Hukuk Bölümü         2013/1218 E.  ,  2013/1442 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : D. İnşaat Ve Gayrimenkul Ekspertiz Hizmetleri Ve Petrol Ürünleri Dış Tic. Ltd. Şti.

Vekili      :  Av. A.E. & Av. F.Ç.

Davalılar  : 1- İSKİ Genel Müdürlüğü

Vekili      : Av. M.M.B.

                 2- Sancaktepe belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. A.A.

                 3- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. Ş.S. 

O L A Y  : Davacı vekili dava dilekçesinde, İstanbul ili- Sancaktepe İlçesi-Samandıra Mahallesinde kain 7488 ada 9 parselde kayıtlı taşınmaz arsasının ve bu taşınmazın üzerinde bulunan 8 katlı ticarethane vasıflı binanın tamamının davacı müvekkiline ait olduğunu;  müvekkiline kendisine ait arsaya inşaat yapmak için   ruhsat verildiğini, her aşamada denetlenen inşaatın bittiğini, iskan verildiğini, binanın kat mülkiyetine geçtiğini, tapuların alındığını;  tüm bu aşamalarda davalılardan hiç birisinin olumsuz hiçbir işlem yapmamışken bina bittikten sonra; arsanın mutlak koruma alanında kaldığı, imarda park ve yol olarak ayrıldığı gerekçesiyle müvekkilinin bina ve arsayı kullanmasının yasaklandığını; müvekkilinin  tüm işlemlerini hukuka uygun şekilde yaptığı binasını kullanamadığını; kiraya veremediğini;  bu engellemeleri kamulaştırma yaparak yerine getirmesi gereken davalıların,  bugüne kadar kamulaştırma da yapmadığını, ortada açıkça bir kamulaştırmasız el koyma durumunun olduğunu; hukuk sistemimizde; Kamulaştırmasız El Koyma davalarının, 16/06/1956 tarih ve 1/6 Sayılı içtihadı birleştirme kararıyla varlığını bulduğunu; bahse konu kararda, " Usulü dairesinde, isTekelak muamelesi tevessül edilmeksizin gayrı menkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibariyle, gayrı menkulü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrı menkulün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna ... karar verilmiştir." denildiğini; kendilerinin da işbu davalarında; anılan kararda, malike tanınan seçimlik haklardan, el konulan taşınmazın tapusunun devrine karşılık bedelini talep etmek hakkını kullandıklarını;   5999 sayılı yasa ile tapu maliki/hak sahibi davacı müvekkillerine tanınan seçimlik haklardan uzlaşmama (uzlaşmaya gitmeme) yolunu seçtiklerini ve ihtilafı açmış oldukları bu dava ile çözmek istediklerini; taşınmazın bulunduğu konum itibariyle çok değerli olduğunu ifade ederek;  taşınmazın tapusunun iptali ile davalı idare adına tesciline, taşınmaz arsa bedeli ile taşınmazın üzerinde bulunan 8 katlı ticarethane vasıflı binanın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10,000.00 TL'sinin davalılardan dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idarelerden İSKİ Genel Müdürlüğü ile Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekilleri, süresi içerisinde görev itirazında bulunmuşlardır.

İSTANBUL ANADOLU 15.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19.3.2013 gün ve E:2012/697 sayı ile,  görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idarelerden İSKİ Genel Müdürlüğü ile Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekillerinin,  idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçeler üzerine, dosya örneği Danıştay Başsavcısına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; davalı idarenin 2560 sayılı İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Yönetmelikle getirilen kısıtlamaların, 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, dava dilekçesinde, Yargıtay içtihatlarında mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaların fiili el atma olmadan da kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirildiği ileri sürülmek suretiyle, İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği gereği imar planlarında su havzasında ve mutlak koruma alanında bırakılan, tasarruf hakkı kullanılamayacak şekilde kısıtlanan taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; davalı idarenin yazı ve savunma dilekçeleriyle dosyada bulunan bilirkişi raporundan da, söz konusu taşınmazın anılan Yönetmelik gereği su havzası ve mutlak koruma alanında bulunduğunun anlaşıldığı;  bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, Yönetmelik gereği su havzasında kabul edilip, mutlak koruma alanına alınması sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı;  dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 günlü kararında mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan İSKİ Içmesuyu Havzaları Yönetmeliği gereği su havzasında kabul edilip, mutlak koruma alanına alınması sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaları içeren idari işlemlerden kaynaklandığı;  idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan; hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi idari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken imkan bulunmadığı;  dolayısıyla; davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın, taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi  Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Bahri AYDOĞAN, Abdullah ERGİN, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 7.10.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarelerden İSKİ Genel Müdürlüğü ile Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekillerinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptıkları görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunmaları üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde anılan davalı idareler ile davanın, taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacın sahibi olduğu taşınmazın, “Mutlak Koruma Alanı” içinde kalması suretiyle mülkiyet haklarını kullanamadığı, taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranılan zarara karşılık 10.000,00 TL'nin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

                3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

                a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

                b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK.-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

                Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK.-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

                Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

                Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

                İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

                c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.”  hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasında bulunan ve davalılardan İSKİ Genel Müdürlüğünce Kartal 4. Asliye Hukuk Mahkemesi ne gönderilen 28.11.2012 gün ve M.34.1.İBB.5.01.12.01-752.01-568566 sayılı yazıda; dava konusu taşınmaz üzerinde İdarelerince herhangi bir tesis, bina ve inşaat faaliyeti yapılmadığı, malikinin kullanmasına engel olacak şekilde tel çit v.b. şeylerle de çevrilmediği; bu bölgede bulunan parselle ilgili alım saT.ı engelleyici herhangi bir tedbir bulunmadığı, parsele İdareleri tarafından el atılmadığı; dava konusu parselin; 14.01.2011 tarih, 2 sayılı İSKİ Genel Kurul Kararı ile değişiklik yapılan ve 23.01.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği esaslarına göre; eski yönetmelikte "dere mutlak koruma alanı" tanımı ve bu alanlarda yapılaşma ve faaliyetleri yasaklayan özel hükümler yer almakta iken, anılan yönetmelikte "dere mutlak koruma alanı" tanımı ve bu alanlarla ilgili hükümlerin kaldırıldığı, bu nedenle eski yönetmeliğe göre dere mutlak koruma alanında kalması nedeniyle yapılaşma ve faaliyet engeli bulunan parsellerdeki tüm engellerin kaldırıldığı;  mezkur parselin; eski havza yönetmeliğine göre kısmen/tamamen dere mutlak koruma alanında kalmakta iken ilgili yönetmelik hükümlerine göre parsellerin Ömerli Baraj Gölünün Uzun Mesafeli Koruma Alanında ve 11.02.2010 tarih 514 sayılı, 12.10.2009 tarih 1979 sayılı İBB Meclis Kararı ile onaylanan plan sahasında bulunduğu, uzun mesafeli koruma alanında İdarelerince kamulaştırma yapılmadığı;  dere mutlak koruma alanlarında kalan parseller, Eski Yönetmeliğe göre hiçbir yapılaşma hakkına sahip değilken, anılan yönetmeliğe göre uzun mesafeli koruma alanında kalması nedeniyle, yönetmelik EK-2'de verilen yoğunluk değerlerinde yapılaşma hakkına kavuşmuş olduğu, imar planı yapılması halinde, yapılaşma haklarının kullanılabileceği; söz konusu yönetmelik değişikliğinden önce yürürlüğe girmiş olan imar planlarındaki dere mutlak koruma alanlarının iptal edilmesi, yapı yaklaşma sınırı getirilerek bu alanlarda imar hakkı verilmesi ve bu hakların kullanımını düzenleyen plan değişikliğinin İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisince onaylanarak yürürlüğe girmiş olduğu; 13/01/2012 tarih ve 170 sayılı söz konusu İBB Meclis Kararının; "İlgi (b) yönetmelikten önce yürürlükte olan içmesuyu havzaları yönetmeliklerine, göre hazırlanarak onaylanan ve halen meriyette olan 1/5000 ölçekli nazım imar planları ve bu planlar üzerinde yapılan plan değişikliklerinde; içmesuyu havzalarını besleyen derelerin her iki yanından 100'er metrelik koruma mesafeleri bırakılan "dere mutlak koruma" alanlarına ilişkin "dere mutlak koruma alanı", "dere mutlak koruma kuşağı" ve "dere koruma kuşağı" lejantının kaldırılarak "dere yapı yaklaşma sınırı ve alanı"olarak yeniden düzenlenmesi ile  plan notlarına; a)Dere Yapı Yaklaşma Sınırı ve Alanı derelerin her iki tarafında, kadastral sınırlarından itibaren 100 metrelik yapı yaklaşma mesafesini kapsamakta olup, Yapı yaklaşma mesafesi içerisinde kalan parsellerin imar hakları parselin kadastral alanının %60'ı üzerinden 23/01/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği EK. 2'de verilen yoğunluk değerleri esas alınarak hesaplanır. Ancak dere yapı yaklaşma mesafeleri içerisinde yapı yapılamaz. Bu parsellerin imar hakları plandaki donatı alanlarına bedelsiz terk edilmesi koşuluyla, planda donatı alanında kalmaması durumunda ise yeşil ve veya yol olarak kullanılmak üzere kamu eline bedelsiz geçmesi koşuluyla ait olduğu onaylı imar planı sınırları içerisinde ilçe belediyesince uygun görülen konut, konut+ticaret alanında kalan başka parsellerde kullanılabilir. İmar hakkı transfer edilen parselde plandan ve/veya yönetmelikten gelen minU.m bahçe mesafeleri ve planda verilen emsal değeri %35 den fazla aşılamaz. Geri kalan/kalacak olan diğer imar hakları ise aynı usule göre başka parsellerde kullanılabilir. b)Tarım alanlarında kalan derelerin Yapı yaklaşma mesafeleri içerisinde kalan parsellerde ilgili mevzuata uygun olmak, İSKİ ve Tarım Bakanlığı'nın uygun görüşünün alınması kaydıyla organik tarım ve tarıma yönelik hobi bahçeleri yapılabilir. Bu alanlarda suni gübre ve zirai mücadele ilaçlarının kullanıldığı tarımsal faaliyetlere izin verilmez. Bu parsellerde Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda tanımlanan tarımsal amaçlı yapılar100 myapı yaklaşma mesafesi dışında kalan parsel alanı içinde yapılır, "şeklinde olduğu;  dava konusu taşınmazlara dair alınmış bir kamulaştırma kararı ve kamu yararı kararı bulunmadığı, taşınmaz maliklerine tebligat çekilmediği,  parseller için 2942 sayılı kanuna göre herhangi bir kamulaştırma bedeli blokesi yapılmadığı ve 4650 sayılı kanunla değişik 2942 sayılı kanunun 10. maddesine göre İdareleri adına bedel tespiti ve tescil davası açılmadığı; ayrıca dava konusu parsellerin uydu fotoğraflı haritasından anlaşılacağı üzere taşınmazların üzerinde yapılaşma olduğu ve maliki tarafından kullanıldığının açıkça görülmekte olduğu;  tamamı veya bir kısmı yapılaşmış bir gayrimenkule İdarelerinin el atmasının da mümkün olmadığı belirtilmiştir.             

Olayda, davacı vekili tarafından, dava dilekçesinde, İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği gereği imar planlarında dere mutlak koruma alanında bırakılarak, tasarruf hakkı kullanılamayacak şekilde kısıtlanan müvekkilinin taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, bir idari işlem olan Yönetmelik ve imar planlarından başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin Yönetmelik gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, Yönetmelik, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı idarelerden İSKİ Genel Müdürlüğü ile Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekillerinin görev itirazlarının, İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesi nce reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı idarelerden İSKİ Genel Müdürlüğü ile Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekillerinin GÖREV İTİRAZLARININ REDDİNE ilişkin İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesi ’nin 19.3.2013 gün ve E:2012/697 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 7.10.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.