T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS   NO : 2018/784

            KARAR NO : 2018/838

            KARAR TR: 24.12.2018

ÖZET : Fazlaya dair hakları saklı tutularak adli yargı yerinde açılan ilk davadan sonra açılan ek davanın; imar mevzuatından kaynaklanan tazminat davası olması gözetilerek, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

KARAR  

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       

Davacılar : 1-A.E.

2-A.N.E.

Vekili      : Av. A.F.D.

Davalı    : Nilüfer Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. S.A.

                                         

O L A Y : Davacılar vekilidava dilekçesinde özetle; Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Görükle Mahallesi. 731 ada, 1 parsel sayılı 4.054.19 m2 taşınmazın 1700/2400 payının davacı A.E.'ye, 583/2400 payının davacı N.E.'ye, aynı mahalle 638 ada, 1 parsel sayılı 3.596.08 m2 taşınmazın 1/6 payının A.E.'ye, 5/6 payının A.N.E.'ye ait olduğunu, söz konusu taşınmazlara park-dinlenme alanı-çocuk bahçesi-fuar-lunapark-oyun alanları şeklinde davalı idarece el atılması nedeniyle, fazlaya ilişkin talep haklarını saklı tutarak Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.7.2012 gün ve E:2011/598, K:2012/494 sayılı dosyası ile açtıkları kamulaştırmasız el atma tazminatı davasında tazminat miktarının 2.747.666.25-TL olarak belirlendiğini, kararın Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiğini, işbu davayı söz konusu dosyada saklı tuttukları fazlaya ilişkin hak yönünden açtıklarını ileri sürerek 2.739.666.25-TL kamulaştırmasız el atma tazminatının, ilk dava olan 30.9.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 19.6.2013 gün ve E:2013/337, K:2013/456 sayı ile, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında, Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.7.2012 gün ve E:2011/598, K:2012/494 sayılı kararı ile davacıların kamulaştırmasız el atma tazminat alacaklarının 2.747.666.25 TL olarak belirlendiği, fazlaya ilişkin talep hakları saklı tutularak 8.000.00-TL kamulaştırmasız el atma tazminatının hüküm altına alındığı, kararın Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiği, işbu davanın söz konusu dosyada saklı tutulan fazlaya ilişkin hak yönünden açılmış ek dava olduğu anlaşıldığından; davacının davasının kabulü ile 2.739.666.25 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek paylan oranında davacılara ödenmesine, tescil yönünden daha önce verilen hüküm kesinleştiğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş, bu karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi: 11.2.2014 gün ve E:2013/13023, K:2014/2058 sayı ile, dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığından dolayı ilk davada saklı tutulan bedel için 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değiştirilen Geçici 6. maddesi 10. fıkrasında “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü uyarınca idari yargıda dava açılması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmediğinden, açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozulmasına karar vermiştir.

BURSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.10.2015 gün ve E:2014/349, K:2015/436 sayı ile, Mahkemelerince aynı mahiyette verilen ve bozularak dönen dosyada bozma ilamına uyulup uyulmayacağı hususunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 29.5.2015 tarihli ilamında "İdari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planıyla umumi hizmetlere ayrılan yerlerde kişilerin taşınmaz malları üzerindeki haklarına, imar planıyla bir takım kısıtlamalar getirilmekte olup, kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen idare, maliklerin taşınmaz üzerindeki tasarruf haklarını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirmektedir. Bu durumda açılacak tazminat davalarının 24.05.2013 tarihli 6487 sayılı Kamınla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin onuncu fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca, idari yargıda bakılması gerekir." gerekçesi ile hükmün bozulduğu görülmüş, emsal karara konu taşınmazın durumu ile aynı özellikte bulunan mahkemeleri dosyasına konu taşınmazın imar planında çocuk bahçesi alanında kaldığı, üzerinde fiilen el atıldığını gösterecek şekilde yapı, bina vs. bulunmadığı, el atmanın hukuki nitelikte olduğu, Genel Kurul Kararı doğrultusunda davanın idari yargının görev alanına girmesinden dolayı davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekilibu kez 10.000,00-TL'nin ilk dava tarihinden itibaren davalı idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekilinin süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde; davanın adli yargı yerinde çözülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunulmuştur.

Bursa 2. İdare Mahkemesi: 20.1.2016 gün ve E:2015/1403 sayı ile, uyuşmazlık konusu işlemin, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak tesis edilen bir işlem olduğu ve bu nedenle uyuşmazlığın İdari Yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Bursa 2. İdare Mahkemesi: 8.11.2016 gün ve E:2015/1403, K:2016/1072 sayı ile, sonradan yürürlüğe giren Yasa maddeleri nedeniyle uyuşmazlıkta tarafların haklılık oranı belirlenemediğinden, maktu olan vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılamayacağının açık olduğu gerekçesiyle, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş, bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi: 22.2.2017 gün ve E:2017/423, K:2017/445 sayı ile, istinaf yoluyla kaldırılması istenilen İdare Mahkemesi kararında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından ve dilekçelerde ileri sürülen iddialar da sözkonusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden başvuruların reddine karar vermiş, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Danıştay Altıncı Daire : 26.10.2017 gün ve E:2017/2711, K:2017/8345 sayı ile, Dava konusu taşınmazın imar planında "çocuk bahçesi ve park alanı" olarak belirlenmesi ve uzun süre herhangi bir uygulama yapılmaması veya kamulaştırılmamasının hukuka uygunluğunun denetimine ve bu durumun zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesine ilişkin uyuşmazlık, idari yargının görev alanında bulunduğundan tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak davalara konu edilmesine hukuken olanak bulunmamakla birlikte, görülmekte olan davanın yukarıda tanımı yapılan idari dava türleri kapsamında bir dava olarak açılmadığı, daha önce adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış tazminat talebinin saklı tutulan fazlaya ilişkin kısmına yönelik olduğu, dolayısıyla adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış olan davanın devamı niteliğindeki uyuşmazlığın adli yargıda görülmesi gerektiği sonucuna varıldığından davanın görev yönünden reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle, mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi: 10.7.2018 gün ve E:2018/900, K:2018/1176 sayı ile, adli yargı mercilerinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerlerinde açılan davalarda, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılması halinde, mevzuat hükümleri gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için ara kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulması ve Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından verilecek kararın sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden İdare Mahkemesince bu sürecin işletilmesinden sonra bir karar verileceğinin de açık olduğu nedeniyle, Danıştay Altıncı Dairesinin bozma kararına uyulmasına, Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 08/11/2018 günlü ve E:2015/1403, K:2016/1072 sayılı kararının kaldırılmasına, belirtilen hususlar dikkate alınıp yeniden yargılama yapılması amacıyla dosyanın 2577 sayılı kanunun 45. maddesinin 5. fıkrası uyarınca mahkemesine gönderilmesine, yapılacak yargılama sonucunda verilecek karar ile yargılama giderleri hakkında da hüküm kurulacağından bu konuda ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2577 sayılı kanunun 45.maddesinin 5.fıkrası uyarınca karar verilmesi nedeniyle karara karşı temyiz yolu kapalı olmak üzere karar vermiştir.

BURSA 2.İDARE MAHKEMESİ : 26.9.2018 gün ve E:2018/874 sayı ile, adli yargı mercilerinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerlerinde açılan davalarda, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılması halinde, mevzuat hükümleri gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için ara kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulması ve Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından verilecek kararın sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden İdare Mahkemesince bu sürecin işletilmesinden sonra bir karar verileceğinin açık olduğu; davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.  

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 24.12.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,davacılara ait taşınmazın imar planında "park-çocuk bahçesi" alanında kalması nedeniyle hukuki el atmadan kaynaklanan zararın tazmini ile fazlaya ilişkin olarak taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;“Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında “… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında "çocuk bahçesi ve park alanı" olarak ayrılan davacıların Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

İdare Mahkemesinin, Danıştay 6.Dairesinin bozma kararına uymak suretiyle yaptığı başvuru gerekçesi ile ilgili olarak da; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.'' hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacılar lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. Somut olayda da davacılar tarafından Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.7.2012 gün ve E:2011/598, K:2012/494sayılı dosyasında görülen ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2014/349, K:2015/436 sayılı dosyasında görülen ek dava açılmış olmakla;davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/598 sayılı dosyasında görülen davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.

Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/349 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Her ne kadar, bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tüm bu açıklamaların ışığında; davaya konu olayda, davacıların hissedar olduğu Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Görükle Mahallesi. 731 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza, imar planında "çocuk bahçesi ve park alanı" olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkememizin emsal nitelikteki 29/12/2014 gün ve E:2014/1006, K:2014/1077; 29.01.2018 gün ve  E: 2017 / 796, K:2018/ 27 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 2. İdare Mahkemesince yapılan 26.9.2018 gün ve E:2018/874 sayılı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Bursa 2. İdare Mahkemesince yapılan 26.9.2018 gün ve E:2018/874 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE, 24.12.2018 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol       

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