T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2013 / 1835

          KARAR NO  : 2014 / 149

          KARAR TR   : 3.3.2014

 

ÖZET : Yüzbaşı rütbesiyle görev yapmakta iken Y.A.Ş. kararı ile 04.12.2000 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilen ve 6191 sayılı Kanunla 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde uyarınca Milli Savunma Bakanlığı'na yapılan başvurusu kabul edilen davacı tarafından, T.S.K. ile ilişiğinin kesildiği tarihten, geçici 32. maddeden yararlanmasına karar verildiği 28.06.2011 tarihe kadar olan süreye ilişkin maaş ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi, ayrıca manevi zararlarının da tazmin edilmesi için yapılan başvurunun yanıt verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle  açılan davanın ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE  çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : Y.S.

            Davalı            : Milli Savunma Bakanlığı

            Vekili              : Av.G.E.

 

O L A Y          : Davacı dilekçesinde; Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yüzbaşı olarak görev yapmakta iken mahkeme kararı olmaksızın, 04.12.2000 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararı ile ilişiğinin  kesildiğini;  6191 sayılı Kanun ile 926 sayılı Kanuna eklenen geçici 32. madde gereğince 05.11.2011 tarihinde İstanbul Valiliğinde Araştırmacı unvanlı olarak göreve başladığını; YAŞ kararı ile T.S.K ‘ den ilişiğinin kesildiği 04.12.2000 tarihi ile geçici 32. madde hükümlerinden yararlanacağına ilişkin Davalı Bakanlığın vermiş olduğu kararın tarihi olan 28.06.2011 tarihleri arasındaki, geçmişe dönük net maaşlarının ve diğer özlük haklarının maddi tazminat olarak ödenmesi ve ayrıca manevi zararlarının tazmini  istemiyle yaptığı 20.03.2012 tarihli başvurusuna 60 gün içinde cevap verilmediğini, isteminin zımnen reddedildiğini; Geçici 32’inci madde  ile, 12.3.1971 tarihinden itibaren yargı denetimine kapalı işlemler ve Yüksek Askeri Şura kararları ile TSK.dan ilişiği kesilenlerin 60 gün içinde bu kanundan yararlanmak üzere MSB’lığına başvurabileceklerinin belirtildiğini;  söz konusu Kanunun 10. maddesinin 7/ç bendiyle 926 sayılı Kanuna eklenen 32. maddesine göre, başvurunun kabulü halinde yapılacak işlemlerin tek tek belirtildiğini,  başvurunun reddi halinde ise; “ başvurunun reddi halinde, bu ret işlemlerine karşı ilgililer 60 gün içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler” hükmünün getirildiğini; idarenin bu haklı talebini reddetmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına, Anayasanın 40’ncı maddesinde yer alan “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” Hükmüne aykırı olduğunu;  hakkında uygulanan idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yaptırmaya yönelik tüm müracaatlarının mevzuattaki vesayet hükümleri nedeniyle neticesiz kaldığını; hakkında tesis edilen işlemin hukuka uygun olup olmadığının denetlenerek, bir yargı kararına bağlanmamış olmasında kendisinin kişisel bir kusurunun bulunmadığını; Anayasa  hükmünün, maddi ve manevi zararlarının devletçe ödenmesini gerektirdiğini; T.S.K.dan ilişiğinin kesildiği 04.12.2000 tarihinden, hakkında idarece verilen kararın tarihi olan 28.6.2011 tarihine kadar mahrum kaldığı maaşları ve sair diğer özlük haklarının, maddi zararını oluşturduğunu; haksız, mesnetsiz ve de yargı denetimi olmadan ordu ile ilişiğinin kesilmesinin de,  kendisinde ve aile efradında onarılmaz yaralara sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle oluşan manevi zararının da davalı idarece tazmininin gerektiğini ifade ederek;  davalı idarenin zımnen reddettiği  işlemin iptaline  karar verilmesi istemiyle  genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdare vekili, birinci savunma dilekçesinde, davada askeri idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

İSTANBUL 10.İDARE MAHKEMESİ; 30.9.2013 gün ve E:2012/1228 sayı ile, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde; idari dava türlerinin, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayıldığı; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğunun kurala bağlandığı; 22.03.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6191 sayılı Kanunun 10'uncu maddesi ile 926 sayılı Kanuna Geçici 32'nci madde eklendiği; bu suretle 12.3.1971 tarihinden itibaren yargı denetimine kapalı işlemler ve Yüksek Askeri Şura kararları ile TSK'dan ilişiği kesilenlerin 60 gün içinde bu Kanundan yararlanmak üzere, MSB'lığına başvurabileceklerinin belirtildiği;  söz konusu kanunun 10'uncu maddesinin 7/ç bendiyle 926 sayılı Kanuna eklenen 32'nci maddesine göre, başvurunun kabulü halinde yapılacak işlemlerin tek tek belirtilmiş olduğu, başvurunun reddi halinde ise; "Başvurunun reddi halinde, bu ret işlemine karşı ilgililer 60 gün içinde Askeri Yüksek idare Mahkemesinde dava açabilirler" hükmünün getirildiği; dolayısıyla başvuruların reddi halinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin yetkili kılındığı; Kanun koyucunun bu şekilde 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununda belirlenmemiş olmasına rağmen, başvuruların reddi halinde yüksek mahkemeyi yetkili kıldığı ve uyuşmazlıkları çözüme kavuşturduğu; başvuruların kabulü halinde ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna dair bir hüküm getirmeyerek, doğacak uyuşmazlıkların yetkili ve uzman mahkemelerce görülmesini amaçlamış olduğu;  davaya hangi yargı düzenindeki ve hangi yargı yeri tarafından bakılacağı ile ilgili görev hususu, kamu düzenine ilişkin olduğundan, öncelikle üzerinde durulmasının gerektiği; Anayasanın 142'nci maddesinde yargı yerlerinin görev ve yetkilerinin yasa ile belirlenmesi kuralının getirilmiş olduğu;  bu bağlamda, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunun 20'nci maddesinin; "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösteriler, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz" hükmünü taşıdığı;   bu maddeden de anlaşılacağı üzere, bir işlemin/eylemin Askeri Yüksek idare Mahkemesinin görev alanına girebilmesi için asker kişileri ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin olmasının gerektiği; somut olayda davacının belirtilen tarihlerde asker kişi olmadığı gibi, idare tarafından davacı hakkında düzenlenen askeri hizmete ilişkin bir idari işlem veya eylemin de bulunmadığı; Kanunun bu iki şartın birlikle gerçekleşmesini istediği, kaldı ki Geçici 32'nci maddenin de yalnızca başvurunun reddi halinde AYİM'de dava açılabileceği düzenlenmiş olduğu; yukarıda açıklanan gerekçelerle; Geçici 32'nci madde kapsamında yapılan başvuruların idarece kabulü halinde, Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddine ve Mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir.

 

