Hukuk Bölümü         2008/422 E.  ,  2009/159 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : U. Telefon İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti.

Vekilleri         : Av. E.A.,  Av. M.K.

Davalı           : Telekomünikasyon Kurumu

             O L A Y          : Telekomünikasyon Kurumu Ankara Bölge Müdürlüğünün 24.3.2008 gün ve …/24795-15968 sayılı işlemi ile, yapılan incelemelerde; piyasaya arz etmek üzere ithal ettiği GSM telefonlarına ait teknik dosyayı uyarılmış olmasına rağmen ibraz etmediğinden ve böylece 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 5.maddesinin 8.fıkrasına aykırı davranıldığından dolayı anılan Kanunun 12.maddesinin (b) bendine göre davacı şirket adına para cezası ve bahse konu cihazların piyasaya arzının geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir.

Davacı vekili, söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 14. İDARE MAHKEMESİ; 02.05.2008 gün ve E: 2008/456, K: 2008/693 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. ve 15.; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2., 16., 27. ve  5560 sayılı Kanun'un 31'inci maddesiyle değişik 3. madde hükümlerinden bahisle;  4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunu'nun "cezalarda yetki ve zamanaşımı" başlıklı B.maddesinde "bu Kanunda geçen idari para cezaları, yetkili kuruluşlar tarafından verilir ve tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde vergi dairelerine veya mal müdürlüklerine ödenir. Bu idari para cezalarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, verilen idari para cezasının yerine getirilmesini durdurmaz." düzenlemesi bulunmakta iken; bu düzenlemenin, Resmi Gazete'nin 08/02/2008 gün ve 26781 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe konulan 5728 sayılı Kanun'un 496. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı,  Kanunun "Ürünün piyasaya arzının yasaklanması, toplatılması ve bertarafı " başlıklı 11.maddesinde ilgili teknik düzenlemeye uygunluğu belgelenmiş olsa dahi, bir ürünün güvenli olmadığına dair kesin belirtilerin bulunması halinde, bu ürünün piyasaya arzının, kontrol yapılıncaya kadar yetkili kuruluşça geçici olarak durdurulacağı kuralına yer verilmiş olduğu; bu duruma göre yürürlükteki mevzuatta; 4703 sayılı Kanunu'na göre verilen idari para cezalarına karşı yapılacak yargısal başvuru yolunda görevli yargı merciinin idare mahkemeleri ya da idari yargı yerleri olduğuna ilişkin halihazırda bir hükmün bulunmaması, ayrıca davacı şirketin, piyasaya arz etmek üzere ithal ettiği GSM telefonlarının, davalı idarece yapılan piyasa gözetimi ve denetimi sırasında temel gerekleri karşılamadığı düşünüldüğünden, bu ürünlerin piyasaya arzının, olası bir kazayı önlemek amacıyla, kontrol yapılıncaya kadar geçici olarak piyasaya arzının durdurulmasına ilişkin yaptırımında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 16. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen diğer idari yaptırımlardan olması ve Kabahatler Kanunu'nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı, diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı kanaatine varılmış bulunduğu; öte yandan, görevli mahkeme hususunun kamu düzenine ilişkin olması, görev konusunun taraflar için bir müktesep hak doğurmaması ve 5728 sayılı Kanun'da yürürlükten kaldırılan mevzuata göre görevli yargı yerinde açılan davaların görülmekte olduğu mahkemelerde çözümleneceği yolunda geçici bir düzenlemeye yer verilmemiş bulunması gibi hususlar dikkate alındığında; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile 4703 sayılı Kanunu'nun yukarıda bahsedilen hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına (idari para cezası ve idari tedbir "mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili Kanunlarda yer alan diğer idari tedbirler") karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı dolayısıyla görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından ve 4703 sayılı Kanun'a göre verilen idari yaptırım kararlarına karşı açıkça idari yargı yerlerine başvurulabileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığından, 5326 sayılı Kanun'un 27/(1) maddesi gereğince bu konuda görevli yargı yerinin Sulh Ceza Mahkemesi olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 3.SULH CEZA MAHKEMESİ; 06.08.2008 gün ve 2008/75 Müt. sayı ile, İşlemin iptali davası idari yargının görevine girdiğinden, idari para cezasına itirazın ise işlemin iptali davası ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden, 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 27/8 maddesi gereğince İdare Mahkemesine dava açılması gerektiğinden, 5326 sayılı Kanunun 28/1-b maddesi gereğine Sulh Ceza Mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığı gerekçesiyle başvurunun reddine,  her iki mahkeme arasında oluşan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU,  Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 01.06.2009 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” hükmü yer almış, 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik fıkra: 21/01/1982 - 2592/6 md.;Değişik fıkra: 23/07/2008-5791 S.K./9.mad) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” denilmiştir.

            2247 sayılı Yasanın 19. madde hükmü ile, yargı merciilerinin Uyuşmazlık Mahkemesi’ne re’sen başvurabilmelerine olanak tanınmış olup, böylece 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre doğabilecek olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi bakımından daha ekonomik bir yöntem öngörülmüştür.

            Buna göre,  19.  madde  kapsamındaki  bir  başvuruda  da,  14. maddede öngörülen “kesin veya kesinleşmiş karar” koşulunun aranacağı doğaldır.

Olayda, Sulh Ceza Mahkemesi dosyasından, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamadığından, Başkanlığımızca, 26.11.2008 gün ve E:2008/422 sayılı yazı ile, Ankara 14. İdare Mahkemesi’nden, 02.05.2008 gün ve E:2008/456, K: 2008/693   sayılı görevsizlik kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin istenilmesi üzerine, adı geçen Mahkemece gönderilen 27.11.2008 gün ve E:2008/456 sayılı yazıda, söz konusu kararın temyiz edildiği, dolayısıyla kesinleşmediği bildirilmiştir.

Belirtilen duruma göre, 2247 sayılı Yasa’nın 14. ve 19. maddelerinde öngörülen koşulu taşımayan ve yöntemine uymayan  başvurunun, aynı Yasa’nın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan ve süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder.” kuralı uyarınca reddi  gerekmiştir. 

SONUÇ    : 2247 sayılı Yasanın 14. ve 19. maddelerinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 01.06.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.