Hukuk Bölümü         2006/261 E.  ,  2007/11 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü

           Vekilileri        : Av. G.E.

            Davalı Lar      : 1) R.Ü.(Ü.Triko)

                                     2) A.G.

            O  L  A  Y        : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Personel Eğitim Daire Başkanlığı’nın 30.06.2004 tarih ve 5681 sayılı yazısı ekindeki 24.6.2004 tarih ve 699-10688 sayılı makam onayı ile Erzurum İl Müdürlüğü ile Ü. Triko arasında yapılan protokol gereği açılan  Trikotaj kursu sonucunda, Türkiye İş Kurumunca çıkarılan genelge ve kurs protokolüne aykırı olarak kurumu zarara uğrattıklarından bahisle;  müşterek ve müteselsil borçlu bulunan,  R.Ü.’den 8.692.235.000.- TL,  A.G.’den ise 48.000.000.- TL’nin yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle, 4.4.2005 tarihinde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

ERZURUM ASLİYE 3.HUKUK MAHKEMESİ ; 4.4.2006 gün ve E:2005/57, K:2006/84 sayı ile,  Davacı vekilinin 04.04.2005 tarihli dilekçesinde özetle; İş Gücü yetiştirme, geliştirme Yönetmeliği ve bu Yönetmeliğe dayanılarak çıkartılan uygulama genelgeleri hükümleri çerçevesinde müvekkili kuruma bağlı Erzurum İl Müdürlüğü ile davalı R.Ü. arasında imzalanan protokole istinaden davalı şirkete ait iş yerinde İstihdam Garantili trikotaj mesleğindeki işgücü yetiştirme kursları açılması hususunda anlaşmaya varıldığı, protokol gereği Ü. Triko  ile açılan %60 istihdam garantili Trikotaj kursunda, bazı kursiyerlerin işyerinin daha önceden çalışan işçilerini kursiyer olarak gösterdiği, yine bazı kursiyerlerin kurs devam ederken eğitim almayıp üretime yönelik işçi olarak çalıştırıldıkları, işyerinin istihdam yükümlülüğünü yerine getirmemesine rağmen kurs başlangıcındaki müteşebbise sağlanan eğitim, araç  gereç ve kurs desteği ödemesinin yapılması, kursiyerlerin bir kısmının işgücü Yetiştirme belgelerinin dağıtılmaması, kursun açılma amacının mesleksiz kişilere meslek kazandırarak istihdamlarını sağlamak yerine, Ü. Triko işyerinin işçilerine ödenmek üzere para kaynağı sağlamak olduğu, kursiyer cep harçlığı ödenen kişilere, kurs süresince işyeri tarafından ayrıca ücret ödemesi yapılmadığı, dolayısıyla davalı işyerince işçilere ücret ödemesi yapılmayarak bütçesine katkı sağladığı, kurs protokol hükümlerine aykırı olarak Ü. Trikonun imalathanesinde çalışan işçileri kursiyer gibi gösterilmeden, başlangıçtaki kursiyer sayısının yarısına düşmesi ve kursta beklenen faydanın sağlanamaması ortaya çıktığından, böyle bir durumda hem yönetmelik, hem bu konuda Türkiye İş Kurumunun çıkarttığı uygulama genelgelerine, hem de kurs protokolüne aykırı olduğu ve müvekkili kurumun zarara uğratılması nedeniyle kursiyer cep harçlıkları (4.830.000.000 TL) müteşebbise sağlanan eğitim araç –gereç desteği (726.750.000 TL) ve kurs desteği (282.625.00) YTL ile eğitici öğreticilere ödenen harcamalar (7.552.660.00 TL) olmak üzere toplam 8.692.235.000 TL. nin Ü. Trikodan, 48.000.000. TL nin ise A.G.’den işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği; Davalılara usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş olduğu; cevap dilekçesi göndermemiş, duruşmalara da katılmamış oldukları; davanın, işgücü Yönetmeliği’ne aykırı davranan davalıların, davacı Kurumu zarara uğrattığı iddiasıyla Kurum’ca yapılan harcamaların davalılardan yasal faiziyle tahsili istemi olduğu, dava dilekçesi ve ekli belgelerden anlaşıldığı üzere, davaya konu edilen zararın davacı Kurum’ca çıkarılan yönetmelik ve genelgelere aykırı davranmaktan dolayı meydana geldiği; zararı doğuran olayın davacı idarenin işlemi olduğu, bu itibarla zararın tespiti ve kapsamının idari Yargı yerince belirlenmesi gerektiği vicdani kanısına varıldığı ve aşağıdaki hükmün kurulduğu; dava konusu alacağın dayanağı idarenin işlemlerinden kaynaklandığından; Mahkemelerinin HUMK 1-8 Maddesi gereğince GÖREVSİZLİĞİNE, Davacı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kanun yolları açık olmak üzere karar vermiştir.

Başkanlık yazısı ile anılan Mahkeme kararının kesinleşme durumunun sorulması üzerine; Mahkemesince verilen 16.10.2006 tarihli cevap yazısında;  “…görevsizlik kararı taraflarca tebliğe verilmediğinden,  karar kesinleşmediğinden onaylı bir suretinin gönderilemediği” belirtilmiştir.

Davacı Kurum vekili, aynı istekle 5.5.2006 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ERZURUM 2. İDARE MAHKEMESİ ; 23.05.2006 gün, E:2006/1576, K:2006/1075 sayı ile; davanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Personel Eğitim Daire Başkanlığı’nın 30.06.2004 tarih ve 5681 sayılı yazısı ekindeki 24.06.2004 tarih ve 699-10688 sayılı makam onayı ile İl Müdürlüğü ve Ü. Triko arasında yapılan protokol gereği açılan kurs sonucunda, Türkiye İş Kurumunca çıkarılan genelge ve kurs protokolüne aykırı olarak kurumu zarara uğrattıklarından bahisle müşterek müteselsil borçlu bulunan A.G.’den 48,00.- YTL, R.Ü.’den 8,692,00.- YTL’nin yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açıldığı, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un “ İdare Mahkemelerinin görevleri başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında; İdare Mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derece Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki; iptal davalarını; tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlarına ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceği, 2. fıkrasında ise, özel kanunlarda Danıştay’ın görevli olduğu belirtilen ve İdari Yargılama Usulü Kanunu ile idare mahkemelerinin görevli kılınmış bulunduğu davaları çözümleyeceğinin hüküm altına alındığı, 2577 sayılı Yasanın 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; dava dilekçelerinin görev  ve yetki yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı, 15. maddesin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; adli ve idari yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükmünün yer aldığı, İdare ile gerçek veya tüzel kişiler arasında yapılan sözleşmelerin (protokol) özel hukuk sözleşmesi karakteri taşımakta olup, sözleşmede karşılıklı hak menfaatlerin söz konusu olduğu, olayda, davacı idare ile davalı Ü.Triko arasında yapılan kurs protokolüne aykırı olarak kurs işletimi yapıldığından bahisle kurumun uğradığı ileri sürülen zararın müşterek ve müteselsilen geri istenilmesinin özel hukuk ilişkisinden kaynaklandığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığından uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar  temyiz  edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı kurum vekilinin, uyuşmazlığın giderilmesi ve görevli mahkemenin belirlenmesi yolundaki dilekçesi üzerine, İdare Mahkemesince dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir.         

            İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİOĞLU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.2.2007 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan  başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, başvurunun reddi gerektiğine ilişkin  yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Anılan düzenlemeye göre, olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için; adli, idari veya askeri yargı yerlerinden en az ikisi tarafından kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.

Olayda, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının temyiz edilmeyerek kesinleşmesine karşılık,  Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının; davalılara tebliğinin yapılamamış olması nedeniyle kesinleşmediği, dolayısıyla ortada adli yargı yerine ait kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen “kararların kesin veya kesinleşmiş olması” koşulu gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan başvurunun aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 SONUÇ    : 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 5.2.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.