Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         2010/134 E.  ,  2011/254 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Hüküm Uyuşmazlığının

            Giderilmesini İsteyen         : Maliye Hazinesi

            Vekili                                     : Av. F.M.E.

            Karşı Taraflar                       :          

1- M.T.                       2- M.B.

3- A.B.                     4- F.K.                

5- M.A.                     6- S.K.    

7- A.R.                      8- S.K.      

9- S.U.                      10- B.A.                   

11- N.A.                   12- Ş.A.                  

13- B.A.                    14- S.A.          

15- Y.A.                    16- E.G.            

17- S.T.                    18- M.T.                    

19- Y.T.                    20- Y.T.         

21- S.T.                    22- C.K.                    

23- S.K.                    24- Y.K.                    

25- H.G.                  26- D.D. 

27- R.G.                   28-G.A.         

29- M.A.                   30- R.K.        

31- U.K.                   32- N.T.

33- E.D.                    34- H.D.

35- Ş.A.                    36- A.A.        

37- S.K.                    38- V.Y.        

39- M.K.                   40- K.K.

41- R.G.                   42- N.G.

43- R.S.                   44- Y.T.         

45- M.T.                    46- G.K.

47- H.b.                  48- E.D.          

49- H.D.                  50- S.K.

51- N.Ç.                  52- M.B.

53- Y.G.                    54- A.Ç.                    

55- C.B. 

Vekilleri                                  : Av. A.B.– Av. Y.B. 

O L A Y                     : 1-  Hatay İli, İskenderun İlçesi, Gökmeydan Beldesinde kök malik G.S. (Corcet Sayek) adına kayıtlı 11 numaralı parsel mevcutken, Hatay’ın Türkiye’ye ilhakı sırasında Fransızların Suriye’de kalan türk mallarını iadeye yanaşmamaları nedeniyle 1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabele-i Bilmisil Tedabiri İttilazı Hakkında Kanun Bakanlar Kuruluna yabancı uyrukluların ülkemizdeki mal varlıklarına kısmen veya tamamen el koyma hak ve yetkisi tanımış olduğundan, bu yetkiye dayanarak, Suriye uyruklu kişilerin bütün hak ve menfaatlerine Hazinece el konulması amacıyla 1939 yılından 1970’li yıllara kadar çeşitli kararnameler ve yönetmelik çıkarılmıştır.

            Kök malik G.S.’in de Suriye uyruklu olması nedeniyle 14.5.1973 tarihinde 11 nolu parseline 1062 sayılı Kanun gereğince Hazinece el konulmuştur.

            11 nolu parseli harici senedi ile satın aldığını önesüren İ.A. tarafından sözkonusu şerhin iptali istemiyle Maliye Bakanlığına karşı Danıştay Başkanlığında dava açmıştır.

            Danıştay Onikinci Dairesi; 27.12.1973 gün ve E:1970/3221, K:1973/547 sayı ile, “…6.11.1967 tarihli Resmi Gazete ile yayınlanan 6/8890 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmeliğin 5 nci maddesinin birinci fıkrası; Suriye uyruklu özel ve tüzel kişilere ait olup, Bakanlar Kurulunca müttehaz 1.10.1966 gün ve 6/7104 sayılı karar gereğince el konulacak ve idare edilecek taşınır ve taşınmaz mallar bakımından 17.10.1966 tarihinde bihakkın iktisap edilmiş uyrukluğun esas alınacağına işaret etmekte ve maddenin ikinci fıkrası ise ‘Ancak, 13.1.1939, 14.2.1942, 18.11.1957 günlü kararnamelerle takyidat konulan taşınmaz malların Suriye uyruklu malikleri, 13.1.1939 dan sonra başka bir devlet uyrukluğuna geçmiş olsalar dahi, taşınmaz mallar yönünden Suriye uyruklu ad ve itibar olunurlar.’ hükmünü taşımaktadır. Uyuşmazlık konusu işte 6/7104 sayılı karar uyarınca el konulan ve 8.12.1947 tarihli harici senetle satın alınan taşınmazın satıcısı G.S.’in 1945 yılından önce Suriye tebalı olduğu ve 1945 yılında Lübnan tabiiyetine geçtiği Beyrut Büyükelçiliğinin bildiriminden anlaşılmış olup, davacının aksi yoldaki iddiaları soyut bir iddia olmaktan öteye geçememektedir. Hukuki durum bu olunca halen tapuda malik gözüken satıcının 1939 yılından sonra tabiiyet değiştirerek 1945 yılında Lübnan uyrukluğuna geçmiş olması 6/8890 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrası karşısında taşınmazın elkoymada müstesna kılınması yönünden bir ayrıcalık yaratmamaktadır. Taşınmaza konan takyidatın kaldırılması için davacının 14.10.1967 tarihinde yaptığı müraacatın reddine açıklanan nedenlerle mevzuata aykırılık görülmediğinden davanın reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

