T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 72

          KARAR NO : 2014 / 126

          KARAR TR  : 3.2.2014       

ÖZET : İmar planından kaynaklanan tazminat davasının, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : S.M.

Vekilleri         : Av. İ.B.G., Av.N.Ş.G.

Davalı                        : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.M.U.

 

O L A Y           :Davacı vekili, Ankara İli, Yenimahalle ilçesi, Yuva Mah. 43066 Ada, 1 parsel sayılı 28.343,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 600 m2.sinin müvekkiline ait olduğunu; bu taşınmazın, yapılan imar planında "Ağaçlandırma Alanı" olarak ayrıldığını,  tapu kaydı üzerine kamulaştırılacak şerhi konulduğunu;  taşınmazın konum itibari ile değerli bir yerde bulunduğunu;  taşınmazla ilgili bugüne kadar hiçbir bedel ödenmediğini;  bu nedenle müvekkilinin taşınmaz üzerinde haklarının hukuka aykırı olarak süresiz bir şekilde kısıtlandığını; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 tarih, 2010/5-662 Esas ve 2010/551 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 5.Hukuk Dairesi 2012/4566 Esas- 2012/10972 Karar sayılı ilamı ile bu tür yerlerin bedelinin ödenmesi gerektiğine hükmedildiğini ifade ederek; dava konusu taşınmazın toplam bedelinden, fazlaya ilişkin ve ıslah hakları saklı kalmak kaydı ile;  şimdilik 1.000TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline;  taşınmazın tapu kaydının Davalı idare adına tesciline karar verilmesi istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 5.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 25.10.2013 gün ve E:2013/257 sayı ile, davanın kamulaştırmasız el atma davası olduğu gerekçesiyle,  davalı vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, davanın imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden bahisle idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında ağaçlandırma alanı olarak ayrılan taşınmazın değerinin ödenmesi ve taşınmazın tapu kaydının davalı idare adına tescil edilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu;  açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Zehra Ayla PERKTAŞ’ın Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 3.2.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca 10. maddede öngörülen biçimde, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacının hissedar olduğu taşınmazına, imar planında ağaçlandırma alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle,  taşınmaz bedelinin şimdilik 1.000TL’lik kısmının faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

            3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.”  hükmü;

Aynı Kanun'un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

            Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasında bulunan Yenimahalle Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 6.6.2013 gün ve 18426575-310.07.01.99/14241 /Pln.2013-1618/ 4007 sayılı yazısında;  dava konusu 43066 ada 1 parselin; Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 01.06.1992 gün ve 177 sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli Yuva Köyü ve Çevresi Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanarak 3030 sayılı yasanın 14. Maddesi gereği Büyükşehir Başkanlığının onayına sunulan 1. ve 2. etap 1/1000 ölçekli imar planları ile bu planlamaya ait Meclis ve Komisyon raporları üzerinde yapılan çalışmalar sonucu hazırlanan 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planında,  Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 12.10.1995 tarih ve 711 sayılı kararı ile onaylanmış planda) kaldığı; 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanan, 22.05.1996 tarih ve 85 sayılı kararı ile Belediye Meclisince onaylanan, 3030 sayılı yasanın 14. maddesi gereğince Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın 13.06.1996 gün ve 06.BBB.08.04.İM.1.2.1428-3531/96(168) sayılı yazısı ile onaylanan Yuvaköyü ve Çevresine ait 1/1000 ölçekli imar planında ve bu planın uygulaması, Belediye Encümeninin 06.05.1997 tarih ve 1515 sayılı kararı ile onaylanmış ve 1 aylık askı süresi 16.05.1997 gün ve 22991 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak tamamlanmış olan 84138 nolu parselasyon planı kapsamında 43066 ada 1 parselin E:0.05 yapılaşma koşulu ile “Ağaçlandırılacak Alan” kullanımında kaldığı; ilgili planın Plan notlarının 9. plan notunda; “9.Ağaçlandırılacak alanlar: Bu alanlar üzerinde piknik alanları yer alabilecektir. Büfeler, havuzlar, pergolalar, açık çayhane ve genel wc ’den başka tesis yapılamaz, Kaks=0.05’i geçemez." denildiği, Ağaçlandırılacak alanların ilgili kamu kurumu tarafından, gereksinim duyulması durumunda kamulaştırılacağı gibi, plandaki koşullarına uygun olarak parseldeki hissedarların bir araya gelerek de plandaki yapılaşma koşullarına uyarak tasarrufta bulunabileceği; ayrıca 84138 nolu parselasyon planının plan notlarının 15. Plan notunda; "15. Kamu ortaklık payı alanlarında (Kentsel Rekreasyon Alanı, Sağlık Alanı, Eğitim Alanları, İdari Tesis Alanları, Ağaçlandırılacak Alan, B.H.A., Pazar Alanları, SKT, İsale Hattı, Resmi Kurum Alanları v.b.) hak sahibi olanlar, hisselerini İlgili kamu kuruluşuna aynı amaçla kullanılmak üzere tapuda bedelsiz terk etmeleri durumunda inşaat alanı(yapı yoğunluğu) % 10 arttırılır, ancak konut sayısı (nüfus yoğunluğu) artışı getirilemez. ” denildiği, bu hususta bedelsiz terk edildiği taktirde hissedarın aynı plandaki diğer alanında inşaat alanının %10 artırılabileceği; ağaçlandırılacak alanların kamulaştırma sorumluluğunun öncelikle Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda olduğu, kamulaştırma ile ilgili bilginin ilgili Bakanlıktan alınabileceği Ağaçlandırılacak alanların ilgili diğer bir kamu kurumu tarafından, gereksinim duyulması durumunda kamulaştırılacağı gibi, plandaki koşullarına uygun olarak parseldeki hissedarların bir araya gelerek de tasarrufta bulunabileceği; ayrıca, Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı Yapı Denetim ve Ruhsat Şube Müdürlüğü’nün 04.01.2012 gün ve 4542-17899 sayılı yazısından; Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin Kentsel Alan Kullanım Tanımları ve Yapılanma Şartları başlıklı 16. Maddesi sonuna 6. Fıkra olarak, Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nce 16.12.2011 tarih ve 3731 sayılı karar no ile ilave edilen “KOP alanlarındaki imar durumu belirsiz olan taşınmazlarda yapı yüksekliği serbest olmak üzere Sporda E. 0.20, Eğitimde E: 1.00 Sağlık ve Sosyo Kültürel Tesis (SKT) parsellerinde E:0.60 yapı yoğunluğu, 30.000 m2 ve üzeri rekreasyon ve ağaçlandırma alanlarında E:0.05, min ifraz 5000m2 hmax:2kat, 30.000 m2 altındaki rekreasyon ve ağaçlandırma alanlarında E. 0.10 min ifraz 2500m2 hmax:2kat imar durumu verilir ” nota istinaden; alanın ifrazının mümkün olduğu ve ifrazı yapıldığında maliklerinin tasarrufunu kolaylaştıracağı; ayrıca, Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 435 sayılı kararı ile kamulaştırılmamış donatıların maliklerince kullanılabilmesi için plan tadilatının mümkün olduğu ve “Özel” ibaresi getirilerek kullanımının mümkün olduğu, “Kamu mülkiyetinde olanlar hariç imar planlarında yer alan; sosyal tesisi, ağaçlandırma alanı, rekreasyon alanı, fuar, spor alanı, sağlık, eğitim, anaokulu, kreş. SKT, idari tesis (şirket, kooperatif, kişisel büro, idari tesis, yönetim merkezi olarak) kültür, eğlence, yaşlılar bakımevi vb. donatı alanları maliklerince özel amaçla kullanılabilir ” denildiği görülmüş; dava dosyasında, taşınmaza fiilen el atıldığına ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşılmıştır.

            Olayda, davacının hissedar olduğu taşınmazın,  imar planıyla Ağaçlandırma Alanı olarak belirlendiği aradan uzun süre geçmesine rağmen kamulaştırılmadığı, taşınmaz üzerinde düzenleme yapılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yer alan davacıya ait taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak başka bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan diğer bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K:2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının, Ankara 5.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2013 gün ve E:2013/257 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 3.2.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan V.

Zehra Ayla

PERKTAŞ

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT