Hukuk Bölümü         2013/1273 E.  ,  2013/1381 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : M.P.

Vekili      : Av. A.B. 

Davalı      : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. S.C. 

O L A Y  : Davacı vekili özetle; davacının Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Yakacık mevkiinde kain, 44336 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın hisseli maliki olduğunu, taşınmaza davalının kamulaştırmasız el attığından bahisle Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2010/347, K:2011/96 sayılı dosyasında açtıkları kamulaştırmasız el koyma davasında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000 TL talep edildiğini, davalarının Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2010/255 sayılı dosyası ile birleştiğini, bu davada ise dosyada yapılan bilirkişi incelemesi ile davacının 101.656 TL alacağının olduğunun hesap edildiğini, yerel mahkemenin taleple bağlı kalarak 8.000 TL üzerinden hisseler oranında karar verdiğini, yerel mahkemenin verdiği kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 06.02.2012 gün, E:2011/13364 sayılı kararı ilep onandığını, davalının tahsisi karar talebinin Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10.09.2012 gün, E:2012/10790 sayılı ilamı ile reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini belirterek, davacının ilk davadan bakiye kalan alacağı olan 100.931 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle, görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi: 02.04.2013 gün ve E:2012/596 sayı ile, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı; İdarelerin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem, bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri yani, bu konudaki hareketsizliklerin de, idari eylem niteliği taşıdığını belirterek, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği belirtilerek, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 30.9.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı açısından, 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı M. Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hisseli taşınmazına, davalının kamulaştırmasız el attığından bahisle daha önceden Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2010/347, K:2011/96 sayılı dosyasında açılan kamulaştırmasız el koyma davasında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000 TL talep edildiği, davanın Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2010/255 sayılı dosyası ile birleştiği, bu davada ise dosyada yapılan bilirkişi incelemesi ile davacının 101.656 TL alacağının olduğunun hesap edildiği, yerel mahkemenin taleple bağlı kalarak 8.000 TL üzerinden hisseler oranında karar verdiği, yerel mahkemenin verdiği kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 06.02.2012 gün, E:2011/13364 sayılı kararı ile onandığı, davalının tahsisi karar talebinin Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10.09.2012 gün, E:2012/10790 sayılı ilamı ile reddedildiği ve kararın kesinleştiği iddiasıyla, davacının ilk davadan bakiye kalan alacağı olan 100.931 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle açılmıştır.

Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09.03.2011 gün, E:2010/255, K:2011/96 sayılı kararında yapılan incelemede; davacılar tarafından, Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Yakacık mevkiinde kain, 44336 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından moloz ve çöp dökmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle tazminat talep edildiği, yapılan yargılama sonunda davanın istemle bağlı kalınmak suretiyle kabulüne karar verildiği, yapılan temyiz başvurusu neticesinde Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 06.02.2012 gün, E:2011/13364, K:2012/1172 sayılı kararı ile hükmün düzeltilerek onandığı, akabinde yapılan karar düzeltme başvurusunun reddedilerek hükmün bu şekilde kesinleştiği, sonrasında ise uyuşmazlığa konu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ‘’Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; ‘’Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.'' hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacı lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. somut olayda da davacı tarafından Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2010/255 sayılı dosyasında görülmekte olan ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2012/596 sayılı dosyasında görülmekte olan ek dava açılmış olmakla, hal böyle iken davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2010/255 sayılı dosyasında görülmekte davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiY.inde olduğu anlaşılmıştır.

Ankara 10.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2012/596 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiY.indedir. Her ne kadar,bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu değerlendirmeler ışığında, her ne kadar kısmi dava mahiY.indeki Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2010/255 sayılı dava dosyasının yargılaması adli yargı yerinde yapılmış ve burada görülerek karara bağlanmış ise de, hakkında uyuşmazlık çıkartılmış olan ek dava mahiY.indeki Ankara 10.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2012/596 sayılı dava dosyası bu dosyadan bağımsız ve yeni bir dava dosyası olarak değerlendirilmeli ve dolayısıyla görev itirazına ilişkin olarak Danıştay Başsavcısınca 2247 sayılı Yasa'nın 10.maddesi uyarınca çıkartılan görev uyuşmazlığının esası incelenmelidir.

Bu kabuller ve değerlendirmeler neticesinde, davanın özü itibariyle davacının hisseli maliki olduğu Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Yakacık mevkiinde kain, 44336 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından moloz ve çöp dökmek suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle meydana gelen zararın faizi ile birlikte tahsili istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09.03.2011 gün, E:2010/255, K:2011/96 sayılı kararında yapılan incelemede, davaya konu taşınmazın imar planında ağaçlandırma sahası olarak ayrıldığının, davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından taşınmazın hafriyat ve moloz döküm yeri olarak kullanıldığının belirtildiği anlaşılmıştır.

 Hal böyle iken, davaya konu taşınmazın imar planında ağaçlandırma sahası olarak ayrıldığı, davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından taşınmazın hafriyat ve moloz döküm yeri olarak kullanılmak suretiyle taşınmaza fiilen el atıldığı anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği Yetki  ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.9.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.