T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/93

KARAR NO  : 2020/178      

KARAR TR  : 24/02/2020

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı     : F.T.

          Vekili      : Av. M.A.A.

          Davalı   : Karaköprü Belediye Başkanlığı

          Vekilleri : Av. A.K. Av. H.K.E.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili davacıya ait 27 F... plakalı aracın, 26.09.2017 tarihinde Karaköprü ilçesi sınırları içerisinde bulunan Toki-Maşuk yolunda kaza yapması sebebiyle, meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında, davalı idarenin hizmet kusuru olduğundan bahisle, araçta meydana geldiği belirtilen 4.620,00 TL tutarında zararın/tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ŞANLIURFA 1. İDARE MAHKEMESİ: 28.02.2018 gün, E:2018/141 K:2018/162 sayılı dosyada "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'la değişik) “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110 uncu maddesinde, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının, adlî yargıda görüleceği; zarar görenin kamu görevlisi olmasının, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemeyeceği; hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı (...) hüküm altına alınmış; anılan Kanun'un (19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'la ek) geçici 21 inci maddesinde, bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmünün, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiştir.

          Dosyanın incelenmesinden; davacıya ait 27 F... plakalı aracın, 26.09.2017 tarihinde Karaköprü İlçesi sınırları içerisinde bulunan Toki-Maşuk yolunda kaza yapması sebebiyle, meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında, davalı idarenin hizmet kusuru olduğundan bahisle, araçta meydana geldiği belirtilen 4.620,00 TL tutarında zararın/tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemi ile görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile dosya münderecatının birlikte değerlendirilmesinden;

          Uyuşmazlığın esasına geçilmeden evvel, 2577 sayılı Kanun'un 14’üncü maddesinde düzenlenen dava şartlarının maddî olayda ve davada bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, söz konusu tespitin yapılabilmesi için ise, uyuşmazlığın idari yargının görevi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

          19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'la değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110 uncu maddesinde, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adlî yargıda görüleceğinin hüküm altına alınmıştır.

          Görev hususunun kamu düzeninden sayıldığı, usul hukukunda göreve ilişkin yeni düzenlemelerin derhal uygulama kuralı gereği derhal uygulanmasının gerektiği ve görev konusunun her aşamada re’ sen Mahkemelerce gözetilmesinin zorunlu olduğu; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110 uncu maddesinde, 2918 sayılı Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adlî yargıda görüleceğinin hüküm altına alındığı; adı geçen Kanun'un (19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'la ek) geçici 21 inci maddesinde ise, bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmünün, yürürlüğe girdiği tarihten önce İdarî yargıda açılmış bulunan davalara uygulanmayacağının hüküm altına alındığı; dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110 uncu maddesinde yapılan değişikliğe istinaden adlî yargının uyuşmazlıkta görevli hale geldiği ve kanun koyucunun sadece maddenin yürürlük tarihinden önce İdarî yargıda açılan davaların İdarî yargıda görülerek nihayete erdirileceğine dair geçiş kuralı karşısında; 2918 sayılı Kanun çerçevesinde idare tarafından yürütülen hizmetlerden kaynaklı olarak ortaya çıkan sorumluluk davalarının adlî yargıda görülmesi gerektiği ve uyuşmazlığın esasının Mahkememizce incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

          Nitekim, 2918 sayılı Kanun'un 110 uncu maddesinde yapılan değişikliğin görüşüldüğü 23 üncü Dönem 5 inci Yasama Yılının 49 uncu Birleşiminin yapıldığı 11.01.2011 tarihli TBMM Genel Kurul oturumunda, anılan değişikliğin gerekçesinde “Karayolları Trafik Kanununun 110 uncu maddesinin yalnızca görev kuralını değil, ayrıca bu sorumluluk tipinin bağlı bulunduğu maddî hukuk rejimini de düzenlediği; bu yasanın yürürlük öncesinde İdarî yargıda açılan tam yargı davasının dava dışında kalan bölümünün adlî yargıda görülmesi zorunlu olduktan başka alacağın bu bölümünün zamanaşımı ve diğer unsurlar bakımından Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine tabi olacağı; öte yandan, geçiş hukuku sorunları gözetilerek "idarî yargı ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi" unsurlarıyla maddeye kapsam açıklığı getirildiği; buna göre, Kanunun yürürlüğünden önce İdarî yargı ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde açılıp halen görülmekte ve tarafı kamu olan bu alandaki sorumluluk davalarında görevsizlik kararı verilemeyeceği; aynı şekilde, yürürlük öncesinde adlî yargıda açılıp görülmekte olan davalar yönünden 110 uncu maddedeki görev kuralı derhal etki doğuracağı gibi, yürürlük sonrası davalar yönünden de mutlak görevin adlî yargının olacağı” açıklamalarına yer verilmiştir.

          Anılan madde, madde gerekçesi ve Genel Görüşme tutanakları bir arada değerlendirildiğinde; kanun koyucunun sadece sigorta, halefiyet- rücu ilişkilerine dair davaların değil; aynı zamanda hizmet kusuruna müteallik davaların da adlî yargıda görülmesini amaçladığı ve bu maksatla anılan hükmün ihdas edildiği sonucuna varılmaktadır.

          Bu bakımdan; hizmet kusurundan kaynaklı olsun/olmasın (2918 sayılı Kanun'a ilişkin) bütün sorumluluk davalarının (110 uncu maddede yapılan değişiklikten önce idari yargıda açılanlar hariç) adlî yargıda görülmesi gerekmektedir" gerekçesiyle "2577 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinin 3/a bendi ve 15 inci maddesinin l/a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği kesin olarak karar vermiştir.

          Davacı vekili bu kez aynı taleple adli yargı yerine başvurmuştur.

Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi: 26/02/2019 gün, 2018/573 Esas, 2019/236 Karar sayılı dosyada Mahkemece, mahkemece davanın hizmet kusuruna dayalı olduğu, bu nedenle idari yargı yerinde tam yargı davası olarak görülmesi gerektiği gerekçesiyle HMK’nun 114-1-6 ve 115/2 maddeleri gereğince davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi: 17/10/2019 gün, 2019/2085 esas, 2019/1882 karar sayılı ilamıyla "Dosya kapsamına göre, aynı konuda Şanlıurfa 1. İdare Mahkemesince 28.02.2018 tarih, 2018/141 Esas - 2018/162 Karar sayılı karar ile adli yargının görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesinde “Adli, idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." düzenlemesi yer almaktadır.

Bu durumda mahkemece, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesi gereğince işlem yapılarak elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle idare mahkemesi dosyası ile birlikte dosyanın kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi, verilecek kararın beklenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği" gerekçesi ile kararı kaldırarak dosyayı mahalline iade etmiştir.

ŞANLIURFA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 01/11/2019 gün, 2019/739 esas sayılı dosyada bu kez istinaf kararındaki gerekçeye atıf yapılarak "İşbu dosya ile İdare Mahkemesi dosyasının kül halinde UMK m. 19/1 gereği, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce görev konusunda karar verilinceye kadar yargılamanın durdurulmasına ve Uyuşmazlık Mahkemesince verilecek karar doğrultusunda işlem yapılmasına" karar vererek, dava dosyalarını 24.12.2019 tarih ve E:2019/739 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş olup, başvuru 21.01.2020 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan24.02.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının, ekindeki idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında oluşan hasar bedelinin olayın gerçekleşmesinde kusurlu olduğu ileri sürülen davalı Belediyeden tazmini istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.2019 gün ve E:2019/739 sayılı kararıyla yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.2019      gün ve E:2019/739 sayılı kararıyla yaptığı BAŞVURUNUN REDDİNE, 24.02.2020 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                          Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 24.02.2020

 

ÜYE

Ahmet ARSLAN