            2- Daha sonra J.S., G.S. ve H.B. tarafından, anılan taşınmazlar üzerinde yer alan kısıtlamaların kaldırılamayacağına ilişkin Maliye ve Gümrük Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 21.3.1983 gün ve 9162 sayılı işleminin ve Maliye Hazinesinin İskenderun 1. İcra Memurluğu kanalıyla 9.3.1983 gün ve 1574 sayılı “Taşınmazlara Müdahalelerin Men’ine” ilişkin işleminin, Joseph ve G.S.’in 1932 yılından beri Lübnan uyruklu oldukları, gerek Suriye makamlarınca gönderilen, gerekse Milli Emlak Genel Müdürlüğünce İskenderun Cumhuriyet Savcılığına yazılan yazılarda Suriye Devletinin hiçbir vilayetinde kayıtlarına rastlanmadığı, 1932 yılından beri Lübnan uyrukluğunda bulunduklarının İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarınca teyit edildiği önesürülerek, Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile İskenderun Kaymakamlığına karşı Adana İdare Mahkemesinde  dava açmışlardır.  Adana 1. İdare Mahkemesi 26.4.1985 gün ve E:1983/531, K:1985/242 sayı ile “…Davacılardan Joseph ve G.S.’in sahibi bulundukları taşınmazların idaresi, taşınmazlardan elde edilecek gelirin adlarına yatırılması ve taşınmazlarla ilgili çıkabilecek her türlü uyuşmazlıklarda adlarına hareket edebilmesi için yine davacılardan H.B.’i umumi vekil tayin ettikleri dosyada mevcut İskenderun 1. Noterliğince düzenlenen umumi vekaletnameden anlaşılmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. Maddesinin, 1. Fıkrasının (a) bendinde; ‘iptal davalarının menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceği’ belirtilmiş olup H.B.’in açılan bu davada doğrudan doğruya ve kişisel bir menfaatininin olmadığı, yalnızca umumi vekil sıfatıyla hareket ettiği anlaşıldığından H.B.’in davasının anılan Yasanın 15. Maddesinin, (1/a) fıkrasına göre ehliyet yönünden reddine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının ‘Üst Makamlara Başvurma’ başlıklı 11. Maddesinin, 1. Fıkrasında; ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması bir üst makamdan üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, 2. fıkrasında; altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükme bağlanmış, Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaz’iyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Emlakine Karşı Mukabil Herbir İttihazı Hakkında 28.5.1920 tarih ve 1602 sayılı Kanunun 1. Maddesiyle İdari Mukarrerat veya Fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye tebasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye’deki tebasının hukuki mülkiyeti dahil İcra Vekilleri Hey’eti kararıyla Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve menkulat ve gayrı menkulatına vaz’iyet olunabileceği hükmü getirilmiş 1.10.1966 tarih ve 6/7104 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla (Suriye uyruklularının mallarının tespiti ve bu mallara el konulması hakkındaki yönetmelik)in yürürlüğe konulması kararlaştırılmış ve yönetmeliğin 1. Maddesiyle de, Suriye uyruklu bütün özel ve tüzel kişilerin Türkiye’de bulunan taşınmaz ve taşınır (za….. ev eşyası hariç) malları ile bütün hak ve menfaatlerine 28.5.1927 gün ve 1062 sayılı Kanun hükümleri uyarınca el konulduğu belirtilmiştir. İşlem dosyasında mevcut bilgi ve belgelere göre İ.A. isimli bir şahsın G.S.’e ait 158 parsel sayılı taşınmazı harici senetle G.S. vekili Nazlı Sayegh’ten 8.12.1947 tarihinde satın aldığı, taşınmaz üzerindeki elkoyma işleminin kaldırılması yolundaki başvurunun reddi üzerine Danıştayda dava açtığı ve Danıştay 12. Dairesi 27.2.1973 gün ve E:1970/3221, K:1973/547 sayılı kararıyla, G.S.’in 1945 yılından önce Suriye uyruklu olduğu, 1945 yılından sonra Lübnan uyrukluluğuna geçtiği, 6/8890 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmeliğin 5. Maddesinin, 2. Fıkrası karşısında istisna kılınması yönünden bir ayrıcalık yaratmayacağı gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmakta olup bu durumda görülen davada da davacı durumunda olan  G.S.’in yurttaşlık durumu başka bir parsel taşınmaz nedeniyle yargı organlarında tartışılmış ve 1945 yılından sonra Lübnan uyruklu olduğu kesin hükme bağlanmıştır. Açıklanan nedenlerle G.S.’in ‘1930 yılından önce Lübnan uyruklu olduğu mallarına kısıtlama konulmasının yerinde olduğu bu nedenle işlemin iptali gerektiği’ iddiasının hukuki geçerliliği bulunmamaktadır. Kaldı ki G.S. vekili  H.B. tarafından Milli Emlak Genel Müdürlüğüne hitaben verilen 28.4.1978 tarihinde evrak kaydına geçen dava konusu taşınmazlara konulan kısıtlamanın kaldırılma istemini içeren dilekçe nazara alındığında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 11. Maddesinde öngörülen dava açma süresi geçirildikten sonra 5.5.1983 tarihinde kayıtlara geçen dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmamaktadır. Bu bakımdan G.S.’in davasının usul ve esastan reddine; Davacılardan J.S. hakkında Dışişleri Bakanlığı tarafından Maliye Bakanlığına yazılan 30.1.1974 tarih ve 430.654-AİGM/EİHD.Gn.Md.-335 sayılı yazıda, adı geçenin Lübnan vatandaşlığına geçme tarihinin Beyrut Sulh Hakimliğince verilen karar tarihi olan 28.4.1947 olarak kabul edilmesinin gerekeceği, 17.8.1979 gün ve EİGM/EİHD.Gn.Md.430.654-290-4013 sayılı yazıda da, 1932 yılından beri Lübnan vatandaşı olduğu bildirilmiş, dava dilekçesi ekinde sunulan nüfus kayıt suretinde davacının Lübnan uyrukluluğunun Beyrut Sulh Mahkemesinin 18.4.1947 tarihli kararı gereği tescil edildiği belirtildiğinden J.S.’in de kesin olarak 13.1.1939 tarihinden önce Suriye uyrukluluğundan Lübnan uyrukluluğuna geçtiği hususu kanıtlanmamıştır. Bu durumda 13.1.1939 tarihinden önce Suriye uyruklu olduğu anlaşılan J.S.’in taşınmazlarına da 1062 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat uyarınca elkonulmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından adı geçen kişinin davasının da reddine…” karar verilmiş, bu karar Danıştay 10. Dairesinin 6.10.1986 gün ve E:1985/2234, K:1986/1715 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.

            G.S. İskenderun Gökmeydanı Köyündeki 7 ve 11 parsel sayılı taşınmazların satışını isteyerek taşınmazına Suriye uyruklu olduğundan bahisle 1062 sayılı Yasa uyarınca el konulmasına ilişkin işlemin iptali ve tapu sicilindeki  “Suriye uyruklu” şerhinin silinmesi istemiyle Adana 1. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. 

Adana 1. İdare Mahkemesi; 29.5.1997 gün ve E:1997/67, K:1997/598 sayılı kararı ile davayı reddetmiş, davacı bu kararı temyiz etmiştir.

Danıştay 10. Dairesi 31.3.1998 gün ve E:1997/5193, K:1998/1331 sayı ile, “… Adana 1. İdare Mahkemesince; davanın, davacının taşınmazları üzerindeki kısıtlılık kaydının iptali istemiyle açıldığının, 1062 sayılı Yasaya dayanan "Suriye Uyruklu Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Mallarının İdaresi Hakkında Yönetmelik'in 5. maddesinde el koyma ve idare bakımından 17.10.1966 tarihinde bihakkın iktisap edilmiş uyrukluğun esas olduğu ancak, 13.1.1939, 14.2.1942, 18.11.1957 günlü kararnamelerle takyidat konulan taşınmaz malların Suriye uyruklu maliklerinin 13.1.1939'dan sonra başka bir devlet uyrukluğuna geçmiş olsalar dahi taşınmaz malları yönünden Suriye Uyruklu ad ve itibar olunacakları kuralının yer aldığının, bu haliyle uyuşmazlığın, davacının hangi tarihte Lübnan veya Suriye Uyruklu olduğundan kaynaklandığı, davacı tarafından Lübnan İçişleri Bakanlığınca düzenlenmiş belgeye göre 14.1.1938 tarihinde Lübnan uyruğuna geçtiği belirtilmiş, ise de, davacıdan harici senetle satın alınan taşınmaza konulan takyidatın kaldırılması istemiyle alıcı kişi tarafından açılan davada Danıştay 12. Dairesinin 27.12.1973 tarih ve 547 sayılı kararıyla davacının 1945 yılından önce Suriye Uyruklu olup 1945 yılında Lübnan Uyruğuna geçtiğinin Beyrut Büyükelçiliği bildiriminden anlaşıldığı belirtilerek aksi iddiaların soyut olmaktan öte geçmediği belirlemesinin yapıldığının anlaşıldığı, bu nedenle davacının sunduğu belgeye itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, hukuka aykırı olduğu iddiasıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. Uyuşmazlık, temyize konu mahkeme kararının özetinde aktarılan ve 1062 sayılı Yasaya dayalı yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca, davacının hangi tarihte Lübnan veya Suriye Uyruklu olduğundan kaynaklanmaktadır. Davacı adına kayıtlı bir başka taşınmazı harici senetle satın alan bir kişinin taşınmaz üzerindeki takyidatın kaldırılması istemiyle açtığı davada Danıştay 12. Dairesince; taşınmazın satıcısının 1945 yılında Lübnan Uyruğuna geçtiğinin Beyrut Büyükelçiliğinin bildiriminden anlaşıldığı, davacının aksi yoldaki iddialarının soyut bir iddia olmaktan öteye geçemediği, halen tapuda malik görünen satıcının 1939 yılından sonra tabiyet değiştirerek Lübnan Uyruğuna geçmesinin Yönetmeliğin 5.maddesi karşısında, taşınmaza el koymadan müstesna kılınması yönünde bir ayrıcalık doğurmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Ancak, Danıştay 12. Dairesinin aktarılan E:1970/3221, K:1973/547 sayılı dosyasında bulunan Beyrut Büyükelçiliği yazısı incelendiğinde; davacı ile yapılan görüşme sonunda intibaların 1945 yılından önce Suriye tabiyetinde olduğu merkezinde bulunduğunun bildirildiği görülmekte, ancak ilgilinin uyruğuna ilişkin başkaca somut bir belge yer almamaktadır. Bu defa davacı tarafından, Lübnan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığınca düzenlenmiş tanıtma belgesinde, açıkça, kocasından dolayı ve özel işlemle 14.1.1938 tarihinde Lübnan Uyruğunu kazanmış olduğu belirtilmekte olup; davalı idarece; tapuda malik görülen davacının hangi ülke uyruğunu hangi tarihte kazandığı konusunda yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle, ilgilinin Suriye Uyruklu olduğu konusunda bir belirleme olmaksızın taşınmaza el konulmasında hukuka uygunluk olmadığı gibi, tarafları ve konusu farklı olan Danıştay 12. Dairesinin davacının uyrukluğu hakkında başkaca belge bulunmadığı gerekçesiyle verdiği kararına dayanarak bu davayı reddeden idare mahkemesi kararında isabet görülmemektedir. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Adana 1. İdare Mahkemesinin 29.5.1997 tarih ve E:1997/67, K:1997/598 sayılı kararının bozulmasına dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine…” karar vermiş, Adana 1. İdare Mahkemesi; 29.12.1998 gün ve E:1998/742, K:1998/1215 sayı ile, bozma kararına uyarak dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.

Davalı İskenderun Mal Müdürlüğünün bu iptal kararını temyiz etmesi üzerine Danıştay 10. Dairesi 29.6.1999 gün ve E:1999/1427, K:1999/3669 sayı ile, “…Adana 1. İdare Mahkemesice bozma kararına uyularak, davacının hangi milletin uyruğunda hangi dönemlerde bulunduğunun ara kararıyla İçişleri Bakanlığına sorulduğunun, verilen cevapta ilgilinin 1924 yılı Fransız kayıtlarına göre “Suriye Uyruklu” olduğunun belirtildiğinin anlaşıldığı, ancak daha sonra başka devlet uyruğuna geçmiş olabileceği ihtimali karşısında bu belgeye itibar edilmediği, kaldı ki Lübnan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığınca düzenlenen belgede, davacının, 14.1.1938 tarihinde Lübnan uyruğunun kazandığının belirtildiği, bu haliyle, davacının Suriye uyruklu olduğu konusunda yeterli bir inceleme yapılmadan işlem tesisinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

Davalı idare, anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’unun 3622 sayılı Yasayla değişik 49. Maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür. 

Temyizen incelenen ve yukarıda özetlenen gerekçelere dayalı olarak verilen Adana 1. İdare Mahkemesinin 29.12.1998 tarih ve E:1998/742, K:1998/1215 sayılı kararı, usul ve hukuka uygun olup, bozma nedeni bulunmadığı anlaşıldığından temyiz isteminin reddine ve anılan kararın onanmasına…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Kesinleşmiş olan bu kararlardan sonra Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 14.3.2003 gün ve 8895 sayılı yazıları ile Hatay İli, İskenderun İlçesi, Gökmeydan Beldesinde bulunan tapuda Yakup Sayegh kızı G.S. adına kayıtlı olan  7 ve 11 parsel nolu taşınmazların tapu kaytıları üzerine adı geçenin Suriye uyruklu olduğu gerekçesiyle 14.5.1973 tarihinde 1062 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelik uyarınca konulan el koyma ve benzeri kısıtlayıcı şerhlerin kaldırılması uygun görülmüştür.

7.7.2003 gün ve 22841 sayılı Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü yazısında,

“…-Lübnan Cumhuriyeti Dahiliye Bakanlığı Nüfus Kaydı ve İstatistik Genel Müdürlüğünce verilen örneği ekli vefat şahadetnamesine göre; Yakup ve Nazlı oğlu  Hosroun 29.06.1914 doğumlu J.S.’in Beyrutta 27.10.1991 tarihinde bekar olarak vefat ettiği,

- Bu kişinin ana baba bir kız kardeşi olan G.S.’in de 22.2.2001 tarihinde vefat ettiği,

- G.S.'den geriye mirasçı olarak çocukları  1929 İskenderun doğumlu Jacgues, 1935  İskenderun doğumlu Lucien, 1936 Antakya doğumlu Bernard ile 23.09.1944 Lattakia doğumlu Christiane Cassia'nın kaldığı,

- Bu kişilerin aynı zamanda bekar olarak vefat eden dayıları J.S.'in de mirasçıları olduğu ve Lübnan uyruklu oldukları,

Anlaşılmıştır.

Diğer taraftan, ilgi yazınız eki belgelerin incelenmesi sonucunda ise; Lübnan Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı El-Metn Medeni Münferit Birinci çağrı Mahkemesi Nüfus Vak'a Hadiseler Naziri Hakimi tarafından verilen 24.5.1995 tarih ve Esas No.297/95, Karar No.332/95 sayılı karar (veraset ilamı) ile; J.S.'in mirasçılarının, kardeşinin çocukları Jacques, Lucien, Bernard ve Christiane (Cristian Paul Kassia) olarak tespitine ve miras paylarının belirlenmesine karar verildiği, bu kararın ise, İskenderun Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 18.11.2002 tarih ve Esas No:2002/1537, Karar No:2002/1540 sayılı karar ile tanınmasına ve tenfizine karar verildiği görülmüştür.

Açıklanan nedenlerle; İliniz İskenderun ilçesi, Gökmeydan Beldesinde bulunan 19 parsel no.lu taşınmazın maliki olan ve 27.10.1991 tarihinde bekar olarak vefat eden J.S.’in (Josef Sayeg)'in mirasçılarının, ana baba bir kız kardeşi G.S.’in yukarıda adı geçen mirasçıları (çocukları) olduğu ve kişilerinde Lübnan uyruklu oldukları anlaşıldığından;

- Tapuda halen J.S. (Josef  Sayeg) adına kayıtlı olan 19 parsel no.lu taşınmazdan G.S.'in Lübnan uyruklu çocukları olan Jacques, Lucien, Bernard ve Christiane Cassia'nın hisselerine isabet edecek payların tapuda adlarına intikallerinin yapılmasından sonra, bu taşınmazın üzerinde bulunan ve 1062 sayılı Kanun ve ilgili Kararnameler ile yürürlüğe konulan Yönetmelikler uyarınca konulan el koyma şerhinin kaldırılması,

- Adı geçene ait olup ta, el konulmak suretiyle bu güne kadar Hazinece idare edilmiş olan bu taşınmazının idaresinden elde edilen ve anılan kişi adına açılan hesapta birikmiş olan herhangi bir gelir var ise, bu gelirlerden taşınmaz için yapılan tüm masraflar çıktıktan sonra, kalan miktarın, adı geçenin İdarenize başvuran ve mirasçı olduklarını ispatlayan mirasçılarına veya mirasçılarının yetkili temsilcilerine ödenmesi, gerekmektedir.” denilmiştir.

- Böylece taşınmazların üzerinde bulunan ve 1062 sayılı Kanun uyarınca konulan şerhlerin idarece kaldırılmasıyla murislerin adına tapu kaydına intikali sağlanmıştır.

Daha sonra taşınmaz ifraz edilerek çeşitli şahıslara satışı yapılmıştır.

3-Hazine-i Maliye tarafından, yeni maliklere karşı İskenderun Asliye Hukuk Mahkemelerinde tapu kaydının iptali ve eski hale iadesi davaları açılmıştır.

Bu davalarda Hazine-i Maliye tarafından, el koyma şerhinin iptal edilmesi istemiyle açılan davada kararın dayanağını oluşturan Lübnan İçişleri Bakanlığı Nüfus Dairesince verilmiş 21.12.1996 tarihli tanıtma belgesi ve diğer belgelerin doğru olup olmadığının araştırılmasının 11.4.2000 tarihinde Lübnan Dışişleri Bakanlığından istenildiği; Lübnan Dışişleri Bakanlığından gönderilen 26.5.2000 tarihli cevabi yazıda G.S.’in İhtiyar Nüfus İdaresi 2146 hane kaydından eşi ile birlikte 4.1.1940 tarih ve 125 sayılı muamele gereği kaydı yapılmak suretiyle Lübnan vatandaşlığına geçtiğinin bildirilmesi üzerine de anılan şahsın 14.1.1938 tarihinde Lübnan uyruğuna iktisap ettiğine ilişkin 21.12.1996 tarihli tanıtma belgesinin düzmece ve gerçeğe aykırı olduğu asıl belgenin temyiz süresinin geçmesinden sonra gelmesi nedeniyle Danıştay’a ve dava dosyasına sunulamadığı önesürülmüştür.

İskenderun 1 ve 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararlarda “…kesinleşmiş mahkeme kararı ile taşınmazlar üzerine konulan şerhin haksız ve 1924 Fransız kayıtlarına itibar edilemeyeceğinin sabit olduğu, davalının dava konusu taşınmazı alırken Lübnan uyruklu kişiler adına kayıtlı olup üzerinde herhangi bir takyidat veya şerhin bulunmadığı ve Medeni Kanunun 1023. maddesi gereğince iyiniyetli sayılması gerektiği, davacı hazinenin davasına dayanak yaptığı Lübnan Dışişleri Bakanlığından gönderilen 26.5.2000 tarihli cevabı yazıda Georget Sayegh'in al ihtiyar nüfus idaresi 2146 hane kaydından eşi ile birlikte 4.1.1940 tarih ve 125 sayılı muamele ile al ayn ­298 haneye kaydedildiğine ilişkin belgenin uyrukluk belgesi değil G.S.’in eşi ile birlikte Lübnan Al ihtiyar nüfus kaydından Al Ayn nüfus müdürlüğüne nüfus nakil belgesi olduğu, 14.1.1998 tarihli Lübnan Nüfus İdaresinden alınan tanıtma belgesi, içeriğine şamil olmamak üzere Türk makamlarına onaylanmıştır. Ancak söz konusu belgenin aksini ispatlar bir belge davacı hazine tarafından ibraz edilmiş değildir. Bu itibarla belge geçerliliğini korumaktadır. Dolayısıyla J.S. ile tapu kök vekili Corcet Sayek'in 1932 tarihinde Lübnan vatandaşı olduğu görülmüştür. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün yazısı üzerine tapu Kaydındaki 1062 sayılı kanuna göre konulan şerh kaldırılmış, iyiniyetli üçüncü kişi sıfatıyla davalı taşınmazın tapusunu iktisap etmiştir. Kaldı ki şerh kaldırılmakla hukuken şerhten temizlenen tapu kaydının davalıya devrinde her hangi bir sakınca söz konusu değildir. 1062 sayılı Kanuna göre verilen şerhler tapu malikinin Suriye uyruklu olması halinde mümkündür. Oysa son haliyle tapu şerhten temizlendiğine göre, davacının şerhin sehven kaldırıldığına dair iddiası, dosyaya yansıyan Adana 1. İdare Mahkemesinin vatandaşlığının tespitini içeren ve aşamalarda kesinleşen kararı ile diğer yazılı ve içeriği ile aksi kanıtlanmadığından doğru kabul edilen belgeler karşısında çürümüştür. Bu durumda davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

Yukarıda izah edilen nedenlerle; davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu tapu iptali ve tescil davasının reddine,…” 

İskenderun 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararlarda “…Kök Gökmeydan köyü 11 numaralı parsel üzerine 14.5.1973 tarihinde konulmuş şerhin tapu malikinin tabiyeti konusunda ve hakkı hıyarını kullanıp, kullanmadığı ve kullanmış ise hangi devlet lehine kullandığı hususları araştırılmadan konulduğu, bununla birlikte bu şerhin Adana 1. İdare Mahkemesinin Danıştay denetiminden de geçerek kesinleşen kararı ile kaldırılmış olması, o dosyanın yargılaması esnasında davacının kullanmış olduğu belgenin sahte ve düzmece olmuş olmasının da neticeye etkili olmadığı kök tapu malikinin 3658 sayılı Kanun uyarınca tercih hakkını eşi ile birlikte altı aylık yasal süreç içerisinde Suriye Devleti lehine kullanıldığı yönünde hiçbir delil veya kayıt bulunmadığı gibi, hakkı hıyarını Lübnan devleti lehine kullanmış olduğu, Lübnan uyrukluIarın da mallarında her hangi bir kısıtlama olmaksızın serbestçe tasarruf edebilecekleri anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmesi kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; davacı tarafından davalı aleyhine tapu iptali ve tescili davasının reddine…” denilmiş, bu kararlar Yargıtay ilgili Dairelerince onanıp, karar düzeltme istemleri de reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: Maliye Hazinesi vekili, davalı olarak  M.T., M.B., A.B., F.K., M.A., S.K.,  A.R., S.K.,  S.U., B.A., N.A., Ş.A., B.A., S.A., Y.A., E.G., S.T., M.T., Y.T., Y.T., S.T., C.K., S.K., Y.K., H.G., D.D., R.G., G.A., M.A., R.K., U.K., N.T., E.D., H.D., Ş.A., A.A., S.K., V.Y., M.K., K.K., R.G., N.G., R.S., Yüzcan Tokat, M.T., G.K., H.b., E.D., H.D.,S.K., N.Ç., M.B., Y.G., A.Ç., C.B.’u göstermek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine hitaben verdiği dilekçesinde, Danıştay 12. Dairesinin 27.2.1973 gün ve E:1970/3221, K:1973/547 sayılı kesinleşmiş kararı ve Adana İdare Mahkemesinin 26.4.1985 gün ve E:1983/531, K:1985/242 sayılı kesinleşmiş kararları ile,

İSKENDERUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:

1-      2005/2312 Esas, 2006/186 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

2-      2005/2315 Esas, 2006/189 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

3-      2005/2318 Esas, 2006/192 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

4-      2005/2314 Esas, 2006/188 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

5-      2005/2317 Esas, 2006/191 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

6-      2005/2316 Esas, 2006/190 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

7-      2005/2313 Esas, 2006/187 Karar sayılı ve 25.07.2006 Tarihli karar,

İSKENDERUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:

1-      2005/279 Esas, 2006/314 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

2-      2005/305 Esas, 2006/307 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

3-      2005/288 Esas, 2006/305 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

4-      2005/298 Esas, 2006/310 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

5-      2005/287 Esas, 2006/299 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

6-      2005/317 Esas, 2006/319 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

7-      2005/290 Esas, 2006/306 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

8-      2005/303 Esas, 2006/312 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

9-      2005/277 Esas, 2006/290 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

10-  2005/294 Esas, 2006/302 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

11-  2005/302 Esas,  2006/295 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

12-  2005/282 Esas, 2006/297 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

13-  2005/299 Esas, 2006/315 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

14-  2005/286 Esas, 2006/318 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

15-  2005/283 Esas, 2006/311 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

16-  2005/292 Esas, 2006/316 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

17-  2005/289 Esas, 2006/309 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

18-  2005/285 Esas, 2006/289 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

19-  2005/300 Esas, 2006/308 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

20-  2005/304 Esas, 2006/304 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

21-  2005/278 Esas, 2006/298 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

22-  2005/291 Esas, 2006/304 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

23-  2005/297 Esas, 2006/296 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

24-  2005/301 Esas, 2006/292 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

25-  2005/295 Esas, 2006/303 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

26-  2005/281 Esas, 2006/300 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

27-  2005/293 Esas, 2006/301 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

28-  2005/306 Esas, 2006/294 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

29-  2005/296 Esas, 2006/293 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

30-  2005/284 Esas, 2006/291 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,

31-  2005/280 Esas, 2006/313 Karar sayılı ve 04.12.2006 Tarihli karar,  

İSKENDERUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:

1-    2005/270 Esas, 2006/340 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar

2-    2005/269 Esas, 2006/341 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar

3-    2005/272 Esas, 2006/339 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar

4-    2005/268 Esas, 2006/375 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar

5-    2005/271 Esas, 2006/374 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar

6-    2005/267 Esas, 2006/342 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar  

7-    2005/273 Esas, 2006/338 Karar sayılı ve 20.11.2006 Tarihli karar

kesinleşmiş kararları arasındaki hüküm uyuşmazlığının, Danıştay kararlarının uyulması gereken zorunlu kararlar olduğunu, adli yargı kararlarının bu kararlara ters düştüğünü ileri sürerek, giderilmesini talep etmiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 24 ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “…28.5.1927 kabul tarihli 1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye'deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabele-i Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanun'un 1 inci maddesinde "İdari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye tebaasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye'deki tebaasının hukuku mülkiyeti dahi İcra Vekilleri Heyeti kararıyla Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve menkulat ve gayrimenkul altına vaziyet olunabilir.

Vaziyed edilen emvalin varidatı ve ledelicap tasfiyelerinden mütevelit hasılatı, vesaika istinaden isbat edecekleri zarar nispetinde, zarar gören Türk tebasına tevzi olunur." hüküm yer almıştır.

1062 sayılı Mukabeleli Bilmisil Kanunu Bakanlar Kuruluna yabancı uyrukluların ülkemizdeki malvarlıklarına kısmen veya tamamen elkoyma hak ve yetkisi tanımıştır. Bu yetkiye dayanılarak çıkartılan:

13.01.1939 tarih ve 2/10250 sayılı Kararnamede, Fransızların Suriye'de kalan Türk mallarını iadeye yanaşmamaları nedeniyle, Türkiye'deki Suriyelilere ait taşınmazların başkalarına ipotek ve devir edilmemesi; 14.02.1942 tarih ve 2/17317 sayılı Kararnamede, Suriye uyruklu kişilere ait Türkiye'deki taşınmazların üçüncü kişiler tarafından haciz koydurulmak suretiyle sattırılmaması, kamulaştırma bedellerinin Hazine elinde emaneten tutulup korunması;

18.11.1957 tarih ve 4/9697 sayılı Kararnamede, Suriye uyruklu kişilere ait Türkiye'deki taşınmazlar üzerinde yapı yapmak veya fidan dikmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (722-729.) (743, 648, 655) maddelerine dayanılarak temellük hakkı tanınmaması, 2/10250,2/17317 sayılı Kararnameler hükümlerine aykırı yapılacak taleplerin mahkeme ve icra mercilerince dikkate alınmaması, tapuca intikal işlemi yapılmaması, karara bağlanmış,

Türk Vatandaşlarının Suriye'deki mallarının Suriye Devleti tarafından tarım reformu adı altında bedel ödenmeksizin millileştirilmesi üzerine yürürlüğe konulan 1.10.1966 tarihli ve 6/7104 sayılı Kararname eki "Suriye Uyrukluların Mallarının Tespiti ve Bu Mallara EI Konulması Hakkında Yönetmeliğin" 1 inci maddesiyle; "Suriye uyruklu bütün gerçek ve tüzel kişilerin, Türkiye'de bulunan taşınmaz ve taşın i r-zati ve ev eşyası hariç malları ile bütün hak ve menfaatlerine 28.5.1927 gün ve 1062 sayılı Kanun hükümleri gereğince Hazinece elkonulmuştur." hükmü getirilmiştir.

25.9.1967 tarihli ve 6/8890 sayılı Kararname eki "Suriye Uyruklu Gerçek ve Tüzel Kişilerin Hazinece Elkonulan Mallarının İdaresi Hakkında Yönetmelik'in 4 üncü maddesinde, "Suriyelilerin Türkiye'de bulunan taşınmaz malları hakkında Bakanlar Kurulunun 13.1.1939, 14.2.1942, 18.11.1957 tarihli ve sırasıyla 2/10250, 2/17317, 4/9697 sayılı kararlarıyla konulmuş takyitler devam eder." 5inci maddesinde, "EI koyma ve idare bakımından 17.10.1966 tarihinde bi hakkın iktisap edilmiş uyrukluk esastır. Ancak, 13.01.1939, 14.2.1942, 18.11.1957 günlü kararnamelerle takyidat konulan taşınmaz malların Suriye uyruklu malikleri, 13.01.1939'dan sonra başka bir devlet uyrukluğuna geçmiş olsalar dahi, taşınmaz malları yönünden Suriye uyruklu ad ve itibar olunurlar." kuralı yer almıştır.

Dosyanın incelenmesinden, kök malik G.S. (Corcet Sayek) adına tapuda kayıt olan Gökmeydan Beldesi 11 numaralı parselin üzerine tapu malikinin Suriye uyruklu olması nedeniyle 14/05/1973 tarihinde "1062 sayılı Kanun gereğince hazinece el konulmuştur" şeklinde şerh verildiği, söz konusu şerhin iptali için burayı harici senedi ile satın aldığını belirten İ.A. adlı kişi tarafından açılan davada; Danıştay Onikinci Dairesinin 27.12.1973 tarih ve 547 sayılı kararıyla, G.S.'in 1945 yılından önce Suriye uyruklu olup 1945 yılında Lübnan uyruğuna geçtiğinin Beyrut Büyükelçiliği bildiriminden anlaşıldığı belirtilerek, aksi iddiaların soyut olmaktan öte geçmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği; daha sonra, J.S., Geoergette Sayegh ve Hasan Bayar tarafından, anılan taşınmazlar üzerinde yer alan kısıtlamaların kaldırılamayacağına ilişkin Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 2.1.1983 günlü işleminin iptali istemiyle açılan davanın da, kısmen süre yönünden, kısmen ehliyet yönünden; davacılardan J.S. için ise, bu kişinin 1939 yılından önce Lübnan uyrukluğuna geçtiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle esastan reddedildiği ve bu kararın da kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan; Corcet Sayek tarafından, İskenderun'da bulunan taşınmazına Suriye uyruklu olduğundan bahisle 1062 sayılı Yasa uyarınca el konulmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davayı reddeden Adana Birinci İdare Mahkemesinin 29.5.1997 tarih ve E:1997/67, K:1997/598 sayılı kararının Danıştay Onuncu Dairesinin E:1997/5193, K:1998/1331 sayılı kararıyla bozulması üzerine Adana Birinci İdare Mahkemesinin E:1998/742 K:1998/1215 sayılı kararı ile "ilgilinin Suriye uyruklu olduğu konusunda bir belirleme olmaksızın taşınmaza el konulması işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı" gerekçesi ile söz konusu şerhin iptaline karar verildiği ve bu kararın Danıştay Onuncu Dairesinin E:1999/1427, K:1999/3669 sayılı kararı ile onandığı, kararın düzeltilmesi ve yargılamanın yenilenmesi gibi kanun yollarından geçerek kesinleştiği ve sonra tapu malikinin vekil vasıtasıyla yapmış olduğu müracaat üzerine Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün Hatay Valiliği Defterdarlığına göndermiş olduğu 14.03.2002 tarih ve 8895 sayılı yazılı emirler ile tapu maliki Corcet Sayek'in 22.02.2001 tarihinde vefat ettiği ve mirasçı olarak çocukları 1929 ıskenderun doğumlu Jak Kasia, 1935 İskenderun doğumlu Lusien Kasia, 1936 Antakya doğumlu Bernard Kasia ve 1944 Lazkiye (Suriye) doğumlu Kristiyan Kasia'nın kaldığının tespit edildiğ; bununla birlikte, tapu malikinin başvuruları üzerine, 1062 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik uyarınca konulan, el koyma ve benzeri kısıtlayıcı şerhlerin kaldırılarak taşınmazın kök muris Corcet Sayek'in Lübnan yetkili mahkemelerinden alınan ve İskenderun Sulh Hukuk Mahkemesince tenfizi yapılan veraset ilamında belirtilen mirasçılardan Jak Paul Kasia, Lusien Paul Kasia ve Bernard Paul Kasia'nın müşterekeri imzalamış oldukları mirastan feragat sözleşmesi gereğince diğer mirasçı Kristiyan Paul Kasia (Christiane Cassia-Paul kızı) adına tapu kaydına intikalinin sonra da taşınmazın ifraz edilerek çeşitli şahıslara satışının yapıldığı ve bu şahısların da, 15.8.2002 tarih ve 3438 yevmiye sayılı işlemle 814 numaralı parsel ile tevhid edilmesi ile 2792 parselin oluştuğu; oluşan bu yeni parselin ise, 140 parçaya ifraz edilerek, yeni ada ve parsel numaraları aldığı ve bunların bir kısmının da yeni malikler tarafından davalılara satıldığı, davalı idarece iptal kararının dayanağını oluşturan Lübnan İçişleri Bakanlığı Nüfus Dairesince verilmiş 21.12.1996 tarihli tanıtma belgesi ve diğer belgelerin doğru olup olmadığının araştırılmasının 11.4.2000 tarihinde Lübnan Dışişleri Bakanlığından istenildiğini; Lübnan Dışişleri Bakanlığından gönderilen 26.5.2000 tarihli cevabi yazıda Georget Sayegh'in İhtiyar Nüfus İdaresi 2146 hane kaydından eşi ile birlikte 4.1.1940 tarih ve 125 sayılı muamele gereği kaydı yapılmak sureti ile Lübnan vatandaşlığına geçtiğinin bildirilmesi üzerine de, anılan şahsın 14.1.1938 tarihinde Lübnan uyruğunu iktisap ettiğine ilişkin 21.12.1996 tarihli tanıtma belgesinin düzmece ve gerçeğe aykırı olduğu asıl belgenin temyiz süresinin geçmesinden sonra gelmesi Danıştay'a ve dava dosyasına sunulamadığı; kök 11 numaralı parselin 814 numaralı parsel ile tevhidinden oluşan 2792 numaralı parselin ifrazı sonucunda 140 parçaya ayrılan ve oluşan yeni parsellerin tapusunun iptali ile kök tapu malikinin Suriye uyruklu olduğu iddiaları ile, oluşan yeni parsel numaralarının ve tapu kayıtlarının iptali ve eski kök tapu kaydının oluşturulması, bu oluşturulacak yeni kayıt üzerine de 1062 sayılı Kanun gereğince şerh konulması istemiyle, Maliye Bakanlığı tarafından İskenderun Asliye Hukuk Mahkemelerinde davaların açıldığı anlaşılmıştır.

Maliye Bakanlığının hüküm uyuşmazlığı çıkarılması istemine konu olan bu davaların,

"Kök Gökmeydan Köyü 11 numaralı parsel üzerine 14.05.1973 tarihinde konulmuş şerhin tapu malikinin tabiyeti konusunda ve hakkı hıyarını kullanıp, kullanmadığı ve kullanmış ise hangi devlet lehine kullandığı hususları araştırılmadan konulduğu, bununla birlikte bu şerhin Adana 1. İdare Mahkemesinin Danıştay denetiminden de geçerek kesinleşen kararı ile kaldırılmış olması, o dosyanın yargılaması esnasında davacının kullanmış olduğu belgenin sahte ve düzmece olmuş olmasının da neticeye etkili olmadığı, kök tapu malikinin 3658 sayılı kanun uyarınca tercih hakkını eşi ile birlikte altı aylık yasal süreç içerisinde Suriye Devleti lehine kullandığı yönünde hiçbir delil veya kayıt bulunmadığı gibi, hakkı hıyarını Lübnan Devleti lehine kullanmış olduğu, Lübnan uyrukluların da mallarında her hangi bir kısıtlama olmaksızın serbestçe tasarruf edebileceklerinin anlaşıldığı" gerekçesiyle reddine karar verilmiş ve bu kararlar kesinleşmiştir.

Anılan kararlar arasındaki çelişki nedeniyle doğduğu öne sürülen hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istenilmektedir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 2592 sayılı Kanun ile değişik 24 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir." hükmü yer almaktadır.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az

ikisi tarafından verilmesi,

b) Davanın konusu ve sebebi ile taraflardan en az birinin aynı olması,

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması,

Koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden, ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kanun yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar bulunduğu; davaların esasının hükme bağlandığı; taraflarının birisinin (Maliye Bakanlığı) aynı olduğu anlaşılmıştır.

Her iki yargı yerinde açılan davalar konu yönünden incelendiğinde; Hüküm uyuşmazlığına konu edilen Danıştay Onikinci Dairesinin 27.2.1973 gün ve E:1970/3221, K:1973/547 sayılı, Adana İdare Mahkemesinin26.4.1985 gün ve E:1983/531, K:1985/242 sayılı kararların taşınmazlar üzerine 1062 sayılı Kanun uyarınca el konulması yolundaki işlemin iptali istemine ilişkin olan konusu ile Adana Birinci İdare Mahkemesinin E:1998/742, K: 1998/1215 sayılı kararından sonra oluşan yeni hukuki durum nedeniyle tapu kayıtları üzerindeki şerhin davalı idarece kaldırılması üzerine yapılan satış ve tescillerin iptali istemiyle adli yargı yerlerinde açılan davaların konusu arasında ayniyet bulunmamaktadır.

Bu nedenle, hüküm uyuşmazlığı istemine konu kararlar arasında, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 2592 sayılı Kanun ile değişik 24 üncü maddesinin birinci fıkrasında öngörülen konunun aynı olması şartı gerçekleşmediğinden, hüküm uyuşmazlığı bulunmadığına karar verilmesi gerektiği…” yolunda yazılı düşünce vermiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “…Hüküm uyuşmazlığına konu edilen Danıştay Onikinci Dairesinin 27.2.1973 gün ve E:1970/3221, K:1973/547 sayılı, Adana İdare Mahkemesinin 26.4.1985 gün ve E: 1983/531, K:1985/242 sayılı kararların da taşınmazlar üzerine 1062 sayılı Kanun uyarınca el konulması yolundaki işlemin iptali istemine ilişkin olan konusu ile Adana Birinci İdare Mahkemesinin E: 1998/742, K:1998/1215 sayılı kararından sonra oluşan yeni hukuki durum nedeniyle tapu kayıtları üzerinde bulunan ve 1062 sayılı yasa hükümlerince konulmuş bulunan şerhin kaldırılması sonucu, kök malik G.S. adına tapuda kayıtlı olan 11 nolu parsel'in 814 nolu parsel ile birleştirilmesinden oluşan 2792 numaralı parselin 140 parçaya ayrılarak satışından oluşan tapuların iptaline ilişkin adli yargı yerinde maliye hazinesi tarafından açılan ve ret ile sonuçlanan hükümler ile idari yargı merciinde verilen kararların konularının birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarında her ne kadar taraflardan biri ayın ise de; davaların ayın konuya ve sebebe ilişkin olmaması ve dolayısıyla kararlar arasında da çelişki bulunmaması karşısında hakkın yerine getirilmesini olanaksız kılan bir durum görülmediği için 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşmediği düşüncesiyle söz konusu başvurunun reddi gerektiği…” yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 19.12.2011 günlü toplantısında; Raportör-Gülşen Akar PEHLİVAN’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 24. maddesinde(Değişik birinci fıkra: 21.1.1982-2592/7 md.), “1 inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

Ceza kararlarında; sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması halinde hüküm uyuşmazlığı var sayılır.

İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır” denilmiştir.

Buna göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:               

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,             

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,                   

d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,              

e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

 Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden: ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; bütün kararlarda da işin esasının hükme bağlandığı; taraflardan en az birinin (Hazine-i Maliye) aynı olduğu anlaşılmaktadır.

Konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığının incelenmesi:

Danıştay 12. Dairesinde açılan E:1970/3221 sayılı davada, İ.A. vekili tarafından 8.12.1947 tarihinde G.S.’ten harici senetle satın alınan taşınmaza 1.10.1966 tarihinde konulan takyidatın kaldırılması için 14.10.1967 tarihinde yapılan müracaatın reddine ilişkin İskenderun Mal Müdürlüğünün 19.1.1970 tarihli ve 400-413-62 sayılı işleminin iptali ve kira bedeli olarak istenen 560 Liranın tahsilinin tahririne karar verilmesi istemiyle açılmış, dairece davanın reddine karar verilmiştir.

 Adana İdare Mahkemesindeki E:1983/531 sayılı dava J.S. ve G.S. ve H.B. vekilleri tarafından, müvekkilleri Joseph ve G.S.’e ait olup T.C uyruklu müvekkili H.B. tarafından vekaleten kullanılmakta olan İskenderun ilçesi hudutları dahilindeki taşınmazlar üzerine 1062 sayılı Yasa uyarınca konulan kısıtlamanın kaldırılamayacağına ilişkin Maliye ve Gümrük Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 21.3.1983 gün ve 9162 sayılı işleminin ve Maliye Hazinesinin İskenderun 1. İcra Memurluğu kanalıyla 9.3.1983 gün ve 1574 sayılı “Taşınmazlara Müdahalenin Men’ine” ilişkin işleminin iptali istemiyle açılmış, Mahkeme H.B.’in davasının ehliyet nedeniyle, G.S.’in davasının süre aşımı nedeniyle, J.S.’in davasının ise reddine karar vermiştir.

İskenderun Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan davalar ise Hazine-i Maliye vekili tarafından kişiler aleyhine tapu iptali ve tescil davası olup mahke   melerce bu davalar reddedilerek kesinleşmiştir.

İdari yargı yerindeki davaların, Suriye uyruklu oldukları sebebiyle kişilerin taşınmazlarına konulan şerhlerin kaldırılmasına ilişkin olduğu; adli yargı yerindeki davaların ise, taşınmazların 3. kişilere satışı dolayısıyla verilen tapuların iptali ve tescili davaları olduğu anlaşıldığından idari yargı ve adli yargı yerlerinde verilen kararların konu ve sebeplerinin farklı olması nedeniyle 2247 sayılı Yasanın 24. maddesinde aranan “konu ve dava sebebinin” aynı olması koşulunun gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.

Hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi:

2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ile, iki ayrı yargı merciinden verilen çelişik kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması halinde Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bu çelişkinin giderilmesi yoluyla, o kimse hakkında bir çözüme ulaşılması amaçlanmaktadır.

Diğer bir anlatımla “hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” durumu; davacı yönünden sübjektif bir nitelik taşımakta ve yargı kararı ile kendisine tanınmış bir hakkın yerine getirilmemesi söz konusu iken davalı idare yönünden, ilamı yerine getirmekle yükümlü olması bakımından objektif bir nitelik taşımakta ve davacıya yargı kararı ile tanınmış olan bir hakkın idarece yerine getirilmesinin olanaksızlığını ifade etmektedir.

Bilindiği üzere, mahkeme kararı, kural olarak, davanın taraflarını bağlar ve bunlar için kesin hüküm sonucunu doğurur.

Olayda, Maliye Hazinesi vekili Başkanlığımıza hitaben verdiği dilekçesinde Danıştay 12. Dairesinin 27.2.1973 gün ve E:1970/3221, K:1973/547 sayılı kesinleşmiş kararı ve Adana İdare Mahkemesinin 26.4.1985 gün ve E:1983/531, K:1985/242 sayılı kesinleşmiş kararları ile İskenderun Asliye Hukuk Mahkemelerinin kesinleşmiş kararları arasındaki hüküm uyuşmazlığının giderilmesini talep etmiş ve Mahkememizce bu talep irdelenmiştir.

İdari yargı yerinde açılan E:1998/742 sayılı davada davacıların gayrimenkuller üzerindeki takyidatların kaldırılması istemleri yerinde görülerek davanın iptalle sonuçlanıp kesinleştiği ve adli yargı yerinde görülen davaların da retle sonuçlanıp kesinleştikleri, davalardaki konu ve dava sebebinin aynı olması koşulunun oluşmadığı anlaşılmış ise de tarafları yönünden aynı sonuçların doğduğu gözetildiğinde, Maliye Hazinesi yönünden hakkın yerine getirilmesinin imkansızlığından söz edilmesi olanaksızdır.

Açıklanan nedenlerle olayda konu ve dava sebeplerinin aynı olması ve hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının gerçekleşmemesi karşısında 2247 sayılı Yasanın 24. maddesine uygun olmayan başvurunun reddi gerekmiştir.

S O N U Ç   : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN REDDİNE, 19.12.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.