T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 722

            KARAR NO  : 2017 / 70

            KARAR TR   : 20.2.2017

ÖZET : 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47/A maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A.F.Ş.          

Davalı             : Sermaye Piyasası Kurulu

            Vekili              : Av. F.Ç., Av. E.K.

 

O L A Y         :  Sermaye Piyasası Kurulu’nun 25/03/2010 tarih ve 7/246 sayılı işlemi ile, Seri: VIII, No:39 sayılı Tebliğe aykırı işlemleri nedeniyle davacıya 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47/A maddesi uyarınca toplamda 38.064,00 TL idari para cezası verilmiş, her biri 12.688,00 TL olan 3 adet idari para cezası tutanağı davacıya 15/04/2010 tarihinde tebliğ edilmiştir.  

Davacı, idari para cezalarının kaldırılması istemiyle 28/04/2010 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

İstanbul Anadolu 39. Sulh Ceza Mahkemesi: 08/02/2013 gün ve 2013/5 Değişik İş sayı ile ‘‘…muteriz hakkında 22/03/2007, 14/05/2008 ve 2008 yılı içerisinde işlediği eylemler nedeniyle 3 ayrı idari yaptırım uygulandığı, idari yaptırım miktarlarının 50.000,00 TL’den az olduğu, idari para cezalarının nispi olmadığı ve 5326 sayılı Yasanın 20/2-c maddesine göre 3 yıllık soruşturma zamanaşımı süresine tabi olduğu, itiraz nedeni ile soruşturmanın 3 yıl içerisinde kesinleşmediği anlaşılmakla, zamanaşımı süresi dolduğundan itirazın kabulüne…’’ şeklinde karar vermiş, karara karşı davalı vekilinin itirazda bulunması üzerine İstanbul Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesi, 12/04/2013 gün ve 2013/122 Değişik İş sayı ile ‘‘…İdari yaptırım kararına yapılan itirazdan sonra 30/12/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmakla yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 105/4 maddesi gereğince "Bu kanun uyarınca verilecek idari para cezası kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir" hükmü getirilmiş ve bu nedenle Sermaye Piyasası Kurulu tarafından verilen idari yaptırım kararlarına karşı başvurulacak mercii idari yargı olarak belirlenmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmakla, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden itirazın bu gerekçe ile kabulüne karar verilmiştir.’’ gerekçesiyle itirazın kabulüne ve idari yaptırım kararının kaldırılmasına ilişkin kararın kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir.

İSTANBUL ANADOLU 39. SULH CEZA MAHKEMESİ:17/04/2013 gün ve 2013/5 Değişik İş sayı ile ‘‘…6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 105/4 maddesi gereğince idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde, idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği…’’ şeklindeki gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, davacının itirazı üzerine İstanbul Anadolu 39. Asliye Ceza Mahkemesi, 10/05/2013 gün ve 2013/109 Değişik İş sayı ile itirazın reddine karar vermiş, karar bu şekilde 10/05/2013 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı, adli yargıda 28/04/2010 tarihinde yaptığı itiraz başvurusunun sonuçlanmasından önce, dava dilekçesinde ‘‘…Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tebliğ edilen idari para cezası uygulamalarının ve aynı karar kapsamında alınan; “tebliğ işlemine”, “itiraz ve iptal başvurusu yöntemine’’  ve  “ödeme veya itirazların kurula bildirilmesi zorunluluğu getiren, aksi halde idari para cezasının kesinleşmesini zorunlu kılan” uygulamaların,  “kararların kesinleşmesine ilişkin”,  “idari para cezalarının kesinleşmesini beklemeden, Sermaye Piyasası Kurulu’nun haftalık bülteninde yayınlanarak alenileştirilmesi”ni sağlayan idari işlemlerin iptaline karar verilmesi istemiyle 01/06/2010 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 3. İDARE MAHKEMESİ: 23/06/2010 gün ve 2010/915 Esas, 2010/982 Karar sayı ile ‘‘…2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 6. fıkrasında, bu maddede belirtilen hususların ilk incelemeden soma tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı belirtilmiş, 15/1-a maddesinde ise, adlî ve askerî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinde "(1) Bu Kanunun;

İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımım gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır." hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun'un "Başvuru Yolu" başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında "İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir." hükmüne, aynı maddenin 5560 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 8. fıkrasında ise idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görülür." hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükümlere göre, Kabahatler Kanunu'nun belirlediği ilke ve esaslara uyan diğer kanunlardaki idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırımlara karşı yapılacak itirazlarda diğer kanunlarda açıkça idare mahkemesine itiraz edileceği belirtilmemiş ise ve idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hali dışında sulh ceza mahkemesi genel görevli mahkeme kılınmıştır.

Uyuşmazlık konusu olayda, idari para cezasının yasal dayanağını oluşturan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun idari para cezalarını düzenleyen 47-A maddesi 08.02.2008 gün ve 26781 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 372. maddesi ile değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Böylece davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yem yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kurallarının değişikliğin  yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair geçiş hükümlerinin varlığı halinde mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Belirtilen durum karşısında; dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümü Sulh Ceza Mahkemesinin görevine girdiğinden Mahkememizin görevine girmemektedir.

Nitekim, dava konusu edilen para cezalarına ilişkin işlem metinlerinin içeriğinde de Anayasa'nın 40. maddesine paralel olarak, başvuru yolları ve usulü gösterilirken ilgilinin adli yargı yerinde dava açabileceği hususu tebligata konu edilmiştir.

Öte yandan, yine 2499 sayılı Yasa'ya aykırılıktan bahisle tesis edilen para cezasının iptali istemiyle Mahkememizin E:2007/1156 sayılı dosyasına kayden açılan başka bir davada verilen aynı yöndeki kararın onanmasına dair Danıştay On Üçüncü Dairesi'nin 03.01.2009 gün ve E:2008/l 1877, K:2009/1293 sayılı kararı da bu yöndedir…’’ şeklindeki gerekçesiyle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev (yargı yolu) yönünden reddine karar vermiştir. Davacının kararı temyiz etmesiyle Danıştay 13. Dairesi, 04/07/2011 gün 2010/5028 Esas, 2011/3289 Karar sayı ile kararı onamış, davacı karar düzeltme talebinin Danıştay 13. Dairesi’nin 02/07/2013 gün ve 2011/4340 Esas, 2013/1993 Karar sayı ile reddedilmesiyle, karar 02/07/2013 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı Ankara 3. İdare Mahkemesi’ne sunduğu 13.09.2013 havale tarihli dilekçesiyle; İstanbul Anadolu 39. Sulh Ceza Mahkemesi'nce 17/04/2013 gün ve 2013/5 Değişik İş sayı ile verilen görevsizlik kararından söz ederek; dava konusu işlemin çözümünde idari yargının görevli olması halinde Ankara 3. İdare Mahkemesi’nce verilen 23.06.2010 gün ve E:2010/915, K;2010/982 sayılı davanın görev yönünden reddine ilişkin kararın kaldırılması, aksi halde ise 2247 sayılı Kanun'un 14., 15. ve 16. maddeleri uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkartılarak görevli yargı merciinin Uyuşmazlık Mahkemesi marifetiyle belirlenmesi şeklinde terditli talepte bulunmuştur.

Ankara 3. İdare Mahkemesi: 07/10/2013 gün ve 2010/915 Esas sayı ile  ‘‘…davacının birbirinden farklı iki istemde bulunmak suretiyle ne istediğini tam olarak ortaya koyamadığı, eğer davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunuluyorsa bu durum açıkça belirtilerek, sadece bu istemi içeren bir dilekçe ile Mahkememize başvurması gerekirken terditli istem içeren bir dilekçeyle Mahkememize başvurulduğu anlaşıldığından, söz konusu dilekçenin mevcut haliyle yukarıda aktarılan düzenlemelere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, davacı tarafından olumsuz görev uyuşmazlığı çıkartılması talebinde bulunulmuş ise de, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 15. maddesinin "Olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyaları, son görevsizlik kararını veren yargı merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ceza davalarında doğrudan doğruya diğer davalarda ise taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir ve görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir.” hükmü uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkartmanın 17.04.2013 tarihi itibariyle son görevsizlik kararını veren İstanbul Anadolu 39. Sulh Ceza Mahkemesi'nin yetkisinde olduğu, anılan talebin (ki yukarıya hükmü alınan düzenleme uyarınca ceza davalarında gerek olmamakla birlikte) İstanbul Anadolu 39. Sulh Ceza Mahkemesi'ne yapılması gerektiği açıktır.

Açıklanan nedenlerle, sözü edilen eksikliğin giderilmesi için 15 gün içerisinde yeniden karar düzeltme isteminde bulunmakta serbest olmak üzere dilekçenin reddine…’’ karar vermiştir.

Davacı,  04/12/2013 havale tarihli dilekçesiyle talebini sınırlandırarak adli ve idari yargı yerleri arasında oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 20.2.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosyalar üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece adli yargı dosyası ile birlikte Mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıya, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47/A maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun 25/03/2010 tarih ve 7/246 sayılı işlemi ile, Seri: VIII, No:39 sayılı Tebliğe aykırı işlemleri nedeniyle davacıya 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47/A maddesi uyarınca toplamda 38.064,00 TL  idari para cezasının verildiği idari işlemin uygulandığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun “İdari Para Cezaları” başlıklı 47/A  maddesinde (Ek:15/12/1999 - 4487/26 md.; Değişik: 23/1/2008-5728/373 md.),

“Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilere, gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından on beş bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Kanunun 40/C maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulunca beş bin Türk Lirasından yirmi beş bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

Kanunun 40/D maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Yönetim Kurulunca bin Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Birlik, verdiği cezaları ilgiliye tebliğ eder ve tahsil ve gelir kaydı için Yatırımcıları Koruma Fonuna bildirir.

İdarî para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde, verilen para cezası iki katı, ikinci ve müteakip tekrarlarda üç katı artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz” hükmü yer almıştır.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde,           “ (1) Bu Kanunun;

            a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır.” denilmiştir.         

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Olayda,  idari para cezasının iptali istemiyle dava açılmış olup; işlemin tesis edildiği 25/03/2010 tarihinde 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda, bu cezaya karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Buna karşılık, 30/12/2012 tarihinden Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun ‘‘İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller’’  ‘‘Genel esaslar’’ başlıklı  103. maddesinde,

‘‘(1) Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket eden kişilere Kurul tarafından yirmi bin Türk Lirasından iki yüz elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Ancak, yükümlülüğe aykırılık dolayısıyla menfaat temin edilmiş olması hâlinde verilecek idari para cezasının miktarı bu menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Birinci fıkradaki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişinin bir özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcisi olması veya organ veya temsilcisi olmamakla birlikte bu tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen bir kişi olması hâlinde, ayrıca tüzel kişi hakkında da birinci fıkra hükmüne göre idari para cezası verilir. Aykırılığın, temsilcisi olunan veya adına hareket edilen tüzel kişinin zararına bir sonuç doğurması hâlinde, tüzel kişiye idari para cezası verilmez.

(3) 26 ncı madde uyarınca ve gerekirse Kurulca verilebilecek ek süre zarfında pay alım teklifi zorunluluğunu yerine getirmeyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında, Kurul tarafından pay alım teklifine konu payların toplam bedeline kadar idari para cezası verilir.

(4) 106 ncı maddede belirtilen nitelikte bir bilginin varlığı aranmaksızın, Kurulca izin verilen hâller hariç olmak üzere ve Kurulca belirlenen zaman dilimi içinde ilgili sermaye piyasası araçlarının alım satımından kazanç elde eden ihraççıların yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri elde ettikleri net kazancı ihraççıya vermekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü otuz gün içinde yerine getirmeyenler hakkında Kurul tarafından elde ettikleri menfaatin iki katı idari para cezası verilir.

(5) 75 inci maddenin altıncı fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından beş bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.

(6) Halka açık ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, esas sözleşmeleri veya iç tüzükleri çerçevesinde basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca kârlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin kârlarının ya da malvarlıklarının artmasının sağlanması hâlinde ilgili tüzel kişiye Kurul tarafından yirmi bin Türk Lirasından iki yüz elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.’’

‘‘İdari para cezalarının uygulanması’’ başlıklı 105. maddesinde ise,

(1) İdari para cezalarının uygulanmasından önce ilgilinin savunması alınır. Savunma istendiğine ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde savunma verilmemesi hâlinde, ilgilinin savunma hakkından feragat ettiği kabul edilir.

(2) Bu Kanunda tanımlanan kabahatlerden birinin idari yaptırım kararı verilinceye kadar birden çok işlenmesi hâlinde, ilgili hükme göre, ilgili gerçek veya tüzel kişiye bir idari para cezası verilir ve verilecek ceza iki kat artırılır. Ancak, bu kabahatin işlenmesi suretiyle bir menfaat temin edilmesi veya zarara sebebiyet verilmesi hâlinde verilecek idari para cezasının miktarı bu menfaat veya zararın üç katından az olamaz.

(3) Tahsil edilen idari para cezalarının yüzde ellisi genel bütçeye gelir kaydedilir, yüzde ellisi gelir kaydedilmek üzere YTM’ye aktarılır.

(4) Bu Kanun uyarınca verilen idari para cezası kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.’’ hükümlerine yer verilmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezalarının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu,  30/12/2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 105. maddesinin 4. fıkrasında  idari para cezasına itiraz konusunda görevli yargı kolunun idari yargı olarak belirlendiği anlaşılmıştır. Bu durumda, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca verilen idari para cezalarına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 105/4. maddesi uyarınca idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin 23/06/2010 gün ve 2010/915 Esas, 2010/982 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin 23/06/2010 gün ve 2010/915 Esas, 2010/982 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.2.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN