Hukuk Bölümü         2000/19 E.  ,  2000/25 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacılar       : N.C. ve Arkadaşları

            Vekili              : Av. Ş.K.

            Davalılar        : 1- TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

                                    Vekili : Av. S.Ç.

                                     2- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü

                                     Vekili  : Av. D.K.

            Dava İhbar Olunan     : M.Ç. 

            OLAY             : Demiryolunun, Balıkesir- Eskişehir güzergâhında yer alan bariyersiz hemzemin geçitte, 13.7.1996 gününde trenin çarptığı karayolu taşıtında bulunan H.N.Ç., dokuz arkadaşıyla birlikte ölmüştür.

            Davacılar vekilince, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, ölenin babası ve annesinin her biri için 3.000.000.000.-TL. maddi ve 500.000.000.- TL. manevi; kardeşi için ise, 250.000.000.- TL. manevi olmak üzere toplam 7.250.000.000.-TL. tazminatın, olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 13.7.1998 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır. 

            Davalılardan TCDD İşletmesi vekilince, 233 sayılı KHK.’ye tabi bulunan İşletmeye karşı hizmet kusuru nedeniyle açılan davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuş; ayrıca, daha önce aynı olayla ilgili olarak açılmış bulunan davada kusur bilirkişisince, kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün %80 oranında kusurlu olduğunun saptandığından bahisle, davanın araç sahibine ihbar edilmesi istenilmiş olup, bu istem kabul edilerek ihbarda bulunulmuş ise de, araç sahibince verilen 17.9.1998 günlü dilekçede davaya ihbarın kabul edilmediği  bildirilmiştir.

            ANKARA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce; 20.10.1999 günlü celsesinde E:1998/479 sayı ile, davalılardan TCDD İşletmesinin görev itirazı reddedilmiştir. 

Davalı idare vekilince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde belirtilen, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün, kamu hizmeti olan taşımacılık işini, tekel halinde yürüten bir kamu kurumu olduğu;   kamu  hizmeti  yürütmekle yükümlü  kılınan  bir  kamu  kurumunun  hizmeti  yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus  olup  olmadığının  tayin ve  tespitinin  idari  yargı  yerlerine  ait olduğu; davada müşterek kusuru ve sorumluluğu bulunduğu ileri sürülen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, kanunla  kurulmuş  bir  kamu  tüzel

kişisi olması nedeniyle olaydaki sorumluluğunun aynı esaslara göre idari yargı yerince saptanacağında kuşkuya yer bulunmadığı;  davalı idarelerin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli bulunan idari yargıya ait olduğundan Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.           

            Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET  BAŞSAVCISI; 233 sayılı KHK.’ye tabi bir kamu iktisadi kuruluşu olan davalı idarenin, tekel halinde yürüttüğü demiryolu taşımacılığının bir kamu hizmeti olduğu; kamu kurumlarının faaliyet alanına giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini istemiyle açılan davaların, hizmet kusuruna dayanması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülerek çözümlenmesi gerektiği; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesine göre yapmış olduğu başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. 

İNCELEME VE GEREKÇE    : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Sabriye KÖPRÜLÜ , Ertuğrul TAKA ve Turgut ARIBAL’ ın katılımlarıyla yapılan 12.6.2000 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısının idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet ÖZDEVECİ ile Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK’ ün yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

USULE İLİŞKİN İNCELEME :

 Dava dosyası  üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin  anılan Yasa’nın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı  görev itirazının reddedilmesi  ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcılığınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile  karar verilmiştir. 

            ESASA İLİŞKİN İNCELEME  :

 Davacılar vekili, on kişinin ölümüyle sonuçlanan kazanın meydana geldiği bariyersiz hemzemin geçitte görüşü engelleyen ağaçlar bulunduğunu; TCDD’nin, hemzemin geçitte tehlikeli sonuçların doğmasını önleyecek bariyer ve ışıklı sinyalizasyon sistemi bulundurmaması ve görüşü engelleyen ağaçları kaldırtmaması; Köy Hizmetlerinin ise, coğrafi koşulları iyileştirmeksizin kısa bir mesafede demiryolu ile 4 kez kesişen karayolunu yapmış olması ve uyarıcı tedbirleri almaması nedeniyle kusurlu ve sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, ölenin mirasçıları için toplam 7.250.000.000.-TL maddi ve manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren reeskont  faiziyle birlikte davalı idarelerden müteselsilen  tahsiline hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır. 

            28.10.1984  tarih  ve  18559  sayılı  Resmi  Gazetede  yayımlanan,  Türkiye  Cumhuriyeti Devlet Demiryolları  İşletmesi Genel Müdürlüğü ( TCDD ) Ana Statüsü’nün “ Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi “ Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki  ilişkileri ve ilgili diğer  hususları  düzenlemektir...” hükmünü taşımakta;  “Hukuki Bünye”  başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “ Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğuna  ve 233 sayılı KHK. ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret  edilmekte; 4.maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK. hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı  KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacı vekilince ileri sürülen hususlara göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın, zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle davalı idarelerin  hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu iddiasına dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125.maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü   olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

            Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna   dayanılmış   olması   karşısında ,  tekel  niteliğinde   kamu  hizmeti    yürüten   TCDD

İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir. 

            Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85., 90. ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.

Nitekim, TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, “ Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

            Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

            Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır.”denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır. 

Uyuşmazlığa konu edilen davada, TCDD İşletmesinin yanısıra Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün de kusur ve sorumluluğu bulunduğu ileri sürülmekte olup, 3202 sayılı Kanun ile kamu tüzelkişiliği haiz olarak kurulmuş bulunan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevinde olan kamu hizmetinin kamu yararına, yöntemine ve hukuka uygun yürütülüp yürütülmediğinin; dolayısıyla, olayda hizmet kusuru ya da başka bir nedenle bu idarenin de sorumluluğunun bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin idari yargı yerince yapılacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır. 

Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte trenin karayolu taşıtına çarpması sonucunda doğan zararın, idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmektedir.          

            SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının başvurusunun KABULÜ ile Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.10.1999 günlü, E: 1998/ 479 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 12.6.2000 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ  ile karar verildi.