T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

         ESAS NO     : 2019 / 587

         KARAR NO : 2019 / 564

         KARAR TR  : 30.9.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar : 1-E.Ç., 2- E. K.

Vekil leri    : Av.A.A., Av.T. S.

Davalı      : İzmit Belediyesi

 Vekilleri   : Av.S. G., Av.M. A.

 

O L A Y : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin müşterek çocukları olan  H. Ç.'ın,  05.07.2016 tarihinde sevk ve idaresindeki 41 ... 487 plakalı aracı ile Kuruçeşme Yenimahalle Erdil Sokak üzerini radar istikametinden, Kültür Parkı yönüne yokuş aşağı inerken yolun kum ve çakıl dökülü olması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek  no. 49 önüne geldiği esnada doğalgaz kutusuna aracının ön kısımlarının çarparak ve savrularak 10 mt. ileriye yolun ortasına düşerek meydana gelen trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiğini; Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 17/11/2016 tarihli ve ..../10557 sayılı raporunda “yol üzerinde kum ve çakıl taşlarının yola dökülmesine sebep olan, gerekli ve yeterli tedbirleri almayan kişi kurum ve kuruluşun” kusurlu olduğunun belirtildiğini, kazanın oluşmasında davalı idarenin sorumlu olduğunu ifade ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; destekten yoksun  müvekkilleri   için toplam 100.000 TL manevi ve toplam 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle  adli yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 25.10.2018 gün ve E:2017/167, K:2018/397 sayı ile,“(…) Dava tek taraflı trafik kazası nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalı vekili tarafından davacılar murisi H.Ç.'ın 05/07/2016 tarihinde sürücüsü bulunduğu araçla seyri sırasında yolun kum ve çakıl dökülü olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybedip tek taraflı kazada hayatını kaybettiği belirtilerek tazminat talebinde bulunulmuştur.

Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İYUK.un 2.maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/17-1163 Esas, 2016/909 Karar sayılı ilamına göre;

"Bununla birlikte 2918 sayılı KTK'da diğer kamu idareleri ve Belediyelerin trafik düzeni ve trafik güvenliği ile ilgili üstlendikleri kamu hizmetlerinden dolayı hukuki sorumluluğu düzenlenmiş değildir. Diğer bir anlatımla, Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyelerin karayolu yapım, bakım ve işletilmesi şeklindeki kamu hizmetleri gibi diğer kamu kuruluşlarının kendi görev alanlarındaki kamu hizmetlerinin, idare hukuku ilke ve kurallarına göre yürütüleceği, anılan kuruluşların idari işlem ve eylemlerinden doğan uyuşmazlıkların da Anayasa'nın 125. maddesi ve 2577 sayılı İYUK'nın 2. maddesine göre idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği noktasında duraksama bulunmamaktadır."

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/10922 Esas ve 2016/853 Karar sayılı ilamına göre de;

"Davacı davasını Belediye'nin hizmet kusuruna dayandırarak açmıştır, bu tür tazminat davalarının çözümlenme yerinin idari yargı mercii olması gerekir. Bu itibarla, davanın HMK 114/1-b.maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir."

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26.HD.nin 23/10/2017 tarih ve 2017/1347 Esas, 2017/1188 Karar sayılı ilamına göre;

"Dosya içeriğine, kararın dayandığı delilerle, yasaya uygun gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK'nun 7/a maddesi gereğince, kara yollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak, önlemleri almak ve aldırmak görevlerinin verilmesine, bu görevin 2918 Sayılı KTK 'da verilmiş olmasının bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı, idarenin özel hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmamasına, hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine, idari yargı yerinde tam yargı davasının açılmasının gerekmesine " demek suretiyle kamu kurumlarının hizmetin yürütülmesi sırasında hizmet kusurundan doğan davaların idari yargı yerinde görülmesi gerektiği hususuna işaret edilmiştir.

Tüm bu hususlar nazara alınarak davacı davasını Belediye'nin hizmet kusuruna dayandırarak açmıştır. Bu tür tazminat davalarının çözümlenme yerinin idari yargı mercii olması gerekir. İdari yargı yerinin görevli olması nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:

İdari yargının görevli olması nedeniyle HMK 114/1, HMK 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine..." karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi: 16.4.2019 gün ve E:2019/270, K:2019/270 sayı ile, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

KOCAELİ 1.İDARE MAHKEMESİ: 13.6.2019 gün ve E:2019/532 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun "Belediye Trafik Birimleri, Görev ve Yetkileri" başlıklı 10. maddesinde, "Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür, a) Kuruluş Her belediye başkanlığı bünyesinde, hizmet kapasitesi gözönünde tutularak İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek ölçülere ve genel hükümlere göre, belediye trafik şube müdürlüğü, şefliği veya memurluğu kurulur, b) Görev ve yetkiler 1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yollan trafik düzenini ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, 2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak. 3.Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, 4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak, 5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak, 6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak, 7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak." hükmü, 110. maddesinde ise; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükümlerine yer verilmiştir.

(…)

Bakılan davada, uyuşmazlığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasına ilişkin bir tazminat davası olduğu, anılan Kanunun 110. maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle açılan davanın, Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25/10/2018 tarih ve E:2017/167, K:2018/397 sayılı görevsizlik kararı ile reddedildiği de dikkate alınmak ve anılan tazminat istemine ilişkin dava dosyasının mahkemesinden getirtilmek suretiyle 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre görevli yargı merciinin belirlenebilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına …” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30.9.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında müşterek çocukları vefat eden davacıların uğradığı zararların davalı idarece giderilmesi istemiyle açılmıştır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların müşterek çocukları olan  H. Ç.'ın 05.07.2016 tarihinde sevk ve idaresindeki 41 ... 487 plakalı aracı ile Kuruçeşme Yenimahalle Erdil Sokak üzerini radar istikametinden, Kültür Parkı yönüne yokuş aşağı inerken yolun kum ve çakıl dökülü olması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek no. 49 önüne geldiği esnada doğalgaz kutusuna aracının ön kısımlarının çarparak ve savrularak 10 mt. ileriye yolun ortasına düşerek meydana gelen trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiği; kazanın oluşmasında davalı idarenin sorumlu olduğu iddia edilerek;  fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla;  uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2018 gün ve E:2017/167, K:2018/397 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2018 gün ve E:2017/167, K:2018/397 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.9.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                            TUNÇ                             TOPUZ                          ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                 KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.30.9.2019

                                                      ÜYE

                                            Ahmet ARSLAN