Hukuk Bölümü         2012/54 E.  ,  2012/191 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : O.B.

Vekilleri  : Av. G.U., Av. S.U.

Davalı      : Samsun Valiliği 

O L A Y  : Davacı vekili dava dilekçesinde, Samsun Sahil Güvenlik Komutanlığında Bot personeli olarak görev yapan bir astsubay olan müvekkili hakkında;  davalı Samsun Valiliği, İl İdare Kurulu’nun 08.02.2008 tarihinde, 489.01.01/12 K. sayılı kararı ile haksız ve hukuka aykırı olarak, görevi kötüye kullanmak suçundan soruşturma açılmasına izin verilmesine karar verdiğini; verilen izine bağlı olarak, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlendiğini ve Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E:2008/267 sayılı dosyasında görevi kötüye kullanmak suçundan kamu davası açıldığını; soruşturma izni verilmesinden sonra, müvekkili hakkında çalıştığı Türk Silahlı Kuvvetleri nezdinde türlü haksız ve asılsız şüpheler hasıl olduğunu ve müvekkilinin görev yaptığı Samsun Sahil Güvenlik Komutanlığından, İzmir ilinde başka bir göreve tayin edildiğini; haksız ve hukuka aykırı soruşturma açılması izni verilmesine ilişkin kararın, müvekkilinin bütün ruhsal dengesini altüst ettiğini, tüm insanlara, idari kurumlara karşı güvensizlik duymaya başladığını, bu rahatsızlığın soruşturma izni verilmesinden sonra had safhaya ulaştığını, müvekkilini haksız cezalandırılacağı yönünde duygu ve düşünceler kapladığını, aile ve çalışma düzeninin alt üst olduğunu;  çalıştığı kurumda bu haksız ve hukuka aykırı soruşturma izni verilene kadar, yüksek takdir ve taltiflerle ödüllendirilen, sicil dosyası tertemiz olan müvekkilinin derin bir üzüntü ve eleme kapıldığını;   tüm yargılama boyunca çok büyük üzüntüler yaşayan müvekkilinin, Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin11.03.2010 tarih,  E:2008/267,  K:2010/218 sayılı kararıyla "Yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiği sabit olmaması sebebiyle; CMK'nun 223/2-e maddesi gereğince, yüklenen suçtan sanıkların ayrı ayrı Beraatlerine" denilerek aklandığını, kararın kesinleştiğini ve kesin delil oluşturduğunu;  ancak, haksız ve hukuka aykırı verilen soruşturma kararının müvekkilinde meydana getirdiği manevi zararların giderilmediğini ileri sürerek; davalı Samsun Valiliğinin İl İdare Kurulu tarafından müvekkili aleyhinde verilen görevi kötüye kullanmak suçundan soruşturma izni verilmesine ilişkin haksız ve hukuka aykırı kararın müvekkiline verdiği manevi zararların tazmini için 50.000 TL manevi tazminatın 08.02.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 25.11.2010 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.12.2010 gün ve E:2010/491, K:2010/565 sayı ile, davacı vekilinin mahkemelerine vermiş olduğu dava dilekçesinin özetini yaptıktan sonra;  idarenin haksız soruşturma ve bunlara dayalı haksız olarak açtığı davalar nedeniyle manevi tazminat taleplerinin 2577 Sayılı Yasanın 2. maddesinde ifade edilen idari bir eylemden kaynaklandığının anlaşıldığı,  bu nedenle davanın yargı yolu engeli nedeniyle reddinin gerektiği;   Yargıtay 4.H.D.’nin 24.01.2000 tarih 1999/9678-2000/343 ve 03.05.2010 tarih 2009/9920 esas, 2010/5260 sayılı kararlarının da bu yolda olduğu gerekçesiyle davacı tarafın davasının Reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istekle, 27.1.2011 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Samsun 2. İdare Mahkemesi; 15.2.2011 tarih ve E:2011/100, K:2011/99 sayı ile, soruşturma izni verilmesi/verilmemesine ilişkin kararların idari işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, 2577 sayılı Yasanın 36/c maddesi uyarınca davacının ikametgahının bulunduğu yer olan İzmir İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna karar vermiş, dosyanın gönderildiği İzmir 2. İdare Mahkemesi; 13.4.2011 tarih ve E:2011/734, K:2011/502 sayı ile,  uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, 2577 sayılı Yasanın 36/a maddesi uyarınca zararı doğuran işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer olan Samsun İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna karar vererek, yetkili mahkemenin belirlenebilmesi için dosyayı 2577 sayılı Yasanın 43/1-b maddesi uyarınca Danıştay Başkanlığına göndermiştir.

Danıştay 10. Dairesi; 19.7.2011 gün ve E: 2011/8330, K:2011/3117 sayı ile, Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri ve izlenecek usulü belirlemek amacıyla çıkarılan 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 3/a maddesinde, ilde görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında soruşturma izni vermeye yetkili olan makamın vali olduğu; 5. maddesinde, izin vermeye yetkili merciin, bu Yasa kapsamına giren bir suçun işlediğini bizzat veya ihbar veya şikayet üzerine öğrendiğinde bir ön inceleme başlatacağı; 6. maddesinde, yetkili merciin bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi yolunda karar vereceği; 9. maddesinde, yetkili merciin, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet Başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildireceği, soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet Başsavcılığının veya şikayetçinin itiraz yoluna gidebileceği; soruşturma izni verilmesi yolunda vali tarafından alınan kararlara karşı bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceğinin kurala bağlanmış olduğu;   yukarıda aktarılan Yasa hükümlerine göre, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, bu Yasa kapsamına giren bir suçun işlediğini bizzat veya bir ihbar veya şikayet üzerine öğrenen soruşturma izni vermeye yetkili merciin, şikayet, ihbar veya iddia konusu olaylar ile ilgili olarak yaptıracağı ön inceleme raporu üzerine soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi yolunda alacağı kararların; idari işlem niteliğinde olmaması nedeniyle iptal davasına konu edilmelerinin mümkün olmadığı; soruşturma izni verilmesi yolunda alınan kararların, memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından bir suç işlenmesi halinde, Cumhuriyet Başsavcılıklarınca hazırlık soruşturmasının yürütülmesine ve sonuçlandırılmasına olanak veren, bir başka ifadeyle idare işlevi ile ilgili olmayan işlemler olduğu,  nitekim, 4483 sayılı Yasayla soruşturma izni verilmesi/verilmemesi kararlarına karşı ayrı itiraz usullerinin öngörüldüğü;  dolayısıyla, idari işlem niteliğinde bulunmayan soruşturma izni verilmesine dair karar nedeniyle doğduğu ileri sürülen zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın da, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca idari yargı yerinde görülmesinin mümkün bulunmadığı; bu itibarla, 2577 sayılı Yasanın 14/3-a ve 15/1-a maddeleri uyarınca, dava dilekçesinin verildiği idari yargı merciince, yetki konusuna girilmeden davanın görev yönünden reddi yolunda karar verilmesinin gerektiği;  açıklanan nedenle, dava dosyasının, davanın ilk açıldığı mahkeme olan Samsun 2. İdare Mahkemesine iadesine karar vermiştir.

SAMSUN 2. İDARE MAHKEMESİ;  29.11.2011 gün ve E:2011/1655, K:2011/1225 sayı ile, Danıştay 10. Dairesi’nin 19.7.2011 gün ve E: 2011/8330, K:2011/3117 sayılı kararındaki ifade ve gerekçeleri aynen benimseyerek,  idari işlem niteliğinde bulunmayan soruşturma izni verilmesine dair karar nedeniyle doğduğu ileri sürülen zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın da, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca idari yargı yerinde görülmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın Görev Yönünden Reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.     

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.10.2012 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ve Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın sözlü açıklamaları ile  dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada idari yargının, Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın ise davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

                Dava, davacının, Samsun ilinde bulunan Karadeniz Sahil Güvenlik Bölge Komutanlığında astsubay olarak görev yapmakta iken, görevini kötüye kullandığından bahisle, Samsun Valiliğinin 8.2.2008 tarih ve 12 sayılı kararıyla, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca hakkında soruşturma izni verilmesi sonucu manevi zarara uğranıldığı ileri sürülerek 50.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

                4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir.”;  “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasında, “Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır.” denilmiş; İzin vermeye yetkili merciler” başlığını taşıyan 3.maddesinde;  soruşturma izni yetkisinin,  ilde ve merkez ilçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında vali,  Bölge düzeyinde teşkilatlanan kurum ve kuruluşlarda görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında görev yaptıkları ilin valisi, yokluklarında ise vekilleri tarafından bizzat kullanılacağı belirtilmiş;  “Olayın yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler” başlıklı 4. maddesinde, “ Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler.

                Diğer makam ve memurlarla kamu görevlileri de, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini ihbar, şikayet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde durumu izin vermeye yetkili mercie iletirler.

                (Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2004-5232/2 md.) Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.

                (Değişik dördüncü fıkra: 17/7/2004-5232/2 md.) Üçüncü fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır.”hükmüne;  “Ön inceleme” başlıklı  5.maddesinde, “İzin vermeye yetkili merci, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır.

                (Ek fıkra: 17/7/2004-5232/3 md.) Cumhuriyet başsavcılıkları ile izin vermeye yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde müracaatı işleme koymazlar. Ancak ihbar veya şikâyet eden kişilerin konu ile ilgili olarak daha önceki ön incelemenin neticesini etkileyecek yeni belge sunması halinde müracaatı işleme koyabilirler.

                Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi, görevlendireceği bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir. İnceleme yapacakların, izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya kuruluşunun içerisinden belirlenmesi esastır. İşin özelliğine göre bu merci, anılan incelemenin başka bir kamu kurum veya kuruluşunun elemanlarıyla yaptırılmasını da ilgili kuruluştan isteyebilir. Bu isteğin yerine getirilmesi, ilgili kuruluşun takdirine bağlıdır.

                Yargı mensupları ile yargı kuruluşlarında çalışanlar ve askerler, başka mercilerin ön incelemelerinde görevlendirilemez.

                Ön inceleme ile görevlendirilen kişiler birden fazla ise içlerinden biri başkan olarak belirlenir.” hükmüne;  “Ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor” başlıklı 6.maddesinde, “ Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.

                Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur.” hükmüne ; “Süre” başlıklı 7.maddesinde, “Yetkili merci, soruşturma izni konusundaki kararını suçun 5 inci maddenin birinci fıkrasına göre öğrenilmesinden itibaren ön inceleme dahil en geç otuz gün içinde verir. Bu süre, zorunlu hallerde onbeş günü geçmemek üzere bir defa uzatılabilir.

                Yetkili merci, herhalde yukarıdaki fıkrada belirtilen süreler içinde memur veya diğer kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda karar vermek zorundadır.” hükmüne; “Soruşturma izninin kapsamı” başlıklı 8.maddesinde,        “Soruşturma izni, şikayet, ihbar veya iddia konusu olaylar ile bunlara bağlı olarak ileride soruşturma sırasında ortaya çıkabilecek konuları kapsar.

                Soruşturma sırasında izin verilen olay ve konudan tamamen ayrı veya farklı bir suç olarak nitelendirilebilecek bir fiil ortaya çıktığında, yeniden izin alınması zorunludur.

                Suçun hukuki niteliğinin değişmesi, yeniden izin alınmasını gerektirmez.” hükmüne;   “İtiraz” başlıklı 9. maddesinde, “Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.

                Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi,yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.

                İtiraza, 3 üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar.

                İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar kesindir.” hükmüne;  “Soruşturma izninin gönderileceği merci” başlıklı 11. maddesinde ise “ Soruşturma izninin itiraz edilmeden veya itirazın reddi sonunda kesinleşmesi ya da soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kabulü üzerine dosya, derhal yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. İzin üzerine ilgili Cumhuriyet başsavcılığı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve diğer kanunlardaki yetkilerini kullanmak suretiyle hazırlık soruşturmasını yürütür ve sonuçlandırır.” hükmüne yer verilmiştir.

                Uyuşmazlığa konu olan davada,  davacı, Samsun ilinde bulunan Karadeniz Sahil Güvenlik Bölge Komutanlığında astsubay olarak görev yapmakta iken, görevini kötüye kullandığından bahisle, 4483 sayılı Kanun uyarınca,  Samsun Valiliğince 8.2.2008 tarih ve 12 sayı ile, “hakkında soruşturma izni verilmesine” ilişkin kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu,  manevi zarara uğradığını ileri sürerek, kendisine tazminat ödenmesi istemiyle vekili aracılığı ile dava açmıştır.  (Dosya kapsamından, Valiliğin soruşturma izni verilmesine ilişkin kararına karşı, hakkında inceleme yapılan davacının, 4483 sayılı Yasanın 9.maddesi uyarınca Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz yoluna gidip gitmediği anlaşılamamıştır.)

                Davacı tarafından, Valilik kararının haksız ve hukuka aykırı olduğu iddia edildiğine göre, bu davanın çözümlenebilmesi için; anılan kararın yöntemine ve hukuka uygun yürütülüp yürütülmediğinin; başka bir deyişle, uygulamanın yasaya aykırılık oluşturup oluşturmadığının; dolayısıyla, hizmet kusuru ya da başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının, saptanması gerekmekte ise de, bilindiği gibi idari işlem, idari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ederek, idare işlevine (veya idare hukuku alanına) ilişkin olarak yaptıkları ve çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran tek yanlı idare açıklamaları olarak tanımlanmaktadır.

Bu tanıma göre idari bir işlemin öncelikle idari bir makam tarafından idare işlevine (idare hukuku alanına) ilişkin olarak tesis edilmesi gerekmektedir. Ayrıca bir işlemin idari davaya konu olabilmesi için tek yanlı, icrai nitelikte olması zorunludur.

Bu çerçevede uyuşmazlık incelendiğinde, idarenin kovuşturma yapılması için ilgili mercilere başvuruda bulunması veya kovuşturma izni verilmemesi yönündeki işlemlerinin idari yargının denetimine tabi olup olmadığı konusunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yargısal kararlarda kovuşturma izni verilmemesi durumunda, ilgili hakkında adli soruşturma ve kovuşturmanın yapılamadığı ve kamu davası açılması yolunun tamamen kapatıldığı, bu nedenle iznin verilmemesine ilişkin idari kararın yargı denetimi dışında tutulmasının düşünülemeyeceği gerekçesiyle sözkonusu idari kararların idarenin takdir yetkisi içinde hukuksal sonuç doğuran, idari yargı denetimine tabi, kesin ve yürütülmesi zorunlu, idari davaya konu olabilecek bir işlem olduğu; kovuşturma izni veren veya kovuşturma yapılması için başvuruda bulunulmasına ilişkin kararların ise, ceza yargısı alanına girdiğinden, idare işlevinin kapsamı dışında bulunduğu ve bu kararlara karşı açılan davaların da idari yargı mercilerinde görülmesi olanağının bulunmadığı kabul edilmektedir.

Bu bağlamda, davacı hakkında valilikçe verilen soruşturma açılması izni verilmesine ilişkin karar ile ceza yargısı süreci başlamakta dolayısıyla ilgili hakkında hukuki sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemden söz edilememektedir.

Bu durumda, tazminata konu valilik kararı ceza yargısının hazırlık safhasını oluşturduğundan, idari işlem niteliği taşımadığı gözetildiğinde dava konusu karardan kaynaklanan manevi tazminat davasının da adli yargı yerinde çözümleneceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Belirtilen nedenlerle Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.12.2010 gün ve E:2010/491, K:2010/565 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.10.2012 gününde Üye Sedat ÇELENLİOĞLU’nun KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi. 

KARŞI OY 

                Uyuşmazlığın konusunu, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun uyarınca verilen soruşturma izni nedeniyle i1gilisi tarafından açılan (manevi) tazminat davasına hangi yargı yeri tarafından bakılması gerektiği hususu oluşturmaktadır.

Bilindiği üzere hukuk sistemimizde kamu görevlileri hakkında görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı soruşturma açılabilmesi için idari bir makam ya da kurulun izni gerekmektedir (Örn: 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi kamu görevlileri, 1136 sayılı Kanun uyarınca avukatlar, 4483 sayılı Kanun uyarınca memurlar vb.).

İdari birer işlem olan soruşturma izni verilmemesi/soruşturma açılmaması kararları yargılama sürecinin başlamasına engel olduğundan, söz konusu idari işlem sonuçlarını idari alanda doğurmakta, diğer bir ifade ile idari işlemin konusu idari alanda kalmaktadır. Bu nedenle idari yargı yerlerince, idarenin soruşturma açılmaması yönündeki işlemlerinin yargısal denetimi yapıla gelmektedir. Dolayısıyla, soruşturma açılmaması kararından kaynaklanan tam yargı davasına bakma görevinin idari yargıya ait olduğu kuşkusuzdur.

İdare tarafından bir kamu görevlisi hakkında soruşturma açılmasına karar verilmesi / soruşturma izni verilmesi halinde de karar yine idari bir karardır, lakin bu yöndeki bir kararla konu artık yargısal alana aktarıldığından, diğer bir ifade ile idari işlem, sonucunu yargısal alanda doğurduğundan, soruşturma açılmasına/soruşturma izni verilmesine dair işlemlerin yargısal denetiminin yapılamayacağı (iptal davasına konu edilemeyecekleri) ileri sürülebilir. Nitekim Danıştay da soruşturma izni verilmesine dair kararların iptal davasına konu edilemeyeceği görüşünde olduğundan bu gibi başvuruların incelenmeksizin reddine karar vermektedir (Örn: Danıştay 8. D. 1997/5382 E., 1998/333 K.). Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, soruşturma izni verilmesine dair işlemlerinin yargısal denetiminin yapılıp yapılamayacağı kararını idari yargı yerleri vermekte, bu gibi başvurularda idari yargı yerleri görevsizlik kararı vermemektedir. Dolayısıyla bir işlemin idari davaya konu olabilecek nitelikte bir idari işlem olup olmamasının görevin tayininde bir etkisinin olmaması gerekir. Bu itibarla, nasıl ki soruşturma izni verilmesi işleminin iptali istemiyle açılan bir davada idşri yargı yeri (davayı esastan incelesin veya incelemesin) kendisini görevsiz görmüyorsa, aynı işlemden kaynaklanan tam yargı davasında da (soruşturma izni verilmesi işlemi bir haksız fiil teşkil etmedikçe) kendisini görevsiz görmemesi gerekir.

Kaldı ki, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin, görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri ve izlenecek usulü belirleyen 4483 sayılı Kanunun "İtiraz" başlığı altındaki 9'uncu maddesinde, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararlara karşı idari yargıda itiraz edileceği düzenlenmiştir. Bu bakımdan, 4483 sayılı Kanun uyarınca verilen soruşturma izninden kaynaklanan tam yargı davasına bakmakla idari yargının evleviyetle görevli olduğunun kabulü gerekir.

Belirtilen nedenlerle, Samsun Valiliği İl İdare Kurulunca, 4483 sayılı Kanun uyarınca verilen 08.02.2008 tarihli soruşturma izninden kaynaklanan tam yargı davasına bakma görevinin idari yargıya ait olduğu, bu itibarla, Samsun 2. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, adli yargının görevli olduğu yönünde oluşan sayın çoğunluğun değerli görüşlerine katılamadım.               

ÜYE

Sedat ÇELENLİOĞLU