Hukuk Bölümü         2008/333 E.  ,  2008/408 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : E. Elektromekanik Sistemler İnş. Müh. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Vekili              : Av. R.S.

Davalı            : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 

O  L  A  Y       : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ankara Bölge Müdürlüğü’nün 19.1.2006 gün ve 1199 sayılı işlemi ile, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92. maddesine muhalefet edildiğinden bahisle 108. maddesine dayanılarak 107. maddesine göre davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANKARA 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 28.6.2006 gün ve E:2006/23 İtiraz, K:2006/23 İtiraz sayı ile, itiraz eden vekili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ankara Bölge Müdürlüğü'nce itiraz eden hakkında verilen idari para cezası kararının iptalini ister olduğunu belirttiği, celp olunan itiraz konusu karar ve eklerinin tetkikinden, bu kararın itiraz
edene 26.1.2006 tarihinde tebliğ edildiği, itirazın 9.2.2006 tarihinde yapıldığı, itiraz konusu idari para cezası kararının 4857 sayılı İş Kanunu'nun 108. maddesi doğrultusunda verildiği, 108/2 maddenin ise, bu Kanuna göre verilen cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edileceği, itirazın idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı, itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu yolunda
emredici hüküm getirdiği, bu hükmün yürürlükte olduğu, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiği, dolayısıyla görev yönünden yürürlükte olan ve sadece 4857 sayılı İş Kanunu'na göre verilen idari para cezaları ile ilgili olan 108. madde hükmünün uygulanması gerektiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, kesinleşmiştir.

            Davacı vekili, bu kez, söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 3. İDARE MAHKEMESİ; 21.7.2006 gün ve E:2006/1807, K:2006/1690 sayı ile, davanın, davacı şirketin işyeri ile ilgili yasal defter ve belgelerini ibraz etmeyerek teftişin sonuçlandırılmasına engel olunduğundan bahisle 7.144,00YTL tutarındaki idari para cezası verilmesine ilişkin 19.1.2006 gün ve 1199 sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun muhtelif maddelerinden söz ederek, dosyanın incelenmesinden, davacı şirkette kalfa olarak çalışırken işten çıkarılan Bekir Şahin'in 12 aylık ücreti ve aracının benzin ücretlerini alamadığından bahisle16.8.2005 tarihli dilekçeyle şikayette bulunması üzerine, konu hakkında yapılmak istenen teftiş ile ilgili olarak, işyeri defter ve belgelerinin 14.10.2005 tarihinde İş Teftiş Grup Başkanlığına getirilmesinin istendiği, belirtilen gün ve saatte işyeri yasal defter ve belgelerinin Bakanlık iş müfettişine ibraz edilmemesi nedeniyle 7.144,00YTL idari para cezası uygulanarak davalı idarenin 19.1.2006 gün ve 1199 sayılı yazısıyla tebliğ edildiği, söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, işyeri yasal defter ve belgelerinin Kurumun iş müfettişine ibraz edilmemesi fiilinin kabahat tanımı içinde yer aldığı, anılan Kanunun 3. maddesinde bu Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağı, Kanunun genel hükümleri kısmında yer alan 27. maddesinde idari para cezasına karşı sulh ceza mahkemesine başvurulacağının açıkça belirtildiği dikkate alındığında, dava konusu uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİ’nin 11.1.2007 gün ve E:2007/51, K:2007/6 sayılı kararıyla, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi ve kararın düzeltilmesi isteminin de aynı Dairece reddi suretiyle kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Turan KARAKAYA, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 22.12.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, Başkanlıkça, adli yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı İlknur ALTINTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4857 sayılı Kanun’un 92, 107 ve 108.  maddelerine göre verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 92. maddesinde, yetkili makam ve memurlara ilişkin düzenlemeye yer verilmiş; 107. maddesinde, iş hayatının denetim ve teftişi ile ilgili hükümlere

aykırılık halinde verilecek para cezaları belirtilmiş; “İdari para cezalarının uygulanmasına ilişkin hususlar” başlığını taşıyan 108. maddesinde ise, “(Değişik: 15/5/2008-5763/10 md.)   Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 ve 106 ncı maddelerdeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 ve 106 ncı maddeler kapsamındaki idari para cezaları ise doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilir ve genel esaslara göre tahsil edilir. 106 ncı maddeye göre verilecek idari para cezası için, 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (h) bendindeki tutar esas alınır”  denilmiş,  madde hükmü  26.5.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nda idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.         

Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, " (1) Bu Kanunun;

          a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

          b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

          uygulanır"; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise "idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir" düzenlemeleri yer almıştır.

          Bu düzenlemelere göre;  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4857 sayılı Kanun’da da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacak olması nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 28.6.2006 gün ve E:2006/23 İtiraz, K:2006/23 İtiraz sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.12.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.