T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2018 / 335

            KARAR NO  : 2018 / 387

            KARAR TR   : 25.6.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar      : 1-A.Y.

 2-L.Y.

Vekilleri        : Av. H.Ö.,  Av. E.T.

Davalı           : Yalvaç Belediye Başkanlığı

Vekilleri        : Av. C.Ö., Av. Ş.Ö.C.

 

O L A Y        : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinden A.Y.’ın eşi, L.Y.’ın babası ALİ Y.’ın, 20.08.2010 tarihinde, gece saat 01.30 civarında, Yalvaçtan, Yeni Sanayi istikametine motosikletiyle seyir halindeyken, Pazaraşağı Mahallesi Turgut ÖZAL Bulvarı üzeri No: 18 Müezzinoğlu İhlas Mobilya dükkanı önünde, yolun yarısını kaplayacak vaziyette bulunan kum yığınına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini; görevli polis memurları tarafından düzenlenen tutanakta “olay yerindeki refüjde bulunan aydınlatma lambalarının yandığından dolayı aydınlatmanın güzel olduğu, yolun iki şeritten oluştuğu, kazanın bölünmüş yolun otogara gidiş istikametinde meydana geldiği ve kazaya sebep olan kum birikintisinin yaya kaldırımına yakın olan şeridi tamamen kapattığı, havanın açık, asfalt zeminin kuru vaziyette olduğu, kum ile yaralıdan akan kan birikintisi arasının yaklaşık 20 m. olduğu, kum ile motosikletin arasının yaklaşık 20 m. olduğu…” şeklinde açıklama yapıldığını; Borçlar Kanunu hükümleri gereğince, müvekkillerinin müteveffadan sürekli yardım gördüklerini; oğul L.Y.’ın vefat sonucu destekten yoksun kaldığını; ev hanımı olan eşinin de aynı şekilde müteveffanın ölümü ile desteğe muhtaç duruma düşeceğini;  ölüme yol açan olayın, davalı Belediyenin taşıtlar için tahsis edilmiş olunan kara yoluna, hiçbir uyarı levhası veya uyarıcı argüman koymaksızın kum dökmesi sonucunda meydana geldiğini, belediyenin eyleminin hukuka aykırı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu; manevi acı ve ıstıraptan kaynaklanan manevi tazminat haklarını saklı tuttuklarını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; müteveffa ALİ Y.’ın mirasçıları müvekkillerinin ayrı ayrı müteveffanın desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle, şimdilik 1.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının, olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birilikte davalı belediyeden tahsiline karar verilmesi istemiyle 7.1.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

YALVAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 12.11.2015 gün ve E:2011/27, K:2015/774 sayı ile “(…) Yapılan inceleme sonucunda; dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davalı belediye kamu tüzel kişisi olup görmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmeti sırasında verdiği iddia olunan zararlardan dolayı sorumluluğu özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanırken oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanmakta olup bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayanılarak İdari Yargılama Usul Kanunu 2.madde hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikamesi gerekmektedir. (11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı) Somut olayda, davacı vekili, müvekkiline ait motosikletin seyir halindeyken davalının taşıt trafiğine ayrılmış olan asfalt yolun bir şeridini tamamen kapatacak şekilde kum yığması ve hiç bir uyarıcı levha, işaret pano koymaması nedeniyle kum yığınına çarpması sonucu vefat ettiğini belirterek dava açmış olup, olayda davalının hizmet kusuruna dayanıldığı açıktır. Buna göre, görev-yargı yolu yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınacak dava şartlarından olduğundan, idari yargının görev alanına giren uyuşmazlıkta “yargı yolunun caiz olması" dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere göre;

1-)Davanın, HMK'nın 114/1-b (yargı yolunun caiz olması) ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan REDDİNE…” karar vermiş, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince, 31.5.2017 gün ve E:2017/2325, K:2017/6147 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmış; Isparta İdare Mahkemesi, 13.9.2017 gün ve E:2017/1557, K:2017/1711 sayı ile istenen 1.000,00-TL tazminatın her iki davacı yönünden ayrı ayrı mı istendiği, yani toplamda 2.000,00-TL mi istendiği yoksa istenen 1.000,00-TL tazminatın her iki davacı yönünden toplamda mı istendiği hususunda mahkemelerinde tereddüt oluştuğundan, dava dilekçesinin bu yönüyle 2577 sayılı Kanunun 3. maddesine uygun düzenlenmediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15.maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince reddine karar vermiş;  davacılar vekili dilekçesini yenileyerek; müvekkilleri için şimdilik ayrı ayrı 500,00-TL olmak üzere toplamda 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber tahsili için yeniden idari yargı yerine başvurmuştur.

ISPARTA İDARE MAHKEMESİ, 5.4.2018 gün ve E:2017/1940 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” hükümleri yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların murisi müteveffa ALİ Y.'ın plakasız SCOOZ model YEXTRAME marka motosikleti ile 20.08.2010 tarihinde Isparta İli Yalvaç İlçesi Pazaraşağı Mahallesi Turgut Özal Bulvarında giderken yolun yarısını kaplayacak şekilde bulunan kum yığınına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasından dolayı ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma bedelinin tazmin edilmesi amacıyla davacıların 07.01.2011 tarihinde Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açtığı, 12.11.2015 tarihinde Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verildiği, anılan kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından onanması üzerine 25.08.2017 tarihinde fazlaya ilişin haklar saklı kalmak şartıyla şimdilik ayrı ayrı 500,00-TL olmak üzere toplamda 1.000,00-TL bedelin kaza tarihi olan 20.08.2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte taraflarına ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda; 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 12.11.2015 tarih ve E:2011/27, K2015/774 sayılı kararı ile verilen görevsizlik kararının Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşmesi üzerine Mahkememizde açılan davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu sonucuna varıldığından, Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanununun 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru yapılmasına, Uyuşmazlık Mahkemesinden karar gelinceye kadar iş bu dava hakkında karar verilmesinin ertelenmesine, Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2011/27, K2015/774 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmek üzere istenilmesine…” karar vermiş; Mahkemece bila tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyaları 2.5.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

 

 

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.06.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların eşi ve babası olan kişinin motosikletiyle karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; ancak aksine bir hüküm yoksa; karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; Kanunun, 4.maddesi ve devamında, Karayolu güvenliği konusunda hedefleri tespit etmek, uygulatmak ve koordinasyonu sağlamak amacıyla oluşturulan Kuruluşlar ve, Komisyonlar ile bunların görev ve yetkilerine, Kanunun 5 ila 12 maddelerinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün, merkez, bölge, il ve ilçe trafik kuruluşlarının; Trafik zabıtası ve genel zabıtanın, Karayolları Genel Müdürlüğünün,  Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının, Belediye trafik birimlerinin, İl ve ilçe trafik komisyonlarının bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerinin sayıldığı; bu kapsamda da, Kanunun 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu; 13.maddesinde,  karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları  belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacıların eşi ve babası olan ALİ Y.’ın, 20.08.2010 tarihinde, gece saat 01.30 civarında, Yalvaçtan, Yeni Sanayi istikametine motosikletiyle seyir halindeyken, Pazaraşağı Mahallesi Turgut ÖZAL Bulvarı üzeri No: 18 Müezzinoğlu İhlas Mobilya dükkanı önünde, yolun yarısını kaplayacak vaziyette bulunan kum yığınına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında vefat ettiği;  ölüme yol açan olayın, davalı Belediyenin taşıtlar için tahsis edilmiş olunan kara yoluna, hiçbir uyarı levhası veya uyarıcı argüman koymaksızın kum dökmesi sonucunda meydana geldiği, bu nedenle kazanın meydana gelmesinde kusurlu ve sorumlu  olduğu iddia edilerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla,  müteveffanın desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle, şimdilik toplam 1.000,00 TL. maddi zararın olay tarihinden itibaren İşleyen yasal faizi ile birilikte davalı belediyeden tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Isparta İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesinin, 12.11.2015 gün ve E:2011/27, K:2015/774 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

        

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Isparta İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesinin, 12.11.2015 gün ve E:2011/27, K:2015/774 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.06.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

 

Üye

Birgül

KURT