T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 813 KARAR NO : 2015 / 826 KARAR TR : 30.11.2015 |
ÖZET : Karayolunda meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : A. A. T. Sigorta Şirketi
Vekilleri : Av.H.L. P., Av.D. P., Av.Z.(Ç.) B.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.N.F.Ç.
O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan 07 HCR 41 plakalı aracın, 05.09.2011 tarihinde, Antalya ili, Gündoğmuş Köprülü Beldesi istikametinden gelip, Gündoğmuş Şehir Merkezi istikametine seyir halinde iken, Gündoğmuş Kozağacı Köyü Yol ayrımı, mezarlık mevkii 07-29/37 km 750 mt’deki yol çalışması olan viraja geldiği esnada, yolun stabilize ve yetersiz işaretleme olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, yoldan çıkarak takla atması sonucu hasara maruz kaldığını; trafik kaza tutanağına göre, kazanın olduğu mevkide, davalının sorumlu olduğu yolda, yaptığı çalışma esnasında gerekli ve yeterli işaretlemeyi ve gözetimini yapmaması, yolda çalışma yaptıktan sonra gevşek malzemenin tam temizlememesi, yolda yeteri kadar ve ışıklı uyarı levhası ve reflektörlü koni veya kenar dikmesi olmamalından dolayı kazanın meydana geldiğini; davalının, yol üzerinde güvenlik için gerekli ve yeterli işaretlemeleri yapmaması, aşırı mıcır için bakım ve önlem almamasının kazaya sebebiyet verdiğini, nitekim stabilize yolda (kod 4) gevşek malzeme olduğunun, yolun tozlu olduğunun (kod 6) ve kazanın gece olduğunun belirtildiğini, ışıklı uyarı levhasının da konulmadığını; nitekim, KTK.13. maddesinde de karayolunun yapım bakımı ile görevli ve sorumlu tüm kuruluşların karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü olduklarının hükme bağlandığını; buna göre davalı idarenin Hizmet kusuru işlediğini; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre, yol çalışması esnasında yolun güvenliği için gerekli önlem, bakım ve işaretlemeyi yapmayan davalının, D 07-29/37 sayılı devlet yolunun emniyetinden sorumlu olması ve 291S sayılı KTK.nun 7. maddesi gereği çalışma yaptığı yolun güvenliği için gerekli düzenleme, bakım, onarım çalışmasını yapmadığı için ve işaret koymadığı için 2/8 kusurlu olduğunu; hasar nedeniyle yaptırılan ekspertiz sonucunda aracın pert olduğunu, 39.000,00 TL bedel ve hasar tespit edildiğini; bu bedelin 29.06.2012 tarihinde sigortalıya ödendiğini, fakat davalının 2/8 oranındaki kusuru dikkate alınarak 39.000,00 x2/8 = 9.750,00 TL. tazminattan davalı idarenin sorumlu bulunduğunu; hasar miktarının davalı İdareden talep edildiğini ancak idarenin, kazada hizmet kusurunun olmadığını belirterek başvurularını reddettiğini; kasko tazminatını ödeyen müvekkili şirketin, TTK. 1301. maddesine göre sigortalısının hukukuna halef olduğunu, bu kanuni halefiyete dayanılarak dava açıldığını, 6099 sayılı kanunun 14.m.ile değişen KTK 110.maddesindeki sorumluluğun idari yargıyı kapsamadığını, bu madde ile; kamuya ait araçların sebebiyet verdikleri zararların tazmini davalarında adli yargının mı, yoksa idari yargının mı görevli olduğu noktasında yaşanan çelişkinin giderilmesinin amaçlandığını; davalının, hatalı idari eylemi ve hizmet kusuru ile kaza ve hasara sebep olduğunu, idarenin eyleminin yönetsel bir eylem niteliğinde olduğunu ifade ederek; davalı idarenin hukuka aykırı eylemi ve buna bağlı hizmet kusuru sonucu oluşan, rücuya konu 9.750,00 TL. tazminatın, davalıya başvuru tarihi olan 17.09.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle 13.11.2012 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANTALYA 1.İDARE MAHKEMESİ: 8.10.2013 gün ve E:2012/1427, K:2013/1390 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adil yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21. maddesinde de "Bu Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" hükmü yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden; 07 HCR 41 plakalı araç sürücüsünün 29.03.2012 tarihinde Antalya İli, Gündoğmuş Köprülü Beldesi istikametinden Gündoğmuş şehir merkezi istikametine seyir halinde iken Gündoğmuş Kozağacı Köyü Yol ayrımı mezarlık mevkiinde sola tehlikeli virajı geç farketmesi ve zeminin stabilize olması nedeniyle aracın hakimiyetini kaybetmesi sonucu uçuruma yuvarlanarak ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası yaptığı, Gündoğmuş Trafik Denetleme Büro Amirliğince düzenlenen kaza tespit tutanağında, davalı idarenin yolda yeterli işaretleme yapmadığından bahisle kusurlu bulunduğu, davacı sigorta şirketince sigorta poliçesi kapsamında ödenen bedelin davalı idarenin kusur oranına isabet eden miktarının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun davalı idarece reddi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenler ve 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; trafik kazası nedeniyle sigorta şirketinin sigortalıya ödediği araç bedelinin davalı idarenin kusur oranına isabet eden kısmının tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 13.05.2013 tarih ve E:2013/710, E:2012/723, K2013/816, K:2013/828 sayılı kararları da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; yapılan itiraz, Antalya Bölge İdare Mahkemesince, 7.5.2014 gün ve E:2014/259, K:2014/1317 sayı ile reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istemle, 27.6.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesi:30.6.2014 gün ve E:2014/367, K:2014/383 sayı ile, “(…) Davacı taraf davalı tarafın yetki ve sorumluluk alanındaki çalışma bulunan yolda yeterli uyarıcı işaretlemelerin olmaması ve herhangi bir önlem alınmaması nedeni ile kazanın meydana geldiğini belirterek davalıdan maddi tazminat istemiştir. Olayda davalının herhangi bir aracı kazaya karışmış değildir. Davalıyı sorumlu tutma nedenleri olarak gösterilen hususlar idarenin hizmet işleyişi ile ilgilidir. İdarenin kamu yasaları gereğince kendisine verilmiş olan görevleri eksik ve kusurlu ifa etmesinden dolayı 3.kişilerin uğradığı zararların tazmin yeri idari yargı yerleridir. Mahkememizce bu nedenle yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargı yolu bakımından mahkememizin görevsizliğine(…)” karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 18.12.2014 gün ve E:2014/20054, K:2014/19056 sayı ile, “(…) Dava, davalı idare aleyhinde yol bakım çalışması nedeniyle gerekli işaretlemeleri yapmaması sebebine (hizmet kusuruna) dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınması gerekir.
Bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK'nun 7/a maddesinde; karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin Özel Hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmuş. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Esasen 2918 Sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin 85. v.d. maddelerinde araç işletenin sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.
Dosya kapsamına göre, aynı konuda Antalya 1. İdare mahkemesinde görülen dava hakkında da 08.10.2013 gün, 2012/1427 E-2013/1390 K sayılı kararı ile adli yargı yolunun görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." düzenlemesi yer almaktadır.
Bu durumda mahkemece, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…”karar vermiştir.
Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesi:9.6.2015 gün ve E:2015/195 sayılı 1.celsede, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına, İdare Mahkemesi dosyasının istenilmesine karar vermiştir.
ANKARA 24.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 1.10.2015 gün ve E:2015/195 sayılı 2.celsede; “Antalya 1 İdare Mahkemesine yeniden tekiden müzekkere yazılarak 2012/1427 Esas 2013/1390 Karar sayılı dosyanın incelenmek üzere Mahkememize gönderilmesinin istenilmesine, ‘
İdare Mahkemesi dosyasının gelmesi halinde Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunun 19. Maddesi uyarınca görevli mercinin belirlenmesi için dosyanın duruşma günü beklenmeksizin Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiş, idare mahkemesinin dosya örneğinin temin edilmesi üzerine, Mahkememize başvuru yapılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre, idari yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.
Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.
Olayda, adli yargı yerince, ilk olarak verilen görevsizlik kararının, Yargıtay tarafından, Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru yapılması gerektiğinden bahisle temyizen bozulması üzerine, Mahkemece, görevsiz olduğu yolunda yeni bir karar verilmeden, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına ve Yargıtay ilamı doğrultusunda 2247 sayılı Yasanın 19.maddesinden bahisle dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmekle yetinilmiş; buna karşılık, kararda, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususuna ilişkin bir ibareye yer verilmemiş; daha sonra, bir üst yazıyla uyuşmazlığın giderilmesi için dosyalar Mahkememize gönderilmiştir.
Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete kasko sigortalı olan aracın, 29.03.2012 tarihinde Antalya İli, Gündoğmuş Köprülü Beldesi istikametinden Gündoğmuş şehir merkezi istikametine seyir halinde iken Gündoğmuş Kozağacı Köyü Yol ayrımı mezarlık mevkiinde yol çalışmasının yapıldığı virajdaki yolun stabilize olması, yetersiz işaretleme nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybedip yoldan çıkarak takla atması sonucu ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; kazanın oluşumunda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğunun iddia edildiği; sigortalıya 39.000,00 TL tazminat ödendiği, kaza tutanağına göre davalı idarenin olayda 2/8 oranında kusurlu bulunduğu ileri sürülerek kusur oranına tekabül eden 9.750,00 TL’lik kısmının, başvuru/ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 1.10.2015 gün ve E:2015/195 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1.10.2015 gün ve E:2015/195 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.11.2015 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |
KARŞI OY
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 30.11.2015
ÜYE
Süleyman Hilmi AYDIN