Hukuk Bölümü         2009/288 E.  ,  2010/88 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar       :  A) B.B. Mirasçıları:

1-S.B.

2-T.B.

3-O.B.

4-S.B.

B) S.B. Mirasçılarından

5- S.B.

C) Ç. ve Y.B. Mirasçılarından

6- H.B. kendi adına asaleten ve çocukları

7- T.B.

8- K.B.’a velayeten

Vekilleri         :  Av. N.A.,  Av. H.Ç.

Davalılar        :  1- TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili              :  Av. C.T.

                          2- R. Sigorta A.Ş

Vekili              :  Av. Y.H.

 OLAY       : 09/09/2009 tarihinde 41410 sefer sayılı trenin Bozarmut-Kangal arası Km: 698 + 374'de bulunan hemzemin geçitte 34 ABL 77 plakalı otomobile çarpması sonucu meydana gelen kazada, davacıların yakınları  hayatlarını kaybetmiş, davacılardan iki kişi de yaralanmıştır.

Davacılar vekili; müvekkillerden S.B.'un eşi, Tuğba, Onur ve Sıla'nın babası B.B.’un, sevk ve idaresindeki otomobil ile Kangal istikametinden Balıklı Kaplıca istikametine seyretmekte iken, 5.5. km'deki hemzemin demiryolu geçidinden geçtiği sırada, 41410 sefer no.lu yolcu treninin çarpması  sonucu meydana gelen kazada vefat ettiğini; olay sırasında aynı araçta yolcu olarak bulunan, müvekkillerden S.B.'un eşi S.B., müvekkillerden H.B.'un eşi, T.B. ile K.B.'un anneleri Ç. BULUT, H.B.'un kızı, T.B. ile K.B.'un kardeşleri Y.B. vefat ettiğini; yine yolculardan Safiye ve S.B.’un  da yaralandığını; söz konusu aracın 2687 Acente Kod ve 30418635 poliçe no ile davalı şirket nezdinde sigortalı olduğunu; olaydan sonra zarar gören 3. şahıs müvekkillerinin zarar ve ziyanlarına karşılık poliçe kapsamındaki sigorta bedellerinin ödenmesi için davalı sigorta şirketine yapılan başvuru üzerine, hasar dosyası açıldığı ancak bugüne kadar taleplere olumlu cevap verilmediğini; davalı Devlet Demir Yolları'nın da müvekkillerinin tedavileri veya diğer masraflar ile zararlarının tazmini konusunda herhangi bir katkı veya çabasının olmadığını;  davalılardan Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün, hemzemin geçidin geçiş güvenliğini ve  geçide gelen araçların görüş imkanını sağlayamadığı, sesli ve ışıklı uyarı sistemini amaca uygun bir şekilde çalışır halde bulundurmadığı için kusurlu olduğu, kazayı yapan 41410 sefer nolu yolcu treninin sahibi ve aynı zamanda işleteni olarak 2918 sayılı KTK m. 85/1 vd uyarınca zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu; yine DDY adam çalıştıran olarak tren makinistlerinin kusurundan dolayı da sorumlu bulunduğunu; davalı R. Sigorta A.Ş.nin ise; zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi uyarınca maddi zararlardan sorumlu olduğunu,  müvekkillerin olaydan  dolayı destekten yoksun kaldığını, masraflarının olduğunu, giderilmesi imkansız ağır elem ve acılara uğradıklarını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.450,00 TL maddi ve 340.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle  adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı T.C.D.D. İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilince, Kuruluşları yönünden hizmet kusuruna dayanılarak açılan davanın, idari yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 09.09.2009 gün ve E: 2009/223 sayı ile, davalı TCDD vekilinin; yargı yolu itirazlarının reddine karar vermiştir.

Davalı idare vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve ekleri, Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasanın 125 inci maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiş, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin(1-b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, görüm ve çözümü idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterildiği; T.C.D.D. işletmesi Genel Müdürlüğünün, bir kamu kuruluşu olduğu, kamu hizmeti olduğu tartışmasız bulunan demiryolu taşımacılığı işini tekel halinde yürüttüğü; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, gerekli güvenlik önlemlerinin alınıp alınmadığı, sonuç olarak olayda hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin idari yargı yerlerine ait olduğu; uyuşmazlığın, T.C.D.D işletmesi Genel Müdürlüğünün yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı ileri sürülen zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini istemine ilişkin bulunduğu; bu durumda, davanın T.C.D.D işletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik olan kısmının görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğR.anlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargı yerlerine ait bulunduğundan, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin, anılan idarenin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının gerektiği nedenleriyle; davanın T.C.D.D işletmesi Genel Müdürlüğüne karşı açılan kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10 uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; TCDD işletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu,  233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olmasının, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmediği; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanun'un 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğR.anlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; buna karşın, dava konusu zararın, kaR.olunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluşması nedeniyle ortada bir trafik kazası bulunduğu düşüncesinden hareketle, 2918 sayılı KaR.olları Trafik Kanunu incelendiğinde; anılan Kanun'un 2. maddesinde; KaR.olları Trafik Kanunu'nun kapsamının belirlendiği, 3. maddesinde ise; "Demiryolu geçidinin (hemzemin geçit); KaR.olu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitlerdir, kamu hizmeti taşıtı: Kamu hizmeti için yük veya yolcu taşıması yapan bütün taşıtlardır, Taşıt: KaR.olunda insan, hayvan ve yük taşımaya yaR.an araçlar olduğu" tanımlarının yapıldığı, trenin söz konusu Kanun kapsamına dahil edilmediğinin anlaşıldığı;  anılan Kanun'un 85, 90 ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunu'nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır kuralı uyarınca uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ileri sürülebilir ise de; anılan Kanun'da gerek hemzemin geçitin kaR.olunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemiş ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmadığı; TCDD Ana Statüsü'ne, Yüksek Planlama Kurulu'nun 27.04.1992 gün 92/T.29 sayılı kararı ile eklenen Ek 2. maddede, demiryolunun kaR.olu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolunun ana yol sayılacağı, trafik düzeninin gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesislerin kaldırılacağı, demiryolu üzerinde seyreden araçların kaR.olu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğünün bulunduğunun belirtildiği; hemzemin geçitte kaR.olu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmemesinden dolayı idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davada, TCDD Genel Müdürlüğüne yönelik olan kısmının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü gerektiğinin düşünüldüğü; açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/223 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda, yazılı düşünce vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Gürbüz GÜMÜŞAY’ın katılımlarıyla yapılan 05.04.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı İdarelerin vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, hemzemin geçitte trenin çarptığı otomobilde bulunan davacıların yakınlarının hayatını kaybetmesi ve kimi davacıların yaralanması nedeniyle,  uğranılan zararların karşılığı maddi ve manevi tazminatın davalı idareden tahsiline hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi, “Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir...” hükmünü taşımakta;  “Hukuki Bünye”  başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğuna ve 233 sayılı KHK ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret  edilmekte; 4.maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

            Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

Dava dilekçesinin incelenmesinden; davacılar vekilince, davalılardan Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün, hemzemin geçidin geçiş güvenliğini ve geçide gelen araçların görüş imkanını sağlayamadığı, sesli ve ışıklı uyarı sistemini amaca uygun bir şekilde çalışır halde bulundurmadığı için  kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu ileri sürüldüğüne göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın; zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle idarenin hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu nedenine dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

            Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, kamu  hizmeti    yürüten   TCDD İşletmesinin, bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

            Buna karşın, dava konusu zararın, kaR.olunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı KaR.olları Trafik Kanunu’nun 85., 90. ve 106. maddeleri  hükümleri  uyarınca,   işletenin  hukuki   sorumluluğu  kapsamında  çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçidin kaR.olunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.

            Nitekim TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, “ Demiryolunun kaR.olu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

            Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

             Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

            Demiryolu üstünde seyreden araçların kaR.olu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır” denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır.     

Belirtilen nedenlerle, davanın; hemzemin geçitte trenin otomobile çarpması sonucunda doğan zararın TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünce tazminine yönelik olarak açılan kısmının, idarenin hizmet kusuru esasına göre görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile TCDD İşletmesi vekilinin görev itirazının Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce REDDİNE İLİŞKİN 09.09.2009 gün ve E: 2009/223 sayılı KARARIN KALDIRILMASINA, 05.04.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.