:2017/618 sayı ile “(…) Dava; sigorta ödemesine dayalı rücuen tazminat talebidir.

Mahkememiz 2014/502 Esas sayılı dosyasından yapılan yargılamada, kasko sigortalı araçta meydana gelen hasarın rücuen tazminine ilişkin açılan dava olup, davaya konu 34 BSZ... plaklı aracın davacı şirket tarafından kasko edildiği, davaya konu aracın Çorlu istikametine giderken seyir halinde iken 01/11/25013-tarihinde yolun orta refüj çelik bariyerine çarpması sonucu maddi hasarın oluştuğu, davacı kasko şirketinin meydana gelen kazada yolun gerekli bakım ve onarım işini üstlenmesi gereken davalı Karayollarının kusurunun bulunduğunu ileri sürdüğü, dosyaya ibraz olunan faturalardan anlaşıldığı üzere kasko firmasının sigortalıya araçta meydana gelen hasar miktarı olarak toplamda 22.420,00 T.L. Ödemede bulunduğu, kasko firmasının kanuni halefiyet ilkesi gereği ödediği tazminatı rücu ederek iş bu davayı açtığı, mahkememizce kazanın olduğu mahalde kusur durumunun tespitine ilişkin trafik bilirkişi marifetiyle keşif yapıldığı, daha sonra bilirkişi raporu ile dosya ATK Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek kusur durumuna ilişkin rapor alındığı, dosyaya ibraz olunan rapora göre sürücü Fahri Özkılıç'ın %80 oranında, yol yapım ve onarımdan sorumlu olan kişi ya da kuruluşların ise %20 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği, aynı şekilde talimat yoluyla dosyaya ibraz olunan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyeleri teknik bilirkişilerinin 11/09/2015 tarihli raporunda da davalı Karayollarının %20 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği, düzenlenen ATK Trafik İhtisas Dairesi raporu ile bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 11/09/2015 tarihli raporların usul ve yasaya uygun olduğuna mahkememizce kanaat gelindiği, davacı kasko şirketinin kaza sebebiyle sigortalıya ödedikleri maddi zararın gerçekçi olduğu,buna ilişkin faturaların bulunmuş olması dikkate alınarak davacı kasko şirketi tarafından ödenen 22.420,00 T.L. Tazminatın davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden kusuru oranında rücu edebilme imkanı bulunması dikkate alınarak, kusur oranı dikkate alınarak yapılan hesaplama uyarınca 4.4484,00 T.L. Rücuen tazminatın ödeme tarihi olan 02/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, hükmün davalı vekilince mahkememiz kararı temyiz edilmesi üzerine, temyiz incelemesi Yargıtay 17.Hukuk Dairesi tarafından yapılmış, 2016/7528 Esas, 2017/1989 Karar, 27/02/2017 tarihli ilam ile, dava, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkin olduğu, davaya konu olayda, refüj ile ilgili gerekli uyarı ve ayrım işaretlerinin yapılmamış olması nedeniyle kazanın meydana geldiği iddiası ile davalı aleyhine husumet yöneltildiği, görev konusu, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunlu olduğu, Karayolları Genel Müdürlüğünün de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi olmadığını, Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.2015 tarih ve 2015/17-731,2015/2366 K. (ve 5 adet emsal dosya) sayılı kararı ile de; "davalının hizmet kusuruna dayalı zararın tazmini için açılan eldeki davanın bir tam yargı davası olması nedeniyle davada idari yargı mercileri görevli olduğundan yerel mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." denilmek suretiyle hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğunun belirtildiği, o halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi yerinde görülmediğinden, açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına karar verilmesi üzerine dava dosyası mahkememizin 2017/336 Esas sırasına kaydı yapılmıştır.

Mahkememiz 2017/336 Esas sayılı dosyasından 19/09/2017 tarihli duruşmada usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27/02/2017 tarih 2016/7528 Esas 2017/1989 Karar sayılı ilamına uyulmasına karar verilerek davanın HMK m.115/2 gereğince usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,

HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK madde 115/2 gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

TEKİRDAĞ İDARE MAHKEMESİ; 9.2.2018 gün ve E:2018/147 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir. 

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin kasko sigortalısı olan 34 BSZ... plakalı araçta, 01.11.2013 tarihinde Tekirdağ İli, Çerezököy İlçesi'nden Çorlu istikametine seyri sırasında aracın ön kısımları ile orta refüj çelik bariyerlere çarpması neticesinde oluşan 22.420,00 TL zararın sigortalıya ödenmesi sonrasında Karayolları Genel Müdürlüğü'nün hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydıyla 22.420.00TL'nin 02.01.2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada, Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/502 K:2016/237 sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 27.02.2017 tarih ve E:2016/7528, K:2017/1989 sayılı kararı ile davanın kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkin olduğu, davaya konu olayda refüj ile ilgili gerekli uyarı ve ayrım işaretlerinin yapılmamış olması nedeniyle kazanın meydana geldiği iddiası ile davalı aleyhine husumet yöneltildiği, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmeti sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, akabinde Çerkezköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19.09.2017 tarih ve E:2017/336, K:2017/618 sayılı kararı ile davanın usulden reddine kararı verildiği, kararın 15.01.2018 tarihinde kesinleşmesi üzerine 01.02.2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, (…) anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: (…) (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı karan; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

(…)

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, açılan bu davanın görüm ve çözümü adli yargının görev alanı içinde bulunmaktadır.

Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesinin 08.04.2013 tarih ve E:2012/306, K:2013/482 sayılı; 13.05.2013 tarih ve E:2012/188, K:2013/624 sayılı; 17.11.2014 tarih ve E:2014/968, 2014/1022 sayılı; 17.11.2014 tarih ve E:2014/930, K:2014/975, 11.04.2016 tarih ve E:2016/163, K2016/210 ayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiş; Mahkemece 15.2.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası, 1.3.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen durumun aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin adli yargı dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; davaya ilişkin bilgi ve belgeler ile adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren bir örneğinin idari yargı dosyası içerisinde bulunduğu ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı şirketçe sigorta edilen 34 BSZ... plakalı aracın, Çerkezköy istikametinden Çorlu istikametine seyir halinde iken, aracın ön kısımları ile orta refüj çelik bariyerlere çarpması neticesinde 01/11/2013 tarihinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; düzenlenen ekspertiz raporuna istinaden, sigortalıya, hasara uğrayan aracın hasar miktarının  ödendiği; alacağının tahsili amacı ile davalı idareye yapılan başvurunun kabul edilmediği; kazanın, yolun gerekli yapım, bakım ve onanırımdan sorumlu olan davalı idarenin kusuru ile meydana geldiği iddia edilerek; 22.420,00TL'nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden rücuen tazmini istemiyle  dava açıldığı anlaşılmıştır.  

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Tekirdağ İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Çerkezköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.9.2017 gün ve E:2017/336, K:2017/618 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Tekirdağ İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Çerkezköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.9.2017 gün ve E:2017/336, K:2017/618 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 20.4.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 

                                                                 KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 20.4.2018 

 

                                                       ÜYE

                                           Turgay Tuncay VARLI