Hukuk Bölümü         1994/18 E.  ,  1994/18 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı               : A.Y.

Davalı               : Özel İdare Müdürlüğü - İZMİR

OLAY: Torbalı ilçesi, Bülbüldere köyü, köklü mevkiinde, 66 parselde,2600 m2 tarlanın sahibi bulunan davacı, Torbalı Özel İdare Müdürlüğünden aldığı müsa­ade ile tarlasının üst tabakasını teşkil eden kumun toprakla değişti­rilmesi, bu suretle arazinin ziraata elverişli hale getirilmesi çalışmaları yaptığı sırada idarece yapılan denetim sonucu, ticari amaçla “kaçak malzeme alımı yaptığı” gerekçesiyle düzenle­nen 75.572.000 liranın istenilmesine ilişkin, 10.2.1993 gün ve 242-112 sayılı işle­min iptali istemiyle 12.3.1993 tarihinde adli yargı yerinde Özel İdareye karşı dava açmıştır.

İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi; 6.4.1993 gün ve D.İş.93/30 sayıyla: Dava­nın, Sulh Ceza Mahkemesinin görevleri arasında bulunmadığı, idari tasar­rufa dayalı bulunan işlemin iptali isteminin görüm ve çözüm yerinin idari mah­kemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeksi­zin kesinleşmiştir.

Davacı, aynı istekle 12.3.1993 tarihinde İdare Mahkemesine başvurmuş­tur.

İzmir 3. İdare Mahkemesi; 18.1.1994 gün ve E.1993/290, K.1994/22 sa­yıyla: Taşocakları Nizamnamesinin 29. maddesinde gerekli usuli işlemler yerine getirilmeden ocak açarak işletenlere maddi ceza takdir olunacağı hükme bağlandığı; 825 sayılı Ceza Kanununun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanununun 29. maddesinin son fıkrasında: Özel yasalarda yazılı olan kabahat eylemlerine ait da­vaların Sulh Ceza Mahkemesinde görüleceğine ilişkin hük­müne göre, izinsiz kum çıkarıp satan davacı adına kesilen para cezasına ilişkin davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar da temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne hitaben verdiği 1.6.1994 tarihli di­lekçe üzerine dosya İdare Mahkemesi Başkanının 9.6.1994 gün ve 35 sayılı yazıları ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

Böylece adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. mad­de­sinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur.

İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Selçuk Tüzün’ün Başkanlığında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, İrfan Erdinç ve Osman Şimşek’in katılmaları ile yaptığı 7.7.1994 günlü toplantıda, Raportör-Hâkim Ayten Anıl’ın raporu ile dosyadaki bel­geler okunduktan; toplantıya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç’in idari yargı yerinin görevli olduğu yolundaki yazılı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları da alındıktan sonra gereği görüşülüp düşü­nüldü.

Dava, arazisinden kaçak olarak kum çıkarıp sattığı ileri sürülerek Özel İdare Müdürlüğünce düzenlenen (para cezası alınmasına ilişkin) işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Dosyada mevcut ve iptal istemine konu olan İl Özel İdare Müdürlüğünün 10.2.1993 gün ve 242-1122 sayılı yazısında, İl Özel İdare Müdürlüğü görevlileri tarafından mahallinde yapılan incelemede, arazinin 3.5-4 mderinliğine inilmek suretiyle oyulduğunun tespit edildiği, Taşocakları Nizamnamesinin 4. madde­sine göre işletmenin durdurulduğu ve ruhsatsız alınan6400 m3kum bedeli ola­rak 75.572.000 liranın sözü edilen Nizamnamenin 29. ve 6183 sayılı Amme Alacakları­nın Tahsil Usulü Hakkında Yasanın 37/2. maddeleri gereğince bir ay içinde yatırıl­ması gerektiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.

İdare Mahkemesince, kesilen bu paranın türünün, niteliğinin ve dayandığı yasanın özel idareden üç defa sorulduğu ve ilk ara kararına İl Özel İdare Mü­dürü tarafından 13.5.1993 gün ve 3085 sayılı yazıyla verilen cevapta, dava ko­nusu para­nın Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 1992 yılı rayiç listesinin 04-006 A. pozisyo­nunda, kum için gösterilen m3 birim fiyatı 11808 lira ile, istihsal edildiği anlaşılan6400 m3kum miktarının çarpımı sonucu bulunan “kum be­deli” olduğu; ikinci ara kararına davalı vekili tarafından verilen 24.9.1993 tarihli cevapta, Taşocakları Ni­zamnamesinin 29. ve müteakip maddeleri uyarınca6400 m3“kum bedeli” hesap­landığı; üçüncü ara kararına yine davalı vekilince verilen 9.12.1993 tarihli cevapta ise: “iptale konu edilen kaçak malzeme bedeli­nin Taşocakları Nizamnamesi 29. maddesindeki nakdi cezanın Türk Ceza Ka­nununun Ek-1./1-b maddesi uyarınca artırılarak uygulanması ile Nizamnamenin 31. maddesindeki “rusûm” tahakkuku olduğu ve hesaplamada, kaçak malzeme miktarı olan6400 m3malzemenin m3 bedeli 11.808 liranın çarpımının esas alındığı, belirtilmiştir.

