Hukuk Bölümü         2012/200 E.  ,  2012/75 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı             : A.G.

Vekilleri           : Av. S.B., Av. S.D. Demir, Av. F.M.B.

Davalı             : Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili               : Av.S.D.G. 

O  L  A  Y     : Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin Bursa ili, Yıldırım ilçesi, 2. Bölge Cumalı Kızık Köyü, Kadımaşadı mevkiinde kain, 524 Parsel sayılı 3450 m2'lik taşınmazın 157/3450 hissesi maliki olduğunu;  dava konusu yer ve civarında 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 18. Maddesi gereğince şuyulandırma yapılmış ise de, bu uygulamanın Danıştay'ca onanan ve kesinleşen Mahkeme kararı ile iptal edildiğini; dava konusu taşınmazın, edinme tarihinde hissedarları arasında özel parselasyon ile fiilen taksim edildiğini,  her bir hissedarın Özel Parselasyon ve fiilen taksim ile kendisine ait olan yeri kullanageldiğini; bu bağlamda taşınmaz üzerinde müvekkilinin bina yaptığını ve bu binanın davalı belediye tarafından kamulaştırılmış olduğunu; bu taşınmazın bir kısmının davalı belediye tarafından yapılan yola katıldığını,  özel parselasyona göre müşterek malikler arasında yapılan fiili taksim sonucu müvekkilinin sahip olduğu arsanın, belediyenin kamulaştırmasız el atıp yol geçirdiği kısım içinde yer aldığını; davalı belediyenin kamulaştırma yetkisine sahip olduğunu, taşınmaz üzerinden geçirdiği yol kamu yararına olduğu için el atmanın menini değil, müvekkilinin hissesine denk gelen arsa bedelini tazminat olarak talep ettiklerini;  ayrıca davalı belediyece yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atılan taşınmazın, müvekkilinin arsasına denk gelen kısmı ile ilgili olarak 5 yıllık ecri misil talep ettiklerini;  dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu, üzerinden davalı belediye tarafından yol geçirilmeden önce dahi ana yola bağlantısının bulunduğu, elektrik, su, telefon, asfalt vb. her türlü hizmetleri alan, altyapısı yapılmış, çevresinde yoğun olarak iş ve konut alanlarının da olduğu, şehir merkezinin içinde, arsa talebinin yoğun olduğu bir yerde bulunduğunu öne sürerek;  fazlaya ait talep dava, ıslah ve her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla; 12.000,00 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin, el atma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı belediyeden tahsili ile müvekkiline verilmesine,  3.000,00 TL ecri-misil bedelinin el atma tarihinden itibaren, yasal faiziyle birlikte davalı belediyeden tahsili ile müvekkilline verilmesine karar verilmesi istemiyle 08.03.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesi, E:2011/154 sayılı, 11.03.2011 tarihli Tensip Tutanağı ile yargılamanın 14.4.2011 gününe bırakılmasına karar vermiş; davalı İdare vekilinin 6.4.2011 tarihinde kayda giren birinci cevap dilekçesinde, yargı yoluna ilişkin her hangi bir itirazda bulunulmamış; 1.oturum 14.4.2011, 2.oturum 30.6.2011, 3.oturum 13.9.2011, 4.oturum 16.11.2011 tarihinde yapılmış; davalı İdare vekilinin 30.11.2011 tarihinde kayda giren, bilirkişi raporlarına karşı beyan dilekçesinde, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu ve davanın görev yönünden reddinin gerektiği ileri sürülmüştür.

BURSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.01.2012 tarihli 6. oturumda ve E: 2011/154 sayı ile, davalı vekilinin yerinde görülmeyen görev itirazının reddine (harita mühendisi bilirkişinin 22.12.2011 tarihli ek raporu ve toplanan deliller itibariyle davanın kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğu gözetilerek) karar vermiştir.

Davalı İdare vekilince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle 24.1.2012 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve dava dosyasının onaylı örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı; bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşıdığı;  dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, dava dilekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü kararında, mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaların fiili el atma olmadan da kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirildiği ileri sürülmek suretiyle, imar uygulaması ile yola katılan taşınmazının bedelinin ve yol olarak kullanılan süre için ecrimisil ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, imar planında sağlık alanına ayrılması hadisesi sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmış olduğu;  dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planı uygulanarak yola katılması sebebiyle, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan; hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla; davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Mehmet Aydan AL’ın katılımlarıyla yapılan 2.7.2012 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinde, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez” denilmiş; 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

            Olayda, Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne görülen davada, davalı İdarece, gerek 6.4.2011 tarihinde kayda giren birinci cevap dilekçesinde, gerekse de 14.4.2011 tarihinde yapılan birinci oturumda görev itirazında bulunulmadığı ancak, 4. oturumdan sonra 30.11.2011 tarihinde kayda giren, bilirkişi raporlarına karşı beyan dilekçesinde, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda; davalı İdare vekili tarafından, Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davada, (en geç)birinci oturumdan sonra yapılan görev itirazının süresinde olduğunun kabulü mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, anılan Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç    : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 2.7.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.