Mahkemenin görevlilik kararı davalı idareye 24.10.2013 tarihinde tebliğ edilmiş; Davalı idare vekilince, 25.10.2013 tarihli olup, 31.10.2013 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçe ile; askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle, doğrudan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığına başvuruda bulunulmuştur.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; davanın, TSK.dan ilişiğinin kesildiği 04.12.2000 tarihi ile 926 sayılı Kanunun Geçici 32. Maddesinden yararlanacağına karar verildiği 28.06.2011 tarihi arasında yoksun kaldığı özlük haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi istemiyle açıldığı; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanı, Anayasanın 157. maddesindeki düzenlemeye paralel olarak, 1602 sayılı AYİM Kanununun 20. maddesinde; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.” şeklinde ve 21.maddesinde de; “20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiş bulunduğu; davacının, TSK.dan ilişiği kesilmiş olsa da 1602 sayılı Kanunun 20/2. maddesine göre asker kişi sıfatını taşıdığı; davanın sebebini teşkil eden TSK.dan ayırma işleminin, askeri hizmete ilişkin bir idari işlem olduğunda da tereddüt bulunmadığı; dolayısıyla Anayasanın 157, 1602 sayılı Kanunun 20 ve 21. maddelerine göre, mevzu davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanı içerisinde olduğunun anlaşıldığı; yukarıda zikredilen göreve ilişkin genel düzenlemeler yanında, 926 sayılı Kanunun Geçici 32. Maddesinde “bu maddeden yararlanmak için yapılan başvuruların reddi halinde ret işlemine karşı ilgililerce Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açılabileceğinin” belirtilmiş olmasının da, mevzu davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanı içerisinde olduğunu açıkça ortaya koyduğu;  22 Mart 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununun 10 uncu maddesinin 7/ç bendi ile 926 sayılı TSK Personel Kanununa eklenen Geçici 32 nci maddesinin (ı) bendi ile YAŞ Kararı ile atılanların, özlük haklarının iadesi talebinin MSB.’nca reddi halinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açılabileceği hükmünün yer aldığı; diğer taraftan davacının, aynı konuda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açmış olduğu ve kesin hüküm teşkil eden davanın,  AYİM 1 inci Dairesinin 23 Aralık 2010 tarih ve 2010/2137 Esas, 2010/1777 Karar sayılı kararıyla reddedildiği, keza Karar Düzeltme isteminin de AYİM 1 inci Dairesinin 05 Nisan 2011 tarih ve 2011/675 Esas, 2011/781 Karar sayılı kararı ile reddedilmiş olduğu;  bu davalarda görev itirazında bulunulmadığı gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanunun 10, 12 ve 13. maddeleri gereğince OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI ÇIKARILARAK, uyuşmazlığın çözümü için DOSYANIN UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİ ile durumun İstanbul 10. İdare Mahkemesi Başkanlığına bildirilmesine karar vermiş ve Mahkememize başvurmuştur.

İstenilmesi üzerine, İstanbul 10.İdare Mahkemesinin E:2012/1228 sayılı dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

 

 

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; T.C. Anayasasının 157'inci maddesine göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20'inci maddesinde, "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti Adına; asker olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, askeri kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar. Ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olma şartı aranmaz. Bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır." hükmüne yer verildiği; 926 sayılı 22.03.2011 tarih ve 27882 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununun 10. maddesinin 7. fıkrası (ç) bendi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde ile 12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak sahiplerine, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvuranlardan başvuruları kabul edilenlere bir takım haklar sağlanmış, başvurunun reddi hâlinde ise, bu ret işlemine karşı ilgililerin altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabileceklerinin hüküm altına alınmış olduğu;  bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, Anayasanın ve 1602 sayılı Yasanın anılan maddelerinde, askeri kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetiminin Askeri Yüksek İdare Mahkemesince yapılacağı hüküm altına alınarak genel düzenleme yapılmış ise de, 926 sayılı Yasaya eklenen geçici 32. maddede, bu maddeden yararlanmak isteyenlerin başvurularının reddi durumunda ret işlemlerine karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açacakları kurala bağlanarak özel bir düzenleme yapıldığından, anılan yasa maddesinden doğan uyuşmazlıklarda tesis edilen idari işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına bakılmaksızın yargısal denetiminin idari yargı yerlerinde değil Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesi gerektiği sonucuna ulaşılmakta olduğu; dosyanın incelenmesinden, Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yüzbaşı rütbesinde görev yapmakta iken, Y.A.Ş. kararı ile 04.12.2000 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilen ve 6191 sayılı Kanunla 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde uyarınca getirilen haklardan yararlanmak için Milli Savunma Bakanlığı'na yaptığı başvurusu kabul edilen davacı tarafından, anılan geçici madde uyarınca T.S.K. ile ilişiğinin kesildiği 04.12.2000 tarihinden, Milli Savunma Bakanlığı'nca 926 sayılı Yasanın geçici 32. maddesinden yararlanmasına karar verildiği tarih olan 28.06.2011 tarihine kadar olan süreye ilişkin maaş ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi; ayrıca manevi zararlarının da tazmin edilmesi için yapılan başvurunun yanıt verilmemek suretiyle zımnen reddedilmesi üzerine, söz konusu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı;  926 sayılı Yasanın geçici 32. maddesinin incelenmesinden, bu madde ile getirilen haklardan yararlanmak isteyen ilgililerin yaptıkları başvurunun veya başvurunun kabulünden sonraki aşamalarda yine aynı yasa maddesine dayanılarak yapacakları başvuruların reddi halinde doğacak uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevi kapsamında olduğunun kabulünün gerektiği;  bu durumda, davacının 926 sayılı Yasanın geçici 32. maddesinden bahisle T.S.K. ile ilişiğinin kesildiği 04.12.2000 tarihinden, Milli Savunma Bakanlığı'nca 926 sayılı Yasanın geçici 32. maddesinden yararlanmasına karar verildiği tarih olan 26.2011 tarihleri arasında geçmişe dönük maaş ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi; ayrıca manevi zararlarının da tazmin edilmesi için yaptığı başvurunun yanıt verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle;  2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesi uyarınca, yapılan başvurunun kabulünün uygun olacağı yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 3.3.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: AYİM Başsavcısının Başvuru kararı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre; davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içerisinde; ancak doğrudan Başsavcılığa başvurulması üzerine; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

2247 sayılı Yasa’nın “Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma” başlıklı 10.maddesinde; “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

             Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

             Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

             Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez.”hükmüne;

Yargı merciince yapılacak işlemler” başlıklı 12.maddesinde;

 “Görev itirazında bulunan kişi veya makam, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine verir.

Bu yargı mercii, dilekçenin bir nüshasını ve varsa eklerini yedi gün içinde cevabını bildirmesi için diğer tarafa tebliğ eder. Tebligat yapılan taraf, süresi içinde bu yargı merciine cevabını bildirmezse, cevap vermekten vazgeçmiş sayılır.

 (Değişik üçüncü fıkra: 23/7/2008 – 5791/4 md.) Yargı mercii, itiraz dilekçesi üzerine verdiği itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının reddine ilişkin kararını, dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama gönderir.

           Bir davada uyuşmazlık çıkarılması için yalnız bir kez başvurulabilir.” hükmüne;

“Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makamca yapılacak işlemler” başlıklı 13.maddesinde ise;

 

“(Değişik birinci cümle: 23/7/2008 – 5791/5 md.) Uyuşmazlık çıkarma konusundaki dilekçe ile ekleri kendisine ulaşan yetkili makam, gerekirse dilekçedeki veya eklerindeki eksiklikleri tamamlattıktan sonra, uyuşmazlık çıkarmaya yer olmadığı sonucuna varırsa veya yapılan başvuruda 12 nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen sürenin geçirilmiş olduğunu tespit ederse, istemin reddine karar verir. Bu karar, ilgili kişilere veya makama ve ilgili yargı merciine, hemen tebliğ olunur. Bu karara karşı hiç bir yargı merciine başvurulamaz.

Uyuşmazlık çıkarılmasını gerekli gördüğü durumlarda yetkili makam, dilekçe ve eklerinin kendisine ulaştığı tarihten, şayet eksiklikleri tamamlatmak yoluna gitmiş ve bu erekle gönderdiği yazıları on gün geçmeden postaya vermiş ise eksikliklerin tamamlandığı tarihten başlayarak en geç on gün içinde düzenleyeceği gerekçeli düşünce yazısını, kendisine gönderilen dilekçe ve ekleri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine yollar ve ayrıca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurduğunu ilgili yargı merciine hemen bildirir. (Ek cümle: 23/7/2008 – 5791/5 md.) Bu takdirde ilgili yargı mercii, 18 inci maddede öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, düşünce yazısıyla eklerini, görevsizlik itirazını reddeden yargı merciine göre ilgili bulunan Başsavcı veya Başkanunsözcüsüne tebliğ edebilir. Tebliği alan makam karşılık vermek isterse, yedi gün içinde yazılı karşılığını vermekle görevlidir.”hükmüne yer verilmiştir.

            Anılan hükümlerin incelenmesinden;  görev itirazında bulunan kişi veya makamın, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine vereceği; bu yargı merciin de, dilekçenin bir nüshasını ve varsa eklerini yedi gün içinde cevabını bildirmesi için diğer tarafa tebliğ edeceği;  tebligat yapılan tarafın, süresi içinde bu yargı merciine cevabını bildirmemesi halinde, cevap vermekten vazgeçmiş sayılacağı;  yargı merciinin, itiraz dilekçesi üzerine verdiği itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının reddine ilişkin kararını, dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama göndereceği;  uyuşmazlık çıkarma konusundaki dilekçe ile ekleri kendisine ulaşan yetkili makamın, incelemelerini yaptıktan sonra; uyuşmazlık çıkarılmasını gerekli gördüğü durumlarda, dilekçe ve eklerinin kendisine ulaştığı tarihten, şayet eksiklikleri tamamlatmak yoluna gitmiş ve bu erekle gönderdiği yazıları on gün geçmeden postaya vermiş ise eksikliklerin tamamlandığı tarihten başlayarak en geç on gün içinde düzenleyeceği gerekçeli düşünce yazısını, kendisine gönderilen dilekçe ve ekleri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine yollayacağı ve ayrıca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurduğunu ilgili yargı merciine hemen bildireceği; bu takdirde ilgili yargı merciinin, 18 inci maddede öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakacağı anlaşılmaktadır.

            Yasal durum bu şekilde olmasına karşın; davalı İdare vekilince,  görevlilik kararından sonra İdare Mahkemesi yerine, doğrudan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığına başvuruda bulunulduğu; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığınca da; başvuru dilekçesi Mahkemesine gönderilerek, Yasada öngörülen usulü işlemlerin tekemmülünün sağlanması gerekirken; doğrudan olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılarak, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı itibariyle yukarıda belirtilen hükümler ve kabuller doğrultusunda yapılan değerlendirmede, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymasa da sonuçta,  davalı İdarece olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması amacıyla süresi içerisinde başvuruda bulunulduğu; AYİM Başsavcılığınca da, 10.maddeye göre olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılarak dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği;  görev hususunun kamu düzeninden sayılması ve yargılamanın süresinde ve ekonomik olması yolundaki genel ilke ve kabuller de gözetildiğinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığının başvurusunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Mehmet ALP’in davada askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yüzbaşı rütbesinde görev yapmakta iken Y.A.Ş. kararı ile 04.12.2000 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilen ve 6191 sayılı Kanunla 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde uyarınca Milli Savunma Bakanlığı'na yapılan başvurusu kabul edilen davacı tarafından, T.S.K. ile ilişiğinin kesildiği 04.12.2000 tarihinden Milli Savunma Bakanlığı'nca 926 sayılı Yasanın geçici 32. maddesinden yararlanmasına karar verildiği tarih olan 28.06.2011 tarihine kadar olan süreye ilişkin maaş ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi, ayrıca manevi zararlarının da tazmin edilmesi için yapılan başvurunun yanıt verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Davacının Türk Silahlı Kuvvetlerinden geçmiş kabul edilen hizmeti bakımından, 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği açıktır.

Dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:

İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir.

22.3.2011 tarih ve 27882 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. maddede; “12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvururlar.

Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.

Başvurunun kabulü hâlinde aşağıdaki hükümler uygulanır:

a) Bu kişilerin ilişiklerinin kesildiği tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süreleri Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçmiş kabul edilir. Bu süreler karşılığında 5434 sayılı Kanunun mülga 32 nci maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesi uyarınca fiili hizmet süresi zammı ve 5434 sayılı Kanunun mülga 36 ncı ve mülga 37 nci maddeleri ile 5510 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak itibari hizmet süresi zammı verilir. Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesildiği tarih ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönem içinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak sigorta primi ödenmemiş veya emekli keseneği yatırılmamış olan sürelerine ilişkin kesenek ve kurum karşılıkları ile fiili hizmet süresi zammı ve itibari hizmet süresine ait kurum karşılıkları, statülerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesildiği tarihten aynı neşetli emsali subay (general olanlar hariç) veya astsubayın (subay olanlar hariç) sınıf, rütbe ve kıdemi üzerinden Milli Savunma Bakanlığına müracaat ettikleri tarihteki katsayı esas alınmak suretiyle ilgili Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığınca hesaplanarak Sosyal Güvenlik Kurumuna defaten ödenir. Bu fıkranın (c) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (ç) bendine göre araştırmacı kadrolarına atananlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ile göreve başlama tarihleri arasındaki süreye ilişkin kesenek ve kurum karşılıkları ile fiili hizmet süresi zammı ve itibari hizmet süresine ait kurum karşılıkları, emeklilik keseneğine esas aylık derece ve kademeleri ile ek gösterge rakamları ilgili Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığınca tespit edilir ve göreve başladığı kamu kurum ve kuruluşları tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna defaten ödenir.

b) Bu kişilerden statüsüne göre aynı neşetli emsali subay (general olanlar hariç) veya astsubayın (subay olanlar hariç) tamamı emekli olanların kendilerine, bunlardan vefat etmiş olanların hak sahiplerine, statüsüne göre aynı neşetli en son emekli olan emsali subay (general olanlar hariç) veya astsubayın (subay olanlar hariç) emekli olduğu tarihteki sınıf, rütbe ve kıdemi üzerinden, 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış olan toptan ödeme tutarlarının toptan ödeme aldıkları tarihte bıraktıkları derece, kademe ve ek gösterge tutarları dikkate alınmak suretiyle Milli Savunma Bakanlığına başvuruda bulundukları tarihteki katsayı ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait diğer unsurlar üzerinden ve faizsiz hesaplanarak bulunan tutar, kendileri veya hak sahiplerine ödenecek emekli ikramiyesinden mahsup edilir. Emekli ikramiyesinin ihya tutarını karşılamaması hâlinde eksik kalan tutar kırksekiz eşit taksit hâlinde aylıklarından tahsil edilmek ve mülga 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesi hükmü uygulanmaksızın 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanması şartlarını haiz olanlara Milli Savunma Bakanı tarafından verilen karar tarihini takip eden ay başından itibaren, aylık bağlanması şartlarını haiz olmayanlara ise bu şartları haiz oldukları tarihten itibaren emekli veya dul ve yetim aylığı bağlanır. Bunlara Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiklerinin kesildiği tarih ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sürelerine karşılık emekli ikramiyesi ödenir. Ancak bunlardan, daha önceden herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlara, yüksek olan aylık veya gelir bağlanır.

c) Statüsüne göre aynı neşetli emsali subay (general olanlar hariç) veya astsubayın (subay olanlar hariç) tamamı emekli olmayanlardan;

1) İsteyenlere veya vefat etmiş olanların hak sahiplerine, statüsüne göre aynı neşetli emsali subay veya astsubayın sınıf, rütbe ve kıdemi üzerinden, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış olan toptan ödeme tutarlarının toptan ödeme aldıkları tarihte bıraktıkları derece, kademe ve ek gösterge tutarları dikkate alınmak suretiyle Milli Savunma Bakanlığına başvuruda bulundukları tarihteki katsayı ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait diğer unsurlar üzerinden ve faizsiz hesaplanarak bulunan tutar, kendileri veya hak sahiplerine ödenecek emekli ikramiyesinden mahsup edilir. Emekli ikramiyesinin ihya tutarını karşılamaması hâlinde eksik kalan tutar kırksekiz eşit taksit hâlinde aylıklarından tahsil edilmek ve mülga 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi hükmü uygulanmaksızın 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanması şartlarını haiz olanlara Milli Savunma Bakanı tarafından verilen karar tarihini takip eden ay başından itibaren, aylık bağlanması şartlarını haiz olmayanlara ise bu şartları haiz oldukları tarihten itibaren emekli veya dul ve yetim aylığı bağlanır. Bunlara Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiklerinin kesildiği tarih ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sürelerine karşılık emekli ikramiyesi ödenir. Ancak bunlardan, daha önceden herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlara, yüksek olan aylık veya gelir bağlanır.

2) İsteyenler, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesindeki genel şartları taşımaları kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşlarının araştırmacı unvanlı kadrolarına atanmak üzere Milli Savunma Bakanlığı tarafından mali ve sosyal haklarına esas olacak derece, kademe ve rütbeleri belirtilmek suretiyle Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Anılan Başkanlık tarafından kırkbeş gün içinde kamu kurum ve kuruluşlarına bunların atamaları teklif edilir. Söz konusu teklife ilişkin yazının atamayı yapacak kamu kurum ve kuruluşuna intikalinden itibaren otuz gün içinde ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından atama işlemlerinin yapılması zorunludur. Atama emri ilgiliye atamayı yapan kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. İlgililerin işe başlama sürelerine ve işe başlamama hâlinde yapılacak işlemlere ilişkin olarak 657 sayılı Kanunun 62 nci ve 63 üncü maddelerinin hükümlerinin uygulanmasından atamayı yapan kamu kurum ve kuruluşu sorumludur. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu en geç onbeş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirir. Bunlara statüsüne göre bu Kanun hükümleri uyarınca karargâhta görevli emsali sınıf, rütbe ve kıdemdeki subay veya astsubaya ödenmekte olan aylık ve diğer mali haklar (tayın bedeli ve fiilen çalışma karşılığı yapılan ödemeler hariç) ödenir. Aylıklar, emsalleri esas alınarak her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi işlemine tabi tutulur. Bu şekilde yükseltilen aylıklarda, azami rütbe tavanı subaylarda kıdemli albay, astsubaylarda iki kademeli kıdemli başçavuştur. Bunlar bu fıkranın (b) bendi veya (c) bendinin (1) numaralı alt bendi hükümleri çerçevesinde emekliye ayrılabilirler.

ç) Statüsüne göre emsalleri emeklilik hakkı kazanamamış olanlardan isteyenler hakkında da üçüncü fıkranın (c) bendinin (2) numaralı alt bendi hükümleri uygulanır. Üçüncü fıkranın (b) ve (c) bentleri kapsamında ihya talebinde bulunanlardan, bu bentlerin hükümlerine göre yapmış olduğu ihya ile birlikte emekli aylığı bağlanmasına yeterli hizmetlerinin olmaması durumunda, ihya tutarları tebliğ tarihinden itibaren kırksekiz eşit taksit hâlinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenir.

 

d) Bu fıkranın (c) ve (ç) bentleri kapsamında olanlardan hâlen herhangi bir kamu kurum ve kuruluşunda çalışanlardan isteyenler, bu madde uyarınca ihdas edilen araştırmacı kadrosuna kurumlarınca atanırlar ve bunlara statüsüne göre bu Kanun hükümleri uyarınca karargâhta görevli emsali sınıf, rütbe ve kıdemdeki subay veya astsubaya ödenmekte olan aylık ve diğer mali haklar (tayın bedeli ve fiilen çalışma karşılığı yapılan ödemeler hariç) ödenir. Aylıklar, emsalleri esas alınarak her yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi işlemine tabi tutulur. Bu şekilde yükseltilen aylıklarda, azami rütbe tavanı subaylarda kıdemli albay, astsubaylarda iki kademeli kıdemli başçavuştur. Bunlar bu fıkranın (b) bendi veya (c) bendinin (1) numaralı alt bendi hükümleri çerçevesinde emekliye ayrılabilirler. Kamu kurum ve kuruluşları bu durumdaki personele ilişkin bilgileri bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler.

e) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, ilgili mevzuatına göre her ne suretle olursa olsun evvelce iş sonu tazminatı veya bu mahiyette olmakla birlikte başka bir adla tazminat ödenen süreler ile kıdem tazminatı ya da emekli ikramiyesi ödenmiş olan süreler, bu madde uyarınca yapılacak emekli ikramiyesi ödemesinde esas alınacak sürelerden mahsup edilir.

f) Bu madde gereği yapılacak her türlü ödemelerle ilgili zamanaşımı süresi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

g) Bu kişilerin varsa öğrenim giderleri borcu tahsil edilmez.

ğ) Bu kişilere, ilişiklerinin kesildiği tarihteki rütbe ve kıdemleri üzerinden emekli kimlik kartı verilir ve bu kişiler emekli Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına tanınan sosyal haklardan genel hükümlere göre yararlanırlar. Ayrıca bu kişilere, emsali subay ve astsubaylar gibi silah, silah taşıma ruhsatı ve pasaport verilir.

h) Bu kişiler, emsallerinin ödemiş olduğu aidat ve aidatlara isabet eden kâr paylarını güncel tutarlar üzerinden ödemek şartıyla OYAK üyeliğinden doğan haklardan, intibaklarının yapıldığı rütbe ve kıdem üzerinden aynı şartlar altında yararlanır.

