T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/454

KARAR NO  : 2020/537      

KARAR TR  : 28/09/2020

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı   : A.A. Türk Sigorta Şirketi

          Vekilleri : Av. Ç.U. Av. C.K.K.

          Davalı : İZSU Genel Müdürlüğü (İdari Yargıda)

          Vekili    : Av. F.K.Ş.

          Davalı : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Adli Yargıda)

          Vekili    : Av. G.T.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin kasko sigorta poliçesi ile korumalı sigortalısına ait 20 A... plakalı araçta 31/01/2019 tarihinden İzmir ili, Konak ilçesi, 1195 Sokak üzerinden gerçekleşen kaza nedeniyle 2.934,00-TL maddi zarar meydana geldiği, zararın yol yapımı ile kazılmış ve dolgu malzemesi ile doldurulmuş yağış ile bir kısmı çökmüş olan su dolu çukura aracın düşmesi nedeniyle gerçekleştiği, bu hususta idarenin kusurlu olduğu belirtilerek, oluşan 2.934,00-TL maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine verilmesi istemiyle İZSU Genel Müdürlüğü aleyhine idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İZMİR 2. İDARE MAHKEMESİ: 12/09/2019 gün, E:2019/1111, K:2019/1022 sayılı dosyada "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yollan trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir. 

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" hükmüne yer verilmiştir.

          Dava dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin 178841718-1 nolu ve 06/06/2018- 2019 tarihli kasko sigorta poliçesi ile korumalı sigortalısının uhdesinde görevli sürücü tarafından kullanılan 20 A... plakalı araçta 31/01/2019 tarihinden İzmir ili, Konak ilçesi, 1195 Sokak üzerinden gerçekleşen kaza nedeniyle oluşan 2.934,00-TL maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemi bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          2918 sayılı Kanunun 110'uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiş olup söz konusu kararın gerekçesinde:"... Anayasa Mahkemesi 'nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa 'da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun 'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2, 125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” ifadesine yer verilmiştir.

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında "Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi ’nin kararı esas alınır. ” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110'uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158'inci maddesi uyarınca, uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda, 2918 sayılı Yasa'nın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan işbu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

          Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 08/07/2019 tarih ve E:2019/348, K:2019/430 sayılı kararı da bu yöndedir.

          Açıklanan nedenlerle davanın görev yönünden reddine" karar vermiş, istinaf edilmeyen karar 01/11/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili benzer taleple bu kez İZSU Genel Müdürlüğü ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine adli yargı yerinde dava açmıştır.

          İzmir 20. Asliye Hukuk Mahkemesi E:2019/183 sayılı dosyanın 14/11/2018 günlü tensip tutanağında, davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, davalı İZSU yönünden yargılamanın devamı ile tefrik işlemi tamamlandıktan sonra görevsizlik kararı verilerek Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

          İZMİR 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 02/12/2019 gün, E:2019/446, K:2019/79 sayılı dosyada "Davacı, davalı İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir" gerekçesiyle "Davanın yargı yolu nedeniyle reddine" kararı vermiş, kararın istinaf başvurusunun kesin olarak reddedilmesiyle 09/03/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili 24.03.2020 tarihli dilekçesiyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuş, dava dosyaları İzmir 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/07/2020 gün, E:2019/446 K:2019/79 sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 17/07/2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2020 tarihli toplantısında: Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasanın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar.

Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır." hükmüne yer verilmiş;

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”,

14. maddesinde; “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” denilmiş;

Aynı Yasanın "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" kuralına yer verilmiştir.

 

Anılan düzenlemelere göre, davanın taraflarınca 14. madde kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için, adli ve idari yargı yerlerince (yargı yolu bakımından) verilmiş görevsizlik kararlarının kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

Dosyaların incelenmesinde; uyuşmazlığa ilişkin olarak idari yargı yerince İZSU Genel Müdürlüğü yönünden, adli yargı yerince ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden yargı yolu itibarıyla verilmiş bir görevsizlik kararı bulunduğu, adli yargı yerinde İZSU Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın ayrı esas numarası altında işlem görmekte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla adli ve idari yargı yerlerince aynı davalı hakkında karşılıklı olarak verilmiş görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen "adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri" koşulu gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddigerekmiştir.

             

              S O N U Ç:   2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 28.09.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Birol

SONER

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN