T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/420

KARAR NO  : 2021/415     

KARAR TR  : 05/07/2021

ÖZET: Kısmen merdivenli yaya yolundan yürüyerek evlerine gitmekteyken, yolun kenarında bulunan bahçe duvarının çökmesi sonucunda yaralanarak sakat kalındığından bahisle maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar : A. Ö. adına velayeten, kendileri adlarına asaleten

                    D. Ö., H.Ö.

Vekili        : Av. A.A.

Davalı      : Giresun Belediye Başkanlığı (Adli ve İdari Yargıda ortak)

Vekilleri   : Av.N. G.A., Av.S. B.

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacılar vekili, müvekkili D.'un oğlu A. ile yaya olarak evlerine gitmekteyken üçüncü şahıs davalılara ait bahçe duvarının çökmesi neticesinde küçük çocuklarının yıkılan duvarın altında kalarak ve ağır biçimde yaralanarak sakat kaldığını, duvarın çökmesinde davalı Belediye Başkanlığının gerekli bakım, onarım ve gözetim sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürerek belirlenen maddi ve manevi tazminat tutarlarının davalılardan tahsili istemiyle Giresun Belediye Başkanlığı ve diğer davalılara karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 07/06/2018 tarihli ve E.2016/84, K.2018/286 sayılı kararı ile, Davalı Belediye Başkanlığına karşı açılan davanın yargı yolu yönünden reddine, Ordu İdare Mahkemesinin görevli olması nedeni ile talep halinde ve karar kesinleştiğinde dosyanın Ordu İdare Mahkemesine gönderilmesine, diğer davalılara karşı açılan davanın esastan reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"... Mahkememizce davaya konu taşınmazda yapılan keşif sonrası kadastro ve inşaat bilirkişilerinden alınan raporda, olayın meydana geldiği 30.12.2015 tarihi esas alındığında yıkılan duvarın olay tarihinde Belediye Başkanlığınca imar uygulamasına tabi tutulduğu, önceki maliklerine ait olan taşınmazların yıkılan duvarı da kapsayacak şekilde bir kısmının DOP kapsamında ifrazen kamuya ait olan yol olarak ayrılmış olduğu, bu nedenle olay tarihinde yıkılan duvarın belediyenin tasarrufu ile kamunun kullanımına ait olan alan içinde olduğu ve olayda kusurlu tarafın da belediye başkanlığı olduğunun belirtildiği, belediyenin iş ve işlemlerden doğan zararların tazmininin tam yargı davası yolu ile idari yargıda çözümlenmesi gerektiği nazara alındığında, mahkememizce bilirkişi raporu ve davalı belediye başkanlığının görev itirazları doğrultusunda davalı belediye başkanlığına karşı açılan davanın yargı yolu yönünden reddine, dosyanın kesinleştiğinde, talep halinde Ordu İdare Mahkemesine gönderilmesine dair karar vermek gerekmiştir. Diğer davalılar yönünden ise meydana gelen kaza nedeni ile herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı bilirkişi raporu ile sabit olduğundan diğer davalılar yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin esastan reddine dair karar vermek gerekmiş olup..."

 

3. Bu karara karşı istinaf isteminde bulunulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 15/03/2019 tarihli ve E.2018/1875, K.2019/531 sayılı kararı ile, davacılar vekili ile davalı Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK'nun 353/l-a.6 maddesi gereğince istinaf incelemesine konu Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemeye gönderilmesine, kesin olarak karar vermiştir.

 

4. Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, E.2016/84 sayılı dosyadan, davalılardan Giresun Belediye Başkanlığı'na ilişkin kısmı tefrik etmiştir. Dosya E.2019.262 sayılı esasa kaydedilmiştir.

 

5. Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 12/09/0019 tarihli ve E.2019/262, K.2019/382 sayılı kararı ile, açılan davanın İdare Mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"... Mahkememizce davaya konu taşınmazda yapılan keşif sonrası kadastro ve inşaat bilirkişilerinden alınan raporda, olayın meydana geldiği 30.12.2015 tarihi esas alındığında yıkılan duvarın olay tarihinde Belediye Başkanlığınca imar uygulamasına tabi tutulduğu, önceki maliklerine ait olan taşınmazların yıkılan duvarı da kapsayacak şekilde bir kısmının DOP kapsamında ifrazen kamuya ait olan yol olarak ayrılmış olduğu, bu nedenle olay tarihinde yıkılan duvarın belediyenin tasarrufu ile kamunun kullanımına ait olan alan içinde olduğu ve olayda kusurlu tarafın da belediye başkanlığı olduğunun belirtildiği, belediyenin iş ve işlemlerden doğan zararların tazmininin tam yargı davası yolu ile idari yargıda çözümlenmesi gerektiği nazara alındığında, mahkememizce bilirkişi raporu ve davalı belediye başkanlığının görev itirazları doğrultusunda davalı belediye başkanlığına karşı açılan davanın yargı yolu yönünden reddine karar vermek gerekmiş olup, ...."

 

6. Bu karara karşı istinaf isteminde bulunması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 13/11/2019 tarihli ve E.2019/2376, K.2019/2255 sayılı kararı ile, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş; temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 16/01/2020 tarihli ve E.2019/3368, K.2020/94 sayılı kararı ile,verilen kararda bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün HMK 370/1. maddesi gereğince onanmasına karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

 

7. Davacılar vekili bu kez sadece Giresun Belediye Başkanlığı'na karşı, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. İdari Yargıda

 

8. Ordu 1. İdare Mahkemesi 05/05/2021 tarihli ve E.2020/452 sayılı kararı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1., 2., 3., 10., 19/01/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin, anılan kuralı Anayasa'ya aykırı görmeyerek iptal istemini oy birliğiyle reddettiği 26/12/2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra;Mahkemelerinin uyuşmazlığa bakmakla görevli olmadığı ve görevli yargı yerinin adlî yargı Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle, hangi Mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi amacıyla 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyalarının, Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Olayda: 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, davacının yaya olarak kaldırımda yürürken, kaldırım kenarında bulunan, kaldırım ile özel mülk arasındaki sınırı belirleyen, istinat duvarının çökmesi nedeniyle enkaz altında kalarak ağır yaralanması nedeniyle dava açıldığı görülmüş olup; davacıların tazmin istemine dayanak kaldırım güvenliğinin sağlanmasının 2918 sayılı Kanun kapsamında yer aldığı, davalı idarenin karayolu, yaya yolu (kaldırım) ve duraklardaki eksiklik ve kusurlardan dolayı yaya yolunun emniyetle kullanımını sağlama sorumluluğunu yerine getirmediği iddiasıyla meydana geldiği öne sürülen kazalar neticesinde oluştuğu belirtilen zararların tazmini istemiyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dikkate alındığında, meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan işbu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 25.06.2018 tarih ve E.2018/429, K.2018/447 sayılı kararı da bu şekildedir."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

9. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.

 

10. 2918 sayılı Kanun'un “Kapsam” başlıklı 2. maddesi şöyledir:

 

"Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar.

Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa;

a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile,

b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da,

Bu Kanun hükümleri uygulanır."

 

11. 2918 sayılı Kanun'un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, bu Kanunda kullanılan terimlerin tanımları gösterilmiştir. Bu terimlerden bazıları şöyledir:

"Trafik : Yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir.

Karayolu : Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.

Karayolu yapısı : Karayolunun kendisi ile karayolunun üstünde, yanında, altında veya yukarısındaki; ada, ayırıcı, oto korkuluk, istinat duvarı, köprü, tünel, menfez ve benzeri yapılardır.

Yaya yolu (Yaya kaldırımı) : Karayolunun, taşıt yolu kenarı ile gerçek veya tüzelkişilere ait mülkler arasında kalan ve yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmıdır."

 

12. 2918 sayılı Kanun'un "Belediye trafik birimleri, görev ve yetkileri" başlıklı 10. maddesi şöyledir:

 

" (Değişik: 18/1/1985 - KHK 245/3 md.; Aynen kabul: 28/3/1985 - 3176/3 md.)

Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür.

a) Kuruluş

Her belediye başkanlığı bünyesinde, hizmet kapasitesi gözönünde tutularak İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek ölçülere ve genel hükümlere göre, belediye trafik şube müdürlüğü, şefliği veya memurluğu kurulur.

b) Görev ve yetkiler

1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak,

2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak,

3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek,

4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak,

5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vuku bulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak,

6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak,

7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak.

(Ek fıkra: 25/6/1988 - KHK 330/2 md.)"

 

13. 2918 sayılı Kanun'un “Karayolu trafik güvenliği” başlıklı 13.maddesinde de, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.

 

14. 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesi şöyledir:

 

“İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”

 

15. 2918 sayılı Kanun'un Geçici 21. maddesi şöyledir:

 

“Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz”

 

B. Yargı Kararları

 

16. Anayasa Mahkemesinin 26/12/2013 tarihli ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı (R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147) kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

“… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…”

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

17. Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 05/07/2021 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında, davalı Giresun Belediye Başkanlığı yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

18. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

19. Dava, davacılar D. ile A.Ö.'ün kısmen merdivenli yaya yolundan yürüyerek evlerine gitmekteyken, yolun kenarında bulunan bahçe duvarının çökmesi sonucunda A.Ö.' ün ağır biçimde yaralanarak sakat kaldığından bahisle maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.

 

20. 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, yukarıda belirtilen gerekçe ile anılan kuralı Anayasa'ya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir.

 

21. Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, kanun koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

 

22. Dava konusu olaya ilişkin olarak, İnşaat Bilirkişisi tarafından hazırlanıp Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan 31/10/2016 tarihli Bilirkişi Raporunda; 2015 tarihinde Hacıhüseyin Mahallesi Hamam Sokakta bulunan tapunun 192 ada 12 nolu parselin Hamam sokağa dik konumda bulunan kısmen merdivenli olan ara sokağa komşu olan duvarın yıkılması neticesinde davacının yıkılan duvarın altında kalması neticesinde meydana gelen yaralanma nedeni ile davanın açılmış olduğu; parsel üzerinde halen iki katlı yığma eski yapı bulunduğu; olay sonrası yıkılan duvara ait molozların kaldırıldığı, yerine 8,30 m uzunluğunda minimum 2,00 m ve maksimum 4,40 m yüksekliğinde betonarme istinat duvarı inşa edildiği; taş duvarın yıkılma nedeni olarak; yapısının yetersiz oluşu ve arkasındaki dolgu cinsi önemli etken olduğu, duvar arkasındaki zeminin veya dolgunun özellikle su ile doygun hale gelmesi bu duvara gelen yatay basıncının artmasına neden olduğu; Hamam sokak üzerinde yapılan yol genişleme çalışması kapsamında şu anda Hamam sokak ile 12 nolu parseli fiili olarak ayıran ve yeni yapılmış olan ve yeterli barbakanlara sahip, toplam 36,00m uzunluğunda ortalama 4,60m yüksekliğindeki taş istinat duvarının olduğu yerde bulunan eski yapının yıkılmış olduğu ve 12 nolu parsel yönünde bir genişleme çalışması yapıldığının anlaşıldığı; iş makinaları marifeti ile yapılan yol genişleme çalışması ve taş duvar yapımı sırasında oluşan rezonans (titreşim) yıkılan taş duvarın o sırada yıkılmamış olsa bile daha da zayıflamasına, mevcut yapısının bozulmasına etken teşkil etmiş olduğunun ihtimal dahilinde bulunduğu; sonuç itibariyle,olayın meydana geldiği tarih esas alındığında; Fen Bilirkişi raporunda ve yukarıda da açıklandığı üzere, yıkılan duvarın olay tarihinde Belediye Başkanlığınca İmar uygulamasına tabi tutulduğu, önceki maliklerine ait olan taşınmazların yıkılan duvarı da kapsayacak şekilde bir kısmının DOP kapsamında ifrazen kamuya ait yol olarak ayrıldığının anlaşıldığı, belirtilmiştir.

 

23. Bu durumda, 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla (yukarıda Ordu 1.İdare Mahkemesi'nin 05/05/2021 tarihli E.2020/452 sayılı başvuru kararında da vurgulandığı üzere); "davacının yaya olarak kaldırımda yürürken, kaldırım kenarında bulunan, kaldırım ile özel mülk arasındaki sınırı belirleyen, istinat duvarının çökmesi nedeniyle enkaz altında kalarak ağır yaralanması nedeniyle dava açıldığı görülmüş olup; davacıların tazmin istemine dayanak kaldırım güvenliğinin sağlanmasının 2918 sayılı Kanun kapsamında yer aldığı, davalı idarenin karayolu, yaya yolu (kaldırım) ve duraklardaki eksiklik ve kusurlardan dolayı yaya yolunun emniyetle kullanımını sağlama sorumluluğunu yerine getirmediği iddiasıyla meydana geldiği öne sürülen kazalar neticesinde oluştuğu belirtilen zararların tazmini istemiyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu," meydana gelen zararların tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

24. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; Ordu 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve E.2019/262, K.2019/382 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Ordu 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve E.2019/262, K.2019/382 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

05/07/2021 tarihinde, Üyelerden Aydemir TUNÇ ile Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Celal Mümtaz

AKINCI

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyoruz.05/07/2021

 

 

 

                            Üye                                                                                         Üye

                  Aydemir TUNÇ                                                                       Ahmet ARSLAN