T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 516

          KARAR NO   : 2017 / 557

          KARAR TR    : 25.09.2017

ÖZET: Davacının hissedarı olduğu taşınmazın fiilen el atılmayan kısmına,  kamulaştırmasız el atıldığından bahisle açılan tazminat davasında; aynı taşınmazın fiilen el atılan kısmına ilişkin olarak adli yargı yerince verilen kararın kesinleşmesi ve bu yöndeki hukuki ihtilafın sona ermesi karşısında; taşınmazın diğer bölümleri üzerindeki hukuki el atma nedeniyle uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, imar planından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A. N.A.

Vekili              : Av. P.U.

Davalı             : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. A.T.

                

O L A Y         : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hissedar olduğu, İzmir ili Bornova İlçesi, Ergene Mahallesi 143 ada 12 parselde kayıtlı taşınmazın imar planında Rekreasyon Alanı olarak ayrıldığını, taşınmazın 197,25 m2'lik kısmına ise asfalt yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığını, dava konusu taşınmazın gerek imar planında rekreasyon alanı olarak gösterilmesi gerekse asfalt yol yapılarak el atılması nedeni ile taşınmazın tamamının kamulaştırılarak davalı taraf lehine tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ederek, adli yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 05.03.2015 gün ve E:2015/18, K:2015/102 sayı ile “Dava, Kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasıdır.

Mahkememizin 08/04/2013 tarih ve 2010/355-2013/174 E.K. sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi nedeniyle Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nce verilen 10/12/2013 tarih ve 2013/12740-17525 E.K. sayılı ilamı ile "1-Dava konusu taşınmazın A harfiyle gösterilen 197,25 m2'lik kısmına asfalt yol olarak fiili el atma söz konusuysa da, geriye kalan kısmına fiili bir el atma bulunmadığı, 1/1000 ölçekli imar planında basketbol alanında, yolda ve yeşil alanda, 1/5000 ölçekli nazım imar planında rekreasyon alanında kaldığından bu kısmın da bedeline hükmedildiği anlaşıldığından, bu bölüm hakkında mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesi 10. fıkrasında da "Uygulama İmar Planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Hükmü ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da dikkate alınarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden, dava konusu taşınmazın fiilen el atılmayan kısmı yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen 6. maddesinin 7. ve 13. fıkralarında getirilen "Bu madde kapsamında açılan davalar da mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir." ve "... bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." düzenlemeleri karşısında maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve karar ve ilam harcının maktu olarak alınması gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmakla, Mahkememizin işbu 2015/18 Esas sırasına kaydolmuştur.

Yargıtay bozma ilamı taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve Yargıtay bozma ilamı gereği; davanın bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 197,25 m2' lik bölümü yönünden kısmen kabulüne, İzmir ili, Bornova ilçesi, Ergene Mahallesi, 143 ada, 12 parselde bilirkişi raporunda gösterilen asfalt yol olarak fiilen kullanılan 197,25 m2'lik kısmın tapudan iptali ile yol olarak terkinine, TL/m2’si 810-TL olmakla, yolun toplam değeri 159.772,50-TL’nin 1/5'i 31.954,50-TL'nin dava tarihi olan 07/04/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile beraber davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebin reddine, kalan kısımda fiili el atma olmadığından hukuken el atılmış olması durumu göz önünde tutularak, yargı yolu bakımından davanın reddine” karar vermiş, taraflarca temyiz edilmeyen karar 09/11/2015 tarihi itibarıyla kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez İzmir 3. Asliye Hukuk kararında belirtilen bilirkişi raporunda gösterilen asfalt yol olarak fiilen kullanılan 197,25 m2’lik kısmın dışında kalan bölüme yönelik olarak idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ: 19.06.2017 gün ve E:2016/1074 sayı ile “Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana ge en zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ı ışkın özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksız el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Tüm dosya kapsamı ile taşınmazın bir bütün olarak değerlendirilmesi, taşınmazın gerek fiilen gerekse hukuken el atılan kısımları yönünden davalının sorumluluğunun ve tazminat yükümlülüğünün belirlenmesi ancak dosyanın ve parselin bir bütün halinde ele alınması ile mümkün olacağı anlaşılmakla; dava konusu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

Açıklanan nedenlerle, Mahkememizin bu davaya bakmakla görevli olmadığı, görevsizlik kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kanısına varıldığından önceden adli yargı yerince verilmiş görevsizlik kararı olması nedeniyle, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin ertelenmesine” karar vermiş, her iki dosya mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 25.09.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hisseli maliki olduğu, İzmir ili Bornova İlçesi, Ergene Mahallesi 143 ada 12 parsel sayılı taşınmazın uygulama imar planında rekreasyon alanı olarak belirlendiği, aradan uzunca bir süre geçmesine karşın kamulaştırma yapılmadığı gibi, taşınmazın bir kısmına yol yapılmak suretiyle el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranıldığı öne sürülen maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; mahkemeye sunulan bilirkişi raporlarında yol yapılmak suretiyle taşınmazın bir kısmına fiilen el atıldığı, ancak diğer bir bölümüne hiç el atılmadığı ve taşınmazın imar planında rekreasyon alanı olarak gösterilmesi nedeniyle davacıya yararı olmayacağı nedeniyle bu bölümün de bedeline hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığı, el atmanın kamusal hizmete tahsis amaçlı ve kalıcı nitelikte olduğu belirtilmiş olup, idari yargı yerinde açılan davanın konusu, davaya konu taşınmazın el atılmayan kısmına ilişkin bulunmaktadır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Davaya konu olayda; davacının hissedar olduğu Bornova İlçesi, Ergene Mahallesi 143 ada 12 parsel sayılı taşınmaza, imar planında “rekreasyon alanı” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 1. İdare Mahkemesince yapılan 19.06.2017 gün ve E:2016/1074 sayılı başvurunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1. İdare Mahkemesince yapılan 19.06.2017 gün ve E:2016/1074 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE, 25.09.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI