Hukuk Bölümü         2013/851 E.  ,  2013/1277 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : M.Y.

Vekilleri  : Av.T.T., Av.B.K., Av. H.B., Av.B.E.

Davalı      : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili       : Av. K.V.

O L A Y  : Davacı vekili, müvekkilinin Ankara Büyükşehir Belediyesi Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığının Eylül ayı başından Haziran sonuna kadar düzenlediği BELMEK kurslarında Sim Sırma -Nakış Usta Eğiticisi olarak çalıştığını,  2012 yılı için de,  03/09/2012 tarihinde işe başlatılıp iki ayı aşkın süre çalıştırılmasına rağmen 07.11.2012 tarihinde, kursiyer sayısının Y.erli olmadığı söylenerek akdinin feshedildiğini; davacının, işe başlamasından itibaren kendisine "taahhütname"  imzalatıldığını; bu belgede, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176. maddesinde düzenlenen ders ücreti karşılığı çalışacağı, çalışacağı süre boyunca ücret ödeneceği, verdiği aylık ders ücretinin 7,5'a bölünerek bulunacak gün sayısının sigortalı primine esas gün sayılacağının belirtildiğini; Taahhütnamenin 4. maddesinde, çalıştığı sürece aylık ücretinin, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun “Ders Görevi" başlıklı 176. maddesi gereğince Ek ders ücreti olarak hesaplanacağı; 6. maddesinde ise, normal çalışma saatleri dışında veya tatil günlerinde yapacağı çalışmalar karşılığında, herhangi bir ücret ödenmeyeceği yolunda kayıtlar bulunduğunu; müvekkilinin, haftanın 5 günü, devlet memurlarının çalışma saatlerine uyumlu olarak 09-17 saatleri çalıştığını; ancak gerek hafta tatili,  gerek ise genel tatil günleri için herhangi bir ödeme yapılmadığını, bazı hafta sonlarında da işe gittiğini, girdiği ders saatleri için ders defteri imzaladığını, prim bildirimlerinin de son birkaç yıla kadar, günlük 7.5 ders saatine göre ayda 20-22 gibi gün olarak bildirildiğini, ücretlerinin banka hesaplarına yatırıldığını; İş Kanunu ve 3945 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca, çalışanlara hafta tatili günlerinde çalışılmadan ücret ödenmesi öngörüldüğünü, çalışılmayan Resmi ve Dini tatil günlerinde de çalışmadığı halde ücret ödenmesi gerektiğini ancak davacıya bu günler için herhangi bir ödeme yapılmadığını; keza, sürekli yenilenen iş sözleşmeleri ile fiili çalışmasının 8 tam yılı aştığı halde, kendilerine kullandırılması gereken yıllık ücretli izinlerinin sadece son iki yıldır kullandırıldığını; 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere ilave Tediye Yapılması hakkındaki Kanun’un 1. maddesinden anlaşılacağı üzere,  maddede belirtilen işyerlerinde çalışan işçilere ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık ücret tutarında ilave tediye ücreti ödeneceğinin belirtildiğini, aynı yasanın 3. maddesinde de bu işyerlerinde çalışan "işçilere mezkur maddeler gereğince yapılan tediyelerden ayrı olarak her yıl için bir aylık istihkakları'' tutarında ödeme de yapılacağının hükme bağlandığını; böylece, bu işyerlerinde çalışan işçilere yılda iki aylık ücretleri tutarında "İlave tediye" yapılması emredici düzenlemesine rağmen, davacı ve işyerinde çalışan diğer usta öğreticilere bu ödemenin yapılmadığını; bu açıklamaları ışığında davacının, davalı işyerindeki 15.10.2004 tarihinden 07/11/2012 tarihine kadar olan çalışma süresi içerisinde, belirtilen kalemlerden alacak miktarlarının tespiti ile tahsilini istediklerini ifade ederek; davacının alacak miktarının tam tespiti ile fazlaya ilişkin ve başkaca talep hakları saklı tutularak; 100 TL kıdem tazminatı, 200 TL ücret alacağı, 25.000,00 TL eksik ödenen ücret, 100,00 TL ücretli izin alacağı, 100,00 TL ihbar tazminatı, 6.000,00 TL ilave tediye alacağı olmak üzere toplam 31.500,00 TL alacağın;  kıdem tazminatı, eksik ödenen ücret, ücret alacağının en yüksek banka mevduat, ihbar tazminatı, ücretli izin alacağı, ilave tediye alacağının adi kanun faizi İle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; hüküm altına alınacak alacaklarına kıdem tazminatına akdin feshi, ihbar tazminatı, ücretli izin alacağı, ilave tediye alacağı, eksik ödenen ücret, ücret alacağına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 14. İŞ MAHKEMESİ: 12.3.2013 gün ve E: 2012/1456 sayı ile,  yapılan tüm ilk itirazların ayrı ayrı reddine, karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında Yetki , şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 89.maddesinde, her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri Akademiler dahil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere, öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebileceği, ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususların ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunacağı hükmü getirilmiş, aynı Kanunun 5473 sayılı Kanunun 3.maddesi ile değişik 176.maddesinde ise bu Kanunun 89'uncu maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere, ders saati başına gündüz öğretimi için 140, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yarıyıl ve yaz tatillerinde, cumartesi ve pazar günleri ile saat 18.00'den sonra başlayan öğretim faaliyetleri için 150 gösterge rakamının bu Kanuna göre belirlenen aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödeneceğinin kurala bağlanmış olduğu; dosyanın incelenmesinden; davacının, Ankara Büyükşehir Belediyesi Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı tarafından Eylül ila Haziran ayları arasında düzenlediği BELMEK kurslarında Usta Eğitici olarak çalıştığı, davacı ile davalı arasındaki iş ilişkisinin davacı tarafından imzalanan taahhütnameye dayandığı, söz konusu taahhütnamede ise davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 176.maddesinde yer alan ders ücreti esasları uyarınca istihdam edileceğinin kararlaştırıldığı, bu haliyle davacı ile davalı idare arasında anılan Kanunun 176.maddesinde ve bu maddenin gönderme yaptığı 89.maddesinde düzenlenmiş bulunan statü gereği iş ilişkisinin kurulduğunun anlaşıldığı; bu durumda, 657 sayılı Kanunun 89.maddesine göre geçici olarak görevlendirilen ve aynı Kanunun 176.maddesine göre ders ücreti verilmek suretiyle çalıştırılan davacının, istihdam koşulları itibariyle işçi statüsünde olmadığı, ortada iş Kanunu uyarınca imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığı açık olup, kamu gücü kullanılarak tek taraflı irade beyanıyla tesis edilen ve kamu hizmeti yürütümüne ilişkin taahhütname gereği çalıştırılan davacının görevine son verilmesi nedeniyle oluşan alacaklarının tahsili taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle; 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacının, Ankara Büyükşehir Belediyesi Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı bünyesinde düzenlenen Meslek Edindirme Kurslarında 15/10/2004 ile 07/11/2012 tarihleri arasında, kendisinden 657 sayılı DMK'nun 176. ve 89. Maddesine göre hesaplanacak ek ders ücreti karşılığında çalışmak üzere kısmi zamanlı olarak görevlendirilip usta eğitici sıfatıyla çalıştığı, 07/11/2012 tarihinde ise kurslara talep olmadığından bahisle iş aktine son verildiği, ancak çalıştığı dönemde ders ücretlerinin eksik hesaplanarak ödenmiş olduğu, eksik ödenen 31.500,00 TL nin faizi ile birlikte ödenmesi istemi ile iş mahkemesinde işçi alacağına dayalı olarak alacak davası açtığı;  davalı idarenin,  davacının 657 sayılı DMK kapsamında ek ders ücreti karşılığı çalıştırıldığını, statü bakımından işçi olmadığını, 657 sayılı yasaya tabi olması nedeniyle davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini ileri sürdüğü; dosyanın incelenmesinden, davacının ücret alacağına ilişkin olarak görevlendirildiği döneme ait Valilik ya da Belediye Başkanlığı tarafından görevlendirildiğine dair bir belgenin dosya içinde bulunmadığı,  tarafların dava ve cevap dilekçelerinden anlaşıldığı kadarı ile davacının kendisinden alınan ve taraflar arasında ücret alacağının belirlenmesine ilişkin bir taahhütnameye istinaden çalışmanın gerçekleştiği, her ne kadar yazılı bir iş akti bulunmasa da taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akti niteliğinde olduğunun anlaşıldığı; Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 23/05/2013 tarihli 2012/2274 E, 2013/10627 K sayılı kararında da belirtildiği gibi; "...657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 15.05.1975 gün ve 1897 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile değiştirilen 4. maddesine göre Bakanlıkça hazırlanır. 2-Ek ders görevi verilmek yoluyla: 4. maddede belirtilen esaslara göre ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilecek uzman ve usta öğreticilere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 89. maddesi uyarınca 02.12.1998 tarihli ve 98/12120 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslarda belirtilen miktarda ek ders görevi verilebilir.” ; aynı Yönetmeliğin 8.maddesi, “geçici sözleşmeli olarak görevlendirilen uzman ve usta öğreticilerin haftalık çalışma süresi 40 saattir”; aynı yönetmeliğin 9. maddesi ise, “uzman ve usta öğreticilerin günlük çalışma süresi en fazla 8 saattir. Kurum müdürü, cumartesi, pazar günleri de dahil olmak üzere, uzman ve usta öğreticilere günün 08.00-23.00 saatleri arasında görev verebilir.” hükümlerini içermektedir.... / ..4857 sayılı İş Kanunu'nun maddesinde yer alan “işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir.” hükmü de gözetildiğinde, çalışma ilişkisinde, “tam süreli iş sözleşmesi” olarak nitelenmeye olanak verecek bir bağımlılık ilişkisinin bulunmadığı, usta öğreticilerin öngörülen ve önceden belirlenen süre dahilinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıklarını göstermektedir./ Kaldı ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 80. maddesi (j) bendinde de, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların prim ödeme gün sayısı 30 günü aşmamak kaydıyla, bir takvim ayı içerisinde hak kazandıkları brüt ek ders ücreti toplam tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırına bölünmesi sonucu bulunacağı, bu şekilde yapılacak hesaplamalarda tam sayıdan sonraki küsuratların dikkate alınamayacağı” hükmü ile, usta öğreticilerin çalışmalarının tam süreli olmadığının açık olarak belirtilmiş olduğu; olayda, uyuşmazlığın 657 sayılı Yasa’ya tabi olan davacının kamu görevinden kaynaklanmayıp, davacı ile davalı idare arasında 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca imzalanan hizmet sözleşmesinin feshinden kaynaklandığı, dolayısıyla, uyuşmazlık taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklandığından uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu ve  Danıştay Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 30.9.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile   Danıştay Savcısı M. Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  Ankara Büyükşehir      Belediyesi Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen BELMEK kurslarında, imzaladığı Taahhütnameye istinaden Sim Sırma -Nakış Usta Öğretici olarak geçici görevli statüde çalışmakta iken 7.11.2012 tarihinde görevine son verilen davacının, iş aktinin haksız feshi nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere,  kıdem tazminatı, ücret, eksik ödenen ücret, ücretli izin, ihbar tazminatı ve ilave tediye alacaklarına ilişkin, toplam 31.500.00 TL alacağının, faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle  açılmıştır.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. Maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar…” denilmiş, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, Yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5510 sayılı  Kanunun  3.maddesinde;  kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayan  Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanununun 1.maddesinde,  Kanunun amacının,  işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan  “İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı,  ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin  hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde  yer verilmiştir.

Diğer taraftan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.

Bu mahkemeler:

A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)

B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar.

İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyeler alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.

Fiili ve hukuki imkansızlıklar dolayısiyle iş mahkemesinin toplu olarak görevini yapamadığı hallerde de yukarki fıkra hükmü uygulanır.

(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/39 md.) Birden fazla iş mahkemesi bulunan yerlerde, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan davaların görüleceği iş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir.” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  davacının, davalı idareye verdiği ve tek taraflı olarak imzaladığı bir taahütnameye istinaden, Ankara Büyükşehir Belediyesi Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı bünyesinde düzenlenen Meslek Edindirme Kurslarında 15/10/2004 ile 07/11/2012 tarihleri arasında, usta eğitici sıfatıyla çalıştığı; Taahhütnamede,  ek ders ücretinin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176. maddesi gereğince hesaplanacağı,  kursların eylül ayında açılıp haziran ayında kapanacağı, kurs yerinde kursiyer sayısının 15 kişinin altına düşmesi halinde kurs yerinin kapanacağın, BELMEK kursları ile ilişkisinin kesileceği hususlarına yer verildiği; 07/11/2012 tarihinde kurslara talep olmadığından bahisle davacının iş aktine son verildiği; davacının, iş aktinin haksız feshi nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere,  kıdem tazminatı, ücret, eksik ödenen ücret, ücretli izin, ihbar tazminatı ve ilave tediye  alacaklarına ilişkin, toplam 31.500.00 TL alacağının, faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle  açtığı davada; davalı idarenin, davacının 657 sayılı DMK kanunu kapsamında ek ders ücreti karşılığı çalıştırıldığını, statü bakımından işçi olmadığını, 657 sayılı Yasaya tabi olması nedeniyle davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır.

Somut durum dikkate alındığında, davacının; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanan şekliyle, memur, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçi kapsamında bulunmadığı;  idareye verdiği bir taahhütnameye istinaden, idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulduğu; taahhütnamede, ek ders ücretinin hesaplanmasında 657 sayılı Kanununun 176. maddesinden esinlenmiş olunmasının, davacının kamu personeli statüsünde değerlendirilmesi için Y.erli olamayacağı gibi, taahhütnameyi de idari sözleşme haline getirmeyeceği; dolayısıyla, taahhütnameyle kurulan ilişkinin, daha ziyade Türk Borçlar Kanununda tanımını bulan hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Buna göre; davacının statüsü dikkate alındığında ve iş mevzuatından kaynaklanan talepleri gözetildiğinde; uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.9.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.