Hukuk Bölümü         2012/135 E.  ,  2013/169 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     :  H.O.

Vekili      : Av. K.A. 

Davalı     : T.C. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü  (İdari Yargıda)

Vekili      : Av. M.A.

                Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü (Adli Yargıda)

Vekili      : Av. A.C.A.               

O L A Y  : Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin tekel ve gıda maddeleri ticareti yaptığını ve yan taraftaki adreste de Spor Toto Bayiliği ruhsatı ile şans oyunları oynattığını; Davalı idarece yapılan kontrolde işyerinde kredi kartıyla oyun oynattırıldığının tespit edildiği nedeniyle Spor Toto Bayilik Ruhsatının iptaline ilişkin 16.7.2010 gün ve 4603 sayılı işlemin tesis edildiğini ve söz konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ: 13.10.2010 gün ve E:2010/1128, K:2010/1189 sayı ile, İdarenin davacı ile yapmış olduğu bayilik sözleşmesinin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu ve bu ilişkiden doğan hakların kullanılmasına ve takibine ilişkin hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği dikkate alındığından, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar taraflarca temyiz edilmiş, Danıştay 10. Dairesi 27.5.2011 gün ve E:2010/15856, K:2011/2083 sayı ile temyiz istemlerinin reddine, kararın onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez sözleşmenin devamı ile müvekkilinin faaliyetini sürdürmesine karar verilmesini aksi görüş hasıl olması halinde haksız olarak fesih edildiğinin tespiti ve bu haksız fesihten kaynaklanan zararının fazlaya ilişkin hakları saklı tutulması kaydıyla şimdilik 9.000,00 TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Spor Toto Teşkilatı Başkanlığı vekili, birinci savunma dilekçesinde, davanın görevli yargı yerinde açılmadığını, bu nedenle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi; 29.11.2011 gün ve E:2011/859, K:2011/22 sayı ile, davalının iş bölümü itirazının kabulü ile, dava dosyasının talep halinde tümü ile görevli ve yetkili Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 28.2.2012 gün ve E:2011/567 sayı ile, davalı vekilinin yargı yoluna ilişkin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresinde verdiği dilekçe üzerine dosya Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunları Uygulama Yönetmeliğinin 15'inci maddesinde, sabit bayilik ruhsatı verilen gerçek veya tüzel kişiler ile Teşkilat arasında bayilik sözleşmesi yapılacağı, bayilik sözleşmesinin ruhsatın geçerli olduğu sürece yürürlükte kalacağı, ruhsatın iptali halinde başkaca bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı; aynı Yönetmeliğin 24'üncü maddesinde, Yönetmelikte yazılı durumların gerçekleşmesi halinde bayilik ruhsatının, Teşkilat tarafından tek taraflı olarak iptal edileceğinin öngörüldüğü bu düzenlemelere göre; idarenin, Yönetmeliğin 24'üncü maddesinde yazılı koşullara uymayan bayilerin bayilik sözleşmelerini tek yanlı irade beyanı ile tesis edeceği işlemle iptal etme yetkisi bulunduğu, özel Kanununa dayanılarak yürürlüğe konulan anılan yönetmelikle idareye verilen bu yetkinin, İdare Hukukunda, "kamu gücü" olarak tanımlanan özel ve üstün gücü kullanma yetkisi olduğu, bu yetkinin kullanılmasıyla tesis edilen işlemlerin ise, idari işlemlerden başka bir şey olmadığı, öte yandan; bayilik sözleşmesinde, Yönetmeliğin 24'üncü maddesindeki düzenlemeye paralel hükümlere yer verilmiş olmasının, yönetmelik hükümlerinin özel hukuk sözleşmesi hükmü sayılmasını gerektirmeyeceği gibi; anılan sözleşmenin tek yanlı iptaline ilişkin işlemin hukuki sebebinin, sözleşmede yer alan Yönetmelik hükümleri olarak gösterilmiş olmasının da, işlemin, Yönetmeliğin 24'üncü maddesine dayalı; dolayısıyla, idari davaya konu edilebilecek nitelikte kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem olduğu gerçeğini değiştiremeyeceği, bu bakımdan; idari Yargılama Usulü Kanununun yukarıda açıklanan 2'nci maddesi hükmü karşısında, idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevinde olduğu bu nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. Maddesinin 3.fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Bayilik sözleşmesinin, bir genel ve sürekli kamu hizmetinin hizmetin yürütülmesi için yapılan idari sözleşme niteliğinde olduğu; bu durumda, idarece kamu gücüne dayanılarak ve tek yanlı irade ile yapılan bayilik sözleşmesinde yer alan yaptırımların uygulanmasına ilişkin işlemin iptali isteminden doğan uyuşmazlığın çözümünde, idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı; ayrıca, dava konusu işlemin, bayilik sözleşmesine dayanılarak tesis edilmiş olmakla birlikte, davalı idarenin, ilgililerin bayilik ruhsatını, anılan Yönetmelik hükümleri uyarınca tek taraflı olarak iptal etme yetkisi göz önüne alındığında, sırf sözleşme hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan bir uyuşmazlıktan söz etme olanağının bulunmadığı; Uyuşmazlık Mahkemesinin 19.12.2011 günlü 2011/208 E, 2011/288 K sayılı içtihadının da bu yönde olduğu, açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/567 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ,  Nurdane TOPUZ,  Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 4.2.2013 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.

                Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

                Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.

                Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.

                Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.

                Olayda, uyuşmazlığa konu edilen Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararından önce, Ankara 15. İdare Mahkemesi’nce tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunması karşısında, adli yargı yerince idari yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.

                Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan idari yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 4.2.2013 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.