ı) Bu kişilerin sicil dosyalarında yer alan, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas tüm bilgi ve belgeler, herhangi bir müracaat aranmaksızın hükümsüz sayılarak dosyalarından çıkarılır ve herhangi bir işleme esas alınmazlar.

Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.

          Bu madde uyarınca yapılacak atamalarda kullanılmak üzere, genel idare hizmetleri sınıfından 5 inci dereceli ikibin adet araştırmacı kadrosu ihdas edilmiştir. Bu kadroları derece değişikliği yapmak suretiyle kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis etmeye, Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Tahsis edilen kadrolar, Bakanlar Kurulu kararında belirtilen kurumlara ait 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin ilgili bölümüne eklenmiş sayılır. (Ek cümle: 22/8/2011-KHK-651/13 md. ) 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında yer almayan kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan isteyenlerin kurumlarınca atanması durumunda ise kurumun statüsüne uygun olarak atama yapılan sayı kadar araştırmacı unvanlı kadro başka bir işleme gerek kalmaksızın kurumun kadrolarına eklenir. İhdas edilen bu kadrolardan kullanılmayanlar ile herhangi bir nedenle boşalanlar, başka bir işlem yapılmasına gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Buna ilişkin bilgiler ilgili kurumlarca Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; subay olarak görev yapan davacının, Yüksek Askeri Şura kararı ile 4.12.2000 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği, 22.03.2011 tarih ve 27882 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde uyarınca yaptığı başvurusu, davalı İdarece 28.6.2011 tarihinde kabul edilerek, 5.11.2011 tarihinde İstanbul Valiliği emrinde araştırmacı olarak göreve başladığı; , anılan geçici madde uyarınca T.S.K. ile ilişiğinin kesildiği 4.12.2000 tarihinden, Milli Savunma Bakanlığı'nca 926 sayılı Yasanın geçici 32. maddesinden yararlanmasına karar verildiği tarih olan 28.06.2011 tarihine kadar olan süreye ilişkin maaş ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi; ayrıca manevi zararlarının da tazmin edilmesi için yaptığı başvurunun yanıt verilmemek suretiyle zımnen reddedilmesi üzerine, söz konusu işlemin iptali istemiyle bakılan davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığa ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay ile birlikte irdelendiğinde, 926 sayılı Kanuna eklenen geçici 32. maddeden yararlanarak araştırmacı unvanıyla kamu görevine geri dönen davacının, TSK.dan ilişiğinin kesildiği tarih ile Geçici 32. maddeden yararlanacağına karar verildiği tarihler arasında yoksun kaldığı özlük haklarının ödenmesini talep ettiği; 926 sayılı Kanunun geçici 32. maddesi kapsamında ilgililerin yaptığı başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabileceği hükmüne yer verildiği;  her ne kadar davacının ilk talebi kabul edilerek kendisi hakkında işlem tesis edilmiş ise de; davacının, dava konusunu da oluşturan yeni talebinin de, önceki başvurusundan bağımsız olarak düşünülemeyeceği; davacının TSK’dan ilişiğinin kesildiği tarihlere ilişkin özlük haklarının karşılanıp karşılanmayacağı hususunda  işlem tesis edilirken, ya da bu işlemin yargısal denetimi sırasında askeri kural ve gerekler yönünden bir değerlendirme yapılmasının gerekeceği, bu açıdan dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin bulunduğu; kaldı ki,  Yasa koyucu tarafından, 926 sayılı Yasaya eklenen geçici 32. madde ile özel bir düzenleme yapıldığı, bu düzenleme ile,   anılan yasa maddesinden doğan uyuşmazlıkların yargısal denetiminin genel idari yargı yerlerinde değil öncelikle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesi gerektiğinin amaçlandığı, sonucuna ulaşılmaktadır.

Belirtilen duruma göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasanın 20. maddelerinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin bulunma” koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümünde askeri idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasa’nın 10.12. ve 13. maddelerine göre yapılan başvurunun kabulü ile İstanbul 10.İdare Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul 10.İdare Mahkemesinin 30.9.2013 gün ve E:2012/1228 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 3.3.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT