T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 605

            KARAR NO  : 2017 / 690

            KARAR TR    : 27.11.2017

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : L. S. A.Ş.

Vekilleri       : Av. C. M. E.- Av. D.Er.

Davalı          : Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı DESKİ Genel Müdürlüğü

Vekilleri       : Av. İ.S.l, Av.E. O. A., Av.Me. B.,

  Av.S. N.K.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; 18.12.2015 tarihinde 20 … 65 plakalı aracın Acıpayam yolu-ulus kavşağında seyir halinde iken, aynı yönde aynı istikamette seyir halinde olan Müvekkili Şirkete sigortalı ve S. E.’in sevk ve idaresindeki 20 … 36 plakalı aracın, ana yol üzerinde yapılan çalışmanın işaretlemelerinin düzgün olmaması nedeni ile işaretlemelere çarpmamak için manevra yaptığı esnada 20 … 65 plakalı aracın sigortalı araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; kaza tespit tutanağında, iki araç sürücüsüne de kusur ihlali verilmediğini, kazanın yolda yapılan çalışmadan kaynaklı işaretlemelerin düzgün olmaması ve yeterli işaretleme yapılmadığından kaynaklandığının tespit edildiğini; kaza sonrası sigortalı araçta 5.178,15-TL.si zarar belirlendiğini, 18.03.2016 tarihinde sigortalısına ödendiğini; Müvekkilinin hasar bedelini ödemekle mukavele şartlarına ve TTK.nun 1472 ve BK.nun 183 vd. hükümlerine göre sigortalısının yerine kaim(halef) olduğunu; sigortalının zarara sebebiyet verenler aleyhine mevcut her türlü talep ve dava haklarının  Müvekkili Şirkete geçtiğini ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 5.178,15-TL tazminat alacağının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle 15.11.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

DENİZLİ 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 21.4.2017 gün ve E:2016/769, K:2017/216 sayı ile, “(…) Dava 6102 sayılı T.T.K.nun 1472.nci(Mülga 6762 sayılı T.T.K.nun 1301.nci) maddesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.

Denizli Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü(Deski) kamu tüzel kişiliği olup görmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetleri sırasında verdiği iddia olunan zararlardan dolayı sorumluluğu özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerini kullanırken oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanmakta olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusuruna dayanılarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2.nci maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekir.

Davacı, davalı idarenin sorumluluk sahası içinde bulunan yolda yaptığı çalışmadan kaynaklı işaretlemelerin düzgün olmadığı ve yeterli işaretleme yapmadığından bahisle hizmet kusuruna dayanarak dava açmış olup, HMK.nun 114(1) b maddesinde yargı yolunun caiz olmasının dava şartları arasında yer aldığı, HMK.nun 115.maddesine göre mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, dava şartının noksanlığının tespit edilmesi halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin öngörüldüğü, yargı yolu eksikliğinin sonradan tamamlanmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmış, davacının davasının yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı noksanlığından usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

Davacının davasının yargı yolu nedeniyle usulden reddine…” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

DENİZLİ İDARE MAHKEMESİ: 19.6.2017 gün ve E:2017/958, K:2017/1147 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19/1/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne, Geçici 21. maddesinde de; "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, 18/12/2015 tarihinde Denizli İli, Acıpayam yolu- ulus kavşağında 20AUZ65 plakalı aracın, ana yol üzerinde yapılan çalışma işaretlemelerinin düzgün olmaması nedeniyle işaretlemelere çarpmamak için manevra yaptığı esnada davacı şirket tarafından kasko poliçesi düzenlenen 20ABR36 plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen zararın davacı şirket tarafından karşılandığı, karşılanan 5.178,15 TL zararın fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması kaydıyla, yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrasında, trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluk davalarında Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19/1/2011 tarihi sonrasında açılan davalarda adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşıldığından; görülmekte olan davanın adli yargı mercilerinin görevine girmesi nedeniyle davanın görev yönünden reddine karar vermek gerekmektedir.

Öte yandan; dava konusu işleme 15/11/2016 tarihinde Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada, Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21/4/2017 tarih ve E:2016/769, K:216 sayılı kararı ile uyuşmazlığın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, anılan kararın 24/5/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesinden sonra dava dosyasının görevli yargı yeri belirlenmek üzere uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili, 5.7.2017 tarihli dilekçe ile, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini İdare Mahkemesinden talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 27.11.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

II-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, asliye hukuk mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, idari yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari yargı yerince, davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve kararın kesinleşmesinden sonra re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

Bu haliyle, Denizli İdare Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davacı vekilince başvuruda bulunulduğu gözetilerek, yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 14.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece adli yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; 18/12/2015 tarihinde Denizli İli, Acıpayam yolu- ulus kavşağında dava dışı bir aracın, ana yol üzerinde yapılan çalışma işaretlemelerinin düzgün olmaması nedeniyle işaretlemelere çarpmamak için manevra yaptığı esnada davacı şirket tarafından sigortalı 20 …36 plakalı araca çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği;  davacı şirket tarafından karşılanan 5.178,15 TL hasar bedelinin, kazanın oluşmasında kusurlu olduğu iddia edilen davalı idarece, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Denizli İdare Mahkemesinin yönteme aykırı başvurusunun kabulü ile, Denizli 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.4.2017 gün ve E:2016/769, K:2017/216 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Denizli İdare Mahkemesinin yönteme aykırı BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Denizli 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.4.2017 gün ve E:2016/769, K:2017/216 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 27.11.2017 gününde Üyelerden Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                               KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 27.11.2017

                                                                                   

 

                                                                                         

                          ÜYE                                                             ÜYE    

            Süleyman Hilmi AYDIN                              Turgay Tuncay VARLI