Taşocakları Nizamnamesinin 18. maddesinde: Ocak işletmek için ruhsat veya ilmühaber alanlardan, ocak mahallindeki malın kıymetinden, nakliye ve imal masrafları düşürüldükten sonra % 5 oranında “rusûm” alınacağı öngörül­mektedir.

Taşocakları Nizamnamesinin 29. maddesinde, bir kimsenin sahibi olduğu veya rıza ile başkasının arazisinde, ilgili mercilerden müsaade almaksızın ticari olarak ocak işletmesi halinde, beyanname harcının dört misli “nakdi ceza” alına­cağı ve çıkarılan mal mevcut ise el konulacağı belirtilmiştir.

Rüsûm kelimesi Türk Hukuk Lügatında: Devlet dairelerinde ve kamu ku­ru­luşlarında görülen hizmet ve masrafların karşılığı olarak yalnız o işle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden alınan para olarak tarif edilmektedir.

Burada dava konusu yaptırımın hukuki niteliğinin; yani, rüsûm mü, para ce­zası mı, kum bedeli mi olduğunun ve yasal dayanağının tespit edilmesi ge­rekmek­tedir. Zira davalı idare yazılarından durum açıkça anlaşılmamaktadır.

Taşocakları Nizamnamesinin yukarıda açıklanan 18. maddesinde, ocak iş­letmek amacıyla ruhsat veya ilmuhaber alanlardan ocak mahallindeki malın kıyme­tinden (nakliye ve imal giderleri düşürüldükten sonra kalanından) belli bir orandı (% 5) rüsûm alınmaktadır. Burada rüsûm’un işletmeciye verilen ruhsat karşılığında, kendisinden çı­kardığı kum miktarının (bedelinin) belli bir kısmının alındığı ve de­vamlılık arzettiği anlaşılmaktadır.

Olayda davacı ruhsat sahibi olmadığına göre, kaçak kum harfiyatı ve naklin­den dolayı kendisinden istenilen para “rüsûm” olarak kabul edilemez. Zira burada, idarenin davacıya ruhsat veya ilmuhaber vermek gibi bir hizmeti bu­lunmamaktadır.

Oysa Nizamnamenin yine yukarda açıklanan 29. maddesine göre dava­cıya “para cezası” kesilmesi gerekmektedir. Bu yaptırım beyanname harcının dört misli “nakdi ceza”dır. Beyanname harcı ise Nizamnamenin 20. maddesiyle düzenlenmiş­tir. Ancak olayda, idarece beyanname harcından söz edilemediği gibi, davacıdan istenilen miktar itibariyle uygulanan işlemin para cezası olma­dığı, Türk Ceza Ka­nununa göre de bir artırımın yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Özel İdarenin bazı cevap yazılarında bu para,6400 m3kumun 11.808 bi­rim fiatıyla çarpımından elde olunan “kum bedeli” olduğu belirtilmekte, mate­matiksel hesaplamayla da bu doğrulanmaktadır. Ancak idare, bazı yazılarında bunu “rüsûm”, bazılarında da aynı hesaplamayla “para cezası” olarak adlandır­maktadır.

Davada taraf olan İl Özel İdaresi 13 Mart 1994 tarihli İl Özel İdare Ka­nunu ile düzenlenmiştir. Valiye bağlıdır. Emvali, Devlet emvali niteliğindedir. Vali ve İl Özel İdaresi personeli Devlet memurudur.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, kamu kurumu olan özel idarenin de­netim ve gözetimi altında bulunan ocak işletmelerinin faaliyetlerinin yasada öngö­rüldüğü biçimde bu idarenin ruhsat ve denetimine tabi tutulması ve idareye bu ko­nuda yaptırım yetkisi verilmiş olması, bu faaliyetin kamu hukukunun bu­yurucu kurallarına bağlı olduğunu göstermektedir.

Olayda, davacı, “kum bedelinin” tahsili amacıyla kendisine gönderilen ya­zıyla, uygulanan işlemin iptalini istemektedir. Özel İdarenin bu işlemiyle davacıya, kamu hukuku içinde yer alan Taşocakları Nizamnamesinin yaptırıma ilişkin hü­kümlerini uygulamak istediği anlaşılmaktadır.

Bu haliyle idari işlemin iptali istemine ilişkin davanın görüm ve çözümü idari yargının görevine girmektedir.

Taşocakları Nizamnamesinin 27. maddesinde: Ocakların kullanılmasın­dan veya rusum istenilmesi ve ödenmesinden dolayı ortaya çıkan anlaşmazlıkla­rın önce, Orman, Maden ve Ziraat Bakanlıklarınca; ikinci kademe olarak Da­nıştay’ca halle­dileceği hükmü yer almakta olup bu hükümden de anlaşılacağı gibi anlaşmazlığın idari yargıda çözümlenmesi öngörülmektedir.

Sonuç olarak, anlaşmazlığın idare mahkemesinde çözümlenmesi bu ne­denle İzmir 3. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerek­mektedir.

SONUÇ: Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın idari yargı yerinde gö­rül­mesi gerektiğine, bu nedenle İzmir 3. İdare Mahkemesinin 18.1.1994 günlü, E.93/290, K.94/22 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 7.7.1994 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.