Hukuk Bölümü 2010/245 E., 2010/237 K.

"İçtihat Metni"

Davacı : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. K. Ç.

Davalı : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. B. B.

O L A Y : Davacı kurum vekili; davalı idareye, 137 işçiyi Kurumlarına bildirim yapmadan işe aldığının tespit edildiği gerekçesiyle, idari para cezası verilmiş olduğunu; Davalı idarenin, idari para cezasına karşı yasal itirazını yapmadığını, bu nedenle idari para cezasının kesinleştiğini; kesinleşen 5.480.00 TL idari para cezasının, Ankara İcra Müdürlüğünün 2005/10025 esas sayılı dosyası ile takibe konulmuş olduğunu, takibe karşı davalı kurumum itiraz etmiş bulunduğunu belirterek; itirazın kaldırılmasına, % 40 icra-inkar tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesi istemiyle 23.03.2006 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.06.2008 gün E:2008/162, K:2008/165 sayı ile; davanın itirazın iptali davası olduğunu, davacı vekilinin, duruşmaya gelerek dilekçesini tekrarladığını, davalı idarenin çalıştırdığı mevsimlik işçilerle ilgili müvekkili idareye bildirimde bulunmadığını ve ödemesi gereken tescil ücretini ödemediğini, bunun tahsili amacıyla yapılan takibin de haksız olduğunu belirterek, itirazın iptalini ve %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava ettiğini; duruşmada hazır bulunan davalı idare vekilinin de, cevap dilekçesini yineleyerek, uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğunu, bu nedenle idari para cezası olan alacak iddiasının adli yargıda ilamsız icraya konu edilemeyeceğini, esastan da davanın ve takibin yersiz ve haksız olduğunu belirterek, reddini savunduğunu; davacı tarafın, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, davalı tarafın da TCDD Genel Müdürlüğü olduğunu, her iki idarenin kamu kurumu niteliğinde olduğu nazara alınarak, kamu kurumu niteliğindeki bu taraflar arasındaki davanın 3533 S.Y doğrultusunda hakem sıfatıyla görülmesi gereken davalardan olduğundan, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, talep halinde dosyanın Hakem sıfatıyla görülmesi için Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair Mahkemelerinden verilen 30.05.2006 tarih ve 2006/138 E., 2006/183 K. sayılı ilamın temyizen gönderildiği Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Başkanlığının 08/11/2007 tarih ve 2006/14346 Esas, 2007/13868 K. sayılı ilamı ile, " ..... davacının isteği idari bir işleme dayanmaktadır, idari makamların kamu hukuku kuralları içinde gerçekleştirdikleri eylemlere karşı adli yargı yerinde dava açılamaz. Bu nitelikteki davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2.maddesine göre idari yargı yerinde açılması gerekir. Mahkemelerin görevi hususu kamu düzenine ilişkin bulunduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece resen gözetilmelidir. Bu nedenle dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmelidir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir" denilerek Mahkemeleri hükmünün bozulmasına karar verildiğini, Mahkemelerince de usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildiğini, mevcut dosya kapsamı, toplanan deliller, Yüksek Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya münderecatından; açılan davanın mahiyeti itibariyle idare mahkemesinin görev alanına girdiğinden Mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine,Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 12.10.2009 gün ve E:2009/8041, K:2009/11062 sayılı kararıyla temyiz istemi reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, idari para cezasının davacı kurum tarafından verilmiş olduğunu, bu işleme karşı davalı kurumun Sulh Ceza Mahkemesine itiraz etmesi gerekirken süresinde itiraz etmeyerek icra takibine konu olan alacağın, davalı kurum yönünden kesinleştiğini; kesinleşen idari para cezasının, davacı kurum tarafından yazılı olarak bir çok defa istenmiş olduğunu ancak davalı kurum tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle icra takibi yoluyla tahsiline gidilmiş bulunduğunu, bu olayda, adli yargının görevli olduğu inancın taşıdıklarını ancak, yargılama sonucunda, idari yargı yolunun zorunlu bulunması sebebiyle idare mahkemesinde dava açmak zorunluluğunun doğduğunu ifade ederek, sonuçta; dava konusu 5.480.00 TL alacağın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ: 06.01.2010 gün E: 2009/1655, K: 2010/11 sayı ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1/a bendinde iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptaller için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlandığı; aynı Yasanın "Dilekçeler üzerinde ilk inceleme" başlıklı 14. maddesinde; dava dilekçelerinin, Danıştay'da daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi; idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından fıkranın bentlerinde yazılı yönlerden sırası ile inceleneceği açıklandıktan sonra (d) bendinde, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı konusu bu incelemede dikkate alınması gereken yönler arasında sayılmış, 15. maddenin ilk fıkrasının (b) bendinde ise, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmaması halinde davanın reddine karar verileceğinin hükme bağlanmış olduğu; öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 1.maddesinde; Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli; gecikme zammı, faiz gibi fer'i kamu alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetlerinin uygulamasından doğan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu Yasa hükümlerinin uygulanacağı, "Takibata salahiyetli tahsil dairesi" başlıklı 5.maddesinde ise; takibatın, alacaklı kamu idaresinin mahalli tahsil dairesince yapılacağı; borçlu ve mallarının başka yerlerde bulunması durumunda, tahsil dairesinin, borçlunun veya mallarının bulunduğu mahalde yapılacak takipleri, o yerdeki aynı türden kamu idaresinin tahsil dairesine niyabeten yaptıracağı, 55. maddede, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir "Ödeme emri" ile tebliğ olunacağı, 58. maddesinde ise, usulüne uygun olarak düzenlenip, ilgilisine tebliğ olunan ödeme emrine karşı; "borcun olmadığı", "kısmen ödendiği" veya "zamanaşımına uğradığı" hususlarıyla sınırlı olarak itiraz edilebileceğinin kurala bağlandığı; dava dosyasının incelenmesinden, Türkiye İş Kurumu tarafından, davalı idare aleyhine 137 işçiyi İş Kurumuna bildirim yapmadan işe aldığının tespit edildiğinden bahisle tesis edilen ve kesinleşen 5.480,00 TL idari para cezasının davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığının anlaşıldığı; yukarıda belirtilen Yasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, yükümlülerin kamu idarelerine olan borçlarını (6183 sayılı Kanunun 1. maddesinde belirtilen para cezaları da dahil olmak üzere) ödememeleri halinde takibatın alacaklı kamu idaresinin mahalli tahsil dairesince (6183 sayılı Kanunu tatbik etmekle vazifeli daire) yapılması gereğinin ortaya çıktığı; bu durumda, idare mahkemelerinin görev alanının; "idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptaller için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar" olarak belirlenmiş olduğu, davalı idarece usulüne uygun bir ihbarname ile tahakkuk ve tebliğ edilen alacağın ödenmemesi üzerine, takibatın alacaklı kamu idaresinin (Türkiye iş Kurumu Genel Müdürlüğünün) mahalli tahsil dairesince yapılması ve bu takip ve tahsilatın alacaklı kamu idaresinin mahalli tahsil dairesinden istenilmesinin gerekmekte olduğu, söz konusu istemin idari davaya konu olacak nitelikte istemlerden olmadığı sonucuna varılmakla, uyuşmazlığın esasının incelenme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-b. maddesi uyarınca İNCELENMEKSİZİN REDDİNE, karar vermiş, yapılan itiraz Ankara Bölge idare Mahkemesin 12.5.2010 gün ve E:2010/3172, K:2010/3855 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU'nun katılımlarıyla yapılan 01.11.2010 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 14. maddesinde, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir" denilmiş; aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği belirtilmiştir.

Davacı vekili tarafından adli ve idari yargı kararları arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülerek uyuşmazlığın giderilmesi istemiyle başvuruda bulunulmuş ise de; adli yargı yerinde davanın, kesinleştiği belirtilen idari para cezasının, İcra Müdürlüğü vasıtasıyla takibe konulması ve takibe davalının itiraz etmesi üzerine; itirazın kaldırılması, % 40 icra-inkar tazminatının hüküm altına alınması istemiyle; idari yargı yerinde ise, dava konusu 5.480.00 TL alacağın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açıldığı; İdare Mahkemesi'nce, söz konusu istemin idari davaya konu olacak nitelikteki istemlerden olmadığı, uyuşmazlığın esasının incelenme olanağının bulunmadığı belirtilerek; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-b. maddesi uyarınca incelenmeksizin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, olumsuz görev uyuşmazlığına konu edilen davaların konuları aynı olmadığı gibi; Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararı görevsizlik kararı olmasına karşılık; Ankara 6. İdare Mahkemesi'nin kararının görevsizlik kararı niteliğinde olmayıp, davanın incelemeksizin reddine ilişkin olduğundan, 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 01.11